8- "Ow shit!"

Kapıyı arkasından yavaşça kapattım ve sırtımı kapıya dayayıp derin bir nefes aldım. Bana Elsa demişti. Bunca zamandandan beri ilk defa Elsa demişti. Geçmişin acı dolu izleri yeniden sızlarken ağlamamak için kendimi sıkıyordum. Bana Son Elsa dediği zamanki gibi.

"Anneciğim hadi kapıyı aç." kapıya bir kez daha vurdum ve kulpu tutup bir daha asıldım. Ya ben 9 yaşında güçsüz bir kızdım ya da annem banyonun kapısını kilitlemişti. "Anne!" bir kez daha seslendiğimde içeriden gelen çığlık ile donakalmıştım. Babamın içeride olma ihtimali yoktu çünkü şu an işteydi. Anneme zarar veremezdi. O zaman kim anneme zarar veriyordu? Ağlamamak için kendimi sıkıyor ardı ardına yumruklarımı kapıya indiriyordum. Fakat annem kapıyı açmıyor hüngür hüngür ağlıyordu. Onun ağlaması beni hem üzüyor hem de enerjimi harcıyordu. "Git buradan Elsa!" Annem sonunda konuşmuştu ama  onun sinirli ve güçsüz bir şekilde söylediği kelimeler beni ağlatmaya yetmişti. "Hayır! Aç kapıyı anne lütfen aç kapıyı." artık ağlamaktan yanan gözlerim , bağırmaktan dolayı acıyan boğazım ve ellerimde oluşan kızarıklar beni yıkıyordu. Fakat pes etmeyecektim. "Elsa hemen defol!" Annem Bir kez daha bağırdığında ben de çığlık attım ve saçlarımı çekiştirdim. Buralarda yedek anahtar olması lazımdı çünkü geçen yıl babam bana sarılmak için yedek anahtarla kapıyı açmıştı. Hızlıca kilere indim ve ışığı açtım. Kilerde gerçekten çok kötü şeyler yaşamıştım ama şu an düşündüğüm tek şey meleğimdi. Annemdi. Lacivert dolaba doğru ilerledim ve tozlu demiri tutup kendime çektim. Kapak sonunda açıldığında hızlıca bütün anahtarları elime aldım ve kapağı kapatıp anahtarlara bakmaya başladım. Hepsinin üstünde numaralar vardı. Hepsini alma düşüncesi mantıklı gelirken merdivenleri bir solukta çıktım ve ışığı kapatıp kilerden dışarı çıktım. Evin cilalı kahverengi merdivenlerinden çıkarken ayağımı hafifçe burktum ve sessizce inledim. Hızlıca sağ ayağımı arkadan kıvırdım ve anahtarları Sol elime alıp sağ elimle bileğimi ovdum. Canım acıyordu ama annemin bana ihtiyacı vardı. Topallayarak merdivenleri çıktım ve banyonun kapısının önünde geldiğimde eğilip alta baktım. Kırmızı bir sıvı kapıya doğru akıyordu. İşaret parmağımı uzattım ve parmağıma değen sıcak sıvıyla hızlıca elimi geri çektim. Kan kadar kırmızı ve kan kadar yoğun şeyi parmaklarımın arasında çevirdim ve kaşlarımı çatıp ayağa kalktım. Kırmızı sıvı kapıdan dışarı taşmış koridora ulaşmıştı. Umarım o başka bir şeydir. Kan olmasın lütfen kan olmasın. Anahtarlardan birini deliğe yerleştirdim ve çevirmeye çalıştım fakat çevrilmiyor doğru düzgün deliğe girmiyordu bile. Anahtarı hırsla koridorun uzak köşelerine fırlattım ve diğer bir anahtarı denedim. Onda da aynı şey olunca sinirli bir şekilde çığlık attım ve elimdeki bütün anahtarları yere fırlattım. Hafifçe alnımı okşadım ve sakince düşünmeye çalıştım. Tek gözümü deliğe dayadım ve İçeriye bakmaya çalıştım. Fakat hiç bir şey gözükmüyor sadece anahtarı görebiliyordum. Yerden rastgele bir anahtar daha aldım ve deliğe yerleştirdim. Gözlerimi kapattım ve anahtarı ittirdim. Yere düşen metalin sesi ile gözlerimi hızlıca açtım ve anahtarı çevirip kapıyı ittirdim. "Anne.." gördüğüm şeyle hıçkırıklarla ağlamaya başlarken hızlıca annemin yanına çöktüm ve kolunu dürttüm. Bileklerinden akan oluk oluk kan resmen beni öldürüyordu. "Elsa.." Annem hafifçe fısıldadığında burnumu çektim ve kafamı salladım. Açık gözleri kapanmaya başladığında panikledim ve havlulardan birini kapıp bileklerine bastırdım. Kenarda duran jileti hızlıca elime aldım ve lavabonun içine bıraktım. Şimdi ne yapacağım ben? Tanrım sen yardım et! Yardım. 