KK🔸43
Ben geldim <3
11.02.22
Bana olan güveninizi bildiğim için bir sürü sebep sıralamayacağım. Özel olarak konuştuğum birkaç kişi olaylara hakim. 2 hafta olmuş ama sanki 2 aydır bölüm atmıyorum. Sizi bekletmeyi hiç mi hiç sevmiyorum, bu yüzden üzgünüm.
İnstagram dan yaptığım anketi takip etmeyenler için buraya da bırakıyorum. Okumaya başlamadan önce siz de oyunuzu kullanınız. ;)
Özlem butonu. :*
Yorum bırakmayı unutmayınız, iyi okumalar.
🔸
Şubatın ilk haftasıydı. Tatilden döneli neredeyse üç hafta oldu ve zamanın nasıl geçtiğini hiç anlamadım. Çok güzel geçmişti orası ayrı. Reha ile hemen hemen her gün okulda veya kafede buluştuk. Hastane dersleri yoğun olduğu için okulda nadiren görüşüyorduk. Üstelik artık ortak dersimiz de yoktu.
"Dersin bitmesine ne kadar var?"
Bakışlarımı tahtadan ayırmadan fısıldayarak Hüma'ya cevap verdim.
"Altı dakika falan."
"Telefonum kapandı. Duvar saati de durmuş."
Ona baktım. Elini çenesine dayamış, önündeki kağıtlara bakıyordu.
"İşin mi var?"
"Çişim geldi."
Gözlerimi devirdim. "İzin al çık."
"Az kalmış çıkmayayım şimdi." Üstelemeden önüme döndüm. "Çıkışta ne yapacaksın?"
"Markete uğrar eve geçerim. Sen gelmeyecek misin?"
Kaçamak bakışlarla arkalara baktığını fark ettim. Tahtayı izlemeyi bırakıp Hüma'ya döndüm. Tekrar önüne çevirmişti bakışlarını.
"Bilmem ki..." diye mırıldandı. Tam o sırada ders bitti ama biz fısıldaşarak konuşmaya devam ettik.
"Süleyman'dan çıkma teklifi mi bekliyorsun?" diye sorunca gözleri irice açıldı.
"Hayır tabii ki! Henüz erken."
Güldüm. "O anlamda değil. Bir yere davet etmesi gibi bir çıkma teklifinden bahsediyorum." Omzunu silkti. Bunu istediğini biliyordum. Aslında iki anlamda da çıkma teklifi beklediğinin farkındaydım ama dediği gibi erkendi. En azından bunun farkındaydı.
"Merhaba." Tepemizde dikilen Süleyman'a gülümsedim. Pek bizimle takılmıyordu. Hatta kafeye 3 kere falan çağırmıştık ama kalabalık olmayı sevmediğini söyleyince üstüne gitmedik. Haydar ona Endişelenme gülüm sevdiririz dediğinde gülse de içimize girmekten çekiniyordu. Biraz kalabalık olduğumuz için ona hak verdim. Zamanla alışırdı.
"Merhaba." dedi Hüma. Çoktan onunla göz teması kurmuştu. "Gidiyor musun?"
"Erdi ile otururum biraz kantinde. Sen ne yapacaksın?"
Kendini fazlalık gibi hissettin mi Ecrin?
"Biz de onu konuşuyorduk."
Hadi ama! Bal gibi Süleyman'dan 'Bir şeyler yapalım mı?' diye sormasını bekliyordu.
"İsterseniz birlikte oturalım." dediğinde defterimi kapatıp çantama koydum.
"Siz takılın ya." dedim. İş başa düştü artık. "Benim alışveriş yapmam lazım." Bu ayrıntıyı niye paylaştığımı bilmiyordum ama ikisini yalnız bırakmam gerektiğini hissettim.
"Hüma da isterse olur tabi." diyerek Hüma'ya baktı. Dünden razı olduğunu bilmiyordu tabi. Hüma bana döndü.
"Yardım edeyim mi sana?" diye sordu, formaliteden sorduğunu bilmiyordum sanki.
"Yok canım keyfine bak hallederim ben." Ayaklanıp çantamı sırtlandım. "Görüşürüz Süleyman." Yanından geçerken omzuna dokundum. "Bir ara kafeye gel lütfen."
