4.Bölüm


   Yüksel, Emir'in yanına doğru koştu. Emir'i görünce durdu. Emir, sanki karşısında biri varmış gibi hareket ediyordu. Kendi kendine bir şeyler söylüyordu.


- Hayır seni dinlemeyeceğim. Hayır olmaz. Hayır!


Yüksel, Emir'i daha önce böyle görmemişti.


- Emir, iyi misin?


dedi Yüksel.


- Git buradan! Sana git dedim!


Diye karşılık verdi Emir. Korkak ve öfkeli bir ses tonuyla. Emir koşmaya başladı ve oradan uzaklaştı. Yüksel sadece Emir'in arkasından baktı. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Peşinden gitmeli miydi yoksa onu yalnız mı bırakmalıydı?


Yüksel, paslanmış çarpışan arabalardan birinde oturuyordu. Gözleri boşluğa doğru bakıyordu. Düşünceleri arasında boğuluyordu. Jetonu henüz bulamamıştı. Emir'e ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Bu gecenin sonunda ne olacağını bilmiyordu. Gözlerini umutsuzluğa bakmaktan kurtardı ve Emir'i aramaya koyuldu.


Lunaparkta dolanmaya başladı. Bir yandan Emir'e sesleniyordu, diğer yandan da gözleriyle onu arıyordu. Gözüne, yerde parlayan bir şey takıldı. Parıltının yanına doğru koştu.


- Jeton!


Altın renkli bir jeton yerde duruyordu. Yüksel, yere doğru eğildi. Jetonu almak için uzandı ama jeton ortadan kayboldu.


- Jetonu istiyor musun?


dedi Yüksel'in arkasından gelen ürkütücü bir ses.


- Kimsin sen?


Yüksel etrafına bakmaya başladı ama kimseyi göremiyordu.


- Jetonu istiyorsan, Emir'i öldür.

- Hayır! Kimsin sen?

- Buradan çıkmak istiyorsan, Emir'i öldür yoksa o seni öldürecek.

- Git buradan, defol!


Etraf birkaç saniyeliğine sessizliğe büründü.


- Yüksel!


Bu ses Emir'e aitti. Yüksel sesin geldiği yöne döndü. Yüzünde ufak bir gülümse oluşmuştu ama gülümseme Emir'i görünceye kadardı. Emir'in elinde bir balta vardı. Yüzünde öfke hakimdi.


- Seni öldürmek zorundayım. Buradan çıkmamım tek yolu bu!


Yüksel, bir anda donup kaldı.


- Emir, neler dediğinin farkında mısın?


Emir, Yüksel'e doğru koştu. Lunaparkta kovalamaca başlamıştı. Yüksel lunaparkta bulunan aletlerin arkasında dolanmaya başladı. Emir ise elindeki baltayı kullanıyordu. Önüne gelen her şeye baltayla vuruyordu.


- Emir dur artık! Bu sen olamazsın!

- Ya sen ya ben buradan çıkacağız. Ya sen beni öldüreceksin ya ben seni!


Yüksel bir yandan Emir'den kaçıyor, bir yandan da olanlara bir anlam vermeye çalışıyordu. Ürkütücü sesin dediklerini düşündü. Emir'i öldürmesini söylemişti. Aklına iki kızın kamera görüntüleri geldi. İkisi da görünmeyen bir şeyle kavga ediyordu. Emir'in elinde balta vardı. Rüyasında da Emir'i öldüren kişi elinde balta tutuyordu. Yapbozun bazı parçaları yavaş yavaş yerine oturmaya başlamıştı.


Yüksel olduğu yerde durdu.


- Sen Emir değilsin. Yıllar önce daha zor durumlarda da yan yanaydık. Beni öldürmek isteseydin bunu o zaman yapardın.


Emir, Yüksel'in üzerine doğru koştu ama Yüksel bir milim bile yerinden kımıldamadı.


- Eğer beni öldürmek istiyorsan durma ve öldür!


Emir, Yüksel'in kafasına baltayı geçirecekken ortadan kayboldu. Lunapark ortadan kayboldu. Yerden ağaçlar yükseldi. İleride eski bir ev belirdi. Yüksel eve doğru yürüyecekken, arkasından bağrışma sesleri duydu. Arkasına döndü.


