KK🔸28
Geldik!
Bu bölümü yazarken birçok duyguyu aynı anda hissettim. Umarım sizler de aynı hisleri paylaşırsınız. Yorumlarınızı yazın lütfen, ilk defa Kahve Kulübesi'nin sırrını öğreneceğiz ve fikirlerinizi bilmek istiyorum.
Bölüm şarkısı : Mithat Can Özer- Ateş Böceği 🎵
Mabel Matiz- Öyle Kolaysa 🎵
İyi okumalar!
🔸
DoRe 🦋 (malum sabah)
Münire dirseğini arabanın yarıya açık camına yasayarak dışarıyı izledi. Doğan ikisi için çay alıyordu. Ne olduğunu ve ne olacağını kestiremiyordu çünkü Doğan ile inişli çıkışlı bir arkadaşlığı vardı.
Belki de arkadaştan öteydi, bilmiyordu.
"Geldim." Doğan'ın elinden çayını aldı ve sıcak karton bardağı avuçlarının arasında tuttu. "Simit ister misin? Vaktim yok deyince kahvaltı için bir yere götüremedim seni."
"Dersim var iki saat sonra." Çayını yudumlarken Doğan'a bakmayı ihmal etmiyordu. Bugün ikisi de anlaşmış gibi aynı tarz giyinmişti.
"Başka zaman o zaman." dediğinde Münire başını salladı. "Evi tuttum, Dicle söyledi mi?"
"Söyledi, yurda da yakınmış."
"Hem Dicle'ye yakın olmuş oldum hem de işe." Çayını içmeyi bırakıp kolçağın üstüne koydu. Münire başını koltuğa yaslayıp hafifçe ona doğru döndü.
"Doğan?" dedi kısık sesle.
"Efendim?" Gözlerimi Münire'ye çevirdi.
"Neden hem çok yakın hem de çok uzağız?" Bu soruyu sormayı kendinden beklemiyordu ama pişman değildi.
"Çünkü bana inancın yok Münire." dediğinde, Münire'nin kaşları hafifçe havalandı.
"Bunu senden saklamadım."
"Dicle'nin canını yaktığım için korkuyorsun." Bakışlarını ön camdan dışarı çevirdiğinde Münire onu izlemeye devam etti.
"İyi biri olduğunu biliyorum ama iyiler de günah işler. Üstelik iyilere de kötülük edilir." Dudaklarını ıslatarak zihninden söküp attığı isme diliyle can verdi. "Mesela ben..." dediğinde Doğan'ın bakışları tekrar onu buldu.
"Ne sen?"
"Aldatıldım." dedi omzunu silkerek. Doğan tepkisiz kaldı, aslında şaşırmıştı ama Münire'yi üzecek bir şey söylemek istemiyordu.
"Bu durumda ben de sana kötülük eden o adamla aynı kefede oluyorum?"
"Bundan korkuyorum." dedi, kısa bir sessizlik oldu.
"Kendime kefil olsam, yine de korkar mısın?" Münire'nin şaşkın yüzü duyduklarını anlamak için Doğan'ın yüzünde dolanırken, Doğan elini tereddütle yanağına uzattı. Münire geri çekilmedi, sıcak avucun tadını çıkardı. "Sana söz versem, en sert dokunuşum bu şekilde olacak desem ; yine de korkar mıydın?"
Yanağındaki yumuşak dokunuş Münire için bir umut temasıydı, Doğan'a inanmak istiyordu, onunla olmak istiyordu.
"Denemeye değer." dedi tebessüm ederek. "Denemeye değersin."
🔸
ÇENESİZLER 👩❤️👩
Ben
Kızlar yurda geldim, yemek için bekleyeyim mi?
Hilal
Çıkmama yarım saat var, ye sen.
Yerime de ye
Ben
Deme öyle boğazımdan geçmez şimdi
Dicle
Haydar ile birlikteyim.
Münire
Doğan almaya geldi, geç gelirim.
Ben
Haydaaa
Kumrulara bak
Hüma
Kızlar Asuman
Toplu sövüyoruz
Hilal
Sülük boku
Dicle
Ben gıybet yapmayayım
Münire
Sarı sidik
Sohbetten çıktım. Kızlar yine formundaydı. Kimsenin gelmeyeceğini anlayınca yemeği yalnız yedim ve odaya çıktım. Sessiz bir akşamdı ve değerlendirmek istiyordum. Notlarımı alıp masama geçtiğimde telefonuma üst üste bildirim gelmeye başladı. Kızlar olmadığını düşünerek ekranı açtım. Hüma özelden yazmıştı.