Ne diyeceğini bilmez bir halde gülümsedi. "Geleceğim."
Hüma'ya son kez bakıp sınıftan çıktım. Reha okuldaydı ama dersinin bitmesine yarım saat falan vardı. Beklemeli miydim?
"Hümalarla inseydim keşke." diye mırıldandım. Şimdi kantine inip yanlarında oturamazdım. Sınıflarının önündeki kalorifere yaslanıp beklemeye başladım.
Münire bu akşam Doğan'da, Hilal de Alp ile kafede olacaktı. Alp zaten mecbur kafedeydi. Hilal de onu yalnız bırakmamak için haftanın 3 akşamı kafede ders çalışıyordu. Arkadaşlarım çok mutluydu, bu yüzden benim de keyfim yerindeydi.
"Selam."
Ah hayır! Bunun derste olması gerekmiyor muydu? İzmir'e geldiğimden beri hiç karşılaşmamıştık çünkü onunla göz göze gelmemek için elimden geleni yapmıştım.
"Saffet git başımdan!" dedim, yüzüne hiç bakmadım. Rahatsız olmuş olacak ki karşıma geçti. Bu kez de yere doğru baktım.
"Neden yardımcı olmuyorsun bana? İstesem Hüma'nın karşısına kırk kere çıkmıştım ama senden onu yumuşatmanı istedim. Çok mu?"
Öfkeli bakışlarımı ona çevirdim. "Çok!" dedim sinirli bir sesle ama ses tonumu buna rağmen alçak tutmaya çalıştım. "Haddini aşıyorsun Saffet."
"Hüma için değer."
Yüzümü buruşturup ona iğrenç bir şeymiş gibi baktım, gerçi zaten iğrençti. "Hüma'yı aldatırken de içinden Asuman için değer dedin mi?" Sessiz kaldı. Sesini duymak istemediğim için işime geldi ama tabii ki huzur verici sessizliği uzun sürmedi.
"Asuman mevzusunu kapatabilir miyiz?"
"Git başımdan!" diyerek karşı duvara geçtim. Şişme montumun fermuarını kapatırken tekrar karşımda dikildi.
"Süleyman denen zibidiyle arasını yapmak istediğinin farkındayım." "dediğinde sırıttım.
"Kuyruk acın belli oldu." Kaşlarını çattı. Aman çok korktum!
"Hüma'nın beni unuttuğunu falan mı sanıyorsun sen? O adama boş yere ümit veriyorsunuz."
"Kendine bu kadar güvenmen şaşırtıcı. Yine de sormak istiyorum." Ona doğru bir adım attım. Mavi gözleri dalgalarına bakarken içimizde hiçbir duyguyu harekete geçirmeyen bir deniz gibiydi. Sen o denizde çoktan boğuldun demek istedim.
"Neyi?"
"Sırf liseden beri sana aşık olduğu için onu aldattığın halde Hüma'nın seni affedeceğini sana düşündüren şey nedir?" Kıvırcığa dönük dalgalı saçlarından ellerini geçirirken Rehaların sınıf kapısı açıldı. Daha önce Reha sayesinde bir araya geldiğim bir iki kişiye bana selam verdikleri için tebessüm ettim.
"Pişmanım Ecrin. Köpek gibi pişmanım."
Tekrar ona döndüm. "O zaman seni bu yersiz ve gereksiz inadından vazgeçirecek bir şey söyleyeceğim. Okulun önünde köpek gibi pişman oldum deyip havlasan bile Hüma seni affetmeyecek."
Bakışları donuklaştı. Umurumda değildi. Köpek gibi pişmanım diyen kendisiydi.
"Peki." dedi. Söyleyecek bir şeyi yoktu belli. "Kendi işimi kendim hallederim."
"Ondan uzak dur." Tekrar konuşacağı sırada iki yanımızda beliren Haydar ve Reha'nın varlığını hissedip sustu. Geldiklerini ben de yeni fark etmiştim.
"Ne oluyor?" diye soran Reha meraklı, Haydar ise ona göre daha sakin ve tepkisizdi.
"Bir şey olduğu yok. Konuşuyorduk." Reha'ya yandan bir bakış attı. "Sevgilinle konuşmak için izin mi almalıyım?"
"Saffet adam gibi soru sordum adam gibi cevap ver."
