KK🔸14

Bölüm geldi koşunn <3

01.07.21

Yorumlarınız için teşekkür ederim. Daim olması dileğiyle. Keyifle okuyun.

Bölüm şarkısı : Emir Can İğrek-Saman Sarısı (Açıkçası tam da bir saman sarısı bir duman karası dediği yerde aklıma Ecrin ve Reha geldi. Ve sen Ankara'sın... Tesadüf şarkı, bölüm şarkımız olsun) 🎵

🔸

 Birbirimize bakmayı sürdürürken Münire aniden odadan çıktı. Dicle benim yatağımın önündeki pencereye koşarak bahçe kapısını görmeye çalıştı ancak güvenlik ve danışma kulübesinin hemen arka duvarını görüyorduk.

"Kimseyi göremiyorum."  dedi endişeyle. Perdeyi aralayıp aşağıya baktım. Gelen kişi her kimse, güvenliğin arkasındaki bekleme salonuna geçmiş olmalıydı. 

"Münire nereye gitti?" diye sordum. Arkama dönüp kapıya yürürken Hilal'in uyandığını gördüm. Koridora çıktığımda Münire'nin kat telefonuyla konuştuğunu gördüm. Kapatmasını bekledim.

"Tamam, teşekkür ederim."diyerek telefonu kapattı.

"Kiminle konuştun?" diye sordum.

"Danışmayı aradım." Odaya geri girdiğinde arkasından gidip kapıyı kapattım. "Doğan adında bir adam gelmiş, abisi olduğunu söylemiş." dedi endişeyle. Başımı Dicle'ye çevirdim. Gözleri korkuyla bakıyordu.

"Nasıl emin olacağım?" diye sordu. "İyi niyetle geldiğine nasıl emin olacağım?" Gözleri yaşarmıştı. Hızlıca yanına gittim ve onu omuzlarından tuttum.

"Korkma Dicle, seni hiçbir yere götüremez." dedim. Cesaretli olmasını istiyordum.

Birbirimize baktık. Hilal düşünceli gözlerle yorganına bakıyordu. Münire ise dudağını ısırmaya başladı.

"Zor durumda bırakacak olsa yurttan dışarı çıkmanı beklemez miydi?"diye sordum. Mantıklı konuşmaya çalışıyordum.

"Aşağıda güvenlik var." dedi Münire. Ona baktığımda atletinin üzerine kapüşonlu hırkasını giyiyordu. "Ben de geliyorum."

Hızla başımı aşağı yukarı salladım. "Ben de." dedim.

"Neyim eksik?" Hilal yastığını gelişigüzel fırlattı. Dicle dolabından bir başörtü çıkarıp başına örttü. Dicle'nin koluna girdim. Münire ve Hilal önde, biz arkada odadan çıktık. Merdivenlerden inerken Dicle'nin ayakları sürekli duraksıyordu.

"Ne yapacağım?" diye fısıldadı.

Münire kapıyı eliyle itip dışarı çıktı. Danışmanın önü boştu. Sanırım ben de endişeliydim. Tişörtle indiğim için pişman olmuştum. Esmeye başlamıştı.

"Nerede?" diye fısıldadı Hilal. Kıyafetleriyle yattığı için gömleği kırışmıştı. Münire ise duştan yeni çıktığı için saçları hala ıslak sayılırdı. Münire danışmanın camına yaklaştı.

"Dicle İhvan'in ziyaretçisi nerede?" diye sordu.

"Salona geçebilirsiniz, içerde."

Dicle elimi sıktı. Onu tek başına tabi ki gönderemezdik. Münire yine önden gidiyordu. Danışmanın hemen arkasında, içinde iki tekli koltuk ve bir sehpa bulunan bir salon vardı. Normalde bizim girmemiz yasaktı ama sanırım Doğan denen adamı bizim de tanıdığımızı düşünmüşlerdi.

Bekleme salonunun kapısı açıktı. Boş tekli koltuğu görüyorduk. Demek ki diğer taraftaydı. Münire başını içeri uzattı. Hırkasının omuz kısımları damlayan saçları yüzünden ıslanmıştı.

"Doğan bey?" dediğinde dudağımın içini ısırdım.

"Kardeşim nerede?"

