KK🔸37
Biz geldik <3
50 bin okunma için teşekkür ederim, umarım finale kadar yeni kahveseverler ile birlikte ayrılmadan ilerleriz.
Yeni bölüm günümüz sizlerin isteği üzerine cuma oldu. Bir tane de olsa yorum bırakmayı unutmayın, sizleri seviyorum.
Bölüm şarkısı: Kaan Boşnak-Bırakma Kendini 🎶 senaakbulut32 çokça kalp
Keyifle okuyun.
🔸
Görsel gittikleri evin temsili fotoğrafıdır :)
"Kuş sütüyle beslerim seni!" Alp'in şarkısına seslice güldüm. Yola çıkalı bir saat olmuştu. Başta sessiz sessiz ilerliyorduk ama Hilal sıkıldığını söyleyince Alp nedense konser vermeye başlamıştı. Uzanıp radyonun sesini kıstım.
"Alp daha güzel söylüyor." dediğimde Reha'nın sırıttığını gördüm.
"Anca bu kadar oluyor." dediğinde başımı çevirip arka tarafa baktım. Hilal ve Alp'in ortasında uslu uslu duran Rıdvan'a öpücük attım. "Yalnız ben Rıdo'yu çok sevdim."
"Ben de ya!" Hilal Alp'i destekledi. Annemle anlaşmıştık. Rıdo'yu Bursa'ya götürmeme izin vermişti ama İzmir'e dönerken yanımda götürmeyecektim. Üstelik İzmir'e dönmeden önce toplu yemek yememizi istemişlerdi, herkes onaylamıştı.
"Üzgünüm." dedim camdan dışarı bakarken. "Rıdo ile ilgilenemeyiz, her gün okulda olacağız. Annem burada her gün gezmeye çıkarıyor onu."
"Neden Rıdo?" diye sordu Reha. Aklıma gelince güldüm.
"İlkokuldayken Rıdvan adında bir öğretmenim vardı. Papağanının ismi Ecrin'miş."
Hilal güldü. "İntikam almak için mi öğretmeninin adını koydun yani?"
"Hayır, o da çok konuşan yeğeninin ismini vermiş kuşuna ama ben o zamanlar idrak edemedim." Arkaya dönerek anlatmaya devam ettim. "Çok konuştuğumu düşündüğü için Ecrin koyduğunu düşündüm. Sonra da ona dedim ki: Eğer bir gün kuşum olursa ben de adını Rıdvan koyacağım."
Hilal gülerek "Ecrin ya, alemsin." dediğinde Alp de başını salladı.
"Annemlerin kuşu yeni öldüğü için almama izin vermediler, ben de nihayet yıllar sonra köpek sahiplendim." Omzumu silktim. "Öğretmenimi bir daha görmedim ama söz verdiğim gibi adını Rıdvan koydum." Uzanıp Rıdo'nun başını okşadım. "Kötü bir niyetim yok ama. İsmini ona yakıştırıyorum."
"Bence de yakışıyor." Reha'ya kısa bir bakış atıp önüme döndüm. Alnına her ne olduysa gittiğimiz yerde onunla konuşacaktım. "Benzinlikte duruyorum." diyerek telefonunu aldı ama elinden aldım.
"Sen yola bak, diğerlerine mi haber vereceksin?"
"Evet canım."
Whatsapp'ına girdiğimde sabitli mesajlarda erkek grubu, ben ve kardeşinin olduğunu gördüm. Beni Çiçeğim diye kaydetmiş olması içimde bir çiçek bahçesi açmış gibi mutlu etmişti beni. Kardeşi yarım saat önce mesaj atmıştı. Cümlenin tamamı okunmuyordu ama görünen kısımda şöyle yazıyordu: Abi babamın siniri geçti. Eğlen ol-
Göz ucuyla Reha'ya baktım. Arabayı benzinliğe doğru sürmeye başladı. Mesaj beni rahatsız etmişti ama okuduğumu söyleyemezdim. Hızlıca erkek grubuna girdim.
2022 🤶
Reha
Benzin alacağız.
İsterseniz mola verin siz de.
Haydar Paşa
Sanki adresi biliyoz
Mecbur duracağız
Artist
Doğan
Biz de giriyoruz
Haydar Paşa
Kayınço sen yola baksana
Doğan
Sensin lan kayınço
Haydar Paşa
Arkandayım abi niye yazıyorsun?
