🍪93🍪

Bitiyor diye sevinmeyin hemen daha 15 bölüm falan var

YORUM🦵

🍪

Soruyu üçüncü defa anlatıyordum. Ve bu zaten üçüncü soruydu.

Harry matematikte gerçekten korkunç. Umarım sınavda çuvallamaz.

"Oldu mu?" Dedim kuşkuyla. Yeşil kazağımın uzun boğazını düzeltiyordum aynı zamanda.

"Tam not garanti." Şakacı tavrına istemsizce gülümsedim sonra, ona karşı resmi olamıyorum. "Hatta göstereyim!"

Alımlı bir şekilde kıkırdayarak saçlarındaki parmaklarını çekip elimdeki kalemi aldı. Göz gözeyken saniyelik olarak kaşlarını kaldırmıştı. Bu Harry dilinde "bak şimdi" demekti. Gözlüğümü düzelttim.

Benim anlattığım gibi soruyu tekrar ediyordu. Zarif yazısı defterimde iz bırakıyor. Avucunu yanağına yaslamış dudaklarını büzmüştü.

"Olmuş mu?" Çözümüne bakıp başımı salladığımda tatlı tatlı güldü. Mavi kazağı üzerindeydi, en sevdiğim kazağı bu olabilir. İçinde o kadar harika görünüyor ki!

Klima açık olduğu için montlarımızı hırkalarımızı çıkartmıştık. O çıkarmıştı daha doğrusu, annem şu kırmızı hırkayı çıkartmamam için yemin ettirdi de bana.

Okul bitmişti, biz boş bir sınıfta ders çalışıyorduk, dışarısı fazla soğuktu yine de olduğumuz sınıfın karşısındaki basketbol sahasından garip bağırma sesleri gelebiliyor. Kar yağana kadar böyle deli gibi topla oynamaya devam eder bazı hayvanlar.

"Sıkıldım." Kalemi dudaklarına vurarak ofladığında kağıda kötü kötü bakıyordu. Hayır, daha yeni başladık!

"Harry, üç soru yaptık sadece."

"Sınavda bunları soracağını nereden biliyoruz ki?"

"Çünkü derste bunları çözdürdü."

Yine ofladı. Kalem şimdi de saçlarına dolanmıştı. Buklelerini çevirişini izlerken kendim de dalgın dalgın bir buklesinin ucunu tutup düzleşene kadar çektim. "On soru çözeceğiz sadece, yarın devam ederiz."

"Beynim ağrıyor!" Bir de bana drama queen derler.

"Tamam beynini dinlendir biraz, sonra devam edelim."

Başını salladı, halen somurtmaya devam ediyordu. Elimde bir yay gibi düzleşip sonra tekrar dalgalanan buklesini izlemeye başladı.

"Saçlarım çok uzamış, acaba nasıl kestirsem?"

Aniden gülümsedi.

Kıyafetler, ayakkabılar, saç, çizgi filmler ve gelecek hakkında hayaller konu olduğunda Harry hep kendisine gelir.

"Kestirmesen de olur." Her türlü güzel nasılsa.

Başını iki yana salladı. "Bir ara uzatırım ama şimdi değil. " Klimanın altındaydık, duvar kenarı en önde ve fazla samimiyiz biliyorsunuz.

"Çok kısa kesme, saçlarınla oynamayı seviyorum."

Göz göze geldik. Elimi saçından çektim. Yanaklarını şişirip üzerime üfledi, saçlarım alnıma düştü. "Sen de şu perçemini hep bırak, yaşlanınca bile olsun." Sesli ve heyecanlı bir kahkaha attım.

Bu komik bile değil biliyorum, sadece içim kıpır kıpır oluyor onun yanında. Öyle bir bakıyor ki yüzüme, kıpır kıpır olan o iç patlıyor sonra . Ve evet, ben de kıpkırmızı kesiliyorum.

"Olur." Yine yapıyor, bana kocaman yeşil gözleriyle renk değiştirtiyor.

"Öpim mi?" Nefesim-

Şu soruyu sormayı asla bırakmayacak sanırım.

Gülmeyi kesmiş tam olarak bu fikrimi belirtmek üzereydim, Harry sorusuna sadık kalmayıp ben cevap vermeden yanaklarımı tutup dudaklarını benimkine acelesi var gibi bastırmış olmasaydı kolaylıkla belirtirdim de. Gözlerim irileşti. Dayanamayıp yine gülmeye başladım.

"Neden gülüyorsun?" O da geri çekilip benim gibi gülmeye başladı. Yanaklarımı tutan elleri bacaklarıma düştü. Kaçıp gitmek istiyorum buralardan!

Sınıfın ışığı açık. Hava karanlık. Hoş bir kış günü değil. Başımı iki yana salladım.

"Neden sürekli soruyorsun şunu!"  Sesimiz dışarı çıkacak kadar gürültülü değiliz. Dudaklarımda tadı kaldı.

"O halde sormama izin verme ve sen -" dramatik bir tavırla tam kalemi masaya bırakırken ,sen, deyişini izledim. "-öp beni aptal?"

Heyecanla nefes alıp verdim. Beklemiyordu büyük ihtimalle, dediği şeyi yapmamı. Yani onu gerçekten o an öpmemi. Ama yine de Harry bu, şaşırmak ya da duraksamak adı verilen refleksleri böyle zamanlarda çalışmıyor.