Abisi görüş açımıza girdiğinde Dicle ile el eleydik. Göz göze geldiklerinde abisini izledim. Kaşları kavisli bir hal almış, aralık dudaklarından öndeki dişleri görünüyordu. Sakallı, kumral ve uzun boylu bir adamdı. Hatta aynı boyda gibiydik. Bakışlarını Dicle'den ayırmıyordu.

"Dicle?" dedi en sonunda. Göz ucuyla arkadaşıma baktım. Dudakları titriyordu.

"Abi..." dedi fısıltıyla.

"Abim!" Adımlarını hızlı bir şekilde atarak Dicle'nin yanına gelirken hala elini tutuyordum. Uygunsuz bir davranışta bulunmasına izin veremezdim. Neyseki korktuğumuz olmadı ve abisi Dicle'ye sarıldı. Dicle ile yan yana olduğum için abisinin omzu benimkine değiyordu. Münire ile göz göze geldim. Çatık kaşlarla Doğan'a bakarak kafasını salladı. Dicle'nin elini bıraktım. Kolları iki yanında öylece duruyordu. Korkmuştu, farkındaydık.

"Numara yapıyorsa atlarım üstüne." diye fısıldadı Münire. Hala Doğan'a bakıyordu. Gri bir takım elbise ve beyaz gömlek giymişti. Kravatı yoktu, hatta ilk iki düğmesi açıktı. Kahverengi saçları dağınıktı diyebilirdim. Belki de Dicle'nin yokluğu onu gerçekten zorlamıştı.

"Seni çok merak ettim." dedi hala kardeşine sarılırken. Dicle ellerini ağır ağır kaldırdı ve abisinin sarılışına karşılık verdi.

"Neden geldin? Beni almaya mı geldin?" Gözleri kapalıydı ve başını abisinin omzuna yaslamıştı.

"Seni görmeye geldim." Abisi Dicle'den ayrılarak yanaklarını avuçları arasına aldı. Alnını öptüğünde Hilal ile bakıştık. İçlerinde hala şüphe vardı ama ben abisinin samimi olduğuna inanıyordum. Kardeşine kim kıyabilirdi ki?

"Bize izin verir misiniz?" diyerek bize doğru döndüğünde Dicle'ye baktım. Hala endişeliydi. Gözlerini yumarak başını salladı. Üçümüz de dışarıya çıkarken Dicle'nin kolunu okşadım. Umarım Dicle bize güzel haberler verirdi.

🔸

"Saffet de bahsetti doğum gününden."

Münire ile markete giderken Hüma aramıştı. Yaklaşık bir saattir Dicle ve abisi sohbet ediyordu. Hilal de her ihtimale karşı danışmanın önündeki bankta oturuyordu.

"Çağırdı seni yani?" diye sordum. Çikolataların önünde dikiliyordum. Münire ise çerezlere bakıyordu.

"Ecrin ile gelirsin, Reha onu çağıracaktı dedi."

"Gideriz değil mi?"diye sordum.

"Tabi ki! Kaçırır mıyım?"

"Konuştunuz mu başka bir şey?" Birkaç kraker ve çikolatayı da sepete atıp arabayı itmeye başladım.

"Hayır. Görüşürüz dedik en son." Münire'nin elindeki cipslere baktım. Ağzım şaşkınlıkla aralandı. Omzunu silkip cipsleri arabaya bıraktı.

"Anladım canım." dedim. "Yurda geçince konuşuruz olur mu?"

"Tamam aşkım görüşürüz." Telefonu kapattığımda Münire'nin bana tuhaf bakışlar atarak baktığını gördüm.

"Aşkım mı dedi sana o?"

"Mizacı öyle." dedim. "Bu cipslerin hepsini alacak mıyız cidden?"

"Evet, sakince kasaya doğru yürü. İçecek alıp geliyorum." Başımı iki yana sallayarak güldüm. Dicle ve Hüma dışında düşündüğüm bir şey daha vardı; o da Reha'ya hediye alıp almama konusuydu.

🔸

Akşam yemek yememiş, odada kızlar gecesi yapmaya karar vermiştik. Dicle ve abisi biz odaya çıkıp iki masayı birleştirene kadar konuşmaya devam etti. Hilal az önce yukarı çıkmıştı. Münire ve ben aldıklarımızı masaya koyup sandalye çektik. Uzun bir gündü. Hem okul hem Dicle'nin abisi derken yorulmuştum. 

"Sesleri yükseldi mi hiç?" diye sordum. Cipsleri açıyordum. 

