KK🔸10
m e r h a b a
Özlemiş bulunmaktayım sizi. (özlem butonu) ❤️
Keyifle okuyun.
🔸
"Beni niye durdurmadınız?"
Yüzüme örttüğüm yastığı kaldırıp tek gözle odaya bakındım. Münire ağzına bir havlu bastırmış ayakta dikiliyordu.
"Napıyosun sabah sabah?" diye sordum uykulu bir sesle.
"Midem bulanıyor." dedi ve koşarak odadan çıktı. Yastığı tekrar yüzüme bastırıp uyumaya devam etme planı yaparken bu kez ismimi hoparlörden duydum.
"Ecrin Beyza Üsame kimliğinle birlikte danışmaya in lütfen."
"Off!" diyerek üstümü açtım. Hilal ve Dicle hala uyuyordu. Üzerime kapüşonlu hırkamı alıp yüzümü bile yıkamadan aşağı indim. Çünkü kaldığım yerden uykuma devam etmek istiyordum. Reha ile haftasonu çalışmamızla ilgili konuşmamıştık. Bu yüzden bugünümü kendime ve derslerime ayıracaktım.
Danışmadaki kadının beni görebilmesi için cam bölmedeki daireye eğildim.
"Adım anons edildi. Ecrin ben." dedim uykulu uykulu. Kadın yanında duran turuncu paketi eline alıp bana uzattı.
"Kimliğine bakayım."
Kimliğimi cebimden çıkarıp gösterdim. Paketi alıp teşekkür ederken hızlıca paketin üzerinde yazan isme baktım.
Soner Üsame
Yüzümde keyifli bir gülümseme belirdi. Odama çıkarken paketi çoktan açmıştım bile. Paketin içinden çıkan oyuncak ayımı görünce sesli bir şekilde güldüm. On birinci yaş günümde annemin bana aldığı ayıydı bu. Sessizce odaya geri girip yatağıma oturdum ve paketin içinden çıkan notu okudum.
"Eleven'ın sensiz uyumasına dayanamadık. Seni çok seviyoruz kızım."
Gözlerimi hemen yaşardı. Ayıcığımın yüzünü okşadım. Adını Eleven koymamın nedeni on birinci yaş günü hediyem olmasıydı.
Telefonumu çalışma masamdan alıp babama mesaj attım. Saat henüz sekizdi.
Ben
Hediyeni aldım babacım.
Ben de sizi seviyorum.
❤️
Başımı yastığıma yaslayıp Eleven'ı kolumun altına aldım. Uykum kaçmıştı. Bildirimlerim gelmeye başladığında İnstagram'dan gelen mesajı fark ettim. Reha yazmıştı. Hem de gece 2'de. Biz yurda geldiğimizde saat on bir olmak üzereydi. Bu sayede yurda son girişin 23.30 olduğunu da öğrenmiş olmuştuk.
rehanzh
Ecrin merhaba.
Seninle karşılaşmayı beklemiyordum.
Selam veremediğim için kusura bakma.
Saffet ile ilgilenmem gerekiyordu.
Neyse görüşürüz.
EcBeyz
Günaydın, sorun değil.
Kapı açılınca telefonu indirip gelene baktım. Münire uykusuz bir halde içeri girdi.
"İyi misin?" diye sordum sessizce.
"Kusunca rahatladım." diyerek kendini yatağına bıraktı. "Beni kahvaltıya çağırmayın. Uyuyacağım." Başını yorganın içine gömdü. Ofladım. Uykum kaçmıştı.
Serdar Ortaç Mikrop şarkısını son ses açıp odayı ayağa mı kaldırsam?
Saçmalama Ecrin.
Kolumun altındaki Eleven'a baktım. "Sence Hüma tahminen ne zamana unutur Saffet'i?" diye sordum fısıldayarak. "Peki Münire o çocuğu ne zaman unutur?" diye devam ettim. Aklıma gelen şeyle Eleven'ın kulağına yaklaştım ve "Peki sence Reha ne zaman ders çalışmak için yazar bana?" diye sordum. Sorduğum anda gözlerimi irice açtım. Ne saçmalıyorum ben?
