20
TNK//Son Bir Şans Daha
'Son bir şans daha adam olucam, son bir şans daha senin olucam'
"Altını çok açma bak, evi yakarsın."
Annem belki de milyonuncu kez aynı açıklamayı yaparken görmeyeceğini bile bile göz devirdim. Ocağın altını kısıp telefonla beraber mutfaktan çıkıp oturma odasına geçtim.
"Kız bak ben sana ne anlatacaktım."
Annemin sakız çiğneme sesiyle beraber gülerek koltuğa attım kendimi. Bu dedikodu full paketiydi işte.
"Anlat dedikodu kadın, anlat."
"Bu sabah kiminle kahvaltı yaptım sence?"
Kaşlarımı çatarak düşünmeye başladığımda aklıma gelen isimle yayıldığım yerden heyecanla doğruldum.
"Şaka?"
"Yok valla, damadımla boğaza karşı serpme bir kahvaltı yaptık."
İnsan içinde gözükmek istemeyen Sinan, serpme kahvaltı, hem de boğaza karşı?
Annemin rüya görme ihtimali daha mı yüksek?
"Babası olacak heriften saklanıyormuş, kimseye haber verme diye sıkıca tembihledi."
"Ve sen beni aradın."
Gülerek kafamı iki yana salladığımda annem sinirle bana çıkıştı.
"Kız sen kimse misin? Benim damadımsa senin de kocan."
"Sinan ne senin damadın ne de benim kocam anne."
"Valla o herif seni bırakmaz Leyla, ama bir görsen gözlerinin içi gülüyor şerefsizin. Başta çok kızdım, sen nasıl benim kızımı cümle aleme rezil edersin diye. Biraz paralamış olabilirim hatta. Kıyamadım ama be sonra, neler yapmış o boyu devrilesice babası."
Yok, ikna olmadım.
Derin bir soluk bıraktım. Sanırım Sinan, kaleyi içten fethetmeye karar vermişti.
Çalan kapıyla beraber cevabımı içime attım. Annemden özür dilemiş olması bile yeterdi benim için.
"Kapı çalıyor, sonra konuşalım mı?"
"Tamam annecim, bak çok açmıyorsun ocağın altını."
Telefonu kapatıp koltuğa bıraktıktan sonra ayaklandım. Birkaç sipariş vermiştim online marketten. Muhtemelen oydu.
Camdan üzerime bakındım. Bizi biz gibi gören tek insanlar kargoculardır politikasıyla çok da önemsemeden saçlarımı geriye attım. Üzerimde şort askılı ince bir pijama vardı.
Duyduğum boğaz temizleme sesiyle beraber kapıyı açtım hemen. Çok bekletmiştim adamı.
Elim getir poşetlerini bulmadan gözlerim karşımda sıkılgan bir ifadeyle bana bakan Sinan'ı buldu. Huzursuzca yerinde kıpırdandı.
Sinan'ı.
Kocam olan, nikahtan kaçan, herkesten saklanan Sinan'ı.
Kocaman gözlerle Sinan'ı süzdüm. Ellerindeki poşetleri yere bırakır bırakmaz içeri girdiğim gibi kapıyı suratına çarptım. Çıkan sesle beraber kesik kesik nefes almaya başladım.
Bu herifin burada ne işi vardı?
Günler sonra onu bu halde görmek kesinlikle iyi gelmemişti.
Sinan, gelmeyeceğim diyip yine gelmişti. Ne zaman sözünü tutmuştu ki?
"Tık tık, koca servisi."
Dudaklarımı kemirerek etrafa baktım. Aklıma gelen şeyle beraber adımlarım lavaboyu buldu. Düşünürsem vazgeçerdim, bunu tanımadım kendime. Elime aldığım kovayı buz gibi suyla doldurup araya çıktığımda çok nettim.
Kapıyı tekrar açtım. Yaslandığı yerden heyecanla doğrulsa da elimde gördüğü kova hayallerini bıçak gibi kesmişti.
"Yo, yo hayır!"
Saniyesinde başından aşağı döktüğüm bir kova soğuk suyla beraber derin bir nefes sesi duyuldu. Ağzı açık şaşkınca yere damlayan sulara bakarken elimdeki kovayı canını çok fazla acıtmayacak şekilde üzerine attım.
"Ben sana seni yakınlarımda görmeyeceğim demedim mi?"
Sinirle bağırdığımda sertçe yüzünü sıvazladı. Saçını geriye atmasıyla sıçrayan sulardan bir adım geriye gittim.
"Defol git buradan yoksa güvenliği çağıracağım."
Bir adım atmasıyla beraber elimi kaldırdım. Masmavi gözleri bir süre yüzümde dolandı. Saçlarından akan sular yere damlarken dudaklarımı gergince yaladım.
İyi oldu Leyla, iyi.
"Leyla.."
Bu ses tonunu biliyoruz.
İçeri girip tekrar kapıyı suratına kapattığımda hızla kapımı çalmaya başladı.
"Leyla, lütfen!"
"Git buradan yoksa bir kova daha yersin!"
Kapıya dönerek konuştuğumda son kez vurdu.
