🍪37🍪


Bu bölüm kitabın kendi rekorunu kırıp 990 küsür kelime yazdm ehehe siz de yorum çok yapın tmm mı 🦵

🍪

Gergince bacağımı sallamayı kesip biraz da elimdeki kalemi masaya, tık tık tık, vurmaya başladım. Tüm ders bu tür hareketler yapmış hiçbir şekilde öğretmeni dinlememiştim. Son zamanlarda derslerden hemen kopuyordum, bundan rahatsız da oluyordum evet ama engel olamıyorum. İşin en garip kısmı ise annemin durumunun bile derslerime etki etmemesi ama şu küçücük ıvır zıvırların beynimde kısır döngü yaratması. Nasıl oluyor? Kalem elimden düştü. Şaşkınca açıldı gözlerim.

Harry beni öğlen arasında yemeğe çağırdı! Harry neden beni öğlen arasında yemeğe çağırdı?

Ah bahsettiğim küçücük ıvır zıvırlardan birisi işte. Tüm ders düşünecek ne var ki bunda?

Alt dudağımı ısırdım. Ah durun, düşünecek çok şey var! Mesela sınıfındaki arkadaşları bana pek hoş gözle bakmamışlardı. Onlar da o masada olursa ben yemek falan yiyemem! Ellerimi saçıma daldırdım. Ne yapacağım? Büyük ihtimalle arkadaşları varken etrafında çok görünmem rahatsız edecekti Harry'i şimdi de kesin ayıp olmasın diye çağırdı. En iyisi mal gibi görünmemeye çalışmak ve yemeğimi yer yemez sınıfa kaçmak.

Utangaç değilim hayır, sadece şu ani gelişen sosyallik beni biraz telaşa sokuyor ve çekingen yapıyor. Yani yeni tanıştığım insanlara nasıl tepki veririm bilmiyorum, konuşma başlatmayı bilmiyorum, bitirmeyi de, eh ortasını da bildiğim söylenemez. Eminim ki yakın çevreme karşı çenesiz olduğum halde dilsiz görünmem gerçekten dilsiz olmamdan daha zordur. Ofladım.

Masadaki kalemi tekrar alıp elimde çevirmeye başladım. Gözlerim sol üst köşeye çıkıyordu, öğretmenin sesi hiç gelmiyordu kulağıma, diğer elime de yanağımı yasladım. Pencere kenarında olduğum ve her gün beden dersindekilerin sesinden rahatsız olduğum halde onlar da yoktu şimdi.

İşte, nerde kaldım. Harry evet. Harry.

O çok tatlı birisi, kıvırcık saçları var ve sevimli bir yüzü, ayrıca iyi kalpli, onu sevdim. Biraz fazla bile sevmiş olabilirim. Yeşil gözleri çok büyük ve sürekli parlıyor, sihirli bir aurası var eminim ki herkesi tatlı gülüşüyle bile kolayca kendisine çekiyordur. Kim çekilmez ki! Onu gördünüz, gamzeleri var ve yanakları yumuşacık görünüyor.

Gözlüğüm elim yüzünden kaydığında kendimi geri çekip aptal aptal gülümsemeyi de fark ettiğim an kesip gözlüğümü düzelttim.

Evet evet nerede kalmıştık? Tamam Harry. İşte Harry, çok sevimliydi ve iyi birisiydi ama yine de dediğim gibi etrafında çok dolanmayacağım. Çünkü arkadaşlarını sevmedim.

Kulağımı sağır eden zil sesiyle tüm sınıf ayağa kalktığında ben oturduğum yerde dikleştim. Derin bir nefes aldım. En fazla ne olabilir ki?

Yemek savaşı çıkmadığı sürece sorun yok.

Gözlüğümü çıkarıp kutusuna koyduktan sonra elimin tersiyle gözlerimi kaşıdım, sıcak olduğu için mor spor ceketimin fermuarını da açtım ve sınıftan çıkma telaşındaki tayfanın gitmesini bekledim. Çok fena aç hissediyorum. Ne yersem yiyeyim bu gün doymayacağım büyük ihtimalle. Kendi kendime omuz silkerek ayağa kalkıp seri adımlarla lavaboya gittim, elimi yüzümü yıkadım. Sonra da ikinci kattan en alt kata indim. Merdivenler öğrenci doluydu, bahçeden çok merdivende ya da koridorda konuşuyorlar. Değişik.

Yemekhane zemin kattaydı, basık ve havasız ortamda hapsolan yemek kokusu neredeyse hiç çıkmazdı. Açık, geniş kapıdan içeri girdim, çok kalabalıktı, sıraya girmeden önce etrafa tembel tembel göz attım. Masalar-sandalyeler sinir bozucu sesler çıkartıyor, birileri masa kapmaya çalışıyor, o onun yerine oturuyor, kahkahalar, tripler derken savaş alanı gibi bir manzara çıkıyordu ortaya. Peh!

Neyse ki bu hengamede Harry olmasa da şu sarı arkadaşını görmüştüm, dili dışında telefonla oynuyordu. Pekala sakin olmalıyım sadece yemek yiyeceğim.

Önüme döndüm, en sevmediğim şeyi yapıp sırada bekledim, bu benim için gerçekten zordu. Karışıklıktan çok rahatsız oluyordum çünkü. Beni ittiklerinde, omuz attıklarında, kulağımın dibinde bağırdıklarında delirecek gibi oluyordum. Delirecek gibi olduğum yeni bir sıra maceram daha bittiğinde yemeğimi alıp sarışının, biraz uzakta, yanına doğru yürümeye başladım. Tanrı şahit, sınıfta gördüğüm diğer şahısları az önce başka masada görmüştüm ve bu fena halde beni rahatlatmıştı.

"Hey Lewis merhaba!"

Masaya oturdum. Sarı çocuk gülümsüyordu. Ağzı beş karış açık bir şekilde.

Bu kesinlikle komik değil.

"Adım Louis ve sana da merhaba."

Telefonunu kapatıp masaya vurarak bıraktıktan sonra suratıma suratıma kahkaha attı.

??!

"Ya çok komiksin Louis hahhah!"

Başımı sallamakla yetindim. Önümdeki yemeğe nasıl bakıyorsam ona da o şekilde baktım.

"Ben de Niallhahaha."

Başımı salladım yine.

"Peki."

Harry arkamdan gelip elindeki tabaklardan birisini Niall'ın önüne itip yanıma oturdu. Yanıma oturdu. Neden?

"Selam Louis."

Neden yüzüme öyle bakıyor? Gülümsüyor. Ben de gülümsemeliyim!

"Selam."

Aniden değil seni aptal! Kimse birden bire gülümsemez! Gülümser mi? Gözlerimi sonuna kadar açıp önüme döndüm.

Gülümsemez.

Yemek yerken bir süre Niall ve Harry saçma sapan şeyler konuştular ben dinledim, aslında ısrarla beni de ördekler ve martılar arasındaki farklarla alakalı muhabbete dahil etmeye çalışmışlardı ama hayır, teşekkür ederim. Martıları sevmiyorum.

"Aptal olma, ördek simiti ıslak yer." diyordu mesela Harry.

"Hangi simit olduğuna göre değişir, sütlü olanı kuru da yer." şeklinde karşı çıkıyordu Niall.

Aslında ördek ne bulsa yer dememek için zor tuttum kendimi. Her neyse. Yemek bitene kadar ördek ya da martı konuşacaklardı büyük ihtimalle.

"Sen ne dersin Louis, bence ördekler daha tatlı?"

Yanımdaki Harry'e döndüm, gamzelerini sergileyen gülüşü yüzündeydi, yeşil gözleri parlıyordu yine. Biraz mal mal baktım suratına sonra da irkilip başımla onayladım.

"Bu haksızlık. Martılar daha tatlı!"

"Hayır değil! Ördekleri peşlerinde yavrularıyla görmedin mi hiç? Hepsini tek tek kontrol ediyor anneleri birisi sıradan çıkınca hemen yanına koşuyor."

Yavaşça ve dudaklarını büze büze konuşuyordu, onu izledim, sesini kısarsanız hayatının en trajik anını anlattığını sanabilirdiniz ama evet ördek yavruları. Kıvırcık saçları lüle lüle ensesine dökülüyorken ve o ördekleri üzgünce anlatırken nasıl daldıysam artık. Masaya aniden inen tabak sesiyle yerimden zıplamıştım.

"Yavaş!" Harry sinirle söylendi.

"Sana ne." gelen Zayn Malik'di ve dik dik arka masaya bakıyordu. Bir dakika o neden burada?

"Ne işin var masamızda?" Harry aklımdaki şeyi sert bir şekilde dile getirdi. Neden kibar konuşmuyordu? Harry çok kibar bir insandı. Yoksa Zayn'i sevmiyor muydu?

Hah Edward iki.

Gözlerimi devirip yemeğime dönmeden önce ona baktım. Son gördüğüm günden bu yana biraz değişmiş siyah saçlarının kenarlarını kazıtmıştı, eh bu şekilde de iyi. Ben aynı modeli yapsam mala dönerim. Başımı eğdim, çatalımla yemeği parçaladım.

Yediğim yemeğin ne yemeği olduğunu bilmiyorum bu arada.

Tekrar onlara baktım. Niall oyununa dönmek için telefonunu masadan aldı ve Zayn elalarını Harry'e çevirip yamuk bir sırıtış sergiledi. Sonra da aynı yüz ifadesiyle bana döndü.

"Arkadaşla tanışmaya geldim."

🍪

WŞXŞŞWŞDŞWŞLWLWLDLŞAŞZŞAŞXŞŞALZŞWLFLLSLXLAŞLDLXLALLXLAŞXŞŞAŞXİAİDİLWŞFŞWŞHSLZSHLHSHSŞHLSLHZHZŞHLZZHŞHŞXXHLŞHZXHŞHLXHXŞXLH

bb


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top