24.Bölüm: ''Saklı Katlar''
Keyifli okumalar...
***
Geldiğim yoldan kuleye geri dönerken araçtaki kişi sayısı artmıştı. Yasaklı bölgeden ayrılmadan önce hep birlikte kıyafetlerimizi değiştirirken hızla planımı Ankli ve Reik'e anlatmıştım.
Siyah kazağının kollarını sıyıran Ankli, direksiyonu sıkıca tutup talimatlarım doğrultusunda ilerlerken bakışlarını bir an için bile yoldan ayırmadı.
''Buradan sola ilerle, iki blok sonra çıkmaz sokağın yanındaki yola sap.''
Ne o yıkık dökük evde ne de şimdi sözlerime itiraz etmemiş sadece bana güvendiğini belli edecek şekilde başını eğmişti. Bana inanıyordu. Her zaman inanmıştı.
Rol yaptığı zamandaki öfkeli kişiliği yerine durgun karakteriyle yol alırken ''Kulenin altında saklı katlar olduğunu bilmiyordum.'' dedi.
Bıçaklarımdan kalanları gizleyebileceğim yerlere dikkatle yerleştirirken siyah üniformamın bilek kısımlarındaki beyaz şeritleri kıvırdım. ''Ben de bilmiyordum. Daha önce öldükten sonra insanlarla işim olmadı.''
Gazap'ın gözdesi tek başına avlanırdı. Avlarımın hiçbiri benden kaçmayı başaramadığı için kimse yüzümü tanımıyordu. Zaten asilerin yuvasına sızdığım zaman da bu avantajı kullanmıştım.
Ben öldürmekte ustaydım. Radsolf'tan önce hiç kimseyi tutsak etmemiştim.
Ankli de aklımdan geçenleri anlayıp konunun üzerinde durmadı. Onun yerine merakını başka bir soruyla dile getirdi. ''Planları nasıl ele geçirdin?''
Travis'in sinsi gülüşü ile taçlandırdığı zaferini hatırlayınca gülümsedim. ''Bir dost sayesinde.''
O zaman yoldan gözünü ayırıp bana baktı. ''Kim?''
Sesi şüphe ile doluydu. Kulenin içinde güvenmenin ölüm anlamına geldiğini ikimiz de biliyorduk. O yüzden dile getirmedik.
''Bulmam için döndüğüm kişi.''
Gevşedi. Yeniden ilerlediğimiz toz kaplı yola odaklandı. ''Biliyor musun? Nei bize kim olduğunu hiç söylemedi.''
Şaşırdım. ''Ben her şeyi paylaştığınızı sanıyordum.''
Başını iki yana salladı. ''Görüler. Onlar sadece Nei ile bize ulaşıyor. Bazen sözlerin tek bir kişi için olduğunu söyleyip susuyor.''
''Anladım.''
Doğduğum gün duyduğum sözleri söyleyemesem de kehanetten bahsedebiliyordum. O yüzden Ankli'ye anlattım. Travis ile tanışmamızı, bunca zaman boyunca beni korumak için yaptıklarını, ben ona gelene kadar nasıl beklediğini ve anlatmak için beklediği her şeyi.
Sustuğumda Ankli tepki veremeden başka bir ses ''Vay anasını.'' dedi.
Reik aracın arkasını ayıran bölmeyi açmış, küçük çerçeveden içeri kafasını uzatmıştı. Üzerinde benim ve Ankli'ninki gibi siyah bir üniforma olsa da onunkinin göğsünde bizde olan kulenin beyaz arması yoktu. Aksine kuleye ilk getirildiğim zamanlar Muhafız Bernand'ın kol bandındaki detaylı işlemelerin değişik bir versiyonunun olduğu bir kol bandı taşıyordu.
Muhafız Bernand toplama kamplarına aitti. Kol bandı bunu temsil ediyordu.
