KK🔸18

Geldim <3

Texting bölümünü sevdiğinizi fark ettim, dediğim gibi arada o tür bölümler gelecek. Hepinize bolca kalp. Bölüm geç geldi çünkü bir sürü aksilik oldu, gerek özelden gerekse İnstagram'dan sizleri bilgilendirdim ve duyurular yaptım. Geciken bölüm için kusura bakmayınız, ne deseniz haklısınız ancak ciddi anlamda anca vakit bulabildim.

Bölüm şarkısı : İkiye On Kala-Koptu İpim Düşüyorum 🎵

Keyifle okuyun.

🔸

Cuma.

Dün okul çok yorucuydu. Pazartesi sınavlar başlayacağı için bazı öğretmenler dün ve bugün tekrar yapmışlardı. Aslında işime geliyordu çünkü ekstra bir çalışma gerektirmeden tekrar derslerini iyi kavrıyorduk.

Bu akşam sinemaya gidecektik ve neyse ki kimse caymamıştı. Hatta Reha, Haydar'ın oldukça istekli olduğunu söylemişti. Sebebini tahmin etmek zor değildi.

"Yemek yiyip mi gideceğiz?" Dolabımla bakışırken Münire'ye yandan bir bakış attım.

"Ben sinemada mısır yemeyi sevmiyorum." dedim. "Bu yüzden çıkmadan yemek yiyeceğim."

"Ay zevksiz." dedi ve önüne döndü.

"Bu şortum güzel mi?" diye soran Hilal, yatağına düzdüğü şort ve pantolonlarına bakıyordu.

"Hangisi?" diye sordum.

"Taşlı olan."

Münire başını uzatıp şorta bir saniye baktı ve "Giyebilirsin." diyerek önüne döndü.

"Hava sıcak zaten." dedim. Ben de şort giymek istiyordum. Umarım hava soğumazdı. kıyafetlerimi alıp gardırobun kapağının arkasına geçtim. Üzerimi değiştirirken herkes sessizdi. Hilal ve Dicle "aslında sınavdan sonra çıksaydık daha iyi olurdu" deseler de onları ikna etmiştik.

"kızlar?" diye seslendi Hilal. Nihayet şortumu giyip kapağın arkasından çıktım. "Düşünsenize Haydar Dicle ile yan yana koltuklarda film izliyor." Sırıttım. Dicle Hilal'e tepkisiz bakışlar atmaya başlamıştı ama Hilal'in umurunda değil gibiydi.

Yatağıma oturup telefonuma baktım. Hüma hazır olduğunu yazmıştı. Doğan gelirken onu yurdundan alıp öyle gelecekti. Bense yine Rehalarla gidecektim.

Reha
Gelelim mi?

Ben
Gelin, Doğan yola çıkmıştır.

Reha
Tamam :)

Doğan'ın bizim yanımızda sıkılacağını düşünmüştüm ama etkinliklerimize katılmak istiyordu. Dicle'nin dediğine göre restoranlarının İstanbul şubesinin başında duracakmış. Böylece Dicle'ye yakın olurmuş.

Saatin 19.20 olduğunu gördüm. Seans sekizdeydi. Yetişeceğimizi umuyordum.

"Ben iniyorum yemeğe." dedim. Çantamı alıp masanın üzerindeki kolyeme uzandım.

"Ben de geliyorum." Dicle'ye başımı salladım. Kolyemi taktıktan sonra "10 dakika içinde aşağıda olun." dedim.

Yemekhaneye gittiğimizde neyse ki sıra yoktu. Mantar çorbası ve kabak tatlısı alıp kapıya yakın bir masaya oturdum. Dicle karşımdaydı.

"Kızlar Haydar ile konuşmamı neden istiyor sence?" Lokmamı çiğnerken sorusuna cevap aradım. Kendi fikrimi söyleyecektim. Bu konuyu kızlarla hiç konuşmamıştık.

"Sanırım ön yargılı olmanı istemiyorlar." dedim. Düşünceli bakışlarla tabağını izledi. "Haydar'ı tam olarak tanımıyorum ama iyi biri olduğunu düşünüyorum. Doğan gibi bir abin varken seninle gönül eğlendirmek için konuşacağımı sanmam.

