9- "Ah Bitch."
Ekrandaki 'Gabriel' yazısı ve kayıtlı olan fotoğrafa bakakalmıştım. Telefon hala ellerimde titriyor ve hoş telefon müziğim bütün odayı dolduruyordu. Bana nasıl ulaşabilmişti? Daha doğrusu nasıl telefonu bende kayıtlıydı? Bunların hepsinin yeşil tuşa basmak ile cevap bulacağını biliyordum fakat başıma başka bir iş daha açmak istemiyordum. Fakat benim lanet olasıca merakım başıma açılacak işleri önemsemiyor yeşil tuşu basmam için dürtüklüyordu. Sonunda telefon susunca rahatladım fakat merak duygusu ile kaplı olan vücudum buna izin vermedi. Ofladım ve telefonu yatağa fırlattım. Telefon yataktan sekip öbür tarafa düşünce yatağın üstüne çıktım ve bedenimin yarısını sarkıtıp telefonu aramaya başladım fakat görünürde yoktu. Yavaşça eğildim ve kafamı yere değdirip yatağın altına baktım. Karanlığın içindeki parlak siyah gözleri görmem ile birlikte hızlıca geri kaçtım ve aşağıda olan Anna'yı unutmayıp dilimin ucuna gelen çığlığı hızlıca geri gittim. Dilim tutulmuştu. Asla bunu yapacağını tahmin etmemiştim. Yatakta sürünerek geri geri gittim ve sırtımı başlığa dayadım. Yanımda duran Yastığı hızlıca kucağıma aldım ve kafamı yastığa gömdüm. "Sanırım bunu arıyordun." kafamı hışımla kaldırdım ve elinde tuttuğu telefonu almaya çalıştım fakat ah çok Salağım! O bir canavar ve anında başka bir yerde olabiliyor. Ofladım ve yataktan kalkıp etrafa bakmaya başladım. Aniden ortadan kaybolmuştu ve benim o telefona ihtiyacım vardı. Tam masanın altına çömelmiştim ki omurgamdan aşağı inen dokunuşlar ile sertçe yutkundum. Yine yapıyordu. Beni etkilemeye çalışıyordu ama hayır bu sefer olmaz. Sağ elimi hızlıca arkadaki eline doğru salladım ve tam bileğinden tutup hızlıca önüme döndüm. Az önceki simsiyah gözleri şimdi yeşildi. Ve gözleri.. Onlar çok güzeldi. Muazzam denilecek derecelik'te güzel ve göz alıcıydı. Elimi hızlıca bileğinden çektim ve yeşil olan gözleri aniden simsiyah oldu. Tekrar ona dokunmak istesem de hızlıca geri kaçtı ve telefonu yatağıma fırlatıp aniden yok oldu. Hah bu sefer ben kazanmıştım! Ama neden ona dokunmam onu rahatsız etmişti ki. Herhangi bir fikrim yoktu. Açıkçası öğrenmek için de can attığım kesindi fakat şu an bir parti düzenlemem lazım.
