KK🔸39

Biz geldik <3

Yetiştiremeyeceğimi sanmıştım doğru tahmin etmişim :'( biraz kısa bir bölüm oldu, beklediğiniz için attım. Telafi bölümünü atacağım.

Önceki bölümü hala beğenmediyseniz hemencecik dönüp yıldıza dokunun lütfen :) Yorumlarınızı bekliyorum. Keyifle okuyun.

Bölüm şarkısı: Yaşlı Amca - Kediler ve Şarkılar 🎶

🔸

Annemle babamın fotoğraf çerçevelerini kolinin en üstüne koydum. Kolinin üzerine başka koli koyulmaması için diğerlerini uyarmayı unutmamalıydım. Bu sabah Bursa'dan dönmüştük. Ben Doğanlarla gelmiştim çünkü Reha, Alp ve Haydar bizden sonra yola çıkacaklardı. Reha kardeşi ile vedalaşacağını söyleyince birlikte gitmeyi teklif etmiştim ama eve gidip toparlanmamı söylemişti. Sanki acelemiz vardı, neden kardeşiyle tanışmamı istemediğini anlamamıştım.

"Abla?" Arkamda ağzı açık bir şekilde dikilen Selim'e döndüm.

"Ne oldu? Ağzını kapat şapşal." Çenesine yavaşça vurarak dudaklarını kapattım.

"Benim fotoğrafımı almadın mı?" diye sorduğunda kolideki çerçevelere baktığını fark ettim.

"Ben de tam alsam mı almasam mı diye düşünüyordum." dedim sırıtarak. Laf atacağını sandım ama önce dudakları titredi ardından da bana öfkeli bir bakış attı.

"Alma istemiyorum!" diye bağırdı yüzüme doğru ve masanın üzerinde duran çerçeveyi eline aldı. İçinde ikimizin fotoğrafı vardı.

"Selim şaka yaptım, kırılmasınlar diye ayırıyorum hepsini." dedim ama beni duymamış gibi çerçeveyi yere fırlattı. Hızla ayağa kalktım ve onu cam kırıklarından uzaklaştırdım. "Ne yapıyorsun sen?" diye sordum öfkeyle. "Kendine gel Selim."

Ellerimden kurtuldu ve beni duvara itti. "Beni özlemediğini biliyordum zaten."

"Aaaa! Sinirleniyorum ama! Nasıl laflar bunlar? Karşında ablan var farkında mısın?" Omzunu silkti. Neyi vardı bunun?

"Üniversiteyi kazandığında bana 'kurtuluyorum senden' demiştin. Gerçekten öyle düşündüğünü bilmiyordum." Gözleri kızarmıştı, söyledikleri beni çok üzdü ve tüm sinirim çekildi. Önünde diz çökerek kollarına dokundum.

"Ablacığım nasıl böyle düşünürsün? Ben seni çok özlüyorum." Göğsümden ittirince geriye tökezledim. Selim koşarak odadan çıkarken neredeyse babamla çarpışıyordu.

"Ne oldu burada?" diye sordu şaşkınlıkla. Yerdeki kırıkları fark edince eğilerek beni kollarımdan tuttu ve ayağa kaldırdı. "Kim kırdı çerçeveyi?"

"Önemli bir şey yok baba." dedim ama hala cevap bekleyerek bana bakmaya devam etti.

"Sesiniz aşağı geliyordu Ecrin."

Bakışlarımı kaçırdım, beni yatağa oturttuktan sonra yanıma oturdu. "Ne oldu kızım, anlat bana."

"Onu özlemediğimi düşünüyormuş." Yaşaran gözlerimi kazağımın koluna sildim. Hem böyle düşünerek beni kırdığı için hem de ona böyle hissettirdiğim için çok üzgündüm.

"Gel bakayım bana." Açtığı kollarının arasına girdikten sonra beni sıkıca sardı. "Selim sen gittikten sonra kendini yalnız hissetti. Sürekli seninle uğraşıyordu biliyorsun. Sınav zamanı onu hiç aramayınca kırıldı biraz."