"Öyle mi?"
"Öyle!"
"İyi, gitmiyorum!"
Kaşlarımı çatarak delikten dışarı baktım. Sırtını duvara vererek yere çöktü. Onu gördüğümü tahmin ediyor olmalıydı ki omuz silkerek kapıya doğru baktı.
"Kapımda köpek gibi yatacaksın demiştin, buyur!"
Elleriyle kendini gösterdiğinde kafamı iki yana salladım.
"En kötü ihtimal zatürre olurum, yine sen bakarsın beni."
Katta oturan tek kişi olmamın ayrıcalığını sanırım bugün kullanabilirdim.
Sönen ışıkla beraber gözümü ondan ayırdım. Üzerimdeki ince sabahlığı söylene söylene bağlarken oturma odasına geçmiş kendimi koltuğa atmıştım bile.
"Beter ol Sinan!"
Duyması için biraz fazla bağırmış olabilirim.
"Duyuyorum!"
"Senin aldığın ev anca böyle olur işte, duvarlar incecik!"
Ayaklarımı karşı sehpaya uzatıp kaldığım dizinin son bölümünü açtım ve sesi neredeyse fulledim. Onu umursayacağımı sanıyorsa, yanılıyordu.
Dizinin ortalarında tanımadığım bir numaranın aramasıyla beraber aramayı açtım.
"Alo?"
"Alo merhaba Leyla hanım, ben Semih. Apartman görevlisiyim."
Kaşlarımı çatarak kapıya doğru baktım.
"Buyrun Semih bey?"
"Sizin katta bir beyfendi uyuyor fakat dışarı atamadım.
haber vermeden hareket etmek istemedik. Güvenliği aramamızı ister misiniz?"
Gülmemek için çok büyük bir zahmetle yerimden kalktım.
"Yok hayır, kendisi kocam olur. Anahtarını unutmuş galiba."
Doğruyu söylesem Sinan'la beraber beni de kovmazlardı belki ama adımın deliye çıkmasını istemezdim.
Telefonu kapatıp kapıyı hafifçe araladım. Hareketimle beraber koridorun ışığı yandı. Sinan, bıraktığım yerde uyukluyordu.
Yavaşça yanına gidip eğildim. Üstü başı hala ıpıslaktı.
Gözlerim yüzünde ağır ağır dolaştı. Ona karşı olan ve her defasında halı altına süpürdüğüm hislerim yüzünden çok zorlanıyordum ama bir kez daha beni kırmasını kaldıramazdım. Aklı başına gelecekti.
Daha fazla eziyet etmeyi istemedim. Uyandırıp taksiyle beraber herhangi delikte kalıyorsa oraya gönderecektim.
Omzuna hafifçe dokundum. Buz gibiydi, biraz olsun pişman olmuştum.
"Sinan, uyan hadi."
Kıpırdanmadı.
"Si-"
Adının devamını kocaman çığlığım ettirdi. İki bacağının arasında kendimi kucağında bulduğumda gülerek gözlerini araladı.
"Seni geberteceğim."
Sıkıca sardığı kollarından kurtulmak için debelenmem şakağımda hissettiğim nefesle beraber durdu. Dumura uğramış gibi kaldım kollarının arasında.
Hiç olmayacak bir yerde ve hiç olmayacak bir adamlaydım.
Üzerim, ıslak kıyafetleriyle beraber ıslandığında üşüdüğümü fark ettim. O, dakikalardır bu soğuğu nasıl çekmişti?
Burnuma dolan tanıdık kokusuyla beraber binbir türlü şey geçti gözümden. Bu adam, her anımızı saçma sapan nedenleriyle buruşturup çöpe atmıştı.
"Özür dilerim."
Sertçe yutkunduğunda kafamı eğdim. Belimdeki elleri sıkılaştı.
"Çok özür dilerim Leyla."
Işık sönüp karanlığa gömüldüğümüzde dudaklarını bastırdı nefesinin yaktığı yere. Gözlerimi kapatıp hırsla yerimden kalktım. Bu sefer engel olmadı.
Dağılmış surat ifadesi üzerimde gezinse de ben o hariç her yere baktım, koridorun sonuna, tekrar yanan ışıklara, yukarı çıkan asansöre...
"Bir daha buraya gelme."
Koşar adımlarla içeri girip tekrar kapıyı kapattım. Adım sesleri kapıyı bulduğunda sırtımı kapıya yaslayıp bekledim.
"Seni seviyorum Leyla. Sadece, son bir şans daha lütfen."
Duyduğum boğuk sesle beraber melodik bir şekilde vurdu kapıya. Ardından adım sesleri uzaklaştı.
Kesinlikle o kapıyı açmamalı ve kesinlikle onu görmemeliydim.
Nikahtan kaçan kocanın üzerine bir kova soğuk su dökmek, nereden baksan 10/10 hareket.
Birkaç kişi Leyla hemen affedecek mi diye çok soruyor ama arkadaşlar tabii ki de hemen değil. Bu kadar kolay yumuşamayacak merak etmeyin.
Instagram ↝ wkedipatisigibi
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top