Komidinin üstüne bıraktığım kağıt ve kalemi alarak aşağı indim ve Anna'nın yanına kendimi attım. "Neden bu kadar uzun sürdü?" Bana şüpheci bakışlar atarken elimi bir şey yok anlamında salladım ve kağıdı dizime dayayıp kalemi kağıdın ucuna bastırdım. "Evet hadi başlayalım!" Anna şakıdığında istemsizce bir kahkaha atmıştım. Anna'nın söylediği isimlerin hepsini yazıyor üstüne de onun telefonundan etiket yapıyordum. Sonunda durduğunda elimi havada salladım ve ağrının geçmesini bekledim. Tanrım bu kadar kişiyi nereye sığdıracağım! Uzun olan listeye bir kez daha baktım ve gözüme çarpan isim ile hızlıca üstünü karaladım. 'James' Ona ne olduğunu bilmiyordum fakat içimde kötü bir his vardı. "Anna James gelmiyor." dedim sert bir dille ve onun görebileceği bir şekilde karaladığım ismi bir kez daha karaladım. "Ah pekala sert kız sen nasıl istersen." dedi ve ellerini ben suçsuzum anlamında kaldırdı. Onun bu ekıkırdadım ve kişi listesini saymaya başladım. 78.. 79.. 80! Tanrım 80 kişi bu eve nasıl sığacak! "Anna tamam harika hoş güzel de biz bu kadar kişiyi neremize sığdıracağız?" dedim ve kafamı hafifçe eğip gözlerimi ona diktim. Yüzünde sinsi bir gülüş belirdiğinde dudağımı ısırdım . "Bence bir kaç eşyanızı kilere kaldırabiliriz." dedi ve parmağını kafasının yanında şaklattı. Bunu hiç düşünmemiştim. Sonuç olarak eşyalar en fazla yer kaplayan şeydi. Yani evimiz - ARTIK BENİM EVİM LANET OLASICA BİLİNÇ ALTI.- küçük falan değildi. "Pekala parti ne zaman?" diye heyecanla sordum ve kağıdı koltuğa bırakıp alkışladım. Elimde duran kalem her ne kadar bunu engellese de yine de biraz ses çıkmıştı. "Yarın!" Ağzım açık bir şekilde Anna'ya bakarken o ise elini çeneme koymuş ve ağzımı kapatmıştı. "Vakit kaybetmenin bir alemi yok. Hadi Destroy yiyecek almaya gidiyoruz!" Ah Destroy Onun aptal lakaplarından sadece bir tanesi. "Pekala Hansel." dedim ve kahkaha atmaya başladım. Anna sertçe koluma vurdu ve ayağa kalkıp mutfağa ilerledi. Kolumu sıvazladım ve gülmeye devam ettim. Mutfaktan bir bardak soğuk suyla geldiğinde gülmeyi kesmiş ve ona bakakalmıştım. "Bunu yapamazsın değil mi?" dedim ve şirin gözükmeye çalıştım. "Sana o adımı bir kez daha kullandığında neler olacağını söylemiştim Destroy!" son kelimeyi bastırarak söylemesi beni hem ürkütmüş hem de eğlendirmişti. Bana bir adım daha yaklaştığında hızlıca arkamı döndüm ve dışarı kaçtım. Koridorda deli gibi koşarken önüme çıkan silüeti ile yere düşmüştüm.
"Ah!" kalçam fena bir şekilde acıyordu. Partiye kıçı kırık bir şekilde gitmek istemiyordum. Hele ki benim partime! Evimdeki partiye! "Ah Des noldu?!" Anna sonunda yanıma geldiğinde elindeki soğuk suyu yana koydu ve beni yerden kaldırdı. "Ayağım kaydı." dedim ve popomu ovuşturdum. Tanrım çok canım acıyordu. "Buz koymalıyız." dedi ve arkamı çevirip belimi açtı. "En azından belinde bir şey yok. Bekle ben buz getireyim de kıçına koyalım." Kurduğu cümleyle sinirden bir kahkaha attım ve arkamı dönüp Anna'ya sarıldım. "Senin gibi bir arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıyım." dedim ve ona daha fazla sarıldım. "Hey Des! Bırak artık beni vıcık vıcık şeyler uzun sürmemeli." dedi ve kıkırdadı. O görmese bile gülümsedim ve ondan ayrılıp yerdeki suyu almak için eğildim. Kendime not. Popom iyi olana kadar eğilmek yok! Galiba bir kaç kalça kemiğimi kırdım çünkü bu acı dayanılmaz! "Destiny? Sen iyi değilsin buz ile olacak bir şey değil bu." dedi endişeyle. Kafamı hayır anlamında salladım fakat benim canım arkadaşım beni dinlemeyerek çoktan kendi arabasına sürüklemeye başlamıştı. Yavaşça koltuğa oturdum ve istemsizce inledim. Eğer lanet olasıca gerizekalı önümde belirmeseydi bunların hiç biri olmayacaktı. "Tamam biraz dayan çok büyük bir şey olduğunu sanmıyorum ama yine de seni yarın ki partiye yetiştirecek kadar iyi bir ilaç verebilirler." dedi ve kontağı çevirip bana baktı. Gülümseyişine karşılık verdim ve beni ne kadar iyi tanıdığını düşündüm. Kolum bile kırılsa yarın KENDİ PARTİME gideceğimi çok iyi biliyordu. Sonunda hastaneye geldiğimizde Anna hızlıca arabadan indi ve sağlık görevlilerine seslendi. Ne dediğini buradan duyamıyordum ama adam hızlıca arkasındaki iki görevliyi daha çağırdı ve biri içeri girip elinde bir sedyeyle geldi. Adam bana bakıp gülümseyince gülümsemeye çalıştım fakat kulağımın arkasındaki nefes buna engel olmuştu. "Yarın parti vermiyorsun." Kafamı hızlıca arkaya çevirdim ve arka koltukta duran bedeninin verdiği şaşkınlıkla kala kaldım. Gözleri öfke tanecikleri ile boyanmış gibiydi ve şu an gözleri bir okyanus kadar maviydi. "Gözlerin.." diyebildim zorla. Eğer karşımdaki bir insan olsaydı çoktan dudaklarına yapışmıştım. O kadar güzellerdi ki. Bana cesaret veriyorlardı. "Ne?" dedi şaşırmışçasına. Ve işte o zaman fark ettim. Koltuğun kol kısmında eli duruyordu ve benim elimde onun üstünde. Aniden ikimizin bakışları da ellerimize gittiğinde alt dudağım titremeye başlamıştı. Kapım aniden açılınca elimin altındaki sıcaklık yerini soğukluğa bırakmıştı. Görevlilerden biri beni kucağına aldı ve sedyeye yüz üstü yatırdı. Şu an hiç rahat değildim çünkü bütün insanlar ben ve kırılmış popoma bakıyorlardı. Yüzümü ellerime gömdüm ve elimdeki dokunuş ile hızlıca kafamı kaldırdım. Anna bana bakıp gülümsüyor ve 'her şey yoluna girecek' bakışları atıyordu. Gözlerimi minnetle kırptım ve ufak bir tebessüm ettim.
"Bayan Destiny öncelikle sizi bir muayene edeceğim ardından kalça filmleriniz çekilecek." yakışıklı doktorum konuşmaya başladığında odaya geldiğimizi yeni fark etmiştim. Yanında pembe önlüklü bir hemşire bana gülümsüyordu. "Pekala." dedim ve derin bir iç çektim. "Olayı kısaca anlatır mısınız?" doktor hem benimle konuşuyor hem de altımdaki pantolonu çıkartıyordu. Hemşire ona yardım etti ve pantolonum çıktıktan sonra doktor iç çamaşırım üstünden belimin altına bastırdı. Hey bilimden utanılmaz! "Ah!" sessizce inlemem demek ki o kadar sessizce değildi ki Doktor bana doğru eğilmişti. "Bir şey mi oldu?" nane kokan nefesi direk yüzüme çarpıyordu. "Hayır sadece biraz canım acıdı." dedim ve gülümsemeye çalıştım. Kafasını anladım anlamında salladı ve hemşireyi film için gönderdi. "Bayan Destiny burası acıyor mu?" kuyruk kemiğime bastırdığında o kadar da acı hissetmemiştim. "O kadar değil." dedim ve nasıl olduğunu ona anlatmadığım aklıma gelince anlatmaya başladım. "Anna ve ben şakalaşıyorduk. Ben ondan kaçıyor o da beni kovalıyordu. Tam koridor'dayken ayağım kaydı ve sertçe yere düştüm." tam olarak yalan sayılmazdı ama doğru da değildi. "Yani yasal bir işlem yapılmayacak." dediği şeyle istemsizce kaşlarım çatılmıştı. "Yani demek istiyorum ki bu bir dayak değil ya da insanların verdiği saçma sapan cezalar." ne dediğini anladığımda istemsizce gözlerim büyümüştü. Doktor bu halime bir kahkaha attı ve ben de gülmeye başladım. "Pekala Bayan Destiny. Film için hazır olmalılar çok uzun sürmez merak etmeyin." dedi ve bana gülümseyip popomun üstüne bir örtü serdi. Ardından sedyenin ucundan tuttu ve kapıdan çıkartıp filmin çekileceği bir yere götürdü.
10 dakika sonra filmim çekilmiş ve sıkıntıdan patlayacak bir şekilde odadaydım. Yüz üstü yatmaktan sıkılmıştım ve bir sakıncası olmaz diye yana doğru yattım. Kapı aniden açılınca benim canım arkadaşım endişeli bir şekilde içeri girdi. "Des şimdi iyi misin?" onun o yüz ifadesini görmek beni güldürmüştü. "Niye gülüyorsun sen bakıyım?" Anna yanımdaki koltuğa oturdu ve elimi tuttu. "Sadece çok komik görünüyordun." dedim ve alt dudağımı ısırdım. Gözlerini devirdi ve anlımda hafifçe vurdu. "Destroy! Senin şu yakışıklı doktorun ile kurduğun fantezilerin hepsini anlat şimdi." dedi ve kahkaha atmaya başladı. "Ah Anna neden beni kendin ile karıştırıyorsun." dedim ve göz kırptım. Elini ağzına götürdü ve şaşırıyormuş gibi yaptı. "Ah bu çok kabacaydı hanım efendi." dedi ve güldü. Odaya giren yakışıklı doktorum ile ikimizde susmuştuk. Doktor şaşkınca kaşlarını çatmıştı ve sırıtıyordu. Siktir! Ya duyduysa! Korku içinde Anna'ya baktım fakat o halinden memnundu. Ah flörtöz arkadaşım benim. Gözleriyle doktoru iki dakika içinde soymuştu. "Hanımlar bir problem mi var?" dedi ve kaşlarını bir kez kaldırıp indirdi. Bu hali bile çok tatlı gelmişti bana. "Hayır doktor bey hiç bir problem yok." Ah pis sürtük! Resmen sulanmıştı. Hele o ağzını yaya yaya konuşması. Ve işin en kötü tarafı da Anna şort giymişti. Evet hem de bu soğukta! Tabi altındaki siyah dantelli çorabı saymıyorum. "Pekala." doktor Anna'ya gülümsemişti ve göz kırpmıştı. Yine kapmıştı! "Bayan Destiny her hangi bir sorun yok sadece kalçanız biraz zedelenmiş. 1 Hafta her gün size söyleyeceğim ilaçları ve kremleri kullanırsanız hiç bir şey kalmaz." dedi ve elindeki filmi tekrardan ışığa tutup baktı. "Film biz de kalabilir mi?" Anna konuştuğunda 'filmi ne yapacağız?!' bakışları atmaya başlamıştım. "Pekala Bayan.." Anna heyecanla cevapladı. "Anna!" doktor bu haline güldü ve filmi bir dosyanın içine yerleştirdi. "Şu an size bunu veremem fakat yarın gelirseniz veririm." Doktor ne bana bakıyordu ne de başka bir şeye sadece Anna'ya. "Daha erken alamaz mıyız?" dedi Anna ve bacak bacak üstüne atıp dilini dudaklarının üstünden geçirdi. En yakın arkadaşım yanımda doktorumla flört ediyordu ve ben bu durumdan hiç de rahatsız değildim. Eğlence çıkmıştı! "İsterseniz bunu odamda konuşalım Bayan Anna." dedi ve doktor flörtöz bir bakış attı. Anna keyiflice gülümsedi ve kafasını salladı. Doktor önden çıktığında Anna doktorun arkasından orta parmağını gösterdi. "İşte benim kızım." dedim ve gülümsedim. "Bekle beni bebek çok uzun sürmez." dedi ve göz kırpıp o da odadan dışarı çıktı. Ve evet yine yalnız kalmıştım. Yine konuşturmuştu flörtözlüğünü. "Ah Sürtük."
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top