"Ama gerçekten yoğundum. Annemle seni bile doğru düzgün aramadım ki." dedim, burnum ne ara tıkanmıştı bilmiyorum ama tıkalıydı işte. "Bana inanması gerekirdi." dedim titrek bir sesle. Zaten hem Hüma hem de Reha'yı düşünmekten kafam bir milyon olmuştu. Kardeşime vakit ayırmadığım için kendime kızdım.

"Kafasında kuruyor ne yazık ki, gitmeden önce gönlümü alacağına eminim." Saçlarımı öptü, kolumu beline sardım.

"Bana bağırmak neymiş göstereceğim ona." dediğimde babam güldü.

"Dikkat et de etrafta çerçeve olmasın." Bu kez ben de güldüm ama yerdeki kırık camlara bakınca tekrar sinirlendim. Beni resmen yere itmişti. "Rehalar ne zaman gelmiş olur?"

"Bilmiyorum, yola çıkmış olmalılar. Sadece vedalaşıp ayrılacaklardı." dedim, babam ve Reha'nın birkaç gün önce eve yalnız gelirken ne konuştuklarını merak ediyordum. Direkt olarak babama sorsam söyler miydi acaba?

"Kızım?" Babamla birlikte kapıya baktık. Annem meraklı ve hafif sinirli bir ifadeyle bize bakıyordu; daha doğrusu bana.

"Ne oldu anne?" diye sordum.

"Selim odasının kapısını açmıyor. Seninle mi tartıştı?"

Babamla bakıştık ve kısaca "Hı hı." deyip tekrar babama sarıldım.

"Kardeşin 10 yaşında, nasıl bir anlaşmazlık yaşamış olabilirsiniz?"

"Hiç de 10 yaşında gibi değil." diye mırıldandım.

"Biz karışmayalım Çilli. Aralarında halledeceklerine eminim."

Başımı gelişi güzel salladım. Annem yerdeki kırıklara endişeyle bakarken babam elini kaldırarak bir şey demesine engel oldu.

Reha yola çıkmış mıydı ki?

🔸

-Yılbaşı günü, Reha'dan-

İlk iki dakika çok sessizdi. Yol boyunca konuşmayız sanmıştım ama ışıklarda durduğumuzda işler değişti.

"Adın neydi?"

Göz ucuyla ona baktım. Yolu izlediğini görünce hızlıca önüme döndüm. "Reha."

"Reha..." diye mırıldandı.

"Evet efendim." dedim, yeşil ışığın yanmasına yirmi üç saniye vardı.

"Efendim mi?" Yavaşça ona baktım, bu kez o da beni izliyordu. "Aklıma geçmişim geldi." Kendi kendine mırıldanmıştı ama duymuştum.

"Geçmiş mi?" diye sordum. "Size efendim demeleri normal olmalı." dediğimde sırıttı
Gözleri tıpkı Beyza'nın gözleri gibiydi.

"Evet, karımla aramızda böyle bir ilişki vardı." Arabayı sürmeye devam ederken ona garip bakışlar atıyordum. Büşra Hanım ile birbirlerine efendim diye hitap etmeleri için mantıklı bir cevap ararken konu tekrar bana yöneldi. "Kardeşin var mı? Tek çocuk musun?"

"Erkek kardeşim var, liseye gidiyor."

"İyi anlaşıyor musunuz?" diye sorduğunda Oktay'ı hatırladım. O benim her şeyimdi.

"Evet, birbirimize düşkünüz." Babam olmadığı zamanlarda tabii.

"Ne güzel, Selim ve Ecrin zıt kutuplar gibi. Birbirlerine düşkünler ama karakterleri çok farklı."

Tebessüm ettim. "O kadar olur." dedim. Arabayı yavaşladığında bakışlarım yola çevrildi. Sağa çekip durdu. Hemen ilerde Sağlık Merkezi vardı.

"Reha." Elimdeki hafif kanlı peçeteye baktım. Bu konu hakkında konuşmayız sanmıştım ama görünen o ki benden bir cevap almadan konuyu kapatmayacaktık. Eminim Ecrin de alnımdaki yara için bir sürü soru soracaktı. "Bu bakışları tanıyorum. Çok sevdiğim biri de yıllar önce senin gibi bakıyordu bana." Başımı ona çevirdim. Dirseğini koltuğa yaslamış hafifçe bana dönmüştü.