"Anlaşamayız gibi hissediyorum." Kaşığını bırakıp bana baktı. "Çok zıttız."

"Bunlar sizi birbirinize bağlayabilir." Babamın da dövmeleri vardı; yüzükler takıyordu ve öyle mutluydu. Annem onun yanında daha sadeydi, bu onların evlenmesine engel olmamıştı.

"Bilemiyorum." dedi. "Bekleyip görelim." Dicle'nin net bir şekilde 'Hayır' demediğini görmek Haydar'ı tanımak istediğini düşündürmüştü. Abisinden değil, Haydar'la olan farklılıklarından korkuyordu, onu anlıyordum. "Abim arıyor." dedi ve telefonu kulağına götürdü. Doğan gelmiş olmalıydı.

Tabakları ve tepsiyi yıkama camının önüne bırakıp bahçeye çıktık. Reha'ya mesaj atmalıydım. Sanırım hala gelmemişti.

Ben
Doğan geldi.

Reha
İki dakika.

Bir şey yazmadan telefonu çantama koydum. Kızlar aşağıya inmişti. Hüma arabadan inmemiş, başını camdan dışarı uzatmıştı. Hilal, "Öne niye bilmedin?" diye sorduğunda Hüma sırıttı ve Münire'yi işaret etti. Doğan sırtı dönük olduğu için neyse ki onu görmemişti. Doğan'ın bu kez lacivert bir tişört ve beyaz kot giydiğini gördüm. Kollarındaki kasları net bir şekilde görebilmiştim. Sanırım Doğan Bey iş adamı olduğu kadar sporla da ilgileniyordu. Dokunsam kırılacak el bileğime baktım. Spora yazılsam fena olmazdı.

"Rehalar geldi." diyen Hüma'nın baktığı yere döndüm. Doğan'ın arabasının hemen arkasında park etmiş, farları söndürmemişti.

"20 dakika kaldı filme, kesin geç kalacağız." diye söylendi Münire ve diğerleri arkaya geçtiği için ön koltuğa doğru yürüdü.

"Buradan bakınca sinema binası görünüyor, abartma." dedi Doğan ve yerine oturdu. Münire'nin arabaya binmeden önce ona sert bakışlar attığını gördüm. Onları izlemeyi bırakıp parmak izimi okuttum ve dışarı çıktım.

(Sırayla Ecrin, Dicle, Münire, Hüma, Hilal)

Reha beni görünce kapısını açtı ama elimi kaldırıp inmemesi için işaret verdim. Ön koltukta Saffet oturuyordu. Haydar'ın yanına oturup "İyi akşamlar." dedim.

"Kaç dakika var filme?" diye sordu Saffet. Bakışları telefonundaydı.

"13." dedim. "Arınma Gecesi'ne aldınız değil mi?"

"Ben animasyona alın dedim o kadar ama dinleyen kim?" Haydar'a baktım. Söylediği animasyon filmini hatırlıyordum. Hilal de ona gitmek istemişti ama oy birliği ile korku filmini seçmiştik.

"Onu sevgilinle izlersin." dedi Saffet. Sesi alaylıydı.

"İzlerim, hatta GS maçı bile izlerim."

"İnşallah kız Rizespor'u tutar." dediğinde güldüm.

"Karadeniz güzeldir ama önceliğim Güneydoğu." Kaşlarımı kaldırdım. Bak sen!

"Ecrin?" Bana baktığını hissedince başımı ona çevirdim. "Hiç konusu açılmadı mı?"

"Yani, hesabını istediğini biliyor." dedim. Gözlerinde heyecanlı bir bakış yakaladım.

"Ne dedi?"

"Ne diyecek, kendisine sorarsın Haydar." Dicle'nin fikirlerini ona söylemem doğru olmazdı. Bana kötü bir bakış attığında şirince gülümsedim.

"Koltukları 4 ön, 6 arka almışız." Elindeki biletleri inceleyen saffet'e baktım.

"Orta mı kenar mı?" diye sordum. Kenarda oturmayı seviyordum.

"Sıra K en kenarlar, bir de L tam öncekilerin arkası." Beni görmese de başımı salladım.

