ANNE LÜTFEN ÖLME
Adım Ayşe. Beş yıllık evliyim ve bir kızımız var. Kızımızın adı Esra. Kömür karası gözleri dünyamı aydınlatıyor. Evliliğimden bahsetmeden önce eşim ile nasıl tanıştığımızı anlatmak istiyorum. Beş yıl önce annem ile market alışverişine çıkmıştık. Annem tek başıma tek başıma dışarı çıkmama izin vermezdi. Bu yüzden arkadaş çevrem yoktu. Alışveriş işi de olamasa, güneş yüzü de gördüğüm de yoktu aslında. O gün alışverişe çıktığımızda market kapısının önünde beni kaderim bekliyormuş meğer. Markette bizi gölge gibi takip etti. Kasanın önüne geldiğimizde sırasını bize verip sırıttı. O anda bir şeyler olduğunu sezmiştim ama çokta üzerinde durmadım. O olayın üzerinden bir hafta geçti ve tek laf edilmedi. Ben de sormadım. Beni akşam yemeklerinden sonra odama gönderirlerdi. Ben odaya geçince aralarında fısıltılarla konuşurlardı. Bir akşam beni odama gönderdiklerinde gizli gizli mutfağa geçip dinledim. Bir hafta önceki alışveriş olayından bahsediyorlardı. O zaman anladım yanımdayken neden hiç konusu açılmayıp, unutulmuş gibi yapıldığını. Sonra yine gizlice odama geçtim. Başımı yastığa gömüp saatlerce ağladım. Ailemin tek çocuğu olduğum için yalnız bir çocukluk geçirdim. Okul ve ev arasında gidip geldiğim için arkadaş çevrem de olmadı. Sığınacak, sesimi duyuracak kimsem yoktu. Bu yüzden ağlaya ağlaya kaderime razı oldum. Sabah kahvaltıda tam bir sessizlik hakimdi. Birbirimizin gözlerine bakmadan lokmaları art arda boğazımıza diziyorduk. Evde sadece çay kaşığının bardağı dövercesine çıkardığı sesler yankılanıyordu. Asker gibi tek sıra dizilmiş lokmalar boğazı geçip mideye inince kahvaltı faslı da bitmiş oldu. Kahvaltıdan sonra babam sessizce çıkıp gitti. Annemle baş başa kaldığımızda beni karşısına alıp akşama görücülerin geleceğini söyledi. Bağırdım, istemediğimi söyledim. Hatta ayaklarına kapandım ama nafile... Onlar çoktan kalemimi kırmıştı. Evi temizleyip toparlayınca bayramdan bayrama giydiğim elbisemi üzerime geçirdim. Akşam üzerine doğru babam tıraş olmuş, kendine çeki düzen vermiş olarak geldi. Uzatmayacağım burayı... Akşam yemeğinden sonra Hikmet ve ailesi geldi. Hal hatır sorma, havalardan, sulardan bahsetme ve kahve faslı bitince Allah'ın emri peygamberin kavli ile beni istediler. Babam da verdi ve koca evine giden ilk adım atıldı. Nişanı çok uzatmadılar. Bir ay içinde tabiri caizse 'Yangından mal kaçırır gibi' evlendik. Cicim ayları bizim için geçerli değildi. Baba evi ne ise koca evi de aynıydı. Bir yıl sonra kızımız Esra dünyaya geldi. Sevinememiştim bile. Onun da sonu benim gibi olacaktı. Baskılar ben hamileyken bile vardı. Bir de kız olunca iyice arttı. Şiddet de boş durmadı tabi o da geldi. Böyle böyle beş yılı devirdik. Beşinci yılın sonunda canıma "Tak" dedi ve kızımın da sonu bana benzemesin diye boşanma davası açtım. Bu süreçte Hikmet uzaklaştırma cezası aldı. Ama bu karar Onu durdurmaya yetmedi. Tehditler savurmaya devam ediyordu. Evden adım atamıyorduk. Komşuların yardımı ile ihtiyaçlarımızı karşılıyorduk. Bir gün camımıza büyükçe bir taş atıldı. Hikmet olduğunu anlayıp Esra'yı yatak odasına kapattım. Salona geçtiğimde kırık camdan gelen kurşun kalbime isabet etti. Kanlar içinde yere yığıldım. Son duyduğum ses kızımın şu cümlesi oldu "ANNE LÜTFEN ÖLME."
SELİN SABCIOĞLU
YAZIM TARİHİ: 26/08/2019/Pazartesi
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top