🍪48🍪


Misafire şeker tuta tuta yazdım bölümü, her yer hata olabilir ama düzeltmeye de üşeniyorumm! Ciddi bir şeyler olursa yorumlara yazın düzeltimm tamm mıı!?

🍪

Başımı çevirmem ve yeşil gözlerle karşılaşmamla çıkışa doğru yığılan kalabalığın içine (uçarak) atlamam bir oldu.

"Louis!"

Louis falan yok, Louis kim? Ben tanımıyorum!

Telaşla  yürümeye başladım. Yani, yürümeye çalıştım. Herkes cennetin kapıları açılmış gibi itişiyor benimse üzerimden geçmeye çalışıyordu.

Normalde eve dönüş için koridorun etrafında ya da sınıfta kalabalığın dağılmasını beklerim, bilirsiniz ezilerek reçel olacak yaşta değilim daha üniversiteye gideceğim. Ama Harry'nin bana seslenmesi demek, tüm koşullarda normaldenin bitmesi demekti. En azından artık. Başımı eğdim.

Çünkü son teneffüste, ondan kaçmaktan sıkıldığım için (özür dilemeye çalışıyordu büyük ihtimalle ama ben moralim bozukken pek iletişim kurabilen birisi değilim) dolaşmaya dışarı çıktığımda yanında çok sevgili arkadaşlarını(!) görmüştüm ve elimde olmadan kırgın hissetmiştim, halen onlarla yan yana durabildiğine göre bu açıkça demektir ki ben Harry'nin karşısına çıkmamalı ve onunla konuşmamalıydım. Elbette yediğim hakaretlere karşı ağzını açıp Leo'ya karşı çıkmayacaktı, ben kimse değildim onun için. Üzülmem saçmalık. Benimle neden konuşmaya çalışıyor halen? Teneffüslerde bodruma mı saklanacağım her gün? Böyle insanlarla asla aynı ortamda duramamam. Durmak da istememem. Ama o istiyorsa, benden uzak durmalı. Ondan uzak durmalıyım. Çünkü kıvırcığın aksine geri zekalılara alerjim var.

Harry'den ne kadar hoşlanırsam hoşlanayım, etrafındaki değişiklerle herhangi bir ilişkisi olduğu gerçeğine katlanamam. Bu korkunç!

Iq seviyemi beş dakikada düşürdüler. Derste soruları çözemedim! Bu ne demek oluyor? Sabaha kadar problem çözeceğim. Zavallı beynim. Büyük hasar aldı.

"Louis?"

Alt dudağımı ısıra ısıra öğrencilerin arasından geçtim, arkamdan mı gelecek? Kendimi kötü hissediyorum.

Bahçe kapısını aşmayı başardığımda beklemeden hastane yoluna saptım, etrafım halen oldukça kalabalıktı, hava çok soğuk. Çantamın kollarına asılıp ağrıyan gözlerimi kaşıya kaşıya hızlandım. Herkesin yanında birileri vardı ve ben bu insanların çoğunun birbirlerinden ne kadar uyumsuz olduklarını geceler gündüzler boyu izleyip nasıl halen yan yana kalabildiklerini düşünüyordum ısrarla.

Belki de normal olan uyumsuz olmalarıydı, ve ben bu yüzden hep yalnızdım? Düşüncelerimin aksi hiçbir şeye tahammülüm yoktu. Özellikle saçmalıklara. Derhal kendimi çekerdim oradan, o insanlardan. Geçen yıllarda bir sıra arkadaşım vardı, bana çok seçici olduğumu ve bunun iyi olmadığını söylemişti. İnsanlarda ellerimizde listelerle uygun özellikler aramamalıymışız ki ben bunu çok yapardım, ona da söyledim bana göz devirdi. Sadece, güzel olan ne buluyorsan onu almalısın demişti. Kız geçen aylarda taşınıp gittiğinde yanına veda etmek için her çeşit
tipten öğrenci gelmişti. Metalciler ve okulun pop müzik yapan grubu bile yan yanaydı resmen. Şaşırmıştım.

Ama götlemedim de.