Otuzlu yaşlarının başında olan Mustafa ve Süleyman tartışıyordu. Süleyman elinde balta tutuyordu.


- Onda benim de hakkım var! Altını birlikte bulduk ve hakkımı alacağım!


dedi Mustafa. Mustafa, eve doğru yürüdü. Yüksel'in yanından geçip gitti.


- Mustafa bana bak!


Mustafa, Süleyman'a aldırış etmiyordu. Süleyman sinirlenmişti ve koşarak elindeki baltayı Mustafa'nın kafasına vurdu. Mustafa yere düştü. Süleyman'ın elindeki baltadan aşağıya kan damlaları damlıyordu. Birkaç saniye içinde ikisi de ortadan kayboldu.


Evin önünde Süleyman belirdi. Elinde kürekle toprağı kazıyordu. Sonrasında Mustafa'nın cesedini kazdığı çukura attı ve üstünü toprakla kapattı. Süleyman ortadan kayboldu.


Yüksel eve doğru yaklaştı, kapıyı açtı ve içeriye girdi. Holün sonundaki odanın kapısı açıktı. Kapıdan dışarıya gaz lambasının ışığı çıkıyordu. Yüksel odaya girdi. Odada Emir de vardı. Karşısında duran Süleyman'a bakıyordu. Süleyman kendini asarak intihar etmişti. Yüksel, Emir'in yanında durdu. Emir, Yüksel'e baktı ve konuşmaya başladı.


- Sanırım davayı yavaş yavaş aydınlatacağız eski dostum.

- Dostları birbirine düşüren bir hayaleti insanlara anlatmak zor olacak.


Yüksel, Süleyman'ın yan tarafında duran masanın yanına gitti. Masanın üzerinde Mustafa'ya yazılmış bir mektup duruyordu. Mektubun yanında da ağzı kapalı bir kese vardı. Mektup da "özür dilerim" yazıyordu.


- Sanırım kesenin içindeki altınları paylaşamadılar.


dedi Emir. Yüksel keseyi açtı. Kesenin içinde iki tane altın jeton vardı.


- Kesenin içinde iki tane jeton var.


dedi Yüksel. Eline iki jetonu alıp, yukarıya kaldırarak.


Yüksel yatağında uyandı. Etrafına baktı. Yatağa, komodinin üstüne hatta bütün eve baktı ama hiç jeton bulamadı.


Yüksel ve Emir lunaparkın önünde duruyorlardı. Lunaparkın içine girmeyi ikisi de istemiyordu. Uzun süren sessizliği bozan Emir oldu.


- Lunapark yapılmadan önce ki eski evi hatırlıyorsundur. Öğrendiğim kadarıyla neredeyse bir asır önce, o evde iki arkadaş yaşıyormuş. Birisi ortadan kaybolmuş, diğeriyse intihar etmiş. Yani dün gece yaşananlar rüya değildi.

- Bu da demek oluyor ki durdurulması gereken bir hayalet var.


Emir lunaparkta eğlenen insanlara baktı.


- Şuan hepsi bir cesedin üstünde eğleniyor. Hayalet belki de Merve ve Şebnem'in yakın dostluğunu görünce kıskandı. Birbirlerini öldürdüklerini düşünmelerini sağladı. Hayaleti durdurmak için bir planın var mı dedektif?


Yüksel cebinden telefonu çıkardı ve polisi aradı.


- Bir itirafta bulunmam lazım. Lunapark yapılmaya başlanmadan önce oraya bir ceset gömdüm.


Yüksel telefonu kapatıp cebine koydu. Emir şaşkın bir ifadeyle Yüksel'e bakıyordu. Yüksel yüzünde oluşan ufak bir tebessümle konuşmaya başladı.


- Birisinin o cesedi çıkarması lazım.

- Ceza alıp işten atılacaksın.

- Cesedin benden büyük olduğu anlaşılınca sorun olmaz. Sonuçta doğmadan önce cinayet işleyemem ya!

- Cesedin buradan kalkması sorunu çözecek mi?

- Sanırım evet, eski dostum.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top