"Şuraya giriyorum." Reha arabasını Doğan'ın arabasının yanındaki boşluğa park etti. Filme 5 dakika kalmıştı, iyi yetişmiştik.

Arabadan indiğimizde ılık havayı tenimde hissettim. Şort giyerken bocalamıştım ama iyi bir karar verdiğimi düşündüm.

"Alp ve Haydar'la içecekle mısırları alalım." diyen Saffet'e döndüm.

"Alp nerede?" Çocuğun adı Alperen'di ama Alp diye seslendikleri için benim de öyle diyesim geliyordu.

"Bizden önce geldi o, içeride. Ne istersiniz?"

Hüma, "Yardıma geleyim mi?" diye sordu. Saffet bakışlarını kısa bir an yüzünde oyaladı.

"Hallederiz, geçin siz. Üşüyeceksiniz." Hüma'nın belli belirsiz başını salladığını gördüm.

"Ben Mısır istemiyorum." dedim. Kimsenin sipariş vereceği yoktu. "Vişne suyu ve çikolata alırım."

"Bu da bir Reha." dedi Haydar sırıtarak. Reha ile bakıştık. Demek o da sinemada mısır yemeyi sevmiyordu.

Doğan, "Ben yazarım şimdi size, bir an önce gidin siz." dediğinde Münire kaşlarını kaldırdı.

"Numaralar alınmış."

"Seninkini almadım daha." dedi ve telefonunu çıkardı. Münire gözlerini devirdi. Bu bir nevi numaranı ver mi demekti?

"Mısır ve su istiyorum." dediğinde Doğan istediklerimizi mesaj atmaya başladı. Biz de salona girdik.

Salon hemen hemen dolmuştu. Reklamların girdiğini gördüm. Doğan K sırasına geçip en kenara oturacakken Münire koltuğa ceketini attı.

"Kenara oturabilir miyim?"

Demek Münire de kenarcıydı. Doğan koltuktaki cekete ve ardından Münire'ye baktı. "Oturmuş kadar oldun." dedi ve ikinci sıraya oturdu. Münire sırıtarak kenara otrrdu ve Dicle'nin geçmesi için yol verdi.

"Yanıma otur Dicle." Dicle, abisine başını salladı. Boş koltuğun yanında erkek oturduğu için kendi yanına oturmasını istemiş olmalıydı. İçimden bir ses kızların o boş koltuğa Haydar'ı oturtmak için ellerinden geleni yapacağını söylüyordu.

"Ben de kenar alıyorum." diye fısıldadım. Reklam bitmek üzereydi. "Gelen geçen oluyor, ortaları sevmiyorum."

"Hep bir duygu sömürüsü." dedi Hüma. Altı, yani bizim aldığımız son koltuğa doğru ilerledi. Hilal bir koltuk atlayarak oturduğunda boş koltuğu Saffet'e ayırdığını anladım.

Arkadaşlarım ne kadar da fedakardı.

"Ben de söyle geçeyim." diyen Reha yanımdaki koltuğa oturdu. Filmin adı ekranda göründüğü sırada Saffetler ellerinde mısır ve içeceklerle geldi. Hiç konuşmadan tıpkı garson gibi herkese siparişlerini vermeye başladılar. Haydar Dicle'nin yanındaki boşluğa alttan alttan baktı. Hadi ama Haydar, içten içe heyecanlandığını biliyorum.

Alperen, Reha'nın yanına geçince Saffet mecburen Hüma'nın yanındaki boş koltuğa ilerledi. Ne kadar da planlı oturuşlardı bunlar, tabi ben hariç.

Salonun genelinden gelen mısırın hart hurt sesi sinirimi bozsa da filme odaklandım. Çikolatam kucağımda duruyordu ama açarken ses çıkacağı için cesaret edemedim. İnsanları rahatsız etmek istemiyordum. Tam o sırada arkamda oturan kişi kolasını -veya her neyse- pisss diye açtı. Ben mi fazla hassas düşünüyordum?

"Lan!" Yerinde zıplayan Haydar'a alttan alttan güldüm. Korku filmi sevmediği için animasyona gitmek istediğini sanmıştım ama görünen o ki ürküyordu. Halbuki korkunç değildi.

