27.Bölüm: ''Görü''

Keyifli okumalar...

***

Nei'yi kütüphanede Ankli ya da Yevnü ile birlikte bulmayı beklemiştim. Onun yerine Myne beni asilerin beslenmek için buğday ürettikleri mağaralardan birine götürdü.

Aynalı yüzeyler sayesinde çatlaklardan sızıp altın rengi bitkileri aydınlatan güneş ışığının altında tek başına oturan Nei başını geriye atmış, güneşin ısısının etrafını çeviren buğdaylar ile onu olgunlaştırmasını istermiş gibi kımıldamadan duruyordu.

Bu görüntü bana Travis'in kulede tutsak edildiğindeki Ion'u gösterdiği zamanı hatırlattı.

Myne'e baktığımda ilerlememi ya da konuşmamı söylemedi. Bizi yalnız bırakmadan önce başıyla selamladı. Ben de tek başına dikilmenin saçma olacağını düşünüp Nei'ye doğru bel hizamdaki buğdayların arasında ilerledim.

Nei'nin tepesinde dikilirken selam vermek için dudaklarımı araladığımda benden önce davranıp konuştu.

''Gözlerine baksam yaşamların ağırlığı beni boğar mı?''

Soru karşısında irkildim. Görmezden geldiğim kısmıma direkt bir yorum yapmasını beklememiştim. Yine de aynı onun gibi toprağın üzerine oturup yüzüne doğru başımı çevirdim.

''Bilmem sen söyle.''

Kirpikleri yanaklarını okşayıp aralandı. Bana bakmak yerine hala yukarı bakarken gülümsedi. ''Belki de o kadar cesur değilimdir.''

''En son konuşmamızda korkak olanın ben olduğumu söylediğin düşünülürse fazlasıyla ironik.''

Kara gözler bana döndü. Yüzümün her santimine dokunan bakışlarını hissettim. Sanki silinmiş kırışıklıklar ya da derimin altında gizlenmiş yaraları görebiliyormuş gibi beni uzun uzun inceledi. En sonunda gözlerimde sabit kaldığında dudakları kasıldı.

''Onu kurtardın.''

Konunun Radsolf'a gelmesiyle dikleştim. ''Onu bırakmamamı söyleyen sen değil miydin?''

Gözlerinden yaşlar akarken ellerimi tuttu. ''Bana verdiğin sözü tuttun.''

Kuleye dönmeden önce pek çok şey konuşmuştuk. Keşfetmek için körü körüne döndüğüm kulede umduğumdan çok daha fazlasını bulmuştum.

Radsolf'a karşı hissetmeye başladıklarıma tutunmuş, onun kehanette geçen kuleye sunulan kalbim olduğunu düşünmüştüm. Onu kurtarma ihtiyacını daha kaderlerimizin birbirine bağlı olduğunu öğrenmede önce bile hissetmiştim.

Radsolf'u kurtarmalıydım. Ama o gün Nei bana gerçekleri anlatırken bile kuleye geçmişimi öğrenmem için dönmem gerektiğini, o zaman her şeyi anlayacağımı söylemişti. Radsolf'u kurtarmam için bana söz verdirmemiş ya da başka beklentileri bana yüklememişti.

Sadece dönüp keşfetmem gerekiyordu.

Tek kaşımı havaya kaldırdım. ''Onu kurtaracağımı, en başta kaderin bizi bağladığını biliyordun. Onu benim için Ion'un seçtiğini biliyordun.''

Yanaklarındaki ıslaklık artarken ''Biliyordum.'' diye cevapladı.

''Bana kuleye dönerken onu kurtarmam gerektiğini söylemedin. Onun benim için seçildiğini.''

Kırışık elbisesinin katlarından elini çıkarıp bana uzandı. Parmakları saçlarımı okşarken titrekçe gülümsedi. ''O senin için seçilmedi. Onu seçen sensin.''

Travis'in Ion ile olan konuşmasını hatırladım. Kaşlarım çatıldı. ''Hayır.''