"Şş son sorumu unut Eleven." dedim ve odadakilere bakındım. Hala uyuyorlardı. Başımı yastığa gömdüğüm sırada birinin telefonu titremeye başladı. Dicle hızla doğrulduğunda kahve saçları omuzlarından döküldü. Saçlarını açık görmemiştim. Omzuma bile gelmeyen saçlarım bana selama durdu.
Telefonunu göğsüne bastırıp ayağa kalktığında göz göze geldik. Ürkek bir ifadeyle bana baktı ve odadan çıktı. Arkasından düşünceli bir şekilde baktım. Neyi vardı bu kızın?
Eleven'a baktım.
"Sence neyi var?" diye sordum fısıldayarak. Dudaklarımı büzüp düşünürken telefonum titredi. İnstagram bildirimi görünce Reha sanıp kilidi açtım. Gerçekten oydu. Mesajı açarken saatin 9 bile olmadığını gördüm. Erkenciydi.
rehanzh
Günaydın.
Erkencisin.
Mesajı saniyesinde görmem peki? Sanki ben de tam senden mesaj bekliyordum gibi olmuştu.
EcBeyz
Sese uyandım.
Uykum kaçınca uyuyamadım.
Sen de erkencisin.
rehanzh
Kafeyi açtım.
İstersen çalışabiliriz bugün.
Yarın dinlenirsin.
Düşündüm.
Ama sadece on saniye.
EcBeyz
Olur aslında.
Ne zaman geleyim?
Yani nerede çalışalım?
Şapşal mısın Ecrin?
rehanzh
Ayıp olmazsa kafeye gel diyeceğim.
Odanın kapısı açıldığında Dicle'ye baktım. Ağlıyordu. Telefonu ekranı açık bir şekilde bırakıp ayağa kalktım.
"Dicle?" dedim sessizce. "Noldu?"
Telefonunu yatağa bırakıp bana döndü. Yeşil gözlerinin içi yaşlarla dolu, yanakları ıslaktı.
"Bana yardım et nolur." dediğinde şaşkın bir şekilde ona baktım.
"Elimden ne gelirse." dedim.
"Noluyor?" Başımı çevirip göz bandını indiren Hilal'e baktım.
"Dicle ne oldu?" diye sordum tekrar ona dönerek. Yatağına oturup sessizce ağlamaya devam etti. Bu sırada Hilal çoktan kalkıp yanımıza gelmişti. Münire ise başını ovalayarak doğrulmuştu.
"Peşimdeler." dedi. Gözyaşlarını penyesinin koluna siliyordu. Önünde diz çöküp ellerimi dizlerine koydum.
"Kim peşinde?" diye sordum.
Hilal "Başın belada mı?" diye sorarken Münire hemen ardından "Mesele mi var?" diyerek konuya dahil oldu.
"Ben... Evden kaçtım." Şaşkınlığım arttı. Göz ucuyla Hilal'e baktım. Göz bandını saçlarının üstüne çekmiş, baygın baygın bakıyordu.
"Neden kaçtın" diye sordum tekrar ona dönüp. Burnunu çekip anlatmaya başladı.
"Göndermiyorlardı. Ben geceleri ders çalışıyordum. Sırf doktor olabilmek için gece gündüz çalıştım." Arada hıçkırarak ağlamaya devam etti. Bakışları hep aşağıdaydı. "Gizlice İzmir yazdım. Ege ve Marmara'da hiçbir yere gidemezsin dediler."
Kaşlarımı çattım. Farkında olmadan dizini sıkmış olabilirdim. "Kim dedi?" diye sordum saf bir öfkeyle.
"Babam." deyince aklıma dedem geldi. Öfkelendim. Hala böyle şeyler var mıydı? Evladına istediği mesleği taşıdığı bir hayatı neden çok görüyordu insanlar?
"Böyle bir şey olabilir mi ya?" diye sitem eden Hilal'e hak verdim. Üstelik meslektaş sayılırlardı.
"Burada olduğunu biliyorlar mı?" diye sordum.
