Final

Kalben//Sonsuza Kadar
'El ele, diz dize ve göz göze bakışarak hiç ölmeden sonsuza kadar'

Birkaç hafta sonra, nikah günü

Kurduğum en küçücük hayalin bile kıyısından köşesinden çıkan Sinan Tekinler'i, onunla bir kez daha evlenecek kadar çok seviyordum çünkü bazen aşk şansı daha hak ederdi.

Affetmek geçmişi değiştirmezdi ama geleceğin önünü açardı. Geçmiş, belki hala oralarda bir yerdeydi. Her ne olmuş olursa olsun geriye dönüp bakmak anlamsızdı. Bir şeyi çok kesin bir şekilde söyleyebilirdim ki geçmiş, geçmişti. Hayat üzülmek için fazla kısaydı. Bir şeyleri düzeltebilmek gibi muazzam bir güce sahipken neden bunu kullanmak istemeyecektim ki?

Şimdi günler önceki gibi aynanın önünde, beyazlar içinde kapımın tıklatılmasını bekliyordum. Kalbim uyandığımız ilk andan beri kuş gibi çırpınıyordu. Sohbet arasında ya da herhangi bir yerde sıfır heyecanla bahsettiğim bugünün aslında hiç öyle geçiştireceğimiz bir gün olmadığını anlamıştım.

Ensemdeki dağınık topuzu son bir kez düzeltip bileğimdeki ince saatimin kordonunu düzelttim. Omuzlarımı dikleştirip kendimi bir kez daha süzdüm aynada.

Ufak birkaç problemden dolayı yırtmak zorunda kaldığımız elbisemin bir yenisini daha bulabilmiştik. Her şeyin abartsız olmasını istediğimden olabildiğince sade şeyler tercih etmiştim.

Duvak kullanmak yerine saçlarımda ufak beyaz çiçekler tercih etmiştim mesela, büyük bir gelin buketim yoktu ama ufak papatya buketi fena sayılmazdı. Nazlı kafamı kırmakla tehdit etmezse ayağımdaki ince topuklu ayakkabıları giymezdim sanırım.

Arkamı dönüp camdan dışarı baktım bu sefer. İlkbahara gireli günler olmasına rağmen hava koşulları bugün yüzümüze gülmüştü anlaşılan, ışıl ışıldı gökyüzü.

Düğünümsü düğünümüzü yapmak için ufak (?) bir tekne almıştık. Evet, Sinan bir düğün için tekne alacak kadar hayatı çok seviyordu.

Kıyıdan ayrılalı dakikalar oluyordu. Bu da demekti ki herkes toplanmış ve sıra bize gelmişti. Tabii bu arada Sinan onlarla ilgilenirken ben alt katta hazırlanıyordum.

Buraya taşan kahkaha ve müzik seslerinden anladığım sürece herkesin keyfi yerindeydi. Böyle herkesin bir arada olduğu anlarımızın aşığıydım.

Boynumdaki ufak kolyeyle oynayarak derin bir nefes aldım, artık aralarına karışmak istiyordum. Kapım sonunda tıklanmıştı.

Kapının arkasında onun olduğunu bilmem bile yüzümde güller açmasına sebep oluyordu, Sinan'ın bendeki etkisi tam olarak buydu işte.

"Gelebilirsin."

Kapı aralandığında gördüğüm yüzle kafamı iki yana sallayarak güldüm.

Her zamanki gibiydi işte, onu daha ne kadar güzel betimleyebilirdim bilmiyorum. Keten beyaz gömleğini açık renkli pantolonun beline dağınıkça sıkıştırmıştı. Yakasında benim saçıma taktığımız çiçeklerden arta kalanları sıkıştırmıştım öylesine, hala oradalardı. Paça kıvırmaktan vazgeçiremediğim çok sevgili kocam en azından bugün tercihini renkli çoraplarından yana kullanmamıştı.

Kapıyı kapatıp sırtını yaslarken derin bir nefes bırakmıştı aramıza. Nasıl güzel baktığını tarif edeceğim bir kelime bulmakta zorlansam da parıldayan irisleriyle beraber birkaç adımda karşısına dikilmiştim.

"Gidebiliriz."

Kafasını iki yana salladı. Gözleri yüzündeki o salak ifadeyle üzerimde dolanırken dudağımı ısırarak heyecanla nefesimi tuttum.

"Öleyim mi istiyorsun?"

Dağılmış ifadesiyle yaslandığı yerden doğruldu. Dudaklarıma bıraktığı öpücük fazla kısaydı.

"Kısa oldu sanki biraz."

Gözlerimi kısarak ona bulaştığımda ellerim yakasını bulmuştu. Düzeltirmiş gibi yakalarıyla oynadığımda kocaman sırıttı. Kafasını eğdiğinde yüzümü ona yaklaştırmıştım.

Burnunun ucunu oyunbaz bir havayla burnuma sürttüğünde kıkırdadım.

"Aklımı kaybetmek istemiyorum, ufak bir önlem diyelim."

Omzuna hafifçe vurarak onu ittirdiğimde güldü.

"Ama rövanşını almak istersen akşam boşum."

"Demek akşam boşsun."

Kaşlarım öyle mi dercesine havalandığında sırıtarak bana baktı. Dudağımın altını baş parmağıyla usulca sildiğinde bunun kırmızı rujum olduğunu görmüştüm. Aynı kırmızılık kendi dudağına da bulaşmıştı. Gülerek temizledim dudağını.

"Gidelim hadi."

Belli etmese de en az benim kadar heyecanlı olduğunu hissedebiliyordum. İkimiz de düzensiz nefesler alıyor titreyen ellerimizi sıkıyorduk.

Farklıydı, her şeyiyle.

Ben yanımdaki adamla bu ufak yolu bir kez daha yürümüştüm, bir kez daha beyazlara bürünmüştüm, hatta dakikalar sonra ağzımdan çıkacak 'Evet!' sözünü bir kez daha vermiştim; şimdi hepsi çok farklıydı. Bunun heyecanı öyle bambaşkaydı ki!

Merdivenlerden çıkarken duyduğumuz 'Geliyorlar!' sesiyle ikimiz de kıkırdadığımızda patlayan konfetilere arkadaşlarımızın ıslıkları ve alkış sesleri de eşlik etmişti.

Heyecandan gözüm hiçbir şey görmese de kocaman gülümsemeyle baktım yan yana dizilen insanlara. Öyle mutluydum ki her birine kocaman sarılmak istemiştim. Bunun yerine biraz olsun rahatlamak için sıkıca tutundum avcumu saran ele.

Hayatım boyunca her güvende hissetmek istediğimde bu ele sıkıca tutunabileceğim gerçeği beni mutlu ediyordu.

"Çok güzelsiniz."

Nazlı'nın geçerken kulağıma fısıldadığı cümleyle kafamı eğerek gülümsedim. Saniyeler sonra az ilerideki beyaz masaya yaklaşmıştık. Ayakta yan yana geçtiğimizde derin birer nefes verdik aynı anda.

Masamızda duran kadehlerden birini kaptım direkt. Koca bir yudum alıp yerine geri bıraktığımda Sinan gülerek bana bakıyordu.

"Yavaş biraz."

"Çok heyecanlayım, sus."

Gülerek bana baktığında esen hafif rüzgara karşı ateş almış yüzümü yellemeye başladım.

Çok fazla kişi değildik aslında. Az ileride farklı olarak benim işten birkaç arkadaşımın ve Sinan'ın ortağı ve eşinin olduğunu biliyordum. Birkaç saat önce tanışmıştım kendileriyle. Onun dışında, biz bize gibiydik işte.

Gergince nikah memurunu beklerken insanlar da aralarında fısıldaşarak sohbete devam ediyordu. Dudaklarımı büzerek etrafa bakındım.

"Nikah memuru ne zaman gelecek?"

"Burada olması gerekiyordu."

Sinan cümlesini bitirir bitirmez çalan telefonuyla beraber elini cebine attı. Ekrandaki kayıtlı olmayan numarayı onaylayıp kulağına yasladığında kadehin dibindeki içkimi içiyordum.

"Siktir ya."

Telefon sertçe masaya çarptığında gergince etrafına bakan Sinan'a döndüm. Kaşlarım merakla havalandığında durumu çakan Onur, düğün salonunu bulamayan misafirleri almaya giden adam gelişiyle hızla yanımıza geldi.

"Abi, bi' sorun mu var?"

"Lan siz nikah memurunu almadınız mı?"

"Bana böyle bir talimat verilmedi, ben böyle bir bilgi almadım adamlarımdan."

Hayretle ağzımı kapattığımda Sinan'ın alnını masaya dayayarak eğildiğini gördüm. Onur şaşkınlıkla uzaklaştığımız kıyıya bakıyordu.

"Ben hayatımda sizin kadar evlenemeyen bir çift göremedim anasını satayım."

Ne yapacağımı bilmezce etrafa bakınırken Sinan doğrulup hızla Onur'un yakasına asıldı. Masanın üzerinden bize doğru çekilen çocukla korkarak etrafa göz attım. Onur'un cüssesi bizi kapattığından çok fazla dikkat çekmiyorduk sanırım.

"Onur bana nikah memuru bul."

"Abi delirdin mi amına koyayım, ben boğazın ortasında sana nereden nikah memuru bulayım?"

"Bul Onur, baştan yarat! He canım kardeşim."

"Sinan, dursana."

Onur'u ittirerek Sinan'ın ellerinden kurtardığımda ilk işi yakasındaki birkaç düğmeyi açmak olmuştu. İleriden durumu çakan arkadaşlarım yavaşça masaya yaklaşırken sinirden gözleri dönen Sinan'ı sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Sorun ne?"

Nazlı korkuyla bize bakarken Onur masadaki dolu kadehe uzandı. Tek bir harekette dikip dudaklarını sildiğinde elindeki bardak sertçe çekilmişti.

"Nikah memurunu almayı unutmuşuz."

"Ne?"

Nazlı ve Meva şaşkınca bağırdığında Eren'den kocaman bir kahkaha yükseldi.

"Pardon."

"Ben bunu döverim."

Sinan izin istercesine bana baktığında yatıştırmak istercesine düzelttim yakasını.

"Tamam sakin oluyoruz."

Boğazını temizleyen Eren'le beraber ona döndük.

"Nikahı ben kıyıyorum."

"Ben bunu harbiden döverim."

Üzerimden Eren'e doğru atılan Sinan'la beraber beline sarıldım.

"Ya siz başıma bela mısınız, ben demedim mi herifi almadan kıyıdan ayrılmayalım diye."

"Tutturdun boğazda nikah kıyacağım diye, yüzerek mi gelsin adam!"

Meva'nın araya girmesiyle ona döndük bu sefer.

"Geri dönüp alamaz mıyız?"

"Şarjı bitti konuşurken, ne bok yiyeceğiz bilmiyorum."

"Ne saçma şey lan bu."

"Susun tamam!"

Sinan'ın sıkıca tuttuğum belini bırakarak dağılan yakamı düzelttim. Omuzlarımı dikleştirip etrafa kısaca göz attım. İnsanlar merakla buraya doğru bakıyordu.

"Sen nikah memuru oluyorsun."

İşaret parmağım önce Eren'i buldu. Sinan'ın itiraz sesleriyle beraber diğer elimle susturmuştum onu.

"Geçin hadi yerlerinize, çok dikkat çektik."

Meva ve Nazlı, şahitlerimiz olarak yanımıza dizilirken Onur köşeye çekildi. İnsanların fısıldaşmaları yavaşça son bulurken Eren mikrofonu kontrol ediyordu.

"Kıy artık şu nikahı."

"Sakin ol evlat."

Eren, sesini kalınlaştırarak yakalarını havaya kaldırdığında kahkaha atmamak için birbirine bastırdığım dudaklarımla kafamı eğdim.

Aslında bakarsanız ben Sinan kadar sinirli değildim. Aksine, bir türlü evlenememiz komik gelmişti. Resmen nikah memurunu karada unutmuştuk.

"Değerli misafirlerimiz, nikahımıza hoş geldiniz. Ufak bir aksaklık nedeniyle almayı unuttuğumuz nikah memurumuzun vekili olarak buradayım bugün. Bu güzel çiftimizin nikahını ben kıyacağım."

Annemlerin ayaklandığını gören Onur hızla olay yerine intikal ederken Sinan'ın sinirle güldüğünü işittim.

"Heh, gül biraz."

"Sinirim çok bozuk Leyla."

Gülerek omuzumla ittirdim onu.

"Saçmalama, ileride bizim 05'lere anlatacak güzel anılar biriktiriyoruz."

Gülümseyerek bana döndüğünde yanağına ufak bir öpücük bırakıp tekrar önüme dönmüştüm.

"05 diyorsun yani."

"Şakaydı o, çok şey yapma."

Sakinleşmesi adına olabildiğince temas ediyordum kendisine. Eh, kocamız beyfendinin olayını çözmüştük. Temas bağımlısı bir çiftseniz bunu avantaja çevirebiliyordunuz.

"Adınız soyadınız?"

Uzatılan mikrofonla beraber gülümseyerek cevap verdim.

"Leyla Tekinler."

"Adınız soyadınız?"