Hilal, "Hayır, gayet sakinlerdi." dedi.

"Lütfen abisi uzatmasın artık ya." dedim. Telefonum çalmaya başlayınca sandalyeden kalktım ve yatağımın üzerinde duran telefonumu aldım. Reha'nın adını görünce şaşırdım. İnstagram'dan sesli arama yapıyordu. Pencere kenarına gidip açtım.

"Efendim?"

"Müsait miydin?"

Camdan yansımama baktım. Sırıtıyor muydum? Tövbe tövbe.

"Evet müsaitim." dedim.

"Ne yapıyorsun diye aradım."

"Kızlarla oturuyoruz. Sen ne yapıyorsun?"

"Kafedeyiz biz de." Arkadan sesler geliyordu. Kafe kalabalık olmalıydı. "Yarın geliyorsunuz değil mi?"

"Kaçta orada olalım?" diye sordum.

"Nejat abiye 8'de gel dedik ama siz daha erken gelebilirsiniz."

Odanın kapısı açıldığında arkaya baktım. Dicle gelmişti. Yüzündeki güleç ifadeyi fark edince tebessüm ettim. Demek ki yolunda giden bir şeyler vardı.

"Gelmeden yazarım sana."

"İstersen biz alalım sizi. Kaç kişisiniz?"

"Biz geliriz." dedim. "Hüma ile 5 kişiyiz."

"Sıkıntı çıkarsa ara beni. Gelirim ben."

Gülümsedim. "Tamam anlaştık. Benim kapatmam gerek, kusura bakma olur mu?"

"Tamam sorun değil. Görüşürüz Ecrin."

"Görüşürüz Reha."

"Ay bu da aşık aşık sırıtıyor." diyen Hilal'e bakarken telefonu yatağa bıraktım.

"Saçmalama, ne aşkı?" dedim. Sandalyeye oturdum. "Yarın akşam bir arkadaşın doğum günü var. Kendi kafesinde kutlayacak. Beni de çağırdı. Ben de sizi çağırıyorum."

"Tam kadro gidersek gelirim." dedi Münire. Yandan yandan Dicle'ye bakıyordu. Dicle eline bir meyve suyu bardağı aldı ve gülümseyerek bize bakmaya başladı.

"Abim kararıma saygı duyacağını söyledi."

"Şükür be!" dedim mutlulukla. Beklediğine değiyordu sonunda.

Münire "O geri dönecek mıymış?" diye sordu.

"Birkaç gün daha buradaymış. Babamla konuşacak benim durumumu."

Onun için çok dua etmiştim. Dicle yalnızca hayallerinin peşinden koşan genç bir doktor adayıydı. Abisinin ona anlayış göstereceğini biliyordum. Sıra Münire ve Hüma'daydı. Umarım onlar için de umut ışığı yanardı.

🔸

Karşımdaki kupalara baktım. Bir türlü rengi seçemiyordum. Kahvaltıdan sonra kızlarla alışverişe çıkmıştık. Hüma'yı da çağırmıştım. Buradan yurda gidip üzerimizi değiştirecektik. Sabah çıkmadan danışmaya 'bir arkadaşımızı getirebilir miyiz' diye sormuştuk.

"Bence karamel rengi çok hoş." Münire yanı başımda dikiliyordu. "Kafenin de ahşap olduğunu söyledin. Demek ki seviyor kahve tonlarını. Üzerine de RN yazdırıp küçük bir fincan çizdiririz."

Benim aklımda sadece baş harfleri vardı ama fincan fikri de mantıklıydı. Karamel rengi kupayı aldım. "Ben yazdırıp geliyorum." dedim ve yanından ayrıldım.

Kızlar hemen yandaki AVM'deydi. Hilal ve Münire geçen sene kıyafet aldıklarını söylemişlerdi. Bu sırada onların bir yıldır aynı yurtta olduğunu ve bu süreçte hiç karşılaşmadıklarını öğrenmiştim. Hilal eski odasında ders çalışamadığı için tesadüfen şu anki odaya geçmeyi istemişti. Yalnızca Hilal, Münire'yi birkaç defa okulda gördüğünü söylemişti. Demek ki arkadaş olmaları için benim de gelmem gerekiyormuş. Onlarla aramdaki bağ gün geçtikçe güçleniyordu ve bu çok hoşuma gidiyordu. Kendimi şanslı hissediyordum.