Nei'nin eli saçımdan omzuma indi. ''Ion seni sevebilsin, kaderinde eşlik edebilsin diye seni Radsolf'a emanet etti.'' Parmakları aşağı süzülüp kalbimin üzerinde duraksadı. ''Onu seçen sendin.''

Kalbimde ve zihnimde dönen karmaşa bir an için duruldu.

Bunca zaman aralarında bulunduğum her seferde bana seçimler sunan suratları düşündüm. Asla beni zorlamamışlar sonuçların ne olacağını bana bırakmışlardı. Yanımda yol alırken bana saygı duymuşlardı.

Dalgınca konuştum. ''Her biriniz sadece bana eşlik ettiniz.''

Kalbimin üzerindeki eli yayılıp göğsümü döven ritmi dinledi. Kuleye inanırken onların inançlarını reddederken İjga'nın bana söylediği sözler Nei'nin dudaklarından döküldü. ''Özgür irade her yaşama verilmelidir.''

''Ya kader?''

''Kader bile kalplerin içinde saklanana karışamaz.'' Elini çekip kucağına koydu. ''Uygun şartlar sağlansa bile her zaman seçim senindi.''

Annemin çocukluğuna ait anıda Ion'da Travis'e öyle dememiş miydi? Annemi ondan çaldığını söylerken bile seçimin anneme ait olduğuna değinmişti.

''Hayır çocuğum, hepimizin seçme hakkı var. Ben kimseyi senden çalmıyorum. Neimna'nın seçtiği yolda sadece ona eşlik ediyorum. Seçim her zaman onundu.''

İçimde çatışan düşünceler kılıçlarını indirdi. Kendi hislerimin mi yoksa kaderin mi beni Radsolf'a bağladığını bilemezken onunla konuşamamıştım. Nei'nin göğsümde dokunduğu noktayı ovuşturdum. Tam oturtamadığım pek çok parçam olsa da birinin tam da olması gereken yere yerleştiğini hissettim.

Benim seçimim.

Kara gözlerine bakışlarımı diktim. ''O benim için değerli.''

Gülümsedi. ''Bunu bilmek güzel. Onu bırakmayacağına tüm kalbimle inanıyordum.''

Samimi sözlerine karşılık gülümsemek istesem de unutmamakla lanetlenmiş zihnimi çekiştiren düşünceyi dile getirdim. ''Nei.''

Merakla bana baktı. ''Evet?''

Dudaklarımı ıslatıp minik bir nefesi içime çektim. ''Beni kuleye kendi geçmişimi keşfetmem, zihnimin aydınlanması için gönderdin.'' Başımı yana eğdim. ''Benden Radsolf'u kurtarmamı istemedin.''

Gözlerini kırpıştırınca devam ettim. ''Sana söz vermedim.''

Önce konuşmak için ağzını açtı sonra kelimeler çıkmadan dudaklarını mühürledi. Geçmişi hatırlayan birinin dalgınlığı ile gülümsedi. ''Ama verdin.''

Ben itiraz etmeye hazırlanırken elini kaldırıp dudaklarımın üzerine koydu. ''Döndüğün gün değil. Çok daha öncesinde bana söz verdin.'' Sol yanağından tek bir damla yaş usulca süzüldü. ''Görü beni vurduğunda yanımdaydın.''

''Görü mü?'' Elini dudaklarımın üzerinden nazikçe çektim. ''Ne gördün?''

İki damla yaş yanaklarından süzüldü. ''Radsolf'un tutsaklığını.'' Uzanıp elimi tuttu. ''Benim adımlarımın onu götürdüğü acı ve korku sarmaşıklarıyla sarılmış anları.''

Zihnim zamanın içinde sürüklenip bana bildiğimi söylerken Nei konuşmaya devam etti. ''Benim seçimlerim onu bu yola itti. Hepsini benim yüzümden yaşamak zorunda kaldı.''

Parmaklarını sıktım. ''Ne zaman?''

Islak gözleri hüzünle baktı. ''Beni ağlarken bulduğunda.''

Nei'yi ağlarken yalnız bulduğum günü tüm netliği ile hatırladım. Yevnü ve Ankli'yi tehdit ettiği için freon tarafından Radsolf'un cezalandırıldığını bilmeden ortalıkta onu arıyordum.