"Sinan Tekinler."

Aynı sıra şahitlerimize de geçtiğinde mikrofon tekrar Eren'deydi.

"Evlenme isteğinizi beyan ettiniz, yani etmişsiniz. Bir kere de şahitlerin ve bizlerin huzurunda söyleyiniz."

Etrafta rüzgar ve dalga sesinden başka hiçbir ses duyulmuyorken sertçe yutkundum. Titreyen parmaklarımı tutan Sinan'la beraber gülümseyerek kafamı kaldırdığımda herkes gülümseyerek bize bakıyordu.

"Hadisene oğlum."

Sinan bu vesileyle mikrofonun ses alış menzilinin ne kadar geniş olduğunu fark ederken hep bir ağızdan gülüşmüştük. Yüzümden eksilmeyen sırıtmayla ona döndüm.

"Damadımız pek bir heyecanlı tabii, devam ediyorum öyleyse."

Eren kendi kendine gülerek yüzüme düşen perçemlerimi kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Bana göre, daha güzel bir nikah kıyılamazdı.

"Sayın Leyla Tekinler, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan kendi hür iradenizle Sinan Tekinler'le tekrardan evlenmek istiyor musunuz?"

Kalbim resmen gümbür gümbür atarken uzatılan mikrofona doğru eğildim.

"Evet!"

Hızını alamayan Sinan, kalabalıkla beraber alkışlarken kocaman bir kahkaha atmıştım. Bu çocukça heyecanı gün geçtikçe ona daha fazla aşık olmamı sağlayan şeylerden biriydi işte.

"Sayın Sinan, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan kendi hür iradenizle Leyla Tekinler'le tekrardan evlenmek istiyor musunuz?"

"Evet!"

"Siz şahitlik ediyor musunuz?"

Meva ve Nazlı beraber tuttukları mikrofona aynı anda 'Evet!' diyerek bağırdıklarında dudaklarım resmen yanaklarıma varmıştı. Dakikalardır kocaman gülümsüyordum belki de. O kadar istemsizdi ki saatler sonra gülmekten çenemin ağrıdığını fark edecektim.

"Buyurun imzalarımızı atalım."

Önümüze koyulan beyaz kağıda gülerek imzamı attığımda yanıma bir imza daha ilişti. Beşimizin imza attığımız kağıdı hatıra olarak senelerce saklayacağımızdan habersizdik. Belki bir gün delirip çerçeveletirdik bile, bunu kesin Sinan yapardı.

"Ben de kendi kendime verdiğim yetkiyle sizleri karı koca ilan ediyorum."

Eren'in cümlesiyle alkışlar  eşliğinde tekrardan gülüştük. Herkes az çok durumu anlamış olmalıydı ki hiçbir gerginlik çıkmadan ayak uydurur olmuştuk.

Açıkçası umurumda bile değildi. Zaten evliydik orası ayrı, belki saçma geliyordu kulağa ama yıllar sonra çekilen videolarımız ve fotoğraflarımız ortaya koyulduğunda kahkahalarla gülecektik herbirine.

Sinan, arkadaşlarım, ailem ve geriye kalan herkes yanımızdayken başka hiçbir şeyin önemi yoktu. Bu nikah daha güzel kıyılamazdı.

Sinan'a doğru döndüğümde aynı benim gibi döndü bana. Sırıtan dudaklarını vakit kaybetmeden dudaklarımla öptüğümde gülüşü aramızda kaybolmuştu.

Eren'in ortalığı ayaklandıran ıslığına nereden çıktığını bilmediğim ikinci konfetiler eşlik ederken şarkı sesi hafifçe yükselmeye başlamıştı.

Ayrılan dudaklarımızla alnını alnıma yasladı Sinan.

"Benimle tekrardan evlendiğiniz için teşekkür ederim Leyla hanım."

Gülerek düzelttim rüzgardan dağılan yakasını.

"Ben de aklımı bir kez daha çeldiğiniz için teşekkür etmeliyim öyleyse."

Çalan dans müziğiyle beraber peşine takıldığımda Kalben'in sesine eşlik ederken bulmuştum kendimi. Sinan'ın elleri belimi sardığında hemen kollarımı boynuna doladım. Hiçbir anımızı kaçırmayan Onur yine elinde kamerayla dolanıyordu etrafımızda.

Sinan'ın çenesi alnıma yaslıyken olduğumuz yerde hafifçe salınmaya başladık. Birkaç çift daha sarmıştı etrafımızı.