"Nasıl bakıyordu?" diye sordum. Kimden bahsettiğini bilmiyordum, soramazdım da.

"Kırgın ve kırgınlığını gizlemek için biraz da mutlu gibi." Bir şey söyleyemedim. Gerçekten kırgındım. Hem de gizleyemeyeceğim kadar çok kırgındım. "Ecrin henüz bebekken bir gün birini sevebileceğini düşününce deli olurdum." Biraz duraksadı. "Bana bak!" Ses tonundaki uyarıcı ifade beni biraz gerse de bakışlarımı ona çevirdim. "Kızıma hiç Çilli dedin mi?"

"Şey... Hayır."

"Aferin." dediğinde hala gergin olsam da gülümsedim. "Ben genelde prenses diyorum." Kaşları havalandı. Ne yani, bunu da mı babası söylüyordu? "Belki de demiyorum." diye mırıldandım. Gülecek gibi oldu ama ciddileşti.

"Sorun değil. Buna alışmam gerekecek sanırım."

"Beyza'yı üzmeyeceğim. Ona söz verdiğim gibi sizde de söz verebilirim." dediğimde elini koluma koyup hafifçe sıktı.

"Kendine dikkat ettiğin sürece Ecrin'in mutlu olacağına inanıyorum." Alnımı işaret ederek "Yaran yeni değil gibi ama Ecrin'in haberi yoktu. Fark edince çok endişelendi." dedi.

"Üzülmesini istemedim. Dağ evine gidince söyleyecektim." diye açıkladım.

"Kim yaptı?" Gözlerim ellerime indi. Sessizliğim belki de ona cevabı vermişti. Kolumdaki elini omzuma çıkardı. "Birbirinize karşı dürüst olun. Bu meseleler hepimizin karşısına çıktı. Yarın çıkıp çıkmayacağını bilmiyoruz. Sarılmak yerine kaçmayı seçmeyin. Bu söylediklerim Ecrin için de geçerli." Yavaşça başımı salladım. "Az önce bahsettiğim o çok sevdiğim insanı yıllar önce babası yüzünden neredeyse kaybediyordum. Elini tuttum ve onu ayağa kaldırdım. Bırak Ecrin de seni kaldırsın." Gözlerimiz tekrar birleşti, çok içten ve samimi bakıyordu. Bu bakışları bir babadan görmeyeli uzun zaman olmuştu.

"Onu üzmek istemedim." dedim, sesim kısıktı.

"Yanında olmak Ecrin'i mutlu eder. Sana değer verdiğini biliyorum."

"Ben de ona değer veriyorum, hem de çok." dedim. "Yüzünün gülmesi için elimden geleni yapacağım ve ondan hiçbir şey gizlemeyeceğim.

Başını salladı. "Aferin oğlum, hayalleriniz sonsuz olsun."

Tebessüm ettim. "Onunla hayallerimin ucu bucağı yok. Hem, yollar da gökyüzü de bizim. Bir sonumuz yok."

Cümlem bittiğinde kaşları çatıldı. Fazla abarttım herhalde, yoksa neye kızacak ki aniden?

"Demek yollar da gökyüzü de sizin."

"Yanlış bir şey mi söyledim?" diye sordum. Başını iki yana salladı.

"Hayır." Önüne dönerek arabayı çalıştırdı. "Dejavu yaşadım."

🔸

SELAMM 🖤

Ben de yazarken dejavu yaşadım. Hala hayta Eray ve havalı Barlas'ı hatırlıyorum. Doğan ve Haydar bana onları hatırlatıyor.

Soner ve Reha sahnesini merak ediyordunuz, umarım sevmişsinizdir. Soner'in naif bir kalbi vardı zaten, sert çıkmadan kızını kıskandığını hissettirmek ve Reha'nın yanında olduğunu anlamanızı istedim. Bahsettiği o çok sevdiği insanı da tahmin etmişsinizdir :)

Yorum bırakmayı unutmayınız, görüşmek üzere :*

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top