Hüma
Ecrinnnnn
Ben bir şey gördüm
Off nasıl diyeceğim
Önce Saffet'e sormayı düşündüm ama malum konuşmuyoruz
Hiç beklemiyordum çok üzüldüm
Öyle bir yazmıştı ki ben de endişelenmiştim.
Ben
Ne oldu?
Saffet'le mi ilgili?
Hüma
Şu başlıkları okusana
Birkaç saniye ekran açık bir şekilde atacağı cümleleri bekledim. Ne başlığından bahsediyordu? İyice meraklanmıştım.
Hüma
KORKULAN OLDU! NEZİH AİLESİ YASTA!
Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken bir başka mesaj attı.
DURUMU İYİYE GİTTİĞİ SÖYLENEN MERCAN NEZİH VEFAT ETTİ!
AÇILIŞTAN DOKUZ GÜN SONRA BEKLENMEYEN VEFAT!
Ben
Dur bir saniyee
Hümaaa
Gerçek mi bu
Hüma
Sadece Kahve Kulübesi'nin açılışını merak etmiştim.
Bunlar da çıktı
Okudum ve... ağladım ben ya
Ben
Ne zaman peki?
Hüma
2 yıl önce, kafeyi açtıktan 9 gün sonra ölmüş.
İzmir'de Reha ile kalıyormuş, babası ve küçük kardeşi Bursa'da.
Sanırım babası ile arası yok. yoksa neden eşini ve oğlunu tek bıraksın ki İzmir'de?
Ben
Bilmiyorum, ona dair bildiğim tek şey nereli olduğuydu.
Tuhaf hissediyorum.
Annesinin hastalığı neymiş?
Hüma
Sorma ya neler saklamış içinde
Kansermiş, meme okudum bir yerde tam emin değilim.
Ben
Allah kimsenin başına vermesin :(
Kafe annesinin hayali gibiydi geliyor bana o zaman.
Hüma
Amin amin
Bence de, hatta dikkat ettiysen kafenin isminin yazıldığı panoda kahve çekirdeklerinin arasında mercan çiçekleri resmi vardı.
Ne alaka demiştim
Annesinin adıymış
Yaşlı gözlerle ekrana bakmayı sürdürdüm. Reha annesini kaybetmişti. Ona ne kadar bağlı olduğunu anlamak için ispata gerek yoktu. Burnumu çekerken sayfadan çıkarak Reha'ya mesaj attım. Belki de bunları anlatıp bana sarılma hayali kuruyordu, ona yardımcı olmalıydım.
Ben
Canım?
Saniyede çevrimiçi oldu.
Reha
Canımm
Beni mi özledin?
Ben
Evet, müsaitsen yurda gelir misin?
Önüne yani.
Reha
Tabi ki
Yarım saate oradayım.
Sıkı giyin esiyor.
Ben
Tamam :)
Telefonu bırakıp kalktım. Üstüme kapüşonlu hırkamı giydikten sonra ayaklarıma çorap geçirdim. Sadece Reha'ya sarılmak istiyordum. Bana anlatması için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Telefonumu cebime koyup odadan çıktım. Gelmesini beklemeden yurttan çıktım ve genelde konuştuğumuz kaldırımın üstündeki merdivenlere oturdum.
Kollarımı dizlerime sarmıştım. Gözlerim yanıyordu. Ağlama Ecrin! Seni böyle görmemeli. Üstelik ne kadar şanslı olduğunu hatırla ve şükret. Annen ve baban hayatta, daima seninle birlikteler.
Birkaç dakika sonra arabasını gördüm. Doğruldum ama ayağa kalkmadım. Arabayı önümde durdurdu. Sanırım arabaya girmemi bekliyordu. Onu beklettiğimi görünce kendisi indi ve ön taraftan dolaşıp yanıma geldi.
"Beyza?" dedi meraklı sesiyle. "Dışarda mı oturmak istiyorsun?" Başımı salladığımda yanıma oturdu. Kolunu sırtıma doladığında başımı çoktan göğsüme yaslamıştım. "Tamam o zaman, öyle olsun." Saçlarımı öptü, hatta birkaç saniye kokladı.