"İzmir'e geldiğimi biliyorlar. Az önce annem aradı. Abim buraya geliyormuş." dedi ve ağlamaya devam etti. Başımı çevirip Münire ve Hilal'e baktım. İkisi de öfkeli bakıyordu.
"Biz koruruz seni." dedi Münire. "Hem belki abinle konuşursan ikna olur."
"İzmir'i kazandığımı söylediğimde bana vurdu." dedi ve ellerini yüzüne örttü. Acaba annem de şiddet görmüş müydü dedemden?
"Sıçarım lan öyle abiye!" diye bağırdı Hilal. "Gelsin lan buradayız!"
Ellerini yavaşça yüzünden çekmeye çalıştım. "Şş ağlama." dedim yumuşak bir sesle. "Dik duracaksın. Doktor olmak istiyorsun değil mi?" diye sordum. Elini ellerimin arasına aldım. Göz yaşları elime bulaştı.
"İstiyorum." dediğinde Hilal elini uzatıp başını okşadı.
"Seni abine vermeyeceğiz." dedim kendimden emin bir şekilde. "Seni zorla hiçbir yere götüremez."
"Götüremez değil mi?" diye sordu ürkek bir ifadeyle.
"Kalk kız." diyen Münire'ye çevirdim bakışlarımı. "Karakola gidiyoruz. Uzaklaştırma kararı aldıralım. Beni dövüyorlar de, hayati tehlikem var de."
"Öldürürler beni." dedi gözlerini kocaman açıp. Elini sıktım.
"Korkma. Yurdunu öğrenemez. Reşitsin sen. Senden habersiz banka hesabına bile bakamazlar." dedim cesaret vermeye çalışarak. "Numaran kendi adına mı kayıtlı?"
"Evet." dedi kısık sesle.
"Yurdunu bulamaz." dedim. "Danışma bilgi veremez öyle her gelene. İdare ile de konuşuruz. Sen Münire'nin dediği gibi uzaklaştırma aldır."
Bakışları üçümüzün yüzünde dolandı. Düşünüyordu. Biliyorum çok zordu. İçindeki korkuyu bilemezdik ama onu anlamak adına hepimizin çabaladığına emindim.
"Teşekkür ederim." dedi ve hüzünlü ifadesine ince bir tebessüm yerleşti.
🔸
Dicle ile biraz daha oturduktan sonra Münire ile ikisini uzaklaştırma kararı için gönderdik. Hilal kahvaltıya inmişti. Ben ise görüldü attığım Reha'yı hatırlayıp sohbetimize girdim.
rehanzh
İşin mi var?
Haber verirsin bana.
EcBeyz
Kusura bakma yazamadım.
Olur kafeye gelirim.
Ne zaman müsait olursun?
"Gördün değil mi Eleven?" dedim tavanı izlerken. "İnsanlar içinde nasıl acılar saklıyor gördün. Ben şükrediyorum ama o kızın şükredebileceği bir babası yok." Gözlerimden kulağıma doğru inen gözyaşlarım tenimde sıcak bir his bıraktı. "Bir kızın yarasının babası olması ne acı. Nereden biliyorsun diye sorma. Annemden biliyorum." dedim. Tavanı düşünceli bakışlarla izlerken telefonum titredi. Doğrulup mesajı açtım.
rehanzh
Sen gelince müsait olurum.
Gülümsedim.
EcBeyz
1-2 saate orada olurum.
Telefonu şarja takıp yataktan çıktım. Eşyalarımı alıp banyoya girdim. Hızlıca duş aldıktan sonra odaya gittiğimde Hilal hala gelmemişti. Dolabımı açıp kıyafetlerime bakındım. Neyseki hızlıca karar verebiliyordum. Mor, göbeğimi açıkta bırakan kazağımı ve siyah İspanyol paçamı giydim. Hava bugün güzel gibiydi. Dün giydiğim deri ceketimi çıkarıp yatağa bıraktım. Saçlarım kısa olduğu için kolayca kurumuştu. Gözlerime eyeliner çektikten sonra masamdaki aynada yüzüme baktım. Çillerim tek tük olduğu için kapatmıyordum. Hatta onları seviyordum. Eray amcam küçükken onların çileğin üzerindeki benekler olduğunu söylerdi. İnanırdım.
