32.Bölüm: ''Güvende Kal''

Keyifli okumalar...

***

Derin bir nefes alıp doğruldum. Kalbim deli gibi atarken beni yakalayıp kendine çeken kollarla mücadele ettim. Ta ki Radsolf'un sesini duyana kadar.

''Sakin ol. Benim Keilah.''

Gözlerimi kırpıştırıp tırmaladığım kolları bıraktım. Terden yüzüme ve enseme yapışan saçları çekiştirdim.

''Üzgünüm.''

Beni kendine çekip alnımı öperken ''Sorun değil. Sadece bir rüya.'' dedi.

Beni içine çeken, kabuslarla uyanmanın ne demek olduğunu bilen kehribar rengi gözlere baktım. Benden gördüklerimi anlatmamı istemedi. Kabusları dile dökmenin onları kaçırmaya yetmediğini bilen biriydi. Sadece parmak uçları ile nazikçe yanağımı okşadı.

İç çekip kollarındaki yerime geri döndüm.

Ankli ve Nei'nin yanından ayrıldığımda Myne'i bulamamış, Radsolf ile paylaştığımız odaya dönmüştüm. Reik ile ne yapmak için gittiğini bilmeden beklerken uyuyakalmıştım.

Kaç saattir uyuduğumu bilmeden ona iyice sokuldum. ''Dönmüşsün.''

''Birkaç saat oldu. Seni uyandırmak istemedim.''

Burnumu tenine bastırıp kokusunu içime çektim. ''Neredeydin?''

Kollarımda gezinen yatıştıran dokunuşları ile gözlerim kapanırken sıkıntıyla cevap verdi. ''Devriye.''

Gözlerim anında açıldı. Geri çekilip yüzüne baktım. ''Ne için?''

Bir an söylemek istemiyormuş gibi çenesi kasılsa da konuştu. ''Myne olayını duydun mu?''

Başımla onayladım.

İç çekti. ''Orneg kara adamların sadece üçünü öldürdüğünü söyledi. Biri girişi buldu. Diğeri de haber vermek için geri dönmüş olmalı.''

Delilikle hareket ettiklerine inanıp son kalanın intikam ateşiyle merkeze sığındığını düşünmüştüm. Tehlikenin geçtiğine inanan saf yanım kendini azarladı. Yumuşuyorsun gözde.

Elbette biri geri dönüp yardım istemişti.

Ellerim Radsolf'un göğsü üzerinde yumruk oldu. ''Durum ne kadar kötü?''

''Sağ kalanla dövüştükleri noktada ayrılmış olacaklar ki girişi bulamadılar ama bölgede ekstra muhafızlar dolaşıyor.'' Yumruklarımdan birinin üzerine parmaklarını sardı. ''Sadece tedbirli davranıyoruz.''

Kafamın içinde kesintisiz planlar yapan yanım kontrolü ele aldı. ''Başka girişler var mı?''

''Olası durumda kaçış için planlarımız var. Ama yıllardır burayı bulamadılar, endişe etme. Diğer girişleri de bulmaları imkansız, alanın çok dışındalar.''

Tek kaşımı kaldırdım. ''Ne kadar eminsin?''

Güldü. ''Tünellerin çoğunu zamanında ben kazdım. Ve saklanmak konusunda soyumun ününü küçümseme.''

Elbette kendi elleriyle tünel kazmıştı. İnsanlarını korumak için her şeyi yapardı.

Ona ilgiyle baktım. ''En başta burayı sen bulmadın değil mi?''

Kollarını başının altında kavuşturup gerindi. Göz kapakları miskin bir şekilde yarı kapanırken hafifçe gülümsedi. ''Belki.''

''Belki yetersiz bir cevap.''

Omuz silkmeyi ve dudak bükmeyi aynı anda başardı. ''Çok zamanım vardı.''

Ona yeni bir hayranlıkla bakarken bana göz kırptı. Ardından esnedi.

Hareketi düşünce akışımı kesti. ''Sen ne zamandır uyuyorsun?''

Bitkinlik mimiklerine yayıldı. ''On dakika.''

''Ah.'' dedim. ''Sabah olmadı mı?''

Odada saat olmadığı ve güneşi yer altında göremeyeceğimizden zaman algım sekteye uğradı.

