27
Adamlar//Derine İndik
'Aşk kırığı mı, eskilerin ayıbı mı?'
Siz olsaydınız Sinan'a bir şans daha verir miydiniz?
Kalbimle gururumun çatıştığı tek yerdi burası. Çabasına, pişmanlığına her ne kadar tamam olsam da aklıma üşüşen korkunç anlar yerle bir ediyordu kurduğu güveni. Hal böyle olunca sonsuz bir döngünün içine girivermiştim.
Bana söylemeden yaptığı ama kulağıma gelen onlarca şeyden biri de bu sabah öğrendiğim bir haberdi. Kardeşimin arayıp söylemesi üzerine öğrenmiştim ki Sinan, ona okul için burs vermeye başlamıştı. Ailemin maddi durumu her ne kadar yolunda gitse de o parayla okumasını pek istemezdim. Bunun için minnet doluydum ona karşı.
"Dünyadan Leyla'ya.."
Duyduğum sesle beraber kafamı yaslandığım yerden koridorun başına çevirdim. Nazlı elinde iki elbiseyle bana bakıyordu.
"Kırmızı mı beyaz mı?"
Gözlerimi kısarak birbirinin aynısı ama farklı renkte olan kısa elbiselere baktım.
"Beyaz."
Elindeki elbiseleri yandaki dolabın üstüne koyup derin bir solukla yanıma geldi. Orta sehpaya oturup elimi tuttuğunda ona baktım.
"Sinan mı?"
"Başka kim olabilir ki?"
Kıkırtısıyla gülümsedim.
"Leyla, düşünme bu kadar artık. Gururundan takıyorsun kafana, haklısın da. Ama sadece kendine zarar veriyorsun."
Kafasını hafifçe sağa yatırarak gözlerimin içine bakan arkadaşıma dümdüz bakmadan başka bir şey gelmiyordu elimden. Nazlı'ya haklılık payı versem dakikalar içerisinde sarsılan güvenim ve yaşadığım rezillik hissi tekrar baş gösteriyordu ve ben gerçekten delirecek gibi hissediyordum kendimi.
Tamam, bir şans daha vereyim. Peki ya gururum, insanlara karşı olan rezilliğim?
Sinan, tanınmış bir aileye sahipti. Yaşadığımız olaydan sonra pekala daha göz önünde bulunmuşlardı. Sinan'ın planının işledi tek yerdi burası. Ailesi rezil olmuştu ama hesaba katmadığı ya da kininden gözünün görmediği tek yer de bendim işte.
Tekrar bir ilişkiye başlasak ben, bana söylenen hiçbir sözü kaldırabilecek güçte biri değildim. Gözümün önünden gitmeyen haber kupürleri, magazin kolajları ve daha fazlasını kaldıramazdım.
"Hadi bekletme Eren'i."
Nazlı'nın elini sorun yok dercesine sıktığımda kafasını heyecanla salladı arkadaşım. Sanırsak bu akşam evlilik teklifi alacaktı.
Salak arkadaşım Eren, yüzükleri Nazlı'nın bilgisayarından bakma gibi bir hata yaptığı için birkaç gündür salağı oynuyorduk. Açıkçası böylesi daha heyecanlıydı, Eren'in haberimiz yok sanıp gereksiz heyecanlanmalarını izlemek zevkliydi.
Nazlı kırmızı elbiseyle koşarak odama girdiğinde güldüm. Kısa sürede kapı çaldı zaten.
Eren elindeki çiçekle içeri girip etrafa bakındığında gülerek kapıyı kapattım.
"Gelir birazdan seninki."
Gergin hali beni daha çok eğlendirirken bir şey aklına gelmiş olmalı ki çiçeği kenara bırakıp iç cebinden bir zarf çıkardı. Anlamsız bakışlarımla zarfı aldım.
"Sinan'a da avukatına da ulaşamıyoruz Leyla. Bu dava dilekçesi."
Kafamı sıkıntıyla sallayarak arkadaşıma döndüm.
"Dava, haftaya bugün. Merak etme dediğin gibi olacak her şey."
Omuzumu sıvazlayan arkadaşıma kocaman gülümsediğimde Nazlı odadan çıktı. Eren'in ıslığıyla beraber kulaklarımı tıkayarak içeri doğru ilerledim.
"Duymuyorum!"
Gülüşerek evden çıkan arkadaşlarıma iyi eğlenceler dileyip kendimi tekrar koltuğa attığımda elimde tuttuğum zarftaydı gözüm. Kararsızlık ele geçirdi beni. Bunu gerçekten istiyor muydum?
Bir yerde okumuştum, birine karşı duyduğumuz kin, nefret çok kısa süreliymiş. Kişiden kişiye değişen bir olgu olsa da aylar sürmezmiş sonuçta. Kalpti bu, soğar giderdi.
İlk günkü kızgınlığım, hırsım, üzüntüm aynı şiddetle olmasa da aklıma düştüğü her an kendimi kapana kısılmış hissediyordum. Keşke, Sinan dönmeseydi diyordum içimden. Kaldığı cehennemde, bana karşı olan yalancı tavrıyla daha mutluydum.
Çalan zille beraber yerimden kalktım. Zarfı masadaki dergiliğe bırakıp kapya ilerledim. kimseyi beklemediğimden üzerimi süzdüm yavaşça. Tayt ve kısa bir tişört beni ikna ettiğinde kapıyı araladım. Sinan elindeki poşetleri kaldırarak kocaman gülümsedi.
İti an çomağı hazırla? Olabilir.
İyi insan lafın üstüne gelirmiş? İyi insan kısmı pek olmadı gibi.
"Acaba beni evimize alabilir misin karıcım?"
Derin bir nefesle kapıyı araladığımda içeri girip ayakkabılarını çıkardı. Önüne inatla bıraktığım kirazlı terlikle bakarak homurdandığında onu beklemeden içeri girdim.
"Misafir umduğunu değil bulduğunu yermiş Sinancım."
Sinan ayağındaki komik terliklerle ve elindeki poşetlerle beni takip ederek içeri girdiğinde bir gözü beyaz, krem tonlarındaki evimdeydi. Çok fazla rengi, kalabalığı seven biri olmadığımda eve aldığım her eşyayı en sadesinden en düzünden almıştım.
"Zevkli karıcım, ne kadar güzel olmuş evimiz."
"Ya evimiz Sinan, evimiz."
Elindeki poşetlere uzanacağım sırada cıklayarak kendine çekti.
"Sakın, bugün yemekler benden."
"Hadi ya, dün 05 ile seni sofraya çağırıyordum."
Kolumu sinirle önümde bağladığımda yarım bir gülüşle bana baktı.
"05 için önce-"
Lafın yoluyla beraber boğazımı temizleyerek onu susturdum.
"Seni mutfağıma sokmam."
Mızmızlanan çocuk gibi yerinde tepindiğinde gülerek iki omzundan arkasına çevirdim onu.
"Umarım bizi zehirlemezsin."
"O iş bende karıcım, on parmağımda on marifet var biliyorsun."
Kollarını sıvayarak önlüğünü giyen Sinan'a adaya oturarak baktım. Poşetteki malzemeleri çıkartıp dizdi.
"Yardım edebilirim."
"Yerinde olsam ayaklarımı uzatıp keyfini çıkartırdım."
Önüme az önce doldurduğu kadehi koyduğunda beğenmişçesine mırıldandım. İşi biliyordu.
Beyaz gömleğinin kollarını kıvırarak bana bakarken gülümseyerek kadehten bir yudum aldım. Arkasını dönerek çıkardığı sebzeleri özenle yıkamaya başladı.
"Biber sevmiyorum."
Huysuzca mırıldandığımda kıkırdadı.
"Biliyorum karıcım."
Yapılı gövdesini seyre dalıp bir süre dış dünyayla iletişimimi kopardığım sırada bildirim sesiyle irkilerek uyandım. Elim cebimdeki telefonumu buldu hemen. Yazan Nazlı'ydı.
Nazlı kişisinden 2 yeni mesaj
Leyla ya Sinan çok hevesli görünüyordu
Bu akşamlık minik bir şans versen?
Sinan'a çaktırmadan bakıp telefonumu kitledim. Etleri çıkartarak tavaya koydu.
"Bir sorun mu var?"
Kafamı iki yana sallayarak ayaklandım ve yanına gittim. Şaşkınca bana baktığında onu umursamadan önüne geçtim. Nefesi enseme vurduğunda temasımızı kesmeden açtığı ocağın altını kıstım.
"Kısık ateşte.."
Belime sardığı kollarının peşini omzumda hissettiğim çenesi takip etti. Beklemediğim temasla kasılan bedenimle ona baktım.