"Ulan ne malsınız!"

"Haydar çeneni kapat!" diye fısıldadı Saffet. Başımı çevirip ona bakacakken Reha ile göz göze geldim. Aniden karşılaşınca donup kaldım.

"Niye öyle bakıyorsun?" diye sordum fısıldayarak.

"Nasıl?"

"İzliyormuş gibi." dedim. Dudakları kırıldı. "Niye güldün? Beni mi korkutacaktın?"

"Korkar mıydın?" diye sordu. Sesi benim gibi sessizdi.

"Habersiz olduğum için korkardım."

"O zaman kıyamazdım." Ona afallamış bir bakış attım. Ne zaman sarılabilirizden sonra hazırlıklı olmam gerekirdi ama ne diyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldım. Önüme dönerek filmi izlemeye devam ettim.

"Adela'yı aldılar!"

Saffet uzanıp Haydar'ın ensesine bir tane patlattı. "Mısırını ye geri zekalı!" diye tısladığında sırıttım. Haydar gerçekten ani çıkışlarda korkuyordu.

Film arasında sadece Doğan ve Alperen lavaboya gitmiş, biz de aramızda film ile ilgili konuşmuştuk. Tabii Haydar hariç. Haydar Dicle'nin koluna dokunup kendisine bakmasını sağlamış, Doğan'ın yokluğunu değerlendirmek istemişti.

Yere bakan yürek yakan Haydar.

"Yurda yetişiriz değil mi?" diye sordu Münire. Mısırını çoktan bitirmiş, boş kutuyu yere bırakmıştı.

"Saat daha dokuz." dedim. "2,5 saatimiz var."

"Yetişiriz ya!" diyen Reha'ya baktım. Başını tavana kaldırmış, gözlerini kapatmıştı.

"Dışarıda kalmıştım geçen sene."

"Hadi ya, neredeydin?" Ona doğru eğilip yüzlerimizi yaklaştırdım.

"Emirhan'la kulübe gitmiştik. Saati kaçırınca ortak bir kız arkadaşımızın evinde kaldık."

Ona düz bir bakış attım. "dışarıda deyince bankta sabahladın sandım."

"Ay yok be, en kötü Emir'e giderdim."

Hilal, "Emir kişisi demek istedin herhalde." dedi hafif sinirli bir sesle.

Doğan ve Alperen geldiğinde ikinci yarı başladı. Haydar bir iki kere daha sesli tepkiler vermiş, Saffet'ten şamarı yemişti. Açtığım çikolatamı keyifle yerken birkaç kere daha Rehan'ın bakışlarını yakalamıştım ama ona bakamadım.

Film 23.00'a doğru bitmişti. Yarım saat içinde yurda gayet gidebilirdik.

"Ben çok beğendim." dedi Alperen. Ceketini giyiyordu. Çıkmak için salonun boşalmasını beklemiştik.

Hilal "Ben de vallahi." dediğinde Alperen'in yüzünde hoşnut bir gülümseme belirdi.

"Ben beğenmedim." diyen Haydar'a he he şeklinde bakışlar attık. Salondan çıktığımızda herkes kendi arasında filmle ilgili konuşmaya devam etmişti.

"Lavaboya gidip geliyorum, bekleyin beni." Münire'ye başımızı sallayıp dışarı çıktık. Çantamı bacaklarımın arasına alıp siyah kot ceketimi giydim. Hava serinlemişti.

"Haydar söz bir dahakine senin istediğin filme gideceğiz."

"Saffet kaşınma. Bütün hücrelerimi salonda bıraktım senin yüzünden." Saffet sırıttı. Haydar'ın ensesine 3-4 kere şaplak atmıştı, ben de kıs kıs gülmüştüm.

"20 dakikamız kaldı." diye söylenen Hilal'e baktım. Fazla kastıklarını düşünüyordum.

"10 dakika olmadan gideriz zaten." dedi Alperen. "Yani gidersiniz, ben buradan eve geçerim."

"Yakın mı ki evin?" Hilal'e baktım. Ciddi bir ifadeyle Alperen'e bakıyordu.