"Reha tamam." dedim koluna dokunarak. Yardımımı istediği bir konu vardı. Onun hakkında konuşuyorduk."
Haydar söze girdi. Sanırım sakinliği son bulmak üzereydi. "Sıkılmadın mı Saffet? Kızın hayatında başka bir adam var."
"Birlikte değiller." dediğinde gözlerimi devirdim.
"Tabii!" dedi Haydar. "Kanka olup birlikte pijama partileri düzenlemek için takılıyorlar."
"İşlerime karışma Haydar. Attığın yumruğu unutmadım hala."
"Endişe etme hatırlatırım."
Haydar'ı durdurması için Reha'ya baktım ama ellerini ceplerine götürmüş ikisini izliyordu.
"Ne oluyor size? Hüma ile aramda geçenler neden bizden çok sizi ilgilendiriyor?"
"Başa sarma lan ikide bir!" Saffet'e doğru bir adım atan Haydar'ın karnına avucumu bastırıp ikisinin arasına girdim.
"Okuldayız Haydar." O an Reha bileğimden tutup yavaşça beni kendine çekti.
"Saffet..." dedi. "Bunları konuştuk. Hüma hepimiz için çok kıymetli ve kardeşim dediğimiz adam onu aldatan kadınla Hüma'yı aldattı. Tebrik mi bekliyorsun anlamadım." Eli elime uzandı. Parmaklarımızı kenetlerken Saffet bir şey söylemeden Haydar'a sertçe baktı ve yanımızdan uzaklaşarak merdivenlere yöneldi.
"Aranızı böyle mi düzeltmeye çalışıyor anlamadım." dedi Haydar. "Utanmadan sizi ne ilgilendiriyor diye soruyor bir de."
"Haklısın Haydar ama onunla tartışmak sonuca ulaştırmıyor bizi baksana."
Başını salladı ve Reha'nın omzuna dokundu. "Neyse ya! Dersten önce Dicle'yi arayacağım. Sınıfta görüşürüz." Bana göz kırptığında gülümsedim.
"Görüşürüz kardeşim." Reha elimi bırakmadan az önce boşalan dersliğe doğru yürüdü.
"Bir dersiniz mi kaldı?" diye sordum .
"Evet ama 2 saat sürer. Bekleme git sen."
Sınıfın kapısını kapattı ve bana döndü. Elini bel boşluğuma bastırarak beni kendine çekti.
"Biri gelecek." diye fısıldadım.
"Dersimiz laboratuvarda. Öğleden sonra bu sınıfta ders yok."
"Bizim gibi çiftler girebilir belki." dediğimde güldü.
"Seni çok seviyorum Beyza." Dudaklarını alnıma bastırdı.
"Ben de seni çok seviyorum." Kollarımı boynuna doladım. Yanaklarıma doğru inen öpücüklerinin tadını çıkardım.
"Bir daha söylesene." "Nefesi dudaklarımı okşuyordu.
"Seni çok seviyorum." Son heceyi duyar duymaz dudaklarımızı birleştirdi. Elimi yanağına götürüp çenesini kendime doğru bastırdım. Onu öpmeyi bu kadar özlediğimi bilmiyordum. Dudaklarını özlemle ve iştahla öperken sırtımı duvara yasladı.
"Güzelim benim." diye fısıldadı yüzüme doğru. Gülümsedim.
"Bir daha söylesene." dediğimde sesli güldü. Bakışları dudaklarımdan gözlerime çıktı. Kahvelerine aşıktım hem de çokça.
"Güzelim benim." dedi ve bu kez ben ona yaklaştım. Dudaklarımız birbirine değdi ki kapı aniden açıldı. Ben Reha'nın kollarının arasından hızlıca çıktık ama o oldukça sakin ve durumu kabullenir vaziyetteydi.
Öpüşürken basıldık Reha, kendine gel.
İki kız ellerinde kitaplarla içeri girmişti. Neyse ki ruj sürmemiştim. Yine de yüzümde az önce öpüştüm temalı bir bakış olduğuna emindim.
"Des çalışacaktık da... Başka bir sınıf bulalım."
"Yok kalın siz." dedim hızlıca, Reha elimi tutarak sınıftan çıkardı.
"Kütüphane denen icattan haberleri yok herhalde."