Yeniden esnedi. ''Hayır, gece yarısını biraz geçiyor.''

Gözlerini uyanık kalmak için kırpıştırırken hareketini sevimli buldum. Uzanıp yanına sokuldum. Elleri tereddüt etmeden beni sardı. ''Uyuyalım.''

''Güzel plan.'' dedi.

Birkaç kıvrılma ve rahat pozisyon bulmak için yapılan hamleler sonunda nefesleri derinleşip uykuya teslim oldu. Bense kollarının arasında hiç olmadığım kadar uyanıktım.

Kaçmaktan vazgeçip plan yapmanın zamanı gelmişti. Hele ki beni uykumdan sıyırıp nefes nefese kalmama neden olan anı şöleni bana yeni ipuçları vermişken.

***

Güneş yeryüzünü ışığı ile aydınlattığında düşüncelerim zihnimde durulmuş, planım şekillenmişti. Radsolf uyanırken onunla uyanmış gibi yapıp gün içerisinde birlikte yemek yemiş, şifalı kaynakta sırtında kalan izler için birlikte vakit geçirmiş, en sonunda ise Myne ile konuşma bahanesiyle yanından ayrılmıştım.

İlk durağım İjga olmuştu. Onu freonun masasında oturmuş Trejna'yı dinlerken bulmuştum.

İkili beni görünce dikkatlerini yüzüme kaydırmıştı. İjga'ya odaklanıp ''Yardımına ihtiyacım var.'' dedim.

Elini sandalyelerden birine oturmam için uzattı. ''Senin için ne yapabilirim cia?''

Davetini görmezden geldim. ''Radsolf'u buradan uzaklaştırmana ihtiyacım var.''

Gri gözleri büyürken dudakları aralandı. Ama konuşan Trejna oldu. ''Seni bırakmaz.''

Merakla yüzümü inceleyen ifadesine döndüm. ''Bırakmak zorunda kalacak.''

Yüzü kasıldı. ''Dönüyorsun.''

Burun kemerimi sıktım. Hepimizin bildiği gerçeği dile getirmek yerine İjga'ya odaklandım. ''Myne ve yaşadıkları sonunda bölgede muhafız sayısının arttığını biliyorum. Güvenli yuvaların bilgi akışı bu yüzden kesintiye uğramış olmalı. Hem burada kalanların güvenliğini sağlayıp hem de bölge içindeki yuvaları kontrol edecek kadar leopsi yok.''

Trejna sahip oldukları bilgiyi önüme sundu. ''Kgo'nun eğittiği altı acemi var.''

Ona döndüm. ''Yeterli mi? İjga, Myne ve Nei. Üç kahin buradayken ilk savunacağınız yer burası olur. Dışarıda kalanlar için durum daha kritik hale gelmiş olmalı.''

İjga'nın alnı kırıştı. ''Bunun Radsolf ile ilgisi ne?''

''Onu yolla.''

Trejna duygusuzca ''Herkes gerçekleri bilmiyor, onun hakkında kötü düşünen çok kişi var. Yuvalara gitmesi iyi bir fikir değil.'' dedi.

Ion'un başına gelenlerin onun suçu olduğunu düşündükleri için içim öfkeyle doldu. Hiçbir halttan haberleri yoktu.

Tırnaklarım avuç içlerime gömüldü. ''Yanına birini ver. Sadece yakın bölgedeki üç yuva için kontrole gönder.''

İjga narin ellerini birleştirip öne eğilirken dalgınca bana baktı. ''Normalde sözlerim onun için takip edilecek kadar değerli olsa da senin varlığın işleri değiştiriyor cia.''

''Taji.''

Reik ve Radsolf'un Taji'yi koruma isteğini görmüştüm. İkisi de merkezdeyken onu kendilerinin ulaşamayacağı bir yerde bırakmazlardı.

İkisi de merakla bana bakarken devam ettim. ''Taji yakınlarda olmalı. Onun için endişelenmiş olmalı. Kontrol edeceği yerlerden birinin orası olduğunu söyle.''

Trejna beni süzerken çenesini ovaladı. ''Neden onu yarım günde döneceği bir göreve yollamak istiyorsun?''

Omurgamı dikleştirdim. ''Çünkü yanındayken yaralanmama izin vermez.''