Hadi Ecrin, başla.
Hatta hadi Beyza, biriniz başlayın artık.
"Biliyor musun..." dedim kısık sesle.
"Neyi güzelim?"
"Amcam, henüz kimse ona doyamadan vefat etmiş." Babamın beni mezarlığa ilk götürdüğü günü hatırladım. Selim. Babamın yarası, kardeşimin adıydı. "Babam yıllardır; hala bile onu özlüyor. Eksikliği her yerde."
"Çok üzüldüm, başınız sağ olsun." dedi, sesi yumuşacıktı. Acaba annesini hatırlamış mıydı? Belki de aklından hiç çıkmıyordu.
"Sağol." dedim. Devam etmeliydim. "İnsanın ailesinden birini kaybetmesi çok kötü, babam annemi tanıyana kadar çok zor bir adammış." Gözyaşım burnumdan aşağı süzüldü. Sesini titretme Beyza! "Ama onu tanıdıktan sonra pamuk şeker gibi olmuş." Güldü, nefesini duydum.
"Annen de senin gibiydi demek." Başımı salladım.
"Annem benden daha güçlüydü, hala öyle." Birkaç ay önce okuduğum günlük aklıma geldi. Annemin beni yaşatmak için çektiklerini anımsadım. Annem ölebilirdi. "Ben erken doğmuşum." Sesimin titremesine engel olamadım. Kolunu daha sıkı sardı. Bu bana güç verdi. "Küçücükmüşüm, doktor babama bir seçim yapmasını söylemiş. Ya annemden vazgeçecekti ya da benden."
"Kıyamam sana." Beni kendinden uzaklaştırmadan elini yanağıma götürdü ve kendisine bakmamı sağladı. "Ağlama, annen hayatta."
Gözlerinin en içine bakmayı denedim. Annesi nasıl bir kadındı acaba? Onun gibi merhametli miydi? Sabırlı ve umut dolu olduğuna emindim.
Keşke senin annen de hayatta olsaydı, üzülme ama; anneme anne diyebilirsin.
"Şükür." dedim. Bu yol işe yaramamıştı sanırım. Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum. Bu cesareti bir daha kendimde bulamazdım.
"Peki sen biliyor musun?" diye sordu gözleri gözlerimi talan ederken.
"Neyi?" Sesim meraklıydı.
"Çiçekleri çok seviyorum." Yanağımı okşadı ve ılık dudaklarını alnıma bastırdı. Dudaklarını oradan çekmeden fısıldadı. "Annem de çok severdi. Eminim seni tanısaydı, gözlerini tıpkı benim gibi Hezaren çiçeğine benzetirdi."
Gözyaşım hiç beklemeden yanağıma aktı. Başparmağı nöbette bekliyormuş gibi çeneme akmadan hemen önce gözyaşımı yakaladı.
"Hiç duymadım." dedim fısıltıyla.
"Büyük yürekli demek." Ellerimi kaldırıp yanaklarını avuçladım, tıpkı onun gibi.
"Annenin en sevdiği çiçek ne?" diye sordum, parmaklarımın altındaki çenesi kasıldı. Bilerek geçmiş zaman eki kullanmamıştım.
"Mercan çiçeği." dediğinde devam etmesi için bekledim. Canını mı yakmıştım hatırlamasına neden olarak?
Çok özür dilerim Kahvem, seni üzmek istemedim.
"Kafenin tabelasında mercan çiçeği figürleri vardı." dedim, aslında hiç dikkat etmemiştim. Hüma fark etmişti.
"Kahve Kulübesi annemin hatırası." Elini çekti ama ben hala ona dokunuyordum. Bakışlarını kaçırdı ve merdiven basamaklarına döndü. Yanağı avucumdan kaydı.
"Seni üzdüm mü?" diye sordum fısıldayarak, başını iki yana salladı.
"Ben annemi cennete uğurladım." dedi acı dolu bir sesle. "Çok acı çekti, hastalığının onu temizlediğini biliyorum. Bir gün kavuşacağız."
Kendimi tutamadım ve boğazımdan bir hıçkırık çıktı. Başımı omzuna yasayarak kolumu beline doladım.
"Çok üzgünüm."