Nei'nin ağladığını görünce onu teselli etmeye çalışmıştım. O ise ellerime yapışmış beni bırakmamıştı. Radsolf'un cezalandırıldığını o zaman öğrenmiştim. Nei sürekli her şeyin onun yüzünden olduğunu söyleyip bilinçsizce sallanıyordu.

Nei ellerimden kurtulmak için tırnaklarını etime geçirdi. ''Benim yüzümden, her şey benim yüzümden.''

Tenime işlenen yarım ay şeklideki tırnak izlerine aldırmadım. Kanım derimin üzerinde toplanırken Nei'yi gözlerime bakana kadar tuttum. ''Nei.''

''Benim yüzümden.''

''Nei!'' Sesimi yükseltince irkilip bana baktı. ''Nei Radsolf nerede?''

Gözleri umutla parladı. ''Onu kurtaracak mısın?''

Düşünmeden ''Evet Nei, onu kurtaracağım. Nerde olduğunu söyle.'' dedim.

Nei'nin yüzü huzurla gevşedi. Siyah gözleri güvenle doldu. ''Yapabilirsin. Onu bulabilirsin.'' Gözleri odağını kaybederken yüzü kasıldı. ''Ah canı çok yanıyor, çok yanıyor. Kurtar onu. Kurtar onu.''

Yüzümdeki ellerini omuzlarına koyup sıktım. ''Nerede? Söyle bana.''

Nei'nin bedeni ellerimde yeniden ileri geri sallanmaya başladı. ''Benim yüzümden, benim yüzümden...''

Tekrarladığı kelimeler canımı sıkmaya başlamıştı. Tek elimle çenesini tutarken diğerini saçlarının içine geçirip çektim. Başı direnmeyip geri düşerken yüzüne tepeden baktım. ''Nei!''

Nei beni ilk kez görmüş gibi gözlerini kırptı. ''Ah.'' dedi.

''Radsolf nerede Nei?''

Gözlerini kıstı. ''Onu bağladılar, kanattılar, ağlattılar.'' dedi. Ardından çığlık attı. Canını yakan benmişim gibi geri çekildim. Serbest kalınca elleriyle bacaklarını tırmaladı. Elbisesini yırttı. Hıçkıra hıçkıra ağlarken ''Canı yanıyor.'' diye inliyordu.

Parmakları yüzüne ulaştığında ellerini yakaladım. ''Radsolf... Lütfen nerde olduğunu söyle bana. Onu kurtarabilirim Nei. Sadece söyle yeter.''

Kollarımın arasında çırpınan o değilmiş gibi bir anda durup aklı başında gözlerle bana baktı. ''Ben karanlıktan hep korktum. Biliyor musun kızım? Ben onların karanlığından hep korktum.''

Bir damla gözyaşı ıslak yanaklarında yolunu bulurken elimi tuttu. ''Yardım et ona.''

''Nei-''

''Hayır! Önce söz ver.'' derken gözlerime çok derin bakıyordu.

Huzursuzluk tenimi yalarken görmezden geldim. ''Edeceğim Nei. Söz veriyorum. Sadece Radsolf nerde söyle bana.'' dedim.

Nei gülümsedi. ''Onu kafese koydular, parmaklıklarını kıramasın diye bağladılar.'' Gülüşü solarken gözleri korkuyla doldu. ''Ben karanlıktan korkarım, o da korkuyor ama söylemez asla.'' dediğinde bir anda uzanıp kazağımı yakaladı. Yüzümü kendi yüzü hizasına çekerken ''Doğru yolu bulmalısın, çok fazla kan var. Görmezden gelme çığlıkları.''

Boğuluyormuş gibi havayı içine çekti. Hıçkırdı. Ağladı. Sustu.

''Özür dilerim hepsi benim yüzümden oldu.'' Sesi bir çocuğun iç çekişi gibiydi. Yüzünde yine o acı dolu ifade vardı.

Yaşananların üzerinden geçerken keşfettiğim anlamlar ile sarsıldım.