"O kadar uzun zaman oldu ki sana sarılmayalı."
Fısıltısıyla yüzüm önüme düştüğünde yaslandığı yeri burnu, ardından dudakları aldı.
Hep yaptığımın aksine kızmadım, belki de Nazlı haklıydı. Bu kadar hazırlığın ufak bir şansı olabilirdi. Ben, o akşam Sinan'ın beni bir daha pişman etmeyeceğine inanmak istedim. Sadece birkaç saatliğine.
Karnımda birleşen ellerini tuttuğumda kıkırdayarak yanağını omzuma yasladı. Huysuzca mırıldandım.
"Ne var?"
"Affetmek istiyorsun."
"Sinan.."
"Neden affetmiyorsun o zaman Leyla?"
Kafamı yüzüne çevirdiğimde birbirine değen burunlarımız beni durdurdu. Gözlerim arasında mekik dokuya gözlerine diktim bakışlarımı.
"Özür dilerim."
Bininci kez?
Gözlerimi hafifçe yumduğum sırada kolumuza sıçrayan yağ ile ikimiz de küfredip geriye adımladık. Halimize gülmeye başlayan önce Sinan'dı.
Gülüşüne eşlik ederek ona baktığımda anlayışla bana baktı.
"Hadi geç sen, ben hallederim."
Kafamı sallayarak oradan çıktım. Kolumu yıkama ihtiyacıyla tuvalete doğru gidecekken arkamdan seslendi.
"Yavru ya klimayı açsak, kumanda nerede?"
"Orta sehpada."
Lavaboya girerek elimi yıkadım ve aynadan kendime bir kez daha baktım.
Sanırım şu dava dilekçesini biraz bekletebilir ve iyice düşünüp verebilirdim.
Dava dilekçesi!
Orta sehpa!
Kocaman gözlerle aynadan kendime bakıp kapıyı sertçe açtım. İçer hızlı adımlarla girip soluk soluğa Sinan'ı aradığımda gördüğüm tek şey salonun ortasında dilekçeyi okuyan Sinan'dı.
Geldiğimi görür görmez buruştuğu dilekçeyle bana baktı. Dolu gözleriyle beraber kafamı iki yana salladım.
"Sinan."
"Kararlıymışsın."
Fısıltısıyla beraber bir adım attığımda kafasını salladı.
"Neden?"
"Vermeyecektim ki sana."
"Bir hafta var, nasıl vermeyecektin?"
Buruşturduğu kağıdı fırlatırcasına atıp sertçe yüzünü sıvazladı. Ses tonunu ayarlamaya çalıştığını görebiliyordum ama daha fazla tutamadı kendini.
"Ya daha ne yapayım kızım ben, söyle Leyla! Valla yapacağım bak söyle."
Sıkıntıyla gözlerimi doldurduğumda kafasını iki yana salladı tekrar.
"Tamam boşanalım, çekişmeye falan gerek yok. Söyle avukatına ne veriyorsa versin imzalacağım."
Birkaç adımla yanına gittiğimde hırsla çıkardı önlüğünü.
"Sinan dinler misin?"
"Leyla benden boşanmak istiyor musun?"
Gözlerimi delip geçen kızarmış mavilerine cevapsızca bakmaya başladım. Sanki o soru işaretlerini görür gibi acınası bir gülüşle kendine güldü.
"Sana kızmıyorum, asıl kendime kızıyorum her şeyi mahvettiğim için."
Sertçe yutkunduğunda eline uzadım. Geri çektiği eliyle tekrar ona döndüm.
"Düzeltmeme izin vermiyorsun, dedim tamam oğlum oldu bu sefer!"
Eliyle mutfağı gösterdiğinde gözlerimi yumdum.
"Bulduğum şeye bak."
Titrek bir solukla yanımdan geçip gittiğinde salonun ortasına çivi gibi çakıldım. Arkasından baktığımda üzerine geçirdiği montuyla hızla kapıyı açtı.
"Haftayı beklemene gerek yok, yarın haber bekliyorum senden."
Benim kavgada üste çıkmak için gösterdiğim davranışın klima kumandasına yansıyan görüntüsü.
Parodi Hesaplar
Leyla ↝ leylatekinleer
Sinan ↝ sinantekinler
Instagram ↝ wkedipatisigibi
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top