"Şşş!" Sarılmama karşılık verdi. Elimde olsa bedenlerimizi birbirine yapıştırırdım. "Üzülme çiçeğim."
"Ben her zaman yanında olacağım. Söz veriyorum." dedim, ceketinin üzerinden omzunu öptüm.
"Seni seviyorum Beyza'm, güzel yüreklim benim."
Burnumu çektim, Reha o kadar güçlüydü ki asla ağlamadı. Benim onu teselli etmem gerekirken o bana kanatlarını açmıştı.
"Ben de seni seviyorum, çok seviyorum."
🔸
HaLe 🦋
-Dicle anlatımı-
Hava serinlemişti. Yanıma hırkamı aldığım için kendimi tebrik ettim. Haydar ile deniz kenarında yürüyorduk.
"Hava da soğudu." diyen Haydar'a baktım, saçları onu ilk gördüğüm zamanki gibiydi; uzamasına veya daha kısa olmasına izin vermiyordu.
"Evet, istersen arabaya geçelim." dedim.
"Sen nasıl istersen, yürümek istersen yürüyelim." Başımı iki yana salladım.
"İyi böyle."
Karşıdan gelen çifte kaydı gözlerim. Elleri kenetliydi, Haydar ile henüz el ele tutuşmamıştık. Bu konuda biraz kararsızdım çünkü anlayışıma göre onunla temas etmem yanlıştı. İçten içe istiyordum evet. Ona sarılmak istiyordum.
"Mezun olduktan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?" diye sordum. Ellerini ceplerine götürdü.
"Üniversite Hastanesi düşünüyorum. Hemen işe girerim yani, boş durmak istemiyorum."
"İzmir de mi kalacaksın?" diye sordum, umarım kalırdı.
"Evet, başka şehre alışamam." Bir bankın önünde durduk ve birbirimize sormadan oturduk, anlaşmış gibiydik.
"Güzel." dedim gülümseyerek. "Uzak kalmayız." Yüzünü bana çevirdi, benimle birlikte gülümsediğinde bakışlarımı önüme çevirdim.
"Gözlerin çok güzel."
"Senin de." dedim. Gözleri, saçları çok güzeldi.
"Dicle," dediğinde başımı çevirip ona baktım, çok içten bakıyordu. "Seni seviyorum."
İçinden geçeni söyle!
"Ben de seni seviyorum." Gözlerinin içine bakarak konuşmuştum.
"Peki sevdiğim kadına sarılabilir miyim?" diye sordu, bakışları lütfen izin ver der gibiydi. Tebessüm ederek başımı salladım. Bu kez dişlerini göstererek güldü ve uzun kolunu sırtıma doladı. Hayal ettiğim şeyi yapıp başımı omzuna yasladım.
"Saffet ile konuştun mu hiç?" diye sordum. "Hüma pek bahsetmiyor ama çok üzgün."
"Arkadaşım diye demiyorum ama inanıyorum ona. Başta çok kızdım evet ama aldatılan bir erkek o, Hüma'ya bunu yapmaz."
"Umarım." dedim.
"Doğan Bey de bize diyordu hızınızı düşürün diye, kendisi vitesi 5 e taktı." dediğinde güldüm.
"Belliydi ama." dedim. "Umarım hepsi mutlu olur."
"Umarım." Bir süre sessizlik oluştu. "Bu arada bir şey diyeceğim ama çaktırma kimseye."
"Tabi ki."
"Bizim Alp var ya, Hilal'den hoşlanmış." Gözlerimi irice açarak ona baktım.
"Ciddi misin?" diye sordum.
"Evet, sevgilisi var mı?"
"Yoo." dedim şaşkın şaşkın.
"Biraz çekiniyor ama gaza getiririm ben onu." Tekrar önüme döndüm. Hilal'in ağzından hiç Alperen'in adını duymadığım için şaşırmıştım.
Hilal ve Alperen?
Bilemiyordum.
🔸
SELAMM 🖤
Çıkmadan önce yıldıza dokunmayı unutmayın. ✨
▪️ Kahve Kulübesi'nin hikayesini nasıl buldunuz?
▪️ HaLe için yorum alalım.
▪️E bir de DoRe için yorum...
Gelecek bölüm görüşmek üzere, öpüldünüz :*
Bilgilendirmeler ve alıntılar için instagram : tiya.trosahnesi ❤️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top