🍪96🍪

İkinci defa okursam çarpılırım kontrol falan yok yani, iyi akşamlar wğfppwpfğe

🍪

"Louis yeter artık lütfen!"

Ani bir hareketle kendisini masadan iterken gözlerim onu takip etti.

"Bu acıya daha fazla katlanamam!" Elleriyle yüzünü kapatıp ağlak bir sesle bağırdı.

Ne?

İsyan ettiğine bakmayın en fazla yarım saat ders çalışmışızdır. Yemek ye, üzerini giyin, Harry'i ikna etmeye çalış vs ancak oturduk. Onun da üçte ikisi Harry'nin mızmızlığıyla geçti zaten.

"Annen yok, kardeşlerin alışverişe gitmiş evde tekiz! Ve sen bana değil matematik kitabına bakıyorsun!" Yüz yılın ihanetini etmişim gibi bakıyordu yüzüme ama suç benim değildi, sınavlar başlıyor oysa yeterli notu alacak durumda değil halen.

İç çektim, sonra da bu gerçekleri bir milyonuncu defa ona anlatmak üzere ağzımı açtım ama aniden ayağa kalkarak benden uzaklaştı.

Bir de bana küçük diyor.

Üç yaşında olan kendisi.

" Hayır, konuşma balım. Beni ikna edemeyeceksin çünkü."

Hayır ikna edecektim ama konuşturmuyordu. Gözlüğümü düzelttim. Lafımı kesmesine göz devirip tekrar niyet ettim konuşmaya ama kulaklarını kapatıp odada gezerek şarkı söylemeye başladı. Tanrım.

Şarkı dediğime bakmayın, tek söylediği bir yığın lalalalalalaydı. Saçlarını iki yana savuruyor poposunu saçma sapan bir ritimle sallıyordu.

"Harry kes şunu." Gülümsüyorum.

Kollarımı bağlayarak dönen sandalyeyi ona çevirdim ve garip hareketlerini izledim. Yüzüme bakmamaya çalışıyordu, kesinlikle başarısızdı. En sonunda durup şaşkınca kaşlarını çatacak kadar. Çok sevimli.

"Ne diye o küçük ayaklarını sallıyorsun bana?" Açıkçası o diyene kadar topuklarımı yere vurduğumu fark etmemiştim.

"Çok mızmızsın ve buna kızıyorum da ondan."

Küçük bir çocuk gibi kızardı. Neden bu kadar sevimli ki? Saatlerce yüzüne bakabilirim. "Ama beni öpmüyorsun hiç." saatlerce öpebilirim-

"Asıl düşük not alırsan seni öpmem." Yeşil gözlerini kıstı. Ellerini beline koydu. "Beni tehdit ediyorsun?" Başımı salladım. Nefeslerim sıklaştı. Gözlerim parlıyor. Yanaklarının içini ısırdı, birden gülmeye başladık.

Ciddi olamıyorduk. Kavga edemiyorduk. İkimiz de özel olarak bu konuda kötüydük üstüne birbirimize karşı hislerimiz de arada olunca hiç yapamıyorduk. Bu iyi bir şey değil mi? Bana kırılırsa yüzünü asardı, ona kızarsam kollarımı bağlardım sonra problem çözülene kadar sarılırdık.

Annem ve babam gibi kavga etmezdik hiç. Birbirimize zarar vermezdik. Birimiz sonsuza kadar gitmek zorunda kalmazdı.

"Hadi gel devam edelim. Çok az çalıştık Harry."

Omuzlarını düşürdü, ancak garip bir gülümse canlandı dudaklarında. Kollarımı bağlamayı kesip kalemi masaya vurdum hafifçe, arkamı tekrar döndüm.

Gelip yanıma oturacağına ikna olmamıştım ama yine de sesimi çıkartmadım ve omzum üzerinden yüzüne tekrar bakana kadar kıpırdamadım. "Dersi geçersem bizde yatıya kalırsın."

Gülümseyerek önüme döndüm. "Tamam."

"Beni öpersin?" Başımı salladım.

"Nasıl öpeceksin biliyor musun peki?" Kalemi bırakıp tamamen ondan tarafa dönüp kısa bir kahkaha attım. Saçlarını şımarık şımarık savurdu sonra hemen yanıma gelip masaya yaslandı. Hareketlerini takip ediyordum. Yanımdaki yerine oturmaya niyeti yoktu ayağıyla sandalyeyi itmişti. Birazdan üzerime atlaması bile oturmasından daha olasıydı.

"Öpücüğün nasılı olmaz Hazza." Gözlüğümü çıkartıp kutusuna yavaşça koyarken şaşkın şaşkın ona baktım ama engel olmadım. Beni heyecanlandırıyor.

"Yo olur." Ayağıyla sandalyemi çekti. Geliyor-

O böyle etkileyiciyken de matematik diyemem ya?

Yüzüme eğildi yumuşacık dudaklarını yanağıma bastırıp geri çekildi.

"Bundan var-" Gözlerimi kırpıştırdım. Yüzümdeki sıcaklık gözlerimi sulandırıyor. "Harry..." Sessizce mırıldandım. Beni nasıl etkisi altına aldığından habersizdi. Bu korkunç güçlü sarmaşıklara sarılmak gibiydi.

Burnumu sıkıp kaşlarımı çatmama sebep olduktan sonra iki eliyle yanaklarımı tutup bu sefer de dudaklarıma yanık izi bırakacak bir öpücük kondurdu. Çok kısaydı, küçücüktü, nazik. Gülümsedim. Yüzlerimiz çok yakındı. Gözlerinde kaybolmak zamansızlıktı. "Bir de bu var."

"Başka yok mu?" Dedim istemsizce, güldü bana.

"Var tabii ama senin gibi küçükler için biraz edepsizler." Bunu o mu söylüyor? Bana mı söylüyor? Memnuniyetsiz mimikler seçtim.

"Harryy?" Tüm duygularımı ismine sığdırabilirim.

Siyah kapüşonlumun iplerini çekti. Ellerini tuttum. "Hadi göstersene balım, sınavdan geçersem nasıl öpeceksin beni?" O ipleri çektiği için değil ben ona çekildiğim için masaya tutunup ayağa kalkmıştım. İkimizin de parmak uçları birbirine yaslıydı. Bir şekilde istediğini yaptırıyor bana ve açık olmak gerekirse hiç şikayetçi değilim. Onu öpmeyi çok istiyorum.

Başımı biraz daha kaldırıp aralık dudaklarına uzandım. İpleri bırakmıştı, boynumda geziyordu ince parmakları, kalbimin sesini daha şiddetli işittim yaklaştıkça. Tıpkı onun gibi yavaş ve nazik olmaya çalıştım ama pembe dudaklarını kızartıyor benimkine sarılan sıcak dilini ısırıyordum, onu uçurmak yerine ağırlaştırıyordum. Bunlara şikayeti var gibi de durmuyordu gerçi.

Biraz da dudaklarını öpmek için uzaklaştım, göz göze geldik bir an, ellerimi iki yanına sabitlemiş olmasam şimdiye yere yapışmıştım, dengede duramıyorum, ona yaslanıyor bedenim. Sıcak ve yumuşak kolları, ıslak ve tatlı dudakları, nazik ve şehvetli parmakları...

Alt dudağını emdim sertçe, omzumu sıktı, beni kendisine çekmeye çalışıyordu ve ayaklarına basıp yükselerek ona daha çok yaklaştım, kazağından içeriye beline dokundum. Yüzüme eğildi. Nefessiz kalmıştık ancak buna ihtiyacımız da yoktu.

Yanağını şakayla ısırıp tekrar dudaklarına döndüğümde gülümsedi, onu öperken gülümsemesini seviyorum. Dudaklarını tekrar araladı.

İlk öptüğüm kişi Harry'di ve aynı ilkliği onu her öptüğümde buluyordum işte! Hiç değişecek değildi, daha fazlası ya da azı değildi, aynı histi, her seferinde aynı.

Kaç dakika buna devam ettik bilmiyorum. Canımız yanmaya başladığı için bile durmadık. Dudaklarımız ya da dillerimiz ya da ellerimiz ya da nefeslerimiz yoruldu diye de durmadık. Ama ikimiz de uyuşup baygınlaşınca bu olmak zorunda kalmıştı. Gözlerimi açamadım, bir iki adım geriye atarak başını başıma yaşamasına izin verdim. Saçları yüzümü kesiyor.

"Şimdi bundan bir tanesi için matematik mi çalışmam gerekiyor?" Cevap verecek kadar güçlü olmadığımdan sadece başımı salladım.

"Çok kötüsün."

Sesi çatlaktı, nefesleri sık ve boynuma sarılı elleri sıkı. Beline sarılı parmaklarımı çekemedim.

"Şimdi de ders mi çalışmamız gerekiyor yani?" Buna evet diyeceğime inanamıyor gibiydi ki ben de yeterince inançlı değildim. Hatta nasıl olabilirdi ki böyle bir şey? Ondan ayrılamıyorum. Daha yakın, daha yakın çok yakın olmak istiyorum.

Derin, titreyen ve zor verilen bir nefes aldım. Başımı geriye çekip gözlerimi açıp onunkilere baktım, yeşil. Elimi uzatıp masadaki kitabı buldum ve kapattım. Gülümsedi. O da masaya oturmak için üzerindeki eşyaları köşeye itti, benim yaptığım gibi gözlerimizi ayırmamıştı.

Şaşkın şaşkın halen ona bakıyordum ama şaşkınlığımın sebebi açıkça içimdeki yangındı. Bedenimi paramparça edecek kadar alevli, kalbimi kül edecek kadar köz ve ben de bedenim de böyle yangınlara alışık değiliz. İlk defa bana dokunduğunda çok heyecanlıydım, tüm duygularımı ve ateşimi algılayamayacak kadar! Ama şimdi hepsini görüyorum. Canımı yakıyor. Bedenime sığmıyor gibi hissediyorum. Derin derin nefesler alıyorum.

Beni bile afallatacak bir hızla Harry'nin kazağını çıkarttım. Bana bakıp gülümsedi ama o da şaşkındı. Yanaklarım kızarmıştı.

"Sınavdan önce motivasyon?" dedi, hayır Harry sadece çok güzelsin.

Duraksamamdan sıkılmadı, gözlerime bakmaya devam etti. Yanında rahat olmamı istiyordu ve bana zaman veriyordu, Harry gibi tatlı birisinin sevgisini kazanacak ne yaptım bilmiyorum.

Onu ilk gördüğüm an, masanın altında pembe kazağıyla...

"Harry..." Üşümesini istemiyordum ama o çıplak olmakla barışık gibiydi. Elimde olmadan bedenini süzüyordum. Bakışlarımdan gram rahatsız olmuyor gibiydi.

Zamansız bir utanç atağı geçirmeme rağmen gözlerimi çekmedim. Bunu istemedim. Yaklaştım ve yanağını öptüm, tıpkı onunki gibi yumuşacık olmasını istiyordum bu öpücüğün ama yumuşacık olan tek şey yanaklarıydı. Gülümsediğinde gamzesine de aynı öpücüğü bıraktım. Dokunulmayacak kadar güzel görünüyordu gözüme. Beni kendi halime bırakmıştı. Bu özgürlük benim kontrol edebileceğimden büyüktü.

Çenesindeki minik beni öptüm, ayaklarını sallamaya başladı. Bu Harry dilinde, dayanamayacağım demek. İşime gelir. Başımı boynuna yerleştirip dudaklarımı öylesine bir noktaya bastırdım, parmaklarını saçlarımda hissediyordum. Teni fındık ve tarçın gibi kokuyordu ama bu ikiliden bir duş jeli ya da sabun olduğunu sanmıyorum.

Dudaklarım burada olmayı sevmişti. Ciğerlerim kokusundan uzak duramayacak kadar küçülmüştü. Ve dişlerim ilk yaşımdaymışım gibi kaşınıyordu onun derisine renk vermek için.

Ellerim pantolonunun düğmesine gitti, onu soymama izin verecek değil mi? Uzaklaşıp sert dar kumaşı sarı çoraplı ayaklarından geçirene kadar eğildim. Kulaklarıma kadar kızarmıştım. Işıkları kapatamazdım, güneşi söndüremez yüzümü ve bedenimi bu sefer ondan gizleyemezdim ama o da gizleyemezdi neden benim gibi çekingen değil?

Çamaşırını da çömeldiğim yerden çıkarttığımda yüzüm artık mosmordu ama o bunu umursamamış resmen kapüşonlumu omuzlarından tutup zorla çıkartmıştı. Beni yola getirmeyi biliyor.

Üşüyen bedenimi kollarımla sarmak istedim, ancak hayır Harry'm masamda oturmuşken ve ben onun bacaklarının arasındayken bu çok yanlış bir tercih olurdu. Doğrulurken topuklarından dizlerine kadar okşadım tenini. Dokunmadığım tek bir zerresi kalırsa ölecekmişim.

Bana bakarken heyecanlı ve uyarılmış görünüyordu. Uygunsuz isteklerimiz fazla uygun şu an. Saçları kabarmış, pembe dudakları birbirine bastırılmış, göğsü küçük bir balon gibi şiş. Tuttuğum bacaklarını kaldırarak onu geriye iterken sadece izin verdi. Gözleri tavana değdiğindeyse sırtı soğuk masamdaydı. Ellerim üşüyor. Kanım dondu. Ama kalbim...çok hızlı.

Çok hızlı.

Her şeyimi saran saçları seriliyken, yanakları kadar yumuşak bedeni ellerimdeyken ikimizin de güleceğini bile bile üşümüş karnına öpücükler bıraktım. Kıkırtısı yangına odundan farksız!

Ama o"Loueh!" diye uyardığında geri çekilmeliydim.

"Üzgünüm." Kolları üzerinde doğrulup bana tek kaşını kaldırdı. Masamda çıplak yatıyordu ve Harry cidden bunu benim kadar abartmıyordu. Bense ağzım bir karış açık onu izliyorum. Bu işi yaparken çok kontrolcü ve ciddi olduğunu düşünmeye başlayacağım.