Şu grubun adını da değişelim.
Plan tamam nasılsa.
Haydar Paşa "2022 🤶" olan konuyu "ASLANLAR 🦁" olarak değiştirdi.
Gülerek telefonu yerine bıraktım. "Demek 2022?" dediğimde Reha gülümsedi. Bana sevecen bir bakış atıp arabadan çıktığında hava almak için ben de arkasından çıktım. Hava kararmak üzereydi.
"Dolacak abi!" Bana döndü, bakışlarım istemsizce şakağındaki pansumana kaydı. "İki üç saate varmış oluruz. Pek trafik de yok."
Başımı salladım. "Nereye gidiyoruz?"
Gözlerini kaçırdı. "Babamın şehirden uzakta bir dağ evi var. Birkaç gün kullanmak için izin aldım."
Abi babamın siniri geçti.
Birden endişelendim. "Babanla mı tartıştın?" diye sorduğumda kaşlarını çattı.
"Saçmalama Ecrin." Kaşlarım havalandı.
"Ecrin mi?" Farkına varmış gibi gözlerini yumarak bana sırtını döndü. Doğan'ın da bizim hemen arkamıza park ettiğini gördüm.
"Başım ağrıyor biraz." dediğinde kolundan tutarak onu kendime çevirdim. Dağınık bir hali vardı. Gizlemeye çalışsa da canını sıkan bir durum olduğu açıkça belli oluyordu.
"Alp kullansın." dediğimde başını iki yana salladı. Soğuk avucunu yanağıma bastırdığında elimi onunkinin üzerine koydum.
"İyiyim sevgilim." diye fısıldadı. "Gece karlı gösteriyor. Gözlerinin sonsuz gökyüzünü saklayan maviliğini izlerken seninle yeni yıla girmenin hayalini kuruyorum."
Zorla da olsa gülümsedim. Peşini bırakmam söz konusu değildi. Ona ne olduğunu öğrenecektim. Sessiz kalmayı seçerek ona sarıldım.
"Yanındayım, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum Beyza'm. Buna sığınıyorum." Sözleri canımı yaktı. Acı çekiyor olduğunun farkında olup elimden bir şey gelmemesi benim de canımı yakıyordu.
Benzin aldıktan sonra sırayla tuvalete gittik. Tekrar yola çıktığımızda Haydar gruptan "Açım!" diye sızlanmaya başlamıştı. Ortak bir kararla eve gidince yemeye karar vermiştik. Haydar'ın susması içinse Doğan ona iki üç tane kek almıştı.
Üç saat sonra Bursa'ya vardığımızda şehirden uzaklaşmadan önce markete uğradık. Bazıları dışarda Rıdo ile oynamayı seçerek içeri gelmeyi reddetti. Sonuç olarak Doğan Münire, Reha ve ben marketteydik.
"Ben kuru yemiş atıştırmalık falan alayım." Doğan'a başımızı salladık, Münire ile uzaklaşırken biz de Reha ile içeceklerin yanına gittik.
"Kızlar ne sever?" diye sordu.
"Ayırt etmezler." dedim. "Kaç gün kalırız?"
"Bilmem, ne zaman sıkılırsanız döneriz." Beş altı tane içecek şişesini sepete koyup ilerledi.
"Beraber olduğumuza göre cuma günü dönmemize gerek yok." dediğimde başını sallayarak beni onayladı.
"Bir hafta kalırız, sonra da ailenle yemek yer İzmir'e döneriz."
"Kardeşini görmeyecek misin?" diye sordum. Elindeki sucuğa abartılı bir dikkatle bakıp sepete bıraktı.
"Ankara'ya geçmeden vedalaşmak için uğrarım." Koluna dokundum. Kahverengi gözleri bana çevrildi.
"Kardeşini de alalım."
"Babam izin vermez." Sepete birkaç şey daha ekleyip kasaya gitti. Doğan çoktan çıkmıştı. Aldıklarımızı poşetlerken Reha da ödemeyi yaptı.
Tekrar arabalara bindik, bu kez Rıdvan'ı Haydar yanına almıştı. Arkama yaslanıp kalan yarım saatlik yolu sessizce dışarıyı izleyerek geçirdim. Saat sekize geliyordu. Yerleşmek ve ateş yakmak için bolca vaktimiz vardı.