Reik'in kol bandındaki işlemeler ise kuleye ait olmayan, asla da olamayacak diyar muhafızlarından birinin sembolüydü. Yeşil ve beyaz desenlerin işlendiği kumaş taşıma görevlilerine aitti.
Başımı çevirip ona güldüm. ''Aynen ben de öğrenince öyle düşünmüştüm.''
Mavi gözleri afacanlıkla parladı. ''Ben de bana anlattıklarının fazla olduğunu düşünüyordum.''
''Ah bir de bilmediklerini öğrensen.'' diye ona takıldım.
Anlatmamı bekler gibi suratıma baksa da bildiklerimin daha fazlasını dile getirmedim. ''Daha sonra.''
Geçiştirmeme izin verdi. Arka tarafta birlikte yolculuk yaptığı cesedi ima edip ''Vardığımızda güvendiğin şu dostun paket için hazır olsa iyi olur.'' dedi.
Tüm kararlılığımla ''Olacak.'' diye karşılık verdim. Sonra aklıma beni bulduğunda Reik'in de Ankli'nin de ceset hakkında yorum yapmadığı geldi.
Birini öldürmeme şaşırmamışlardı. Reik alaycı karakteri ile birlikte göreve çıktığımız gün, gözlerine parmaklarımı soktuğum için ölen bir av köpeğinin iğrenç artıklarını boynumda bulunca ona söylediğim sözleri hatırlayıp bana takılmıştı.
Tam bana ulaştığında bedenimi salıp kollarına yığıldım. ''Geç kaldın.''
''Ah güzelim bensiz de idare ediyormuşsun. Sanırım sana aşık oluyorum.'' Reik kocaman açılmış mavi gözleriyle bana bakarken hayran sesi boynumdaki sıvıyı görünce boğuklaştı. ''Bu da ne?''
''Ölü bir adamdan hatıra.''
Reik kahkaha attı. ''Ah kesinlikle aşık oldum.''
Yine de neden bir cesedin yanında beklediğimi sormamışlardı. Elbette planı anlattığımda her şey yerine oturmuştu ama öncesinde şaşırmamışlardı bile.
Bakışlarım iki asi arasında sağa sola kayarken ''Yeri gelmişken...'' diye başlayıp dikkatlerini üzerime çektim. ''Beni bulduğunuzda bir cesetle olmama şaşırmamış gibiydiniz.'' Reik'e odaklanıp ''Hele sen.'' dedim. ''Beni onun başında beklerken görmüş olmana rağmen.''
Panelden üst bedenini göremesem de boynunun hareketinden omuz silktiğini anladım.
Ankli ''Açıklamayı sonraya bıraktığımız şu konu-'' diye başlasa da Reik konuşunca cümlesi yarım kaldı.
''Nei söylemişti.''
Ankli'nin kaşları çatıldı. Homurdandı. ''Bu yüzden çenesini kırmanı umut etmiştim.''
''Nasıl?''
Göğüs geçirip Reik konuşmadan söze başladı. ''Görüsü, seni ruhunu yaralayan bir halde bulacağımızı söyledi. Fedakarlığına saygı göstermemizi istedi.''
Gözlerimi kaçırdım. Ben de kendime bazı fedakarlıkların gerekli olduğunu söylememiş miydim?
Elim istemsizce göğsüme atılıp sıktı. Ruhum saf değildi. Bu dünyada hayatta kalmayı başarmak saflığını feda etmek anlamına gelirken nasıl saf kalabilirdi ki?
''Şimdi?''
Ankli'nin sesini duyunca düşüncelerimden sıyrıldım. Tarif ettiğim noktaya gelmiştik.
Travis benim için planları almıştı. Gözdelerin işi öldürmekti. Hiç değilse benimki öyleydi.
Hastalık'ın gözdelerinin cesetlerle de oynadıklarından artık emindim. Karissa küçük asinin bedenini Buzul'a götürmüştü. Ama asiler dışında da kulede sürekli ölen insanlar vardı.
