31

Birileri//Halledebilirdik
'Ben, aşk denen o ünlü kelimenin sözlük anlamını senin kollarında buldum'

Yarın boşanma davası olan birine göre fazla sakindim ya da üçüncü papatya çayı kupam fazlaydı, bilmiyorum.

Meva endişeyle yanıma oturduğunda ona gülümsedim.

"Nasıl geçti gününüz?"

Yeni gelmiş sayılırlardı. Sabah erkenden karakola ardından da üniversiteye geçerek dondurduğu okul dönemiyle ilgili birkaç şeyi halletmişlerdi. Hiç beklemeden kaldığı yerden devam etmek istiyordu.

"Uzaklaştırma kararı alınmış ama Eren abi peşini bırakmayacağımızı söylüyor."

Onayladım.

"Onur gelecek birazdan, akşam yemeğine çıkarız."

Merakla ona döndüm. Demeye çalıştığı şeyi kırk takla atarak diyordu resmen.

"Sen de gelsen, kafan dağılır hem."

"Pek kafam kaldırmaz gibi Meva, sözüm olsun."

Anlayışla kafasını sallayan güzel kıza tüm içtenliğimle gülümsedim. Ben, bu kadar iyi anlaşacağımızı hiç düşünmemiştim. Meva çok tatlı biriydi, enerjisi ilk günün aksine daha yüksekti ve bu kadar hızlı toparlayıp üzerindeki utangaçlığı atması beni mutlu ediyordu. Yavaş yavaş kırıyorduk o duvarı.

"Hayat çok kısa değil mi Leyla abla?"

Kafamı televizyonda oynayan öylesine bir diziden ona çevirdim. Kaşlarım çatılmış ela gözlerine merakla bakıyordum.

"Nereden çıktı şimdi bu?"

"Bilmem, ben mesela kendi kafamı kırmak istiyorum bazen. Bunca zaman bunu bile bile cesaretsizliğim yüzünden hayatımdan çaldığım için ya da çalınmasına izin verdiğim için."

Sustum, dinlemeye devam ettim.

"Belki sen de Sinan abiyi affetmek istiyorsundur ama buna cesaretin yoktur."

Cesaretim değil de gururum terazide fazla ağırdı sadece.

Sıkıntılıydı, hani konuşmak isteriz ama korkarız ya öyle bir surat ifadesi vardı. Kelimelerini dikkatle seçmeye çalıştığının farkındaydım lakin ben bundan rahatsız olmamıştım.

"Haddime değil, biliyorum. Hiç değil hem de. Neler hissettiğini senden iyi kimse bilemez, sadece mutsuzsun."

Kendi kendine güldüğünde kafamı ağırlıkla arkama yasladım. İlk defa kafam kazan gibi deyimini bu kadar yaşıyordum.

"Annem, babamdan boşanacağı o gün zil takıp oynayacaktı resmen, adliyeden çıkışını hiç anlatmıyorum."

Alayla güldüm.

"Oradan bakınca boşanacak gibi durmuyor muyum?"

"Ne yalan söyleyeyim, hiç durmuyorsun."

Kıkırdadığımızda omuzumu sıvazladı.

"Haddimi aştıysam özür dilerim, sadece ben çok cesaretsizdim bunca zaman. Sense hiç öyle biri gibi değilsin, gece anlattığın şeylerden sonra tabii biraz korkmadım değil. Allah eline düşürmesin Leyla abla."

Masaya vurduğunda elimde olmadan kocaman güldüm. Saatlerdir kös kös oturmama farkında olmadan çok iyi gelmişti Meva.

"Meva, hadi canım hadi."

Alayımla beraber sahte bir  sinirle bana baktı. Onunla uğraşmayı sevmiştim.

Meva, uzun zamandır görmediğim kardeşimi andırıyordu. Her ne kadar irtibatı kesmesek de yüz yüze görüşmeyeli oluyordu işte.

"Aşk olsun."

"Doğru söyle, seni Sinan mı tuttu?"

Kıkırdayarak kafasını iki yana salladı.

"Sadece kim ne der diye düşünme, içinden ne geliyorsa onu yap. O kadar güzel ki çevrendeki herkes, kararın ne olursa olsun herkes yanında olacaktır eminim. Her şeyin en güzelini hak ediyorsun."

Minnetle gülümsedim.

"Günlük kişisel gelişimimizi tamamladığımıza göre ben hazırlanmaya gidiyorum."

Gülerek koltuktan kalkan Meva, keşke çorba olan kafama bir kepçe de onun daldırdığını bilseydi.

Bazen kalbimi, zihnimin sokaklarında kaybetmiş gibi hissediyordum.

Bana seslenene, dış kapının sesini duyana kadar daldığım yerden çıkmadım. Öyle ki hangi ara kafamı eğip saçlarıma ellerimi geçirdiğimi bilmiyordum. Delirmek üzereydim, başka bir açıklaması yoktu.