"5 dakika yürüme mesafesinde."

AVM kapısına bakındım. Münire hala yoktu. Dudağımı ısırıp diğerlerine döndüm. Ben de mi kasılmaya başlamıştım ne!

"Ben gidip bir bakayım." dedim. "Gelmedi hala."

"Sen dur ben bakarım." Doğan'a başımı sallasam da içim rahat değildi çünkü kızsal bir ihtiyacı olabilirdi. Telefonumu kontrol ettim. Yazmamış veya aramamıştı.

"Tuvalete mi düştü?" Haydar Dicle'nin sorusuna belli belirsiz güldü. Salonda ne konuştuklarını merak etmiştim. Yurda gitmeyi bekle Dicle'cim.

"Çocuk musun sen?" Doğan'ın sesini duyunca hepimiz arkamıza döndük. Elini Münire'nin koluna koymuş öfke ile ona bakıyordu.

"Ne oluyor?" diye sordum merakla.

"Kadın tuvaletten çıkmadı diye azarlıyordu." Münire ona sertçe baktı ve kolunu kendine çekti.

"6 tuvaletin hepsi doluydu!" diye söylendiğinde ona hayretle baktım.

"Hallettin mi bari işini?" diye sordu Hilal.

"Hayır, aptal moruk çıkmadı tuvaletten!"

"Diğerleri de çıkmamış, neden ısrarla o kadına taktın?" diye sordum. Bence mantıklı bir soruydu.

"Çünkü bana 'çişini az daha tutsan ölür müsün saygısız' dedi."

Başımı iki yana sallarken sırıtıyordum. "Harika, şimdi 10 dakika boyunca tutacaksın." Bana ölümcül bir bakış atıp Doğan'ın arabasına yürüdü.

"Çok güzel bir haberim var." Eli arabanın kolundayken Dicle'ye baktım. Kol saatine bakıyordu. "Dört dakika kalmış, yetişemeyiz."

"Yetişiriz binin siz." dedi Saffet.

"120 ile mi gideceksin şu yolda?" Hüma'ya baktım, sesi azarlayıcıydı.

"Başka türlü nasıl yetişeceksiniz?"

"Olmaz Saffet, trafik var görmüyor musun?"

Hüma'ya hak veriyordum. Trafik çok yoğun olmasa bile gerçekçi olmak lazımdı, yetişmemiz imkansızdı.

"Sistem kapanmadan izin alalım." dedi Hilal ve telefonu çıkardı. Gerçekten şu anda dışarda mı kalmıştık?

"Hadi Ecrin." Yanımda dikilen Reha'ya başımı salladım. Sırtımı arabaya yaslayıp telefonu çıkardım.

"Bende bu şans varken sistem kapanır şimdi." dedi Münire.

"Velet gibi kadınla laf dalaşına girmeseydim şimdi hepiniz yurttaydınız." dedi Doğan. Ellerini beline koymuş, çatık kaşlarla Münire'ye bakıyordu.

"Olan oldu." dedim. "Aldım izni."

"Dicle'yi bırakmam." dedi Doğan. "Sizi de otele götüreyim."

"Saçmalama." dedim. "Dört kişiyiz."

"İki oda tutarım kalırsınız işte."

"Olmaz." dedim inatla. Kalabalıktık ve Doğan'ın kaldığı otelin parasını karşılayamazdık. Aslında karşılayabilirdim ama kızları mahcup etmek istemiyordum.

"Sen kardeşini al, biz kızları götürürüz." dedi Saffet. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Göz göze geldik. "Yani, dışarda kalacak haliniz yok."

"Ben hallederim tamam." dedim atılarak. "Otele geliriz ama parayı ödemek yok." İşaret parmağımı kaldırıp Doğan'a doğru tuttum.

"Gecelik kaç TL haberin var mı?" diye sordu Doğan.

"Kabul ediyorsan teklif bu, yoksa yurda gidip bizi almaları için yalvarırız." Hepimizin adına konuşuyordum ama kimse beni düzeltmediğine göre doğru yoldaydım.