Nihayet dağ evine vardık. Reha inmeden önce kornaya bastığında arkada uyuklayan Alp yerinde sıçradı. Araçlardan indik, Alp ve Haydar hariç herkes evi inceliyordu.
"Özlemişim burayı." Kucağında Rıdo ile eve doğru giden Haydar'ın arkasından baktım. Tahmin ettiğim gibi o ve Alp daha önce buraya gelmiş olmalıydı. Hatta belki de Saffet de gelmişti.
"Çok güzel burası." Münire etrafa bakınırken Doğan birden eğildi ve onu yanağından öptü. Bakışlarımı onlardan çektim.
Eşyalarımızı ve poşetleri içeri taşıdık. İki katlı ahşap bir evdi. Nefes verirken ağızlarımızdan buhar çıkıyordu. Hilal ile bakışıp gülüştük.
"Evi temizlettik rahat olabilirsiniz" Doğan elindekileri yere bırakıp salondaki tekli koltuğa oturdu. "Şömineyi yak Haydar."
"Abi Rıdo ile oynuyorum."
Doğan kaşlarını çatıp "Ateş yak lan!" dediğinde Haydar Rıdo'yu yere bırakıp dışarı çıktı. Biraz sonra elinde odun dolu kova ile geldiğinde Doğan'ın sırıtarak onu izlediğini gördüm.
"İki katta da tuvalet var." Reha'ya döndük. Duvara yaslanmıştı. Mutfağın yanındaki odayı işaret ederek "O oda hariç üç yatak odası var. Diğer odaları kullanırsanız sevinirim. Rahatınıza bakın."
"Biz Haydar ile salonda uyuruz." diyen Doğan pür dikkat Haydar'ı izliyordu.
"Olur kayınço, ben de senden kopamıyorum zaten."
"Zırlama, arabada ömrümü yedin."
Münire ve Dicle bana doğru geldi, Hilal pencereden dışarı bakıyordu.
"Üst katta üç oda var herhalde, ikişer ikişer kalırız. İki erkek de diğer odaya geçer." Başımı sallayarak Münire'yi onayladım. Reha'nın girmemizi istemediği odanın annesine ait olduğunu düşünüyordum.
Bir saat içinde şömine salonu ısıtmaya başlamıştı. Biz de kızlarla üst kata çıkıp iki odaya yerleştik. Ben ve Münire birlikte kalacaktık. Karşımızdaki oda da Reha ve Alp'indi. Üzerimizi değiştirip aşağı indiğimizde Haydar mağaza torbasından süsler çıkarıyordu. Alp de başına külah geçirmiş, balon şişiriyordu.
"Ne ara aldınız onları?" diye sordum.
Alp "Doğan'dan hızlısı mezarda." diyerek işine devam etti.
"Hah! Alın bakayım şunları." Haydar sekiz çift çorabı sehpanın ortasına fırlattı. Ona tuhaf bir bakış attım.
"Kırmızı çoraplar mı?" diye sorduğumda Doğan uzanarak ensesine şaplak attı.
"Ben sana bunları alma demedim mi lan!"
"Abi çok zevkli olacak ya! Yeni yıla giriyoruz." Bir çift çorabı alıp ayaklarına geçirdiğinde kendimi tutamayıp güldüm.
Doğan "Benimkileri al götüne sok Haydar." dediğinde Alp de güldü ve şişirdiği balonunun havası kaçtı.
"Ne anlarsın sen? Dicle!" Şöminenin önünde oturan Dicle Haydar'a döndü.
"Efendim?"
"Sen de giysene." diyerek bir çift de ona uzattı. Doğan kısık gözlerle ikisini izlerken, Dicle de kırmızı çoraplardan giydi. Haydar bıyık altından gülerek kayınçosuna zafer bakışları atmaya başladı.
"Şarkı yarışması yapalım mı?" diye soran Alp elindeki balonu Hilal'e doğru uçurdu. Balonun üzerinde kalp emojisi olması dışında önemli bir nokta yoktu.
"Ben başlarım!" Haydar ayağa kalktı ve "Reha!" diye seslendi.
"Ha!" Mutfaktan gelen sesini duyunca tepkisine güldüm. Ben de mutfağa giderken Haydar tekrar seslendi.
"Hadi gel, yarışma yapacağız!"
Reha'nın kaselere cips ve çerez koyduğunu görünce ben de bardakları çıkardım. Saçlarına örttüğü kapüşonlusunu indirip başının yan tarafını öptüm. Bana gülümsedi.