"Bunu onlara söylersen şöyle bir cevap alabilirsin: Sizin yatak odası denen icattan haberiniz var mı?"
Sırıtarak bana baktı, merdivenden iniyorduk.
"Yatak odası mı? Güzel bir icat evet."
Gözlerimi devirdim. Kol saatine baktığında dersinin başlayacağını anladım.
"Ben gideyim." dedim. Yüzünde hoşnutsuz bir ifade oluştu.
"Akşam buluşur muyuz?"
"Bilemiyorum. Vizelere iki haftadan az kaldı."
Başını salladı. "Anatomi de kalmadı ki birlikte çalışalım."
Gülümseyerek yanağını öptüm. "Yarın akşam buluşuruz. Hem cuma, bolca vakit geçiririz."
Koridorda beliren ders hocasını görünce geriledim. Reha bana göz kırparak "Dikkatli ol." dedi ve hocanın önünden sınıfa girdi. Kantinin önünden geçerken Hüma ve Süleyman'ı gülüşerek sohbet ederken gördüm ve hızlıca oradan ayrıldım.
Hüma için değermiş, komik.
🔸
DoRe 🦋
Doğan elindeki poşetleri bir eline alıp kapıyı açtığında Münire hemen arkasındaydı. Mardin'den döndüklerinden beri aralarındaki yersiz zıtlaşmalar son bulmuştu.
"Geçsene." diyerek kenara çekildiğinde Münire başını sallayıp içeri girdi. Son birkaç gündür Doğan'ın evine gelmemişti. Çantasını portmantoya bırakıp önden salona doğru yürüdü.
"Alp'in yanına birini daha verseler aslında." dedi. "Çok yoğun geçiyordur kafe."
"Reha ayarlıyormuş birini." Sesi koridordan geliyordu.
"İyi bari, biraz Hilal'le ilgilenir." Sesi şaka yaptığını belli edici bir tondaydı.
"Sürekli ondan bahsediyor zaten. Gece gündüz Hilal!"
"Ne güzel işte. Sen de benden bahsediyor musun?" Cevap vermedi. Münire gözlerini devirerek oturmaya devam etti. "Ne yapıyorsun orada? Gelsene!"
Başını çevirip koridora doğru baktı. Işıklar kapalıydı. Tam karşıdaki oda Doğan'ındı ama oranın da ışıkları sönüktü.
"Doğan?" Aniden koridordan salona doğru mor bir balon süzüldü. Ardından mavi ve kırmızı balonlar da yükselerek tavanda durdu.
Münire ağzı açık bir şekilde ayağa kalktı. Kot bluzunun açıkta bıraktığı göbeğine elini götürerek karanlık koridora doğru yürüdü. Salon ışığının el verdiği kadarıyla Doğan'ı görmeye çalıştı ama koridorda kimse yoktu.
"Doğan?" dedi şaşkın ve heyecanlı bir sesle.
"Limonum?"
Münire elini ağzına götürerek güldü. Belli ki Doğan romantik bir gece geçirmeleri için plan yapmıştı. Bir aydır restoranında yemeğe bile götürmemişti oysa ki.
"Neredesin sen?" diye sordu. "Odanın ışığı kapalı."
"O aptal balonlar salona geldi mi?" diye sorduğunda Münire'nin yüzünde gittikçe yayılan keyifli bir ifade oluştu.
"Geldiler!"
"Üç tanesini uçmadıkları için sabah patlattım da!" Yatak odasının kapısı açıldı. Ardından odayı kırmızı loş bir ışık kapladı. Münire'nin ifadesi şaşkınlığa doğru yol alırken nihayet Doğan kapıda göründü. Kendisininkine benzer kot bir gömlek giyiyordu. Elinde tuttuğu sarı laleler bir demet kadar vardı.
Doğan Münire'nin önünde durdu ve laleleri ona uzattı. "Normalde gül verilir ama bize özel bir şey olsun istedim." Münire laleleri aldıktan sonra Doğan'ın uzattığı elini tuttu.
"Böyle bir sürpriz beklemiyordum."
"Biliyorum." Yatak odasına girdiklerinde loş ışığın el verdiği kadarıyla etrafa bakındı. Elleri hala kenetliydi.
"Neden odana geldik?" diye sorarak Doğan'a döndü. "Ve odan neden kırmızı?"