Katları çıkarken kendi ellerimle kaç cana kıymıştım?
Aldığım hayatların ağırlığı göğsüme baskı yaparken içimden silkelendim. Şimdi sırası değildi. Vicdan muhasebemi sonra yapardım.
Ölen çocukların nereye gittiğini hiç düşünmemiştim. Elbette kule bedenleri ortadan kaldırıyordu. Ama bunu hayatta kalan ve mücadele edenlerden gizli yapıyordu. İşte Travis benim için o gizli yolu bulmuştu.
Kulede ölen bedenlerle ilgilenen kişiler vardı. Her katta bulunan ve cesetleri gizli tüneller ile toplandıkları noktaya taşıyan kişiler.
İstediğim planları inceleyince ölenler için yas tutmadıklarını net şekilde öğrenmiştim. Cesetler kulenin yerin altında kalan kısmındaki mahzen ve fırın alanlarında saklanıyordu. Ölenlerden kurtulmak için en hızlı yöntem onları gömmek değil yakmaktı.
Ama bazen üzerlerinde deneyler yapmaya karar veriyorlardı. Genelde Buzul bu konuda iş görüyordu. Sahip oldukları kimyagerler bedenler üzerinde çalışıp yeni formüller geliştiriyordu. Asileri yakalamak için kullanılan iksir gibi karışımlar onların çalışmalarının ürünüydü.
Ne de olsa alt katlarında yaşayan halk sayesinde asilerin arasına daha kolay sızıyor ya da aralarına sızan asileri bazen yakalıyorlardı. Bu da onlara mükemmel denekleri sunuyordu.
Kuleyi çeviren üç diyarda yaşayan insanlarla kulenin sınırları net şekilde ayrıydı. Bu yüzden asiler üzerinde çalışmalar gerçekleştirmiyor ama ölen çocukların cesetlerini bazen Buzul'a iletiyordu. Unutma merkezlerindeki ilaç karışımlarının gelişiminde kullanıldıklarından neredeyse emin olsam da başka amaçlarla da kullanılma ihtimalleri vardı.
Sonuç olarak ölü bedenleri birileri diyarlar arasında taşımalıydı. Üstelik bu işlemi yaparken de cesetleri dikkat çekmeden yüklemeliydi.
Sokrates-3'te ilk eğitim simülasyonuna sokulduğumda alfa-3 ile bir mağarada uyanmıştım. Öncesinde varlıklarının gizlendiğini ya da diyarlar için önemsiz olduğunu düşünmüştüm. Arabulucu Melinda'nın - o zaman muhafız sandığım - bana okumam için verdiği kitaplardaki bilgiyi sınadığını bilmeden alfa-3'ü felç olduğu halden kurtarmıştım. Alfa-3 ise çıkışa tırmanmamızı sağlayıp bizi mağaradan kurtarmıştı.
Birbirinin gücüne bağlı bir eğitimden çıkıp kuleye döndüğüm günün anısı bulanıktı. Bedenim yorgunluktan çimenlerin üzerine yığılmıştı. Arabulucu Melinda ise yedilememizde yer alan diğer çocuklara bizi taşımalarını emretmişti.
O zamanlar yaşadığımız diyarda sadece kulenin etrafını çimenlerin çevrelediğini düşünmemiş, kulenin yakınlarında bir çıkışı olan mağaranın varlığını sorgulamamıştım. Üstelik diğer çocuklar bizi çıkışta bekliyordu.
Zaman geçip birbirimize güvendikçe yaşadığımız simülasyonları paylaşmıştık. Yer altından çıktığımızı görmüşlerdi. Bir mağara olduğunu söyleyince şaşırmışlardı ama oraya nasıl konulmuş olacağımızı sorgulamamışlardı.