"Bir daha öpsene."
İkiletmeden tekrar öptüm. "Ne zaman gözlerimi izleyeceksin?" diye sordum, muzip bir ifadeyle güldü.
"Çok mu istiyorsun?"
"Evet, seninle yalnız kalmak istiyorum." Çerez paketini bırakıp ağzını mandalla kapattı. Mutfak kapısını kapatıp elimden tuttu ve beni kapının arkasındaki duvara yasladı. "Napıyosun?" diye sordum heyecanlı bir sesle.
"Yalnız kalmak istemedin mi?" Alnındaki siyah saçlarını arkaya doğru yatırdım. Parmağımın ucuyla pansumanına dokunduğumda gülüşü kayboldu. "Sorma Beyza."
"Bilmem gerek." diye fısıldadım. Alnını omzuma yasladığında hala kaçmaya çalıştığının farkındaydım.
"Üzülmeni istemiyorum."
"Böyle de üzülüyorum." dedim. Aramızda saniyeler süren bir sessizlik oldu. Elimi ensesine bastırdım, sıcacıktı.
"Babam yaptı." Gözlerimi kapattım. Nefesimi tutmak istedim ama üzüldüğümü anlamasını istemediğim için fark ettirmemeye çalıştım. Dudaklarımı boynuna bastırdığımda, dudaklarımın altında atan nabzı hızlandı.
"Seni çok seviyorum." dedim. Başını hafifçe kaldırıp yüzünü boynuma yaklaştırdı. Dudaklarını nefesini vura vura boynuma bastırdığında ensesindeki saçlarını hafifçe çektim.
"Ben de seni çok seviyorum."
"Lan Reha!" Haydar'ın sesini duyunca Reha benden uzaklaştı. Hızlı adımlarla tezgaha yürüdüm. Bir tepsi çıkardığımda mutfağın kapısı açıldı. Haydar elinde Rıdo, ayaklarında kırmızı çıraplarıyla bize bakıyordu.
"Seni ciddiye alamıyorum Haydar." Reha kaseleri tepsiye koyarken sırıtıyordu.
"Şarkı söyleyeceğim size, hadi gelin." İçecekleri tek eline alıp mutfaktan çıktı. Reha ile salona gittiğimizde Doğan hariç herkes masanın etrafında oturmuştu. Doğan tekli koltukta oturuyordu.
İçecekleri doldururken Hilal ve Alperen'in de kırmızı çorap giydiğini gördüm. Neler oluyordu burada?
"Başlıyorum!" Haydar bir elinde Rıdo, diğerinde Gazozuyla ayağa kalktı.
"Senle ben birlikteyken
Kumlara uzansak
Dalıp dalıp denizlerden
Hayaller çıkarsak
Derin derin uzun uzun
Baksam sana
Aşkımsın adlı şarkıyı
İstesem senden
İstesem senden
Aşkımsın çikolata!
Aşkımsın limonata!
Aşkımsın oohh aşkımsın
Lay-lay-lay-lay-lay-lay
Lay-lay-lay-la-lay"
Şarkıyı bitirdiğinde bize selam verdi ve gazozundan bir yudum aldı. "Paslanmışım." diyerek yere oturduğunda onu alkışladık. Muhteşem olmasa da sesi güzeldi.
"Aşkımsınmış." diye söylenen Doğan arkasına yaslanıp cips yemeye başladı.
"Başka söylemek isteyen var mı?" diye sordum. Kimseden ses çıkmadı.
"Sessiz sinema oynayalım!" diyen Hilal itiraz eden olmayınca ayağa kalktı. "Ben başlıyorum. Takımıma da..."
Haydar "Yok öyle!" diyerek sözünü kesti. "Kızları toplayacan değil mi? İki erkek bir kız alıyorsun. Eşit olalım bari."
Hilal ona çatık kaşlarla baktıktan sonra "Dicle'yi alıyorum."
"Beni de al o zaman." Haydar Rıdvan'ı Hilal'in üzerine atacakmış gibi yapıp geri çektiğinde Doğan öne doğru uzanıp Haydar'ın ensesine bir şaplak daha attı.
"Defol diğer gruba, ben giriyorum buraya."
Haydar "Münire'den ayrı mı kalacaksın?" diye sorduğunda Hilal araya girdi.