Bugün Dicle, Hüma ve ben elbise bakarken; Münire ve Hilal bize yardımcı olacaklardı. Sonunda kupaya isim yazdırma işim bitti ve biz de yan mağazaya geçtik. Hüma kabinin önünde Hilal ile konuşuyordu. Üzerinde siyah mini bir elbise vardı.

"Ne yaptınız?" diye sordum.

"3 tane elbise değiştirdik." diye söylendi Hilal. "Az önce giydiği çok güzeldi."

"Atma be! Bir tane daha deneyeceğim." diyerek kabine geri girdi. Hilal gözlerini devirerek bana döndü.

"Saffet kim? Neden onun için hazırlanıyor?"

"Uzun hikaye." dedim koluna dokunarak. O sırada yan kalbinden Dicle çıktı.

"Çok güzel." dedi Münire. "Al bunu kız."

"Beğendiniz mi?" diye sorduğunda ona gözlerimi kısarak baktım.

"Deli misin? Rengi gözlerini ortaya çıkarmış. Kesinlikle alıyoruz." dedim. Gülümseyerek başını salladı ve  kabine geri girdi.

"Burayı bulana kadar kaç yere gittim!"

Başımı çevirip arkama baktım. Dicle'nin abisini görünce kaşlarım havalandı. O da mı gelecekti?

Münire "İyi ki engelini kaldırdı Dicle. Bununla mı uğraşacağız sürekli?" diye söylenip önüne döndü.

"Dicle nerede?" diye sordu yanımıza gelince.

"Hepimiz kabin önünde beklediğimize göre?" diye sordu Münire.

"Sıra bekliyor olamaz mısın?" Doğan'a baktım. Çatık kaşlarla Münire'ye bakıyordu. Bu kez ceketi yoktu. Gri bir gömlek ve kot tarzı siyah bir pantolon giyiyordu.

"Olabilirim. Bu yüzden kadın kabinlerinden uzaklaşır mısın?"

Hilal ile bakıştık, sırıtıyordu.

"Kardeşimi bekliyorum." Münire gözlerini devirdi. Bu sırada Hüma kabinden çıktı. Doğan'ın nemrut suratını görünce gülüşü solsa da etrafında dönüp "Nasıl olmuş?" diye sormaktan da eksik kalmadı.

Hilal "İyi iyi, al bunu." diyerek onu kabine etti. Elimdeki hediyeyi de yanıma alıp kendim için elbise bakmaya başladım. Makyajlarımızı Hilal yapacaktı. Neden bilmiyorum ama heyecanlıydım. Hatta bu akşam ortak bir aktivite yapacağımız için mutluydum.

"Ruh hastası!"

Yanımda dikilen Münire'ye baktım. İki tane elbise seçmiş, koluma asmıştım.

"Kimden bahsediyorsun?" diye sordum.

"Doğan mıdır batan mıdır nedir!"

"Telefonda onunla konuşanın sen olduğunu anladıysa bilerek yapıyor olabilir." dedim kabine yürürken. Herkesin daire şeklindeki koltuklara oturduğunu gördüm. Beni mi bekliyorlardı yani?

Gerilme Ecrin.

"İsterseniz dolanın siz. Ben hemen seçip alırım kıyafeti." dedim. Hüma boş bakışlarla beni süzdü.

"Hemen çıkacaksan neden gidelim?"

Doğan'ı kastettiğimi anlamadığı için onu içimden tebrik ettim ve kabine girdim. Bir elbisem diz üstü ve kalın askılı mor bir elbiseydi. Diğeri ise yine diz üstünde biten bir tulumdu. Boyum uzun olduğu için mini elbiseler ekstra mini oluyordu. Bu yüzden tahmini uzun kıyafet seçmeye çalışıyordum. Nasılsa bende normal duracaktı.

Önce tulumu giydim. Tahmin ettiğim gibi durmuştu. Aynada kendimi izlerken sırıttım.

Gözlerin çok güzel.

Sanki karşımda o belirmiş gibi bakışlarımı kaçırdım ve kabinden çıktım. Hüma ve Münire dışında kimse yoktu. Neyseki gitmişlerdi. Hüma beni baştan aşağı süzdü. Ağzı 'aa' şekilde açılmıştı.

"Boyun kaç kızım senin?" diye sordu Münire.

"Duymak istediğine emin misin?" diye sordum sırıtarak. Babam ve babaannem gibi uzun boyluydum fakat annem gibi zayıftım. Gözlerimi babamdan, çillerimi annemden almıştım. Biraz ortaya karışıktım sanırım.

"Hüma 170'miş. Ondan daha uzunsun belli." dedi keyifsiz bir sesle.

"180." dedim. Elimi boş ver dercesine salladım.

"Çüş! At gibi kızsın." dediğinde ağzım açık bir şekilde ona baktım.

"Çok kibarsın Münire'cim. Hem baksana çok zayıfım."

Hilal, "Ama annen de kısa ve zayıfmış. Bence fiziğin çok hoş." dedi.

"160 olan Hilal buna üzülecek." dedi sırıtarak Münire. Ben de güldüm. Münire de uzundu ama tahminimce 166 falandı.

"Dicle'de uzun." dedi Hilal. Kabin önünde boy sohbeti yapıyorduk.  Münire bacak bacak üstüne atmış ayağını sallıyordu.

"Abisine çekmiştir, o adam gereksiz uzun."

"Abisi benden uzun değil merak etme." dedim sırıtıp ve kıyafetimi gösterdim. "Alıyorum?"

Hüma "Ben beğendim." dedi.

"Ben de."

Onaylarını aldıktan sonra kabine geri girdim. Heyecanım artıyordu, hem de çok.

🔸

"Abin gelmek zorunda mıydı?"

Askıdan deri ceketimi alırken Münire'ye baktım. Dicle'ye rimel sürüyordu. Sanırım Hilal giyinmeye gitmişti.

"Erkeklerin olacağını duyunca geleceğim dedi. Hayır diyemedim."

"Şimdi mi aklına gelmiş ağabeyin olduğu?" deyince uyarıcı bir sesle "Münire!" dedim. Omzunu silkti ve sustu.

Nihayet hepimiz hazır olunca aşağıya indik. Tüm gözler üzerimizdeydi. Biraz abarttık mı diye düşünüyordum ama kıyafet seçerken kimse bu çok iddialı dememişti birbirine. Aksine hepimiz birbirimizi en güzel şekilde hazırlamıştık.

(Sırasıyla Ecrin, Hüma, Münire, Hilal ve Dicle'nin kıyafetleri. Ecrin'in kıyafetini tulum hayal edin ndhsbxv)


Dışarı çıktığımızda Doğan bizi bekliyordu. Kaç yaşında olduğunu bilmiyordum ama ağabey diyecek halim yoktu.

"Ciddi misin İhvan?" dedi Münire. Soyadıyla seslenmesine şaşırmıştım. Doğan ise sabahki gibi boş bakışlarını Münire'ye çevirdi. Sanırım Münire, Doğan'ın arabasını beğenmemişti. Açıkçası benim hoşuma gitmişti. Mavi renkte, eski model bir arabaydı.

"Hangi konuda?" Elleri ceplerinde, bugün giydiği kombin üzerindeydi. Saçlarını düzelttiği belliydi.

"5 kişiyiz, birimiz nerede oturacak? Bagajda mı?" Ciddi misin, derken birimizin fazla olduğunu kast ettiğinin farkına vardım. Hilal'in, "Bu 75 model Buick mi?" dediğini duydum. Sanırım arabanın modelinden bahsediyordu. Doğan çatık kaşlarla Münire'ye bakmaya devam etti. Hatta 1-2 saniye kadar Münire'yi süzdü.

"Aslında ön kaputa otursan daha ilgi çekici görünürsün, süs bebeği gibi."

Hilal her zamanki gibi sırıtırken Hüma baygın bakışlarla ikisine bakıyordu.

"Gerçekten komikti. Dicle'nin abisi olduğunu sanıyordum oysaki." Münire'nin, Doğan'ın çocukça davrandığını belirtmeye çalıştığını anlamıştım. Eminim Doğan da farkındaydı. Umursamadan başını iki yana salladı.

"Ben taksiyle gideceğim." dedi Hüma. "Siz arabayla gelin işte, sorun kalmaz."

"Ben de seninle geleyim." dedim. "Aynı anda varmış oluruz zaten." Doğan'ın "Kusura bakmayın kızlar." dediğini duydum ama çoktan yurdun karşısındaki taksi durağına doğru yürümeye başlamıştık.

"Beğendin mi odamı?" diye sordum taksiye bindiğimizde. Adresi söyleyip arkama yaslandım. Saat yediye geliyordu. Aslında tam zamanında çıkmıştık.

"Güzel, beğendim. Cici kankaların da iyiye benziyor." dediğinde kolumla onu dürttü.

"İyiler iyi. Hepinizi çok seviyorum."

Başını omzuma yasladı ve sessiz bir yolculuk yaptık. Önümüzden giden Doğan gittikçe hızlanıyordu. Acaba Münire ile arabada da atışmışlar mıydı?

"Geldik." Hüma'nın sesi ile ceketimi ve çantamı alıp ücretin yarısını ona uzattım. Kafenin kapısı açıktı. Adının Haydar olduğunu hatırladığım dövmeli adam ve garson çocuk kapıdaydı. Bizimkiler kapının hemen önündeydi. Sanırım bizi bekliyorlardı. Ben arabadan indiğimde Reha kapıda göründü. bakışları bir şey arar gibi etrafta dolanırken göz göze geldik. Aramızdaki mesafe azaldıkça tebessümünü daha net görüyordum.

"Hoş geldin." dediğinde gülümsedim. "Hoş geldiniz hepiniz." diyerek diğerlerine baktı. Haki bir gömlek ve siyah pantolon giymişti. Onu tişörtle görmeye alışmıştım ama gömlek yakışmıştı.

Herkes içeri girerken biz en arkadan gidiyorduk. Bunu fırsat bilerek koluna dokunup durmasını sağladım. "Bir saniye." dedim ve çantamın içindeki hediye paketini çıkardım. kupayı kare, küçük bir kutuya koydurmuştum. Bu yüzden içinde ne olduğunu açmadan tahmin edemezdi. "Bu senin için." dedim ve paketi ona uzattım. Şaşırdığının farkındaydım çünkü duraksamıştı.

"Ecrin..." Paketi eline aldı ve avuçlarının arasında birkaç saniye inceledi. "Hediye alacağını düşünmemiştim. Gelmen yeterliydi."

Gözlerimiz birleşti. Mutlu olduğunu düşündüm. Umarım mutluydu; çünkü ben kendim için öyle hissediyordum.

"Doğum günün kutlu olsun Reha." dedim gülümseyerek.

"Teşekkür ederim." Paketi açmaya başladı. Tepkisini merak ediyordum. Sonunda kutuya ulaştı ve kapağını kaldırdı. Kupayı eline aldığında yüzünde izlemeye değer bir gülümseme belirdi. "RN." dedi kupayı incelerken. "Çok anlamlı bir hediye benim için." Kupayı kutuya geri koydu ve tekrar bana baktı. "Bugünü anlamlı hale getirdiğin için teşekkür ederim Ecrin."

"Rica ederim." dedim. Yanaklarım ısınmıştı. Böyle düşünmesi hoşuma gitmişti. "Beğenmene sevindim."

"Çok beğendim hem de."

Birkaç saniye bakıştık. Gözlerimi ayırmalıydım ama yapmadım. O da bana bakmayı sürdürdü.

"Sana sarılabilir miyim?" diye sordu gözlerime bakarken.

Dudaklarım aralandı. İsteği beni şaşırtmış fakat içimde bir arzu uyandırmıştı. Sebebini sormak istemedim. Sadece başımı salladım. Kollarını araladığında ne yapacağımı bilemedim. Beni beklemekten vazgeçip kollarını bana sardı. Kalp atışlarımı hissetmemesini dileyerek ellerimi sırtına koydum. Çok güzel kokuyordu. kolları beni sıkmadan, sanki narin bir şeye dokunuyormuş gibi hafifçe sarmalamıştı.

"İlk şarkı senin için çalacak Ecrin."

🔸

SELAMM 🖤

Nasılsınız Olricler <3 Ben eminim yorumlardan sonra daha da iyi olacağım.

▪️Bölümü nasıl buldunuz? Karakterlerin oturduğuna eminim artık ve yeni karakter bir süre olmayacak. Başından beri planlı olan herkes hikayede şu an. Yalnızca Haydar son anda gelişti.

▪️Münire ve Doğan atışmaları sürsün mü?

▪️ Reha ve Ecrin Cephesi nasıldı?

▪️ Son olarak en güzel kıyafet kimindi?

Yorumlarınızı bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere, öpüldünüz. 🐾🖤

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top