Biraz arsızdır kendisi.

Elleri yanaklarıma tutundu ve arkasına yaslanmaktansa son anda bana döndü, dudaklarımız aralandığında kendimi arsızlık konusunda ondan farksız buldum. Elim kolum nerede belli değildi, birisiyle ağız ağıza olmak nasıl beni bu kadar uçuruyor bilmiyordum, ilgilendiğim tek şey nefesini tüketmek.

Pembe dudakları, yüzümü saran bukleleri, hoş dokunuşları varken beni kendisine çekmesine bile gerek kalmıyor sertçe ona itiliyorum.

Mırıldanma benzeri bir ses çıkartıp sanki hoş bir tatlı yiyor gibi tepki verdiğinde kapattığım dolu gözlerim hafifçe açılmış suratım adam akıllı kızarmıştı. Kazağını sıkıca kavramış kendime çekiştiriyordum bedenini ama boşluğuma geliyor, Harry üzerime yüklenince sıradan kayıp yere düşüyoruz. Daha doğrusu o benim üzerime düşüyor - yüce İsa...

Elleri iki yanımdayken yüzünü göreceğim kadar kalktı. Güldük. "İyi misin?" dedi, başımı salladım, düşmek umurumda değildi, kalkmak istemiyordum, bacağımın birisini kaldırıp kalkmaya yeltenen onun da kalçasına dizime vurarak engel oldum, kıkırdayıp o tek bacağıma yaslandı. Eğer o kucağımda böyle oturacaksa sonsuza kadar soğuk okul betonunda yatardım, cevap vermek istemiyordum, masayı ayağımla itip kazağının eteklerini çektim ve onu öpmek için doğruldum.

Omuzlarımdan tutup üzerime eğildi, gamzeleri son gördüğüm şeydi, şimdi yine dillerimiz bedenimiz gibi sarmaş dolaş, sırtım yerle buluşunca iki yanıma geçen bacaklarına gitti ellerim. Alt dudağını ısırdım, gerçekten gülümsedi, nefesimizin sonuna kadar öptük birbirimizi, nefesimizin sonunda da devam ettik öpmeye.

Bu çoğu zaman yetmiyordu, hiçbir yakınlık bize yetmiyordu, Tanrı'ya tek beden için dua etsek bile yetmiyordu.

Dudaklarım sızlıyor, dişleri ve öpücükleri kanı çekiyor, sızlandım.

Geri çekilmesiyle burun buruna geldik. Gözlerimi kırpıştırdım.

"Annen seni soğuktan iyi saklamış." Evet o döndüğünden beri mont hariç üç kat giyiniyorum, yutkundum, halen dudaklarına bakıyordum. Kazağın uzun boğazını çekiştirdi, sinir olmuş bir kedi gibiydi çatılı kaşları ve ısırdığı alt dudağıyla. Göz göze geldik. Bu her olduğunda çıplak hissediyorum. Kıkırdadı. Kucağımda, kollarımda olduğu halde biraz daha bana sokuldu.

"Ama benden saklamak için şu kumaşlardan fazlası gerekiyor."
Ah Harry.

Belindeki ellerim sıkılaştı, burnumu yanağına sürttüm. Kazağımı biraz daha çekerse sünecek-

Başımı geriye attım, dudaklarını boynumda hissettim. Canımı yakmıyordu ama karnımda garip bir ağırlık yaratıyordu küçük ısırıkları. İnlemek için çok yanlış bir yerdeyim-

"Harry..." ama yaptım, değil mi?

Çenemi nazikçe yukarı kaldırdı, böyle zamanlarda kendimi nasıl da tuttuğumu fark ediyorum işte. Hayatım kendimi bir şeyler için tutmakla geçti zaten. Dişlerimi sıktım. Ama bu gerçeği sadece Harry için kendimi tuttuğumda hissediyorum.

İçgüdülerim özgür değil, Harry gibi kışkırtıcı değilim daha çok kışkırtıldığında hareket eden biriyim. Ders çalışmaya başlamam için bile adam akıllı bir rahatsızlık unsuru bulmam gerekiyor. Şimdi ipleri bir anda bıraktığımı hayal ediyorum da -

Sınıfın kapısı gürültüyle kapandı, açıldığını anlamamıştık bile - Harry'i ittim, kendisini geriye atarken kafasını masaya çarptı, hemen doğrulmaya çalıştık.

"Zayn?" karşımda gördüğüm esmere şaşkınlıkla baktım, dizlerim yerde ve henüz ayakta değilim. Harry kafasını tutuyordu, "Liam?" dedi.

Pekala, biz sevgiliyiz sonuçta yerlerde sürünüp öpüşebiliriz ama Zayn ve onun yakasını tutan Liam'ın yakınlığı normal değil.

Liam basketbol oynamak için giydiği rahat kıyafetlerle, Zayn sabah nasılsa öyle ama dördümüz birbirimize garip garip bakarken aramızda, ikisi hakkında farklı bir şeylerin olduğunu hissetmeyen yok.

🍪

Ziam hikayesi yazmak istiyorum, hem de fantastikli -

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top