911. Bileğimin sızlamasını önemsemeden koşarak aşağı indim ve annemin telefonunu alıp 911 i tuşladım. Görevlilere adresi ve durumu söyledikten sonra annemin yanına gittim ve kan dolmuş havluyu alıp kirli sepetine attım. Yerine başka bir havlu yerleştirdim ve annemin yanına oturup kafamı omzuna yasladım. Hem sessizce ağlıyor hem de annemin kokusunu içime çekiyordum. Kendimi berbat hissediyordum. Bütün bunların suçu benmişim gibi. Annem geçen sene de kolunu kesmişti ama bana bunun yanlışlıkla olduğu söylemişti fakat şimdi kendine zarar vermişti. Onu kaybedemezdim. Daha çok gençti. Beni bırakıp gidemezdi. Bana kıyamazdı öyle değil mi? Yapamazdı. Sokaktan gelen siren sesleri ile burnumu sertçe çektim ve annemin omzunun üstünden duvara tutunup ayağa kalktım. Anlına bir öpücük kondurdum ve hızlı olmaya çalışarak aşağı indim. Polisler ve ambulans görevlileri çoktan kapıyı çalmaya başlamış hatta Anons yapmışlardı. Kapıyı sessizce açtım. "Yukarı katta soldaki ilk kapı." zorla söylediğim kelimeler göz yaşlarımı daha da arttırmıştı. Annemsiz yaşayamazdım. Ben de giderdim onunla birlikte. Kendi annem beni düşünmüyorsa ben neden kendimi düşünecekmiştim ki? Bütün görevliler yukarıdaki kata çıktığında hızlıca mutfağa ilerledim ve çekmeceyi kendime doğru çekip içinden bir bıçak çıkarttım. Arkamdan gelen sesle hızlıca arkamı döndüm ve bıçağı arkama sakladım. "Annen güvende olacak küçük kız hadi seni odana çıkartalım." gülümseyerek bana bakan polise hafifçe tebessüm etmeye çalıştım ve bıçağı arkadan iç çamaşırımın içine sıkıştırdım. "Baban veya sana bakabilecek başka biri var mı?" merdivenleri zar zor çıktığımda sorduğu soruyla kala kalmıştım. Benim kimim vardı ki annem ve babamdan başka? "Yok." dedim kısaca. "Babam da işte şu an." burnumu bir kez daha çektim. "Pekala şimdi seni 10-15 dakikalığına yalnız bırakmam lazım ondan sonra buraya gelip seni alacağım ve birlikte hastaneye gidip annene bakacağız tamam mı?" Kafamı aşağı yukarı salladım ve Polis memurunun aşağı inişini izledim. Son basamağı da indiğinde vakit kaybetmeden odama girdim ve kapımı kilitledim. Bıçağı dikkatlice arkamdan çıkarttım ve yatağıma oturdum. Bay Tigger baş köşede oturmuş yamalı bir şekilde beni izliyordu. Derin bir nefes aldım ve tam bıçağı bileğime dayayacakken bıçak elimden fırladı ve duvara çarpıp tiz bir sesin çıkmasını sağladı. O buradaydı. Korku her yanımı sararken yatağımda olduğuma sevinip hızlıca kafamı yastıkla kapattım ve sakinleşmeye çalıştım. O kadar çok korkuyordum ki. "Bunu.Yapma." kulağımın hemen yanından gelen sesi hem tehditkar hem de ürkütücü bir şekilde çıkmıştı. Artık ağlayamıyordum. Bugün o kadar çok ağlamıştım ki. Ona itaat etmemi bekler gibi bir kez daha tekrarladı ve ben kafamı sallayınca ses bir anda yok oldu. Yastığı yüzümden yavaşça çektim ve etrafa baktım. Yoktu. Derin bir nefes aldım ve vakit kaybetmeden aşağı indim. Az önce ki Polis memuru beni görünce gülümsedi ve elimden tutup arabaya bindirdi. "Annenin durumu iyiymiş fakat Destiny anneni fazla zorlama." dikiz aynasından bir bana bir de yola bakıp konuşmuştu. Kafamı salladım ve yerime sindim. Hastaneye vardığımızda On dakika beklemek zorunda kalmıştık çünkü annem kendine gelememişti. "Gelebilirsiniz fakat hastayı yormayın." kapıdan çıkan kadın doktora kısa bir bakış attım ve koluma burnumu silip içeri geçtim. Annem rahatsız görünen sedyenin üstünde yatıyordu. Bilekleri sargılıydı ve iki yanında duruyordu. Gözleri beni bulduğunda hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştık. Ellerini bana uzatmaya çalışıyor fakat acıