Bölüm 26 - "Anne,Baba ve Bebek"
Igraine
Bölüm 26 – Anne,Baba ve Bebek
Fransa'dan döndüğümüz akşamdı.Fransa'da benim yüzümden fazla duramadık.Sabah akşam Dorian'a İngiltere'ye dönmemiz için baskı yaptım.O da daha fazla dayanamayıp kabul etti.Yani bizim sözde balayımız topu topu üç gün sürmüştü.
İngilitere'ye dönmek istedim,çünkü bir şeyden şüpheleniyordum.Ve bunu henüz Dorian'a söylememiştim.Sanırım hamileydim.Adet günüm geçeli beş gün oluyordu.Normalde asla bu kadar gecikmezdi.Annemle konuşmak istiyordum.O beni bilgilendirebilirdi.
E tabi Dorian'nın işveli arkadaşları da ayrı bir sebebti.Hele o Nora denen kadın ! Hatırladıkça sinirden kızarıyorum.
Geldiğimizden beri -aslında yol boyunca ve Fransa'da da- Dorian'a surat yaptım.O da bunu anlamıştı.Tatlı sözlerle sırnaşmaya çalışıyordu,ama nafileydi.Bir kaç kere bir problem olup olmadığını sordu,bir şey demedim.O anlamalıydı.
Yemek boyunca da o sohbet açmaya çalışıyor,ben geri çeviriyordum.Sonunda dayanamayıp patladı.
''Igraine derdin nedir söyler misin ? ''
''Derdim mi varmış ? ''
''Yok mu ? Lanet olsun,kelime oyunu yapmadan sorun ne söyler misin ? ''
''Benim bir sorunum yok ama sanırım senin var.''
''Tabi canım ! Zaten kaç gündür beş karış suratla gezen benim ! ''
''Gerçekten duymak mı istiyorsun ? ''
''O şerefi bana bahşedersen neden olmasın ? ''
''Beni sadece cinsel bir obje olarak görmenden bıktım.''
Vereceği tepkiyi gerçekten merak ediyordum.Kızmasını bağırmasını,inkar etmesini...Ama o arkasına yaslanıp,gülmeye başladı.Gözlerim kocaman olmuş,ona bakıyordum.İşte beklemediğim şey buydu.Kısa bir süre sonra,kendisini durdurmayı başarıp,konuştu.
''Ben seni cinsel obje olarak görüyorum öyle mi ? ''
''Evet.''
Yavaşça ayağa kalktı.Yuvarlak masanın etrafında bir tur attı.Ne yapmaya çalıştığını anlamıyordum.Benim yanıma doğru gelip masa örtüsünü kavradı.Sonra hınçla çekti.Tabaklar,bardaklar,cam tepsi,masadaki her şey yerle bir olmuştu.Ellerimi ağzıma götürdüm.Korkudan,ne yapacağımı bilemiyordum.Dorian,gözleri o kadar parlaktı ki,sanki alev topuydu.Sandalyemin kenarlarından tutup,kelimeleri bastıra bastıra konuştu.
''Ben eğer seni o dediğin şey gibi görüyor olsaydım,şu an benimle aynı masada yemek yemek yerine,Nora gibi arkamdan bakıyor olurdun.Anlaşıldı mı Igraine ? ''
Korkudan küçük dilimi yutmuştum sanki.Ağlamamak için büyük bir çaba harcayarak başımı salladım.Dorian birkaç dakika -bana asır gibi gelmişti – gözlerime baktı,sonra da çekip gitti.
Ellerim,ağzımı kapatmış bir şekilde ne kadar oturdum bilmiyorum.Hizmetçi Jane'nin omzuma dokunması ile kendime geldim.Kızcağız da en az benim kadar korkmuştu.
''Hanımefendi,izin verin döküntüleri toplayalım.''
''Ta..tabii toplay..ın.Be..ben odamday..ım.''
Yavaşça ayağa kalktım.Korkudan,şaşkınlıktan kekeliyordum.Geri çekilip dökünlenlere baktım.Sanki salonda savaş çıkmıştı.Ağlayacağımı anlayınca,koşarak odama gittim.
Yatağa yattığımda,hıçkırıklarımı serbest bırakmıştım.Bir de yine ellerim ağzımı kapatıyordu.Sanırım sesimin duyulmasını istemiyordum,utanıyordum.Halbuki niye ben utanıyordum ? Üstelikte ağlamaktan ? Beni böyle ağlatan sözde soylu adam utanmalıydı.
Gözlerim yorgunluktan kapanana kadar ağladım.Artık ağlamaktan başım ağrıyordu,nefesimin de yer yer kesildiğini hissediyordum.
Elim,gayriihtiyari karnıma gitti.Yanımda bir tek ,varlığından emin olamadığım bebeğim vardı.Dizlerimi karnıma iyice çekip,yatağın ortasına yerleştim.Bebeğime babasını tanıtıyordum.
''Bebeğim,babanın bu akşam yaptıklarına aldırma.Aslında o öyle bir adam değildir.Gerçekten.Kibardır,bilgilidir.Aynı zamanda soylu birisi.O bir kont.Doğduğunda,sen de onun gibi doğuştan soylu olacaksın,benim gibi sonradan olma olmayacaksın.Sen güçlü olacaksın,mutlu olacaksın.Sana söz veriyorum.''
Oswald,İtalya
Francesca,neredeyse bir aydır benimle kalıyordu.Ona git diyemiyordum.Evi yoktu,eğer onu burdan kovarsam evsiz kalacağını,başına ne türlü işler geleceğini düşündükçe kendimi kötü hissediyordum.Hem benim için de iyi oluyordu.Evde bana bir sesti,aynı zamanda yemek yapıyor,ortalığı topluyordu.
Küçük masamızın etrafında,birlikte yemek yiyorduk.Francesca türlü türlü İtalyan yemeği yapmıştı.Onun sayesinde biraz kilo almıştım.
''Yemekleri beğendin mi Oswald ? ''
''Sen olmasan bu evde açlıktan ölebilirim Francesca,teşekkürler.''
Francesca,masanın üzerindeki elimi kavradı.Bu beni rahatsız etti,ama elimi ondan çekemedim.Kadının bakışları ne kadar da Igraine'e benziyordu.Kendime itiraf edemiyordum ama onu biraz da bunun için yanımda tutuyordum sanırım.
''Senin bana yaptığının yanında lafı bile olmaz,biliyorsun.''
''Saçmalama,biz arkadaşız.Bu günlerde yardım edeceğiz birbirimize.''
Arkadaşız dediğimde,Francesca'nın yüzü biraz asıldı.Bana karşı farklı duygular hissettiğinin farkındaydım.Ama benden asla aynı şeyleri bekleyemezdi.Igraine'den ne kadar nefret de etsem,kalbimdeki yerini asla inkar edemezdim.
''Igraine'i mi düşünüyorsun ? ''
''Sen onu nerden biliyorsun ? ''
''Hastanede bana Igraine diye seslenmiştin,unuttun mu ? Bir de geçen akşam rüyanda onun adını sayıklıyordun.Kim bu kadın Oswald ? Eğer arkadaşsak bunu konuşabilmeliyiz bence.''
''Benim için çoktan ölmüş birisi.Onun hakkında konuşmak istemiyorum.Sen de bir daha onun adını anmasan iyi olur.''
Ağzımı silip masadan kalktım.Artık onun adını duymaya tahammülüm yoktu.Keşke ismini kalbimden,zihnimden tamamen silebilseydim !
Sabah,Igraine
Uyandığımda,üzerimde bir battaniye vardı.Yatağın üzerinde öylece uyuyup kalmış olmalıydım.Gözlerimle Dorian'ı aradım ama yoktu.Peki ya üzerime bu şeyi kim örtmüştü ? Sanırım hizmetçilerden biri yapmıştı.
Üzerime basit bir elbise geçirip odadan çıktım.Hizmetçiler,her zamanki gibi benden önce uyanmışlar,her şeyi hazır etmişlerdi.Kahvaltıya geçecekken,kahya yanıma geldi.
''Efendim,kusura bakmayın,Bay Nelson gönderdi.Çalışma odasında kırmızı kaplı büyük bir defter varmış,onu istiyor.Ona götüreceğim.''
''Kendisi nerede ? ''
''Şey efendim,bunu-''
''Nerede dedim ! ''
''Dışarda arabada bekliyor.''
Beni görmeye bile tenezzül etmiyordu.Ihh ! Şimdi tam sinir olmuştum !
'' Bekle burda.''
Ayaklarımı yere çarpa çarpa beyefendinin çalışma odasına girdim.Babasının Hindistan'dan getirdiği,onun çok beğendiği vazoyu da yerle bir ettim.Sonra gidip,o ispanyol kadını figürünü de yere attım.Gözümün gördüğü,kırılabilecek ne varsa ben de yerle bir ettim.Bu bayağı zamanımı almıştı.İşimi bitirip arkamı döndüğümde Dorian kapının önünde durmuş beni izliyordu.Arkasındaki kahyaya eliyle gitmesini işaret etti.Bu sefer akşamki gibi korkmuş görünmüyordum.Karşısında dimdik durdum,bağırmasını bekledim.
Ama o bunu yapmadı.Sanki hiç orada değilmişim gibi beni geçti,masanın çekmecelerinin birinden defterini alıp odadan çıktı.
Yine aynı şeyi yapıyordu.Evde ben yokmuşum gibi davranıyordu.Bunu daha önce de yapmıştı.Resmen azap çekmiştim.
Kırıklara dikkat ederek onun sandalyesine oturdum.Boş çekmece açık kalmıştı.Bu,bende diğerlerini kurcalama dürtüsü uyandırmıştı.En başta bunun yanlış olduğunu düşünüp elimi çekmecelerden çektim.Ama içimi kemiren merak duygusu galip geldi.Alttaki çekmeceyi yavaşça çektim.Tek bir defter vardı.Küçük,kavrengi kabı olan bir defterdi.Üzerindee altın sarısı ''Dorian Nelson'' yazısı vardı.İçini açtım,şiirler yazılmıştı.Okumaya başladım.Dorian'nın bu yönünü hiç bilmiyordum.Gerçekten çok güzel yazıyordu.Hele son yazdığı şiiri,bana yazdığı o kadar belliydi ki,akşamki sözlerimden deli gibi pişman oldum.
...Kaç kişi sevdi o zarif hallerini
Ve doğru veya yanlış bir aşkla güzelliğini,
Fakat sadece bir adam sevdi o gezgin ruhu, içindeki
Ve sevdi değişen yüzündeki hüzünleri
Ve ateşte yanan odunlara doğru eğilerek
Hayıflan, bir küçük hüzünle, aşk nasıl da kaçtı
Ve nasıl gezindi gitti dağ başlarında
Ve sakladı yüzünü, bir yıldız kalabalığının ortasında
Şiirin üzerinde,Dorian ile evlediğimiz tarih vardı,o akşam yazmıştı bunu...Kendi aptallığıma,öküzlüğüme bir kez daha yandım.Dorian bana bağırmakla az bile yapıyordu.Ben olsam,o bana böyle bir şey yapsa boşanmaktan bile söz ederdim.Yani tamam belki o kadar ileriye gitmezdim ama onun yaptığından daha fazlasını yapardım.Bebeğimizi okşayıp,ona babası hakkında birkaç bilgi daha verdim.
''Sana demiştim,baban düzgün bir adam.Sadece ben onu bazen deli ediyorum.Ne diyeceğim,kahvaltıyı büyükannede yapalım mı ? Hem ona senin hakkında sorular sormam gerek.''
Hizmetçilerden pançomu alıp,bahçeye çıktım.Yürümeyi planlıyordum.Neden bilmiyorum ama annemin vereceği cevaba artık ihtiyaç duymuyordum.Ona sadece hamile olduğumu söyleyecektim.Bahçe kapısından çıkıp gidecekken Dorian'ı gördüm,çardakta oturmuş,sigara içiyordu.Ben onun dışarı çıktığını zannediyordum.
Hızlı adımlarla yanına gittim.Yüzüme bakmadı bile.Ayağa kalktı,tam yanımdan geçip gidecekken
ona sarıldım.Vücudu kasılmıştı,sanırım bunu beklemiyordu.Bana karşılık vermeyeceğini biliyordum.Açıkçası hak etmiştim.
''Dün akşam olanları unutsak olur mu ? ''
''Ne oldu,kafanı bir yere mi çarptın ? ''
''Dorian lütfen,sana haksızlık ettim,özür dilerim.''
Dorian yuşumamış görünüyordu.Elleri ile yüzümü kavradı.Tanrım ! Ne kadar güzel gözleri vardı böyle !
''Söylediklerim için ben de özür dilerim.Ama bana güvenmemen artık gerçekten canımı sıkıyor.''
''Söz veriyorum,bundan sonra kendime hakim olacağım.Bu arada,benim sana söylemek istediğim bir şey var.''
''Nedir ? ''
''Tam emin değilim ama adet günüm beş gün gecikti,ki asla böyle olmazdı.Sanırım ben hamileyim.''
Dorian tepki vermeden birkaç dakika gözlerimin içine baktı,sonra sesi fısıltı gibi çıktı.
''Ben baba mı olacağım ? ''
''Evet.''
Dorian birden belimi kavrayıp,beni kucağına aldı.Bağırarak beni döndürüyordu.Hizmetçilerin,kahyanın bizi izlediğini görebiliyordum.Hepsi kesinlikle ne kadar dengesiz bir evliliğimiz olduğunu düşünüyordu.Ne denebilirdi ki kesinlikle öyleydi.
Yazar ; İlknur Duman
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top