Bizi baygın olarak birbirimize bağlı şekilde mağaraya bırakmışlardı. Asıl sorun çıktığımız dik yamaçtan baygınken bizi indirmelerinin zor olmasıydı. Neden baygın bedenlerimizi altında dipsiz bir göletin bulunduğu tehlikeli bir uçurumdan indirsinlerdi ki?
Hayır, bizi bıraktıkları tünel gibi başka tünellerde olmalıydı. Kulenin altından uzanan başka bir tünelle oraya taşınmış olmalıydık.
Haritacı bir babanın çocukları olan middle kardeşleri hatırladım. Sokrates'in katlarının arasında gizlenmiş geçitleri benimle paylaşan middle-2 acaba biliyor muydu? Babaları küçükken diyarlara dikilen kulelerin katlarını onlar için bir oyuna çevirmiş böylece tuzakların yerini ve gizlenmiş geçitleri öğrenmelerini sağlamıştı.
Peki ya yer üstünde olmayan gizli katlar?
Gerçi ölmedikleri sürece yer almayacakları, o zaman da önemi olmayan bir bilgiyi öğrenmeleri gereksizdi.
Zihnimde geçmişin hayaletlerini bir kenara koyup şu ana odaklandım. Ankli sabırla cevabımı bekliyordu.
Kuleye en yakın yerleşim yeri olan 1.bölgenin girişine ilerlemesi için yolu işaret ederken, gözlerim bizi karşılamak için bekleyen muhafızı aradı. Burada da insanlar yaşıyordu. Ama kuleye en yakın altı blok boşaltılmıştı çünkü o blokların en yakın üçündeki evlerin zemininde gizli girişler vardı.
Taşınması gereken cesetleri çıkarıp sokmaya yarayan girişler.
Kulenin yer altında gizlenmiş mahzenlerinden bu noktaya kadar uzanan tüneller sayesinde dikkat çekmeden cesetleri taşıyabiliyor ya da yakılan bedenlerden arta kalanları nereye boşaltıyorlarsa oraya götürebiliyorlardı.
Travis yeni çaylağını eğitirken zihnini soyduklarından öğrendiği bilgileri son görüşmemizde bana anlatmış, planımızın son dokunuşlarını yapmıştık.
Normal bedenler için prosedürü kulenin iç kısmındaki muhafızlardan bu konuda görevlendirilmiş olanlar halletse de, asiler gibi değerli paketleri taşıma işlemi için diyarlar arasında taşıma görevi gören bir muhafıza haber veriliyordu.
Kuleden ayrılmadan önce Travis sayesinde elde ettiğim ve yanımda taşıdığım torbada yer alan evrakları çıkarıp Reik'e uzattım.
Onun rolü buydu.
Muhafızlara geldiğini haber verecek böylece cesetten sorumlu olan bir görevli ile ona teslim edilecekti. O da kule tarafından temin edilen araçla cesedi Buzul'a taşıyacaktı.
Kuleye bağlı olan üç diyarda araçları av köpekleri, düzeni sağlayan kule dışı muhafızlar ya da kule günü çocukları toplayan kamp muhafızları kullanıyordu. Fakat konu böylesine önemli bir paketi diyar sınırına taşımak olunca araçları kullanan kişiler de kule içinden seçilen muhafızlardan biri oluyordu.
Böylece sınıra vardığında cesedin kuleden çıktığını teslim alan kişiye bildirebiliyordu. Elindeki evraklardan çok kuşandığı üniforma güvence niteliğindeydi. Kulenin dışında arma taşıyan kıyafetleri bulmak imkansızdı.
O yüzden Ankli de bu rolü üstlenmişti.
Torbadan onun için de ayarlanmış olan evrakları çoktan ona uzatmıştım. Kapının kol kısmının altındaki çıkıntıya sıkıştırmıştı.
Ama planlarda asıl işime yarayacak olan Travis'in bana verdiği haritada yer alan, artık kullanılmayan eski bir girişin varlığıydı. 1.bölgeye girip nöbet tutan muhafızlar bizi fark etmeden önce araçtan inip oraya gidecektim.