''O gün.'' derken ağzımın için kurudu. '' O gün freon'un onu hapsettiği mağaradan onu kurtarmamı istediğini düşünmüştüm.''

''O an iki farklı anda savruluyordum.'' derken sesi boğuktu.

Kendi mantığımla devam ettim. ''Sana sürekli nerede olduğunu sormuştum. Freon'un onu nereye hapsettiğini ama sen bana yerini hiç söylemedin.''

Hıçkırdı. ''Söylemek istedim.''

''Kuledeydi.''

''Evet.''

Nefesim sıkıştı. ''Onu kulede hapsedildiği kafeste gördün.''

Onu kafese koydular, parmaklıklarını kıramasın diye bağladılar.

Kendi gördüğü anı yeniden yaşıyormuş gibi avuçlarına gömülen tırnakları ile bana baktı. ''Canı çok yanıyordu.''

''Ona yaptıkları işkenceleri gördün.''

Onu bağladılar, kanattılar, ağlattılar.

''Gördüm.''

Sesim titrerken tutsaklarımızı sakladığımız odanın aydınlatmasının yalnızca biz onlarla oynamak istediğimizde aktifleştirildiğini hatırladım. ''Karanlıktan korkuyor mu?''

Ben karanlıktan korkarım, o da korkuyor ama söylemez asla.

''Benden başka bilen yok.''

Nei'yi bırakıp sıkışan göğsümü ovalarken ayağa kalktım. Ayaklarımın altında ezilen buğdaylara aldırmadım. ''Bilmem mi gerekiyordu? O gün söylediklerini nasıl anlayabilirdim?''

Küçük bir çocuk gibi kendi dizlerini çekip büzülen Nei hıçkırdı. ''Benim yüzümden bunları yaşadı. Ben seni kaderini keşfetmen için bu yola soktuğumdan Radsolf acı çekti.''

''Nei-''

''Bilemezdin!'' Yükselen sesi bir an da alçaldı. ''Hiçbirini bilemezdin. Seçimlerin ağırlığını taşıması gereken sen değildin.''

Sürekli hıçkırıp kendini paralarken özürleri sıralayan Nei'nin o halini düşündüm. Bu yolu seçmek istememişti. Radsolf'un acı çekmesini, benim ona yaşattıklarım ile acı çekmemi istememişti.

Yine de bu yolda ilerlemiştik.

Doğru yolu bulmalısın, çok fazla kan var. Görmezden gelme çığlıkları.

Dişlerimi sıktım. ''Doğru yolu bulmak çok fazla hayata ve kayba neden oldu.''

Adını bile öğrenemediğim küçük kızın kafesteki ölü bedenini düşündüm. Acantha tarafından İntikam'a sunulan Radsolf'a ölmesi için yalvaran diğer asiyi. Radsolf'a benzediği için canını alıp yerine koyduğum Albert'in bedenini.

Uzanıp üzerimdeki gömleğin ucunu yakaladı. Başımı eğip ona baktım. Islanan yanaklarında vicdan azabının derin oyukları vardı.

''Gözlerine baksam yaşamların ağırlığı beni boğar mı?''

Nei'nin sorusu bir anda farklı bir anlam kazandı. Unuttuğum hayatlardan bahsettiğini düşünmüştüm. Oysaki o bu yolda yitirilen hayatların ağırlığını üstlenmişti. Feda edilenleri.

Çenem kasıldı. Kıyafetimi çekiştiren ele baktım. ''Görmezden geldiklerimin beni boğduğu kadar.''

''Ruhuna daha fazla kesik açtığım için üzgünüm cia.''

Reik ve Ankli'nin beni bulduğunda Albert'in cesedine şaşırmamalarının nedenini sorduğumda Ankli'nin bana arabada dediklerini hatırladım.

''Görüsü, seni ruhunu yaralayan bir halde bulacağımızı söyledi. Fedakarlığına saygı göstermemizi istedi.''

Sesim duygulardan arınmış ruhsuz bir hal aldı. ''Yaptığım her şeyi gördün mü?''