"İyi be," dedi ve arabasının kapısını açarken Münire'ye kısa bir bakış attı. "Üzüm üzüme baka baka işte. "

"Bi çarpacam bi daha doğamayacak." diye fısıldadı Münire. Hepimiz arabalara geçerken Reha kolumu tuttu, ona döndüm.

"Emin misin ödeyebileceğine? Yardım edebilirim."

"Gerçekten hallederim." Tebessüm ettim. "Teşekkürler." Uzatmadı ve arabalara bindik. On dakika kadar sonra yıldızlarını sayamadığım bir otelin önünde durduk.

"İnmenize gerek yok." dedim ama çoktan hepsi inmişti. Alperen de hala bizimleydi.

"Kimliklerinizi çıkarın." dedi Doğan. Münire ona yandan bir bakış attı.

"Yanımızda Doğan Bey, çıkarırız.

Hep birlikte danışmaya gittik. Beşimiz önde, erkekler arkamızdaydı. Bir tuvalet uğruna yurda gidememiştik.

 
Kimliklerimizi uzattık. İki oda istemiştik. Doğan Dicle'nin ücretini ödemişti, normal olarak sesimi çıkartamadım.

"Dört kişi gecelik 1600 TL."

Kadına tebessüm ederek kartımı uzattım. Annemle babam ben doğduğumdan beri benim için açtıkları h es ana para yatırıyordu. 18 olduğum için geçtiğimiz yaz kartı bana vermişlerdi.

"Hadi siz gidin." dedim Reha'ya.

"Sabah gelir alırız sizi."

"Gerek yok." dedim. "Yurt yakın zaten."

"Keşke seansı daha erkene alsaydık." dediğinde başımı yana eğdim ve koluna dokundum. Plansız bir dokunuştu ama yadırgamamıştı.

"Lütfen, oldu artık. Hadi gidin siz de."

"Peki." Elimi çektim. "İyi geceler Ecrin."

"İyi geceler Reha."

Ona gülümsedim. Otelden çıktıklarında biz de Doğan'ın yardımıyla odalarımıza çıktık. Münire ve Hüma ile aynı odadaydım. Odaya girer girmez Münire söylenerek tuvalete koştu. Hüma da yatağa uzandı.

"Aptal karı! Umarım bir gün o da bekletilir ve altına işer." diye bağırdı Münire.

Güldüm. Yatak oldukça büyüktü. Üçümüz birlikte yatabilirdik. Hüma'nın yanına uzanıp gruba yazdım.

Ben
Dicle havadisler sende.

Hüma
Ay evet, Haydar'la ne konuştunuz?

Dicle
Sence de animasyon filmi daha iyi olmaz mıydı diye sordu.

Gözlerimi devirdim.

Dicle
Ve numaramı aldı

Hilal
Numaranı verdin, o mu aldı şapşal?

Dicle
İstedi verdim.

Münire
Her isteyene...
Töbe töbe.

Dicle
Aşk olsun.
AA yazdı hatta.
1 dk.

Hilal
Dicle'yi de kaybettik.
Münire napıyo?

Hüma
İşiyor.

Hilal
Çocuk musun sen?

Hüma
Senin numaranı almadım.

Ben
Çok sinsisiniz.

Doğan'ın laflarını sıralamaya başladıklarında telefonu komodinin üzerine bıraktım.

"Kenarda yatarım!" diyen Münire yatağa adeta atladı. "İşemek çok güzel değil mi?"

"Deli." dedim gülerek. "İyi geceler kızlar."

"İyi geceler." diye mırıldandı Hüma. Ortalarında yatıyordum.

Münire'nin, "Pislikler." dediğini duydum. "Başka eğlenceniz mi yok, beni çekiştiriyorsunuz."

Gözlerimi kapalı güldüm ve tahminen beş dakika sonra uykuya daldım.

🔸

SELAMM 🖤

Nasılsınız kahve severlerim?

▪️ En iyi kıyafet kimindi?

▪️ Bölümü nasıl buldunuz?

▪️ Haydar geriden gelip diğer erkekleri geçti diyenler butonu 💃

Gelecek bölüm görüşmek üzere, öpüldünüz :*

Duyuru ve alıntılar için instagram : tiya.trosahnesi ❤️

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top