"Fark etmeyeceğini biliyordum zaten."
Kaşlarını çattı. "Neyi?"
Doğan elini Münire'nin yanağına koyarak tenini okşadı. Yanağını yumuşakça öpüp geri çekildi.
"Tek manzaram sen ol istiyorum. Uyumadan önce ve uyandığımda gördüğüm ilk yüz senin yüzün olsun istiyorum." Fısıltılı sözcükler dudaklarından dökülürken Münire dikkatle ve hayranlıkla onu dinliyordu. "Kalbinin bana ait olduğunu biliyorum ama daha fazlasını istiyorum senden."
Münire'nin bakışları Doğan'ın arkasındaki yatağa kaydı. Örtünün üzerinde de laleler vardı. Aklına gelen düşünceyle gözleri irice açıldı ve elindeki lalelerle Doğan'ın göğsüne vurmaya başladı.
"Bunun için mi getirdin beni buraya?" "diye bağırdığında Doğan bileklerini tutmayı başardı. Şaşkın şaşkın sevgilisine bakarken yere düşen laleleri fark etti.
"Lan manyak!" dedi ve bileklerini bıraktı. "Seninle yatmak istesem balonu niye uçurayım? Böyle yatağa davet mi olur? Zaten balon fikri Alp'ten çıktı. Planın en gereksiz detayıydı. Verdiği akla sokayım!"
Münire hala çatık kaşlarla ona bakıyordu. Yatağı göstererek "Kırmızı ışık ve çiçeklerle süslenmiş bir yatak bana başka bir ihtimal göstermedi. Grey misin sen? Kırmızı oda da ne?" diye çıkıştı.
Doğan'ın yüzü gerildi. "Grey kim lan benim yanımda!"
Münire'nin ağzı şaşkınlıkla açıldı. "Ooo, karşımda kırbaç bey var da ben mi bilmiyorum?"
Doğan yüzünü buruşturdu. "Ben de Grey fantezilerini bildiğini bilmiyordum."
"Diyene bak! Hem o filmi izlemeyen mi kaldı?"
"3 yaşındaki kuzenim izlememiş olabilir." dediğinde Münire 'hah' diyerek ona bakmayı sürdürdü. "Üstelik popona şaplak atmayı tercih ederim."
Ağzı bir karış açıldı. Doğan sırtüstü yatağa uzanıp tavana bakarken hafiften gülümsemeye başlamıştı.
"Sana arkamı dönmemem gerek demek."
"Sus da gel uzan yanıma."
"Emin değilim. Dolaplarında kravat, ip, kuş tüyü falan varsa-"
"Münire!" dedi ciddi bir tonla. "Sokacağım filmine de fantazisine de. Uzan yanıma!"
"Adımla seslendin." diyerek yavaş adımlarla yatağa yaklaştı.
"Hiç hayalimdeki gibi bir gece olmadı."
"Nereden bileyim ben Doğan? Daha fazlasını istiyorum deyince..." Doğan elini yan tarafına koyup gelmesini bekledi. Münire üstelemeden yanına yan bir şekilde uzandı ve ona doğru döndü.
"Ne istiyorsun o zaman?"
"Benimle uyumanı..."
"Tabii ki uyuruz." dedi gülümseyerek.
"Ve bir cevap vermeni..."
Kaşlarını kaldırdı. "Anlamadım?"
"Biliyorum." Gözlerini kapattı ve Münire'nin elini tuttu.
"Doğan söylesene! Neyin cevabını bekliyorsun?" Doğan sessiz kaldı. Münire geceyi mahvettiğini düşünerek kendine kızmaya başlamıştı bile. Bir süre Doğan'ı izledikten sonra sırt üstü döndü. Bakışları tavanla buluştuğunda az önce dağılan şaşkınlığı tekrar yüzünde belirdi. Tavanda sarı bir neon ışıkla aynen şöyle yazıyordu:
"BENİMLE EVLENİR MİSİN LİMON?"
🔸
SELAMM 🖤
Geç geldim ama geldim. Umarım bölümü beğendiniz. Benim içime sindi.
EcRe diyenler kaybetti üzgünüm :'
*Münire'nin cevabı ne olur sizce?
*Saffet'i biri kaşısın diyenleri göreyim. Güzel bir planım var.
Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨ Öpüldünüz :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top