Bildiğim gibi devam ettim. Şuanda da öyle yapıyorum. Ama suçlu ben değilim ya? Etrafımdaki insanlarda beğenmeyeceğim şeyler illa çıkıyordu, beni sinir krizine sokabilecek şeyler. Ama Harry öyle değildi...o kusursuzdu. Hayatımda gördüğüm en mükemmel varlıktı, çok çok güzeldi. Ama etrafındaki insanlar...hayır ben o insanlarla asla aynı ortama girmem ve bu bir seçim değil, olması gereken. Harry neden yanlarında bilmiyorum, ama sadece yanında olması bile benim için felaket demekti. Gördüğüm her şeyden daha güzel olması ise sadece üzülerek kendimi çekmeme sebep olacaktı.

"Neden beklemiyorsun? Düşeceğim."

Ne! Halen orada mı? Arkamı dönüp aramızdaki kısa mesafeyi yorgun adımlarla aşan kıvırcığa şaşkınca baktım. Kıpkırmızı olmuştu yüzü, soğuktan mı? Büyük ihtimalle.

Çok sevimli...

Neden her zaman sevimli?

Edward'ın kurabiyeleri gibi...

"Bana kızgın mısın?"

Ha! Hayır! Başımı hızla iki yana sallayıp yoluma devam ettim, yanıma geldi. Neden geliyor ki?

"G-geçen hafta yarım kalan dersimizi yapalım mı?"

Sevimli sevimli konuşup kalbimi teklettiğinde tekrar kafamı iki yana salladım. Annemin yanına gitmem gerekiyordu.

"Küstük mü?"

Her hangi bir tepki vermemiştim. Küsmek mi deniyor buna?Beklentiye girme cesaretimi neye borçluydum ki? Daha tanışalı ne kadar oldu?

"Seni hiç bulamadım sınıfında. Beni görmemek için mi gittin? "

Böyle dudaklarını büzüp üzgün üzgün konuşmaya devam ederse kendimi suçlu hissedeceğim ve tüm gece anneme sarılıp ağlayarak Harry Potter'ın üçüncü filmini izleyeceğim. Önüme gelen saçlarımı başımı geriye atarak çektim.

"Şimdi yanındayım diye kızdın mı peki? "

Göz göze geldik, başımı iki yana salladım. Burukça gülümseyip kolumu tuttu ve sonra insanların önünden çekilmek için kaldırımın kenarına geçtik.

"Onlara karşı daha sert olamadığım için özür dilerim Louis, ama yapamazdım. En azından yarı yıla kadar."

Kaşlarımı çattım. Herkes de yarı yılı bekliyor.

"Bak, sen benim kendi kendime edindiğim ve annemin laf etmediği ilk arkadaşımsın, etrafımdaki kimseyi kendim seçemiyorum ama seni seçebildim. Sınıftakilerle ailem dışlandığımı düşünmesin diye konuşuyorum, Niall ile de çok küçükken çocuğunu işe getir gününde babam istedi diye tanıştım ama seninle kendim arkadaş oldum ve çok tatlı olduğun için ailem de bir şey diyemez. "

Ben mi tatlıyım!

Soğukla alakasız, iki saniye içinde kıpkırmızı olunca yüzümü saklamak için hemen başımı yola çevirdim. Kışın ortasında beni sıcak basması normal değil mi?

Tanrım!

Neden arkadaşız deyip üstüne böyle şeyler yapıyor ki! Çocuk kalp krizi sebebim olacak!

Hem...biz arkadaş mıyız? Gözlerimi kırpıştırdım. Hayallerim farklı olsa da en azından aramızdaki iletişimin bir adı var yani?

"O yüzden, şey cuma günü özel dersimizden önce senle pastaneye gidelim ve ben sana meyveli pasta alayım, barışalım tamam mı?"

Ellerini önünde birleştirmiş sağa sola sallanıyordu ve minik parlak bukleleri de ona eşlik ediyordu. Ben ise pörtlek gözlerle ona bakıyordum. Dudaklarımı birbirine bastırdım sıkıca. Evet olarak algılanacak bir ses çıkarttığım gibi de sanki kovalanıyor gibi koşarak yola atladım.

Annem olanları duyunca bana damatlık bakacak büyük ihtimalle ve Harry de eğer aptal değilse...kendisinden hoşlandığımı anlar bu hareketimden sonra. Arkama bakmadan koşuyorum şuan çünkü.

Demek ki bu gece anneme sarılıp çirkin Shrek'in güzel Fiona'yı kendisine aşık edişini izleyerek Harry'nin arkadaşı olduğum gerçeğiyle halime ağlayacağım.

🍪

Şu animasyonları yaparken kalpten gidebilirim.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top