"Tamam tamam, erkek olarak da Doğan ve Alperen'i seçiyorum."
Bir kağıt kalem bulup Reha ve Münire'nin arasına oturdum. Haydar da arkamızdaki koltuğa tırmandı.
"Ne yazalım?" diye sordum fısıldayarak.
Haydar "Taht Oyunları.", Münire de "Kurtlar vadisi." dediğinde kendimi tutamayıp güldüm.
"Sevdiğiniz dizileri söylemeyin, bulurlar hemen." dedim.
"Benim Adım Yara." Reha'ya baktım. "Adım kelimesini anlatamazlar. İzlemeyen yoksa bulacaklarını sanmıyorum."
"Tamam." dedim ve söylediği film adını kağıda yazdım. "Başka?"
"Hayat Güzeldir." Münire'nin dediğini de yazdım. "Süre ne kadar ki?"
Reha "60 saniye." dedi. "Bence ikisini anca anlatırlar."
"Biz hazırız." Hilal elindeki kağıdı sehpaya bırakıp bizdeki kağıdı aldı ve diğerlerinin karşısına geçti. "Ben başlayınca süreyi başlatın." Kağıda göz gezdirdikten sonra anlatmaya başladı. Elini göğsüne yaslayıp diğerlerine sorgulayıcı bakışlar attı.
Alp "Sensin!" dediğinde Reha güldü.
"Birini bile anlatamaz." dediğinde başımı omzuna yasladım.
Dicle "Sen! Senle ilgili!" dedi. Haydar sessizce konuştu.
"Kıyamam, kopya mı versem?"
Münire ağzı cips dolu bir şekilde "Hanımcılık kazanacak." dedi.
Doğan sakin bir tavırla "Başka kelime anlat." dediğinde Hilal parmaklarıyla 3 sayısını gösterdi. "Üçüncü kelime." Hilal başını sallayıp parmağıyla Reha'nın alnını gösterdi. Tüm bakışlar aniden bize döndüğünde Doğan "Yakışıklı." diye cevap verdi. Güldüm.
"Süre bitti." dedim. Hilal kağıdı çöp yapıp bize fırlattı.
"Benim Adım Yara ne ya!"
Alp aklına gelmiş gibi dizine vurdu. "Daha yeni izledim fragmanını ya, epey de gördüm orada burada."
Doğan "Balık hafızalı." diye mırıldandı. Yarım saat sonra durum 2-1'di ve biz öndeydik. Reha ve Alp anlatmamıştı. Önce Alp çıkmak istediği için şu an onun için film bulmaya çalışıyorduk.
"Bulmanıza gerek yok." Başımızda dikilen Alp'e baktık. Kısık sesle konuşmuştu.
"Neden?" diye sordum.
"Ben anlatacağım şeyi biliyorum." deyip kağıdı elimizden aldı, bir şey yazmamıştık. Meraklı bakışlarla onu izlerken kağıdı cebine koydu ve takım arkadaşlarına döndü.
Kendisini gösterip ardından ellerini birbirine kenetledi. Doğan "El ele." dedi ama onay çıkmadı.
"Seninle el ele." Dicle de başarısızdı. Alp bu kez baş parmağını kaldırdı. "İlk kelime mi sadece? Seninle mi?"
Alp başını iki yana sallayıp tekrar kendini gösterdi. Hilal atılarak "Benimle!" dediğinde Alp gülerek başını salladı.
Haydar arkamızda fısıldayarak "Geçmiş olsun." dedi. "İlanı aşk geliyor."
Alp parmağını Reha ile bana yöneltti. Başım hala Reha'nın omzundaydı. Hilal "Aşk! Sevgi! Çift!" diye bağırdı.
"Sevgili mi?" diye sordu Dicle, Alp onu onayladı. Ardından Doğan cümleyi tamamladı.
"Benimle sevgili olur musun mu? Kim çekti lan bu filmi?"
Alp sessizliğe son vererek bakışlarını Hilal'e çevirdi. "Eğer o da isterse filmi birlikte çekebiliriz."
Şaşkınlıktan öylece bakakaldım. Hilal'in bizden daha şaşkın olduğunu fark ettim. Yerinde olsam Alp'ten böyle bir teklifi beklerdim ama sanırım zamanını kestirememişti.
"Şey... Çok ani oldu." Hilal'in heyecanı sesinden belli oluyordu.