Eli düştü. ''Yeterince.''

Bu yüzden Ankli ve Reik'e bu sözleri söylemişti. En başından her şeyi görmüştü.

Yaşananlar için Nei'ye sinirlenmek istesem de yapamadım. Kuleye dönmesem gerçekleri keşfedemezdim. Son bu kadar yaklaşmışken bencilce kaçmayı göze alamazdım.

Gözlerimi yumdum. Ciğerlerim hava yerine umursamazlık ile dolmuş gibi yaptım.

''Yakında dönmem gerekecek.''

''Biliyorum.''

Gözlerimi bir anda açıp ona baktım. ''Gördün mü?''

Başını iki yana salladı. ''Unuttun mu? Kehaneti senin avuçlarına bırakan benim.''

Ona Pergia'dan ve kader oyununun sözlerinden bahsetmek istesem de soru sormayı seçtim. ''Ne yapmam gerektiğini biliyor musun?''

Zarifçe ayağa dikilirken elbisesinin eteklerini süpürdü. ''Şartları ve geçmişte yaşananları bilsem de adımlarını harekete geçiren sözleri değil.''

''Göremiyor musun?''

Kaşları çatıldı. ''Hayır. O kısım bana bile yasaklı.''

Benim Travis'e anlatamadığım gibi Nei'de olayları gerçekleştiren sözleri göremiyordu. Kader oyununu yönetecek kişiler ben ve Pergia'ydı. Bizden başka kimse gerçekliği elinde tutamazdı.

Gerçeklik keskin bir kılıç, kalbine saplar en acıtanı.

Kılıçlar eti ve kemiği keserdi. Bizim ellerimizde ise çok daha fazlasını yıkmaya yeterdi.

Tırnaklarım etimi hilaller ile süslerken başımı kaldırıp gün ışığının tenimdeki dokunuşuna odaklandım. Ne yapmam gerektiğini biliyordum. Dönmeliydim.

Ama öncesinde Radsolf'un iyi olduğundan emin olmalıydım.

''Ne zaman iyileşir?''

Konu değişikliğini yadırgamayan Nei ''Onun damarlarında ölümsüzlük kuvvetli akıyor, ona biraz daha zaman ver.'' dedi.

Buraya geldiğimizden beri yarım günden fazla zamanın geçtiğini fark ettim. ''Peki, şimdi nasıl?''

Soruma cevap alamayınca başımı çevirip Nei'ye baktım.''Nei?''

''Bilmiyorum.''

Kaşlarım çatıldı. ''Onu görmeye gitmedin mi?''

Isırdığı dudağı ile suçlu yüz ifadesi bir karmaşaydı. ''Hayır.''

Farkındalıkla sesim sertleşti. ''Korkuyorsun.''

İtiraz etmedi onun yerine elleri arasına sıkıştırdığı buğdayı çekiştirdi. ''Ona çok fazla acı verdim.''

İçimde öfke, hayal kırıklığı, keder karmaşık bir melodi ile şarkı söylerken delilik dolu bir kahkaha dudaklarımdan çıkıp etrafımızı kuşattı. Nei irkildi.

Omuzlarından yakalayıp bana bakması için yüzlerimizi hizaladım. Şimdi gözlerimde bahsettiği yaşamların can veren hayaletlerinin dolaştığını biliyordum. ''Acının dokunmadığı birini göstersene bana.''

Nei cevap vermedi. Zaten bende bir cevap beklemiyordum.

***

Seçimler ve sonuçlarının uzandığı yerdeyiz. GG'de Radsolf'un hapsedildiği sahnede Nei'nin yalvardığı kısmı hatırladık. O anda Nei'nin geleceği gördüğünü ve Eris'in söz vermesini bu yüzden istediğini tahmin etmiş miydiniz? 😈

Eris'in Radsolf hakkındaki kafa karışıklığı hakkında ne düşünüyorsunuz?🤔

Görüşlerinizi benimle yorum olarak paylaşır ve oylarınız ile destek olursanız sevinirim.
Cuma günü yeni bölümde görüşünceye kadar hoşça kalın

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top