Kafamı yasladığım yerden çektiğimde kafasını eğdi Sinan, bakışıyla beraber utanarak tekrardan yaslandım ona.

"Bakma öyle."

"Nasıl bakmayayım öyle."

Kıkırdayarak kollarını sıkılaştırdığında gözlerimi yumdum.

"Hep ilk dansta gelin ve damatın ne konuştuklarını merak etmiştimdir."

"İlkinde kaçmasaydın öğrenirdin belki."

Gülerek yanağımı ısırdığında geri çekildim.

"Bak sen, lafını da hiç esirgemiyor."

"Esirgemem tabii, zor buldum seni."

Sayamadığım bir diğer öpücüğü daha kapmıştım bu sayede. Kedi gibi göğüsüne kıvrıldığımda tekrar bana yaslandı.

Hazırlanan koca sofrayı çevreledik hep beraber. Kahkahaların süslediği o masaya saatler içerisinde gökyüzüne dizilen yıldızlar eşlik etmişti. İşte tam böyle sakin bir anda bir ses böldü bizi.

"Aaa, şu yaklaşan teknedeki nikah memuru değil mi?"

Meva'nın seslenmesiyle beraber herkes oturduğu koltuktan kalktı. Az ileride buraya yaklaşan küçük bir teknede el sallayan adamla beraber şaşkınca güldüm. Beni takip eden kahkahalarla Sinan'a döndüm. Herkes şaşkınlık nidalarıyla kendi aralarında fısıldaşıyordu. Hatta en başından beri halimize kahkahalarla gülen kaptan bile yukarıdan eşlik etti bize.

Sanırım Sinan'ı bir kez daha değil üç kez daha evlenecek kadar çok seviyordum. Evet üç, biz o gece bir kez daha nikah kıydık. Gerçek olanından ama.

Gelin buketimi Onur'un büyük istekleri sonucunda Meva'ya attım. Bu oyunumuzu anlayan genç kız hiç bozmadı bizi. Eh, yine de Onur'un Meva'dan yediği 'Otuzumuza geldiğimizde' banı vardı tabii.

Nazlı ve Eren, yıllar boyu 'üç evliliğimizle' dalga geçeceklerdi. İçlerinden biri Eren'in kıydığı nikahımızdı tabii. Bundan beş altı sene sonra koca bir sofrada bugünü yad ederken kahkahalarla eşe dosta anlatacağımız bir anıydı bu ve çok değerliydi.

Annelerimizin dilinden hiç düşmedik tabii, biz onlar için bir türlü evlenmeyi beceremeyen baş belası evlatlardık.

Biz çok güzel becerdik aslında. Çok büyük düştük bazen, dizlerimiz kanasa da kalkıp yürümesini bildik. En değerlisi de buydu belki de, hep önümüze bakmaktı.

Hayatımda bu kadar değerli insan olduğu için çok şanslı olduğumu biliyordum ve bu şükrettiğim sayılı şeylerden biriydi.

Yıllar boyu yanımdan ayrılmayacak bir Nazlı'ya, boşanma avukatım olup nikahımı kıyan Eren'e, abisindan daha bela olan Onur'a, ne kadar zor şeyler yaşamış olursa olsun hiçbir zaman pes etmeyen dünya tatlısı Meva'ya ve çenelerinden asla kurtulamayacağımız iki anneye sahiptik.

Ben onlardan biraz farklı olarak bir de kendimden daha çok sevdiğim birine sahiptim, Sinan'a.

Benim kaçak damadım sahip olduğum en değerli şeylerden biriydi. El ele, diz dize ve göz göze bakışarak hiç ölmeden sonsuza kadar.

E bitti bu!

En keyif alarak yazdığım bölümlerden biri oldu final bölümü, umarım sadece bu bölümde değil her bölümde çok büyük keyif almışsınızdır.

Leyla ve Sinan'ın herkeste ayrı bir sonu olabilir. Belki sizin Leyla'nız Sinan'ı affetmezdi, belki boşanır kendine bambaşka bir hayat kurardı ama benim Leyla ve Sinanım böyleydi.

Eşlik ettiğiniz için teşekkür ediyor ve sizi öpücüklere boğuyorum. Görüşürüz!

Bitiriş tarihinizi buraya bırakabilirsiniz.

Kaçak Damat'ı gördüğünüzde aklınıza gelen ilk şeyi yazabilirsiniz.

Parodi Hesaplar
Leyla leylatekinleer
Sinan sinantekinler

Instagram wkedipatisigibi

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top