Anatomi notlarımı dosyaya koyup siyah bel çantamı çapraz bir şekilde taktım ve telefonumu alıp odadan çıktım. Otobüse yürürken Münire'ye mesaj attım. Ne yaptıklarını merak etmiştim.
Yarım saat sonra kafenin karşısındaki durakta indim ve karşıya geçip kafeye doğru yürüdüm. Öğlen olmuştu. İki saat soru çözsek ve tekrar yapsak ilk konuya bir daha dönmemize gerek kalacağını düşünüyordum.
Kafeye girdiğimde içerisinin haftaiçine göre daha sakin olduğunu fark ettim. Reha'yı hemen gördüm. Ders çalıştığımız masada Saffet ile oturuyordu. Hüma'ya dün geceyi anlamamıştım. Muhtemelen hala uyuyordu. Yoksa çoktan günaydın yazmıştı.
Masaya doğru yürürken Reha'nın bakışları beni buldu. Kahverengi gözleri önce kısıldı ardından normale dönüp yüzümde birkaç saniye oyalandı. Saffet omzunun üzerinden bana baktığında tuhaf hissettim. Saffet buradaydı ama Hüma yoktu.
"Ben kalkayım artık." dediğini duydum. Yanlarına geldiğimde Saffet ayağa kalktı. Başıyla bana selam verdiğinde zoraki bir tebessüm ettim. Gözleri dün gecenin izini taşıyordu hala.
"Merhaba." dedim çantamı masaya koyarken. Reha birkaç saniye Saffet'in arkasından baktı. Düşünceli görünüyordu.
"Hoşgeldin." dedi ve ayaklandı. "Otursana. Ben kahve alıp geleyim ikimize."
"Olur." dedim ve bu kez duvar kenarına ben geçtim.
"Ne içersin?"
"Şefin tavsiyesine uyarım." dedim tebessüm ederek. Dudağının kenarıyla gülümseyip yanımdan ayrıldı. Kahvaltı bile yapmamıştım. Dicle aklımda olduğu için iştahım kaçmıştı. Ceketimi çıkarıp sandalyeye astım ve Reha gelene kadar kalemimle notlarımı çıkardım. Bugün ona sorular soracaktım.
"Dikkat et." Başımı çevirip Reha'ya baktım. Elinde kahverengi bir tepsiye başımda dikiliyordu. Kehvelerimizi koyarken ben de tepsideki kurabiye tabağını aldım.
"Teşekkür ederim." dedim. Yanıma oturmadan tepsiyi yan masaya koydu.
"Kurabiyeyi sabah pastaneden aldım." dedi. "Kahvaltı yapmadım da." dediğinde az önce kendi içimde aynı dertten yandığımı hatırladım. Neyseki kurabiyemiz vardı.
Kurabiyemiz? Hayırdır Ecrin?
"Başlayalım mı?" diye sordum.
"Nasıl istersen." dediğinde not kağıdımı elime aldım.
"Çok iyi anladığın loblardan başlayalım o zaman." dedim. Başını sallayıp doğruldu ve bildiklerini anlatmaya başladı. Uykusuz görünüyordu. Gece bana yazdıktan sonra uyumuşsa bile sabah erken kalkmıştı. Hem okul, hem hastane, hem kafe derken oldukça yoruluyor olmalıydı ama buna rağmen yeterince dinleniyorum demişti.
Siyah v yaka kazağının kollarını dirseklerine sıvamıştı. Anlatırken bazen ellerini kaldırıp indiriyordu.
"Sadece oynar eklemlerde takıldın." dedim anlatmayı bitirdiğinde. "Bence çok güzel bir başlangıç."
Gülümsedi. Çok güzel gülüyordu.
"Sayende." dedi samimi bir şekilde. Kahvelerimizi yarıya içmiştik. Ben iki kurabiye yemiştim ama o daha dokunmamıştı bile.
"Sınavdan önce son kez tekrar ederiz bunları." dedim ve notları dosyama geri koydum. Kapının tam karşısındaki duvarda TV vardı. Genelde şarkı kanalları açık oluyordu ve şu anda çalan şarkı Ölebilirim di.