Reik ve Ankli'yi tek başına bırakmak istemesem de rol yapma konusundaki yeteneklerini küçümsemek saçmalıktı.
Ankli aracı durdurdu. Ben yolcu koltuğundan inip aracın arkasına dolaşırken Reik de bölmeyi kapatıp arka kapıya ilerledi.
O açmadan önce uzanıp kapağı açtım. Gülümseyip aşağıya atladı. Arka taraf boştu.
Reik planladığımız gibi Albert'in cesedini iki yanda uzanan sıralardan soldakinin altındaki kapaklı bölmeye saklamıştı. Bölmelerin uzun olması iyiydi ama genişliğinin yetersiz olacağı konusunda boşuna endişelenmiştim.
Her şey plana göre ilerliyordu.
Kapıyı benim yerime kapatıp omuzlarımı tutan Reik ''Dikkatli ol.'' dedi.
''Onu geri alacağım.''
Cevap vermek yerine saçlarıma uzanıp kıyafetlerimizi değiştirdiğimiz sırada saçıma yaptığı dokunuşları kontrol etti. Torbanın içinde sakladığım başka bir şişe sayesinde saçlarımın rengi geçici bir süreliğine siyah değil kızıldı. Ama değişen saç rengime rağmen şakağımdaki yara izi akılda kalıcıydı. Gizlemek en iyisiydi fakat kulede uzun saç toplanırdı. Bu yüzden Reik nasıl yaptığını çözemediğim birkaç düğüm ve çekişle saçlarımın uçlarını omuzlarımı süpürecek şekilde toplamıştı. Saçlarım dalgalı bir hacimle kabarık göründüğünden kimsenin aklına kontrol etmek gelmezdi. Böylece şakağımdaki yara izi de gizlenmişti.
Ben de kıyafetlerimdeki kırışıklıkları düzelttim. Sol tarafımızda kalan evlerden ilkindeki eski girişi bulmadan önce Reik'in araca binmesini bekledim.
Uzandığı kapı kolunu açmak yerine bana bakıp göz kırptı. ''Kızıl sana yakıştı.'' Ardından rahat tavırları yok olup yüzü ciddileşti. ''Radsolf'u ve seni bekliyor olacağım.''
Cevap beklemeden araca bindi. Ankli zaman kaybetmeden motoru çalıştırdı. Bileğimdeki saate son bir kez baktım.
Zamanı gelmişti.
Saatin kayışını açıp eve girdiğimde saklayacak uygun bir yer bulmak için avucumda sıktım. Travis'in her şeyi zamanında yaptığını ve güvenimi boşa çıkarmayacağına emin adımlarla kapıdan içeri girip planlarda yer alan kapağı buldum.
Kapak uzun süre kullanılmadığı için açılırken toz ve gürültü ile beni kuşattı. Öksürüp geri çekildim. Odanın köşesinde kullanılmadan terk edilmiş feneri avucuma alıp kontrol ettim.
Işık karanlığı aydınlatınca gülümsedim. Paslı basamakları inmeden önce avucumdaki saati terk edilmiş evdeki dolabın altına sakladım.
Dişlerimin arasında tutturduğum fenerle altı basamak aşağı inince uzanıp kapağı arkamdan kapattım.
Geliyorum ojmia.
***
Alfa-3 ile olan mağara sahnesinin buralara geleceğini kim bilebilirdi ki? 😈 Kulenin altında saklanan gizli katlar hiç aklınıza gelmiş miydi?😏
Bir ceset, karmaşık bir plan ve zamanla yarışan Eris!💥 En kötü ne olabilir ki?😉
Sizi merakta bırakmamak için yarın bir bölüm daha atacağım. Beklemede kalın!🥰
Görüşlerinizi benimle yorum olarak paylaşır ve oylarınız ile destek olursanız sevinirim. ❤
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top