"Seni sıkıştırmak istemem." Alp hala gülümsüyordu. Bize göre Hilal'in hislerinden emindi, bu yüzden evet cevabını ne zaman alacağının çok önemi yok gibiydi.
"Ama ben o filmi seninle çekmek isterim."
Güldüm, birkaç saniye birbirlerine baktılar. Nasıl davranacaklarını bilmiyorlar gibiydi. Neyse ki ilk adımı Alp attı ve Hilal'e sarıldı.
"Elimizde büyüdüler." diyen Haydar'a bakmadan gözlerimi devirdim.
"Kar yağıyor!" Kulağımın dibinde bağıran Münire'nin sesiyle başımı kaldırıp pencereye baktım. Yavaş yavaş yere dökülen kar taneleri hepimizi gülümsetti; Doğan hariç.
"Son dört dakika kaldı." dedim. Reha ayağa kalıp elini bana uzattığında gülümseyerek tuttum ve ayağa kalktım.
"Doğan sen de giysene." Arkama dönüp elinde çoraplarla Doğan'ın başında dikilen Münire'ye baktım. Doğan çatık kaşlarla ona bakıyordu.
"Saçmalama ayağımda çorap var zaten. Hem de siyah, kırmızı değil."
"İyi ya işte bugün bir değişiklik olsun." Doğan'ın yanına oturup çorapları kucağına bıraktı ve kendi ayağındakileri çıkarmaya başladı.
"Sana inanamıyorum. Haydar'ın fikrini beğendiğine inanamıyorum."
"Beni kıracak mısın?" Sahte bir duygu sömürüsü ile Doğan'a baktığında pes etti.
"Zevkini sikeyim Haydar."
Reha ve ben salondan çıkarken ikisi de kırmızı çoraplarını giyiyordu.
Kapının arkasındaki askılıktan montlarımızı alıp giydik. İçerde gülüşüyolardı, kapıyı çekerken şarkı açtıklarını duydum.
"Arkaya doğru yürüyelim mi?" diye sorduğunda başımı salladım. "Perdeleri çekmezler şimdi bizi izlemesinler." Elimi tuttu. Birlikte arkaya yürürken kar yağışı hala aynı hızla devam ediyordu. Yerler ıslak olduğu için henüz beyazla kaplanmamıştı.
"Son bir dakika!" Haydar'ın içerden gelen sesini duyduk.
"Yeni yıla beraber giremeyeceğiz diye üzülüyordum." Durduğunda ben de onunla yürümeyi kestim. "Ama şimdi birlikteyiz Beyza."
"Doğru bir dilek dilemişim." dedim. Elini yanağıma koydu.
"Sen benim en doğrumsun ki." Dudaklarından çıkar buhar havada asılı kalıp yok oldu. Bakışları dudaklarımdaydı.
"Yeni yıla girerken hep birlikte olacağız değil mi?" diye sordum. Üzerime yürüdüğünde sırtım evin duvarına değdi.
"Yan yana olmamız için elimden gelemeyen şeyleri bile yaparım." Alnımı öptü. Elimi beline götürdüm ve benden uzaklaşmamasını sağladım. Gözlerimiz birbirini izlerken sadece nefeslerimizi duydum.
"10! 9! 8!"
İçedekilerin geri sayımlarını duydum. Reha diğer elini boynuma götürdü.
"5! 4!"
"İşte şimdi gökyüzünün altında sonsuz gökyüzümle yeni yıla girebilirim." Alt dudağımı dudaklarının arasına aldığında gözlerimi yumdum.
"2! 1!"
İçerdekilerin bağrışmaları aniden kesildi. Sadece Reha'nın ve benim nefeslerimizi duydum, sadece onu hissettim. Dudaklarımı araladığımda başını yana çevirerek beni daha büyük bir arzuyla öpmeye başladı.
En güzel yılımın bu yıl olmasını diledim; Sevdiklerimle ve aşık olduğum adamla birlikte.
🔸
SELAMM 🖤
▪️ Bölümü yazarken çok eğlendim, umarım siz de sevdiniz . <3 Hadi şimdi bana en sevdiğiniz sahneyi yazın.
Vee bu kez 97 bölüm bekletmedim sizi hadi yine iyisiniz :)
🎶 Şarkılarım bitti :/ bu satırı öneri satırı ilan ediyorum. Önerilerinizi bekliyorumm :* 🎶
Öpüldünüz :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top