Trejna zihnimden geçen düşünceleri görebilecekmiş gibi gözünü kırpmadan bana bakarken konuşan İjga oldu.

''Ne demek bu Keilah?''

Masanın üzerine yayılmış parmaklarına baktım. Karanlık diyarları okşayan, adımı aldığım ağacın yuvası olan yere uzanan serçe parmağına odaklandım.

''Zamanım kalmadı İjga. Beni asla kendi isteyerek bırakmaz. Kuleye dönmem gerek.''

İjga sandalyesinden kalkıp önüme dikildi. Elimi avuçları içine alıp sıkarken bakışları yüzümü taradı. ''Planın ne Keilah?''

Ona anlattım.

Sözlerim aramızda köprü olurken rolünü benimsedi. Hoşlanmadığı noktalarda kaşları kıvrıldı. Yine de beni reddetmedi.

''Elimden gelen yardımı sana vereceğim.''

Başımı eğdim. ''Teşekkürler.''

Gözleri nemle ıslanırken elimi bırakıp geri çekildi. ''Şimdi git cia. Konuşman gereken başkaları da var.''

Onu selamladım. Ben planı anlattığımdan beri bana alevlenen gözüyle bakan Trejna'yı ise görmezden geldim.

İjga'nın dediği gibi konuşmam gereken başkaları vardı.

Aradıklarımdan birini kütüphanede diğerini ise yemek alanında bulmuştum.

İkisi de bana gülümsemiş, yardımlarına ihtiyacım olduğunu söylediğimde beni dinlemişlerdi.

Ben her konuştuğum kişiyle planımın detaylarını etrafımızda bir ağ gibi örerken içimde savaşmaya hevesli yanım memnuniyetle mırıldandı.

***

O gün güneş batmadan İjga planımda olduğu gibi Radsolf'u çağırdı. Yanıma döndüğünde ifadesi sıkıntılı ama kararlıydı.

Tahminimde haklı çıkmıştım. Taji yakın bölgedeki yuvalardan birindeydi. Radsolf, Aderuy ile birlikte üç yuvayı kontrol etmek için ertesi gün şafak vakti yola çıkacaktı.

Yanağını avuçladım. ''Endişelenme iyi olduğuna eminim.''

Gözlerini yumup yanağını avucuma sürttü. ''İçimde kötü bir his var.''

''Her şey iyi olacak.''

Bana karmaşık duyguları içeren gözleri ile baktı. ''Nasıl emin olabiliyorsun?''

Diğer elimi kalbinin üzerine yerleştirip gülümsedim. ''Çünkü sana inanıyorum.''

Tutku alevleri ifadesine yerleşirken beni kucaklayıp dudaklarıyla nefesimi çaldı. ''Ojmia.''

O gece bedenlerimiz birbirini kucakladı. Utanç ve endişe bizi terk edip gülüşlerimiz etrafımızda yankılanırken hikayeler anlattık.

Yaşadığımız farklı diyarların güzelliklerinden, çocukluğumuzun masum yanlarından bahsettik. Öyle çok konuştuk ki ikimizde bir daha mutluluğu bulamamaktan korkar gibiydik. Huzur bizi kuşatıp uykunun kollarına çektiğinde önce Radsolf teslim oldu.

Minik bir nefes alıp hala içinde o çocuksu kalbi taşıyan bedeni kucakladım.

Uyarken ki kırılgan duruşu karşısında kalbim titredi. Bana yaptığı gibi parmak uçlarımı teninde nazikçe kaydırdım. Sırtında silinmeye yüz tutmuş izlerin her birini okşadım.

''Sadece bekle. Ben her şeyi halledene kadar güvende kal.''

***

SON 4!💫

Radsolf'un kendi halkı için yaptıklarına ne diyorsunuz? Altın kalpli, yakışıklı ve merhametli ana erkek karakterimize düştük mü?🥰

Huzurlu zamanların sonuna mı geliyoruz ne? 😈

Kuleye geri dönmek için Eris/Keilah planı ne sizce? 🤔

Görüşlerinizi benimle yorum olarak paylaşır ve oylarınız ile destek olursanız sevinirim.
Bölüm kısa geldi biliyorum, o yüzden yarın bir bölüm daha gelecek. O zamana kadar hoşça kalın

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top