"Vakit ayırdığın için teşekkür ederim." dedi.
"Ne demek."
Kahvemi elime alıp arkama yaslandım. Aslında konuşasım vardı ama ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Dün kızlar gecesi mi vardı?" diye sorunca ona baktım. Kurabiye yiyordu.
"Hiç çıkmamıştık." dedim. "Bir dolanalım dedik."
"Bir dolanalım diyip bara mı gittiniz?" diye sorunca kaşlarım havalandı. İma mı yapmıştı anlamamıştım.
"Evet dün akşam sizin de bulunduğunuz bara gittik." dedim.
"Tatsız bir karşılaşma oldu." dedi. Parmağı kahve bardağının ağız çevresinde dolanıyordu. "Bizden sonra çok kaldınız mı?" diye sordu bana bakmadan.
"Yarım saat falan durduk. Geç kalmayalım dedik."
Sessiz kaldı. Saffet gittiğinden beri düşünceliydi. Bazen gülümsüyordu ama yüzü hemen ciddiye dönüyordu. Yanlış bir şey sormak istemiyordum ama merakıma yenik düştüm.
"Saffet nasıl? Dün iyi görünmüyordu." dedim ona yandan bir bakış atarak. Omzunu silkti.
"Gördüğün gibi işte. Evde tek bırakamadım." Şaşırdım ama neyseki bana bakmıyordu. Aynı evde kaldıklarını düşünmemiştim. Yine de sormadım.
"İyi yaptın. Umarım sorun neyse çözülür." dediğimde bakışlarını bana çevirdi. Sanki paylaşmak istiyor ama arkadaşının sırrı olduğu için susuyordu.
"Acıktın mı?" diye sordu. Başımı iki yana salladım.
"Kurabiye kesti sağol." dedim. Niye sağol dediysem sanki yemek yiyelim demişti.
"Beğendin mi burayı?" diye sordu. Gülümsedim.
"Çok beğendim. İçerisi sürekli kahve kokuyor. Bu çok rahatlatıcı." Söylediklerim hoşuna gitmiş olacak ki tebessüm etti.
"Beğenmene sevindim."
"İsmi de tam oturmuş." dedim. Yüzündeki tebessüm yavaş yavaş söndü. Bakışlarını kafenin içinde gezdirirken sanki bir şey hayal ediyor gibiydi. Yanlış bir şey mi söyledim acaba?
"Ben kalkayım artık." dedim. Ceketimi alıp ayağa kalktığımda yerinden kalktı.
"Salı gününe kadar diğer notlara bakarım." dedi. Salıya kadar pazartesi günkü dersimiz dışında görüşmeyeceğiz mi demek oluyordu bu?
"Konuşuruz yine." dedim ceketimi giyerken.
"Bırakayım mı yurda?"
"Teşekkür ederim. On dakikaya otobüs kalkar." dedim gülümseyerek. Üstelemedi. Kapıya kadar benimle yürüdü ve dışarı çıktığımda arkamdan o da çıktı.
"Ecrin?" Ona döndüm. "Ders dışında da oturup kahve içebilir miyiz?"
Şaşkınlığımı gizlemek adına saçlarımı kulağımın arkasına ittim. Bu çarpan kalbim miydi?
"Tabi ki." dedim heyecanımı bastırmaya çalışarak. "Ne zaman istersen."
Neyime güvenip bunu demiştim bilmiyordum ama onunla sohbet etmek istediğimi fark ettim.
"Güzel." dedi. "Haberleşiriz o zaman."
Başımı sallayıp arkama döndüm. Durağa giderken arkama hiç bakmadım. Karşıya geçip kafeye doğru baktığımda, kafenin kapısı henüz üzerine çarpmıştı.
🔸
SELAMM 🖤
Nerelere geldikk...
▪️Sizce Reha mı daha yakın yoksa Ecrin mi?
▪️ Dicle hakkında ne düşünüyorsunuz?
▪️ Münire'nin Emirhan'ı affetme durumu olur mu ki?
Gelecek bölümde görüşmek üzere. Yıldıza dokunmayı unutmayın. Öpüldünüz. :*
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top