Düşünüyordum mesela Meva'nın annesi gibi yakın mahkeme çıkışı mutluluktan göbek atar mıydım?

Sanırım hayır, hatta üzerimdeki bu ağırlığın biraz olsun azalacağından bile şüphem vardı. Hala kararsızdım ve saatler sonra belki de son kez konuşacaktım onunla.

Aklıma esen fikirle yerimden kalkıp odama koştum. Bulduğum ilk elbiseyi soyunup kafamdan geçirdim. En hızlısı buydu. Üzerime aldığım incecik hırkayla beraber saçımı dağıtarak odamdan çıktığımda yönüm kapıydı.

Ayakkabılarımı ayağıma geçirip asansöre doğru yürüdüm. Buraya büyük bir yavaşlıkla ve kat arasında durarak geldiğini fark etmemle beraber merdivenlerden inmeye başladım, evet o kadar katı.

Sinan, gerginlikle asansörün içini incelerken bir yandan da yavaşlığına küfrediyordu. Kendini ne ara burada bulmuştu bilmiyordu. Sadece, Leyla'yı görmek istiyordu.

Siteden çıkıp etrafa bakındım. Kapıdaki görevliye taksi için ricada bulunurken beklemeye başladım. Sabırsız ve heyecanlıydım.

Neden yanına gitmek istediğimi bilmiyordum ama bir şeylerin nedenini aramaktan çok sıkılmıştım. Bir kere de kafama esti ve yaptım demek istiyordum.

Onur'dan aldığım konumla beraber kendimi gelen taksiye attım. Nerede oturduğunu bile bilmiyordum.

Yabancı bir muhitte inip gereken parayı verdikten sonra etrafıma bakındım. Beş numaralı apartmanın önünde geldiğimde şaşkınca etrafımı süzdüm.

Sinan, saklanmasını gerçekten çok iyi biliyordu.

Çok samimi sıcak bir mahalle gibiydi burası. Muhtemelen biri Sinan böyle bir yerde oturuyor dese kıçımla gülerdim. Diğer herkes gibi.

Kendisine saklanmak için çok iyi bir yer bulmuştu.

Bahçe kapısını açıp içeri girdiğimde merdivenlerden çıkıp zile bastım.

Sinan art arda çaldığı kapının ona açılmamasıyla beraber sırtını kapıya yasladı. Onur, o sıra onu arayarak Leyla'yı haber vermek istese de genç adam 'Yine boş boş konuşacak.' diye düşünüp telefonu kitlediği gibi cebine geri sıkıştırdı.

Kapının açılmadığı her saniye içimdeki heyecan sönerken ellerim iki yanımda yüzüm düşük arkamı döndüm. Evde yoktu.

Sinan, sarsak adımlarla asansöre ulaşıp çağırmak için tuşuna bastı. Huzursuzdu, Leyla kesin evdeydi ve ona bir kez daha arkasını dönmüştü.

Sonbahar akşamının soğuğu ince hırkamdan tenime nüfuz ederken yapabildiğim tek şey kalkarak yürümeye başlamak olmuştu.

Son bir şans Sinan'ı aramak için elime aldığım telefon şarjının bitmesiyle sönerken dolan gözlerimi saklama gereğiyle kafamı eğdim.

Sadece ona gelmek istemiştim.

Sinan, aynı cümleleri içinden söyleyerek gelen asansöre bindiğinde Leyla yakınlardaki bir taksi durağından tekrar taksiye binip evinin yolunu tutmaya başlamıştı.

Cama kafamı yaslayıp geldiğimiz yollardan geri dönerken şöföre şarj aleti olup olmadığını sordum. Telefonuma uymayan şarj aleti, bir kez daha yoluma taş koymuştu.

Arabasına bindi Sinan, sertçe direksiyonu tutan elleriyle kafasını arkaya yasladı. Son bir kez doya doya görmek istemişti Leyla'yı. Gitmeyi düşünüyordu çünkü. Leyla, o burada, yakınlarında durdukça rahat olmaz diye düşünüyordu. Ailesiyle yolları ayıralı zaten çok oluyordu.

Onu buraya bağlayan tek kişi Leyla'ydı. O da bu gece bir kez daha kapılarını ona açmamıştı.

'Ne ağlak bir şey oldun anasını satayım.'

Sinan homurdanarak arabayı çalıştırırken Leyla kavşaktan dönerek oturdukları siteye yaklaşmaya başladı.

İki araba farkında olmadan yan yana, zıt yönlere giderken sonunda birbirlerini yakaladıklarından habersizlerdi.

Sinan, 'Belki Leyla bana kapıyı açsaydı..' diye düşünürken Leyla, 'Belki Sinan evde olsaydı ona onu hiç bırakmayacakmışım gibi sarılmayı çok isterdim.' diye düşündü.

Parodi Hesaplar
Leyla leylatekinleer
Sinan sinantekinler

Instagram   wkedipatisigibi

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top