"Çok ateşli bir sahneyi mahvettin"

"Porno mu çekiyoruz Harry?"

"Beynim için evet."

Ah Harry...

"Pekala." Dedim. Beynine iyi malzeme vereceğimden emin olabilirdi. Yine de yüzüm bu iş bitene kadar kıpkırmızı olarak kalacaktı. Beni görüyor çünkü, hava akşamki kadar soğuk değil yorgan altına gerek kalmayacak o beni görecek ben de onu.

Çıplak göğsümü turlayan arsız gözlerinden kurtulmak için, kesinlikle sadece bunun için, eğildim ve dudaklarımı kasıklarına götürdüm. Sadece bunun için. Tüm bedenimi sarmasını istediğim, tüm bedenini sarmak istediğim için değil. En az onun kadar arsız olmamla ama utanmayı bahane etmemle alakası yok.

ah.

Onu dudaklarımdan içeri aldığımda tüm o alakası yokların alakasını anladım. Sesini duydum. Sırtı tekrar masama çarptı. Geri çekildim hemen ,şaşkındım. Bunun bu kadar iyi hissettirmesi normal mi? Heyecandan ölecek gibiyim Tanrım.

Yine yeni bir halt yiyorum, gerçekten yediğim gerçeğini görmezden geleceğim hayır, sadece istediğim için. Dudaklarım mı o mu daha ıslak merak ettiğim için. Tadını merak ettiğim için. Duruşumu düzeltip tekrar araladım dudaklarımı.

"Louis!"

Tamamen ayaktaydım ve dimdikti omuzlarım. Ellerini saçlarımda hissettim ama beni kendisine çekmiyordu, size Harry'nin ne kadar kibar olduğunu daha kaç defa anlatmam lazım? Dudaklarım onun için aralandıkça ve dilim az önce yüzü kıpkırmızı olan kişiye ait değilmiş gibi hareket ettikçe kendime dokunmak istiyorum ama bacaklarına sarılmayı ve gittikçe ona doğru eğilmeyi de kesemiyordum. Louis dedikçe o, aklımı kaybediyor gibi hissediyordum, dişlerimi geçiriyorum ya da karşılık veriyorum, Harry diyemiyorum hayır ama onun gibi yüksek sesler çıkartabiliyorum.

Dudaklarımı aralamak yetmeyene kadar onu sardım ve o da saçlarıma sarıldı.

Bacaklarını omzuma koymuştu ve ben ayaklarım üzerinde zor duruyorken memnuniyetle onlara tutunuyordum. Parmaklarım orada izler bırakıyor belki okşuyordu nazikçe. Sesi, küçük inilti ve mırıltıları, beni sürekli daha fazlasına itiyor. Tadı acı ama dilimi yakmıyor. Nefesim kesiliyor, boğazıma kadar doluyum. Ve çok kısa bir zaman geçmesine rağmen onun beli geriliyordu. Bu ne demek biliyorum canım.

"Dayanamam daha fazla-"

Durmak istemesem de sırf o uyardığı için geriledim, ah şu ağzım, bu tür şeylere bu kadar istekli olduğumu bilmiyordum. Utanmam mı gerekiyor?

Dizlerim üzerine düştüm. Ellerim kaymasına rağmen halen sıkıca bacaklarına sarılıydı. "Louis?" dedi nefes nefese, doğrulmaya çalışıyordu, cevap vermedim.

Kan ter içindeydim ,dilim ağzımın içinde geziniyor bir doluluk arıyordu. Bunu bir daha yapmak istiyorum. Gözlerimi kapatıp ıslak dudaklarımı yaladım. Kendimi çok muhtaç hissediyorum.

Derin bir nefes alıp yalpalayarak kalktım, bana şaşkın ve hayran bakarken mahvolmuştu, göğüsleri şiş küçümsenemeyecek sertliği adının hakkını veriyor ve bu halde bile kesinlikle çok sevimli olabiliyor. Bilinç altımı sikeyim. Harry tiki kız değil hayır sadece ben onu sevimli görüyorum.

"Harry." Aşığım.

Ve biraz da -

Birbirimizi izlemek için izinliydik, darma dağın olmuş bana bakma iznine sahipti ve bu canımı yakıyor, gözleri canımı yakıyor. Doğrulup zar zor duran beni tuttu ve dudaklarımı terbiyesizce öptü. Bu çok terbiyesizce evet.

"Yatağını ısıtalım mı ne dersin?"

Bu teklif kadar değil.

🍪

Arkadaşlar gerçekten sakso çekmiş kadar falan olamadıysanız kb sırf kendi doğum günüme yetişsn diye resmen uçarak yazdım zaten, yani diğer yarısını geçen seferki gibi hemen atamicam sori ama not olandan. Kedime doğum günü hediyesi olarak sizi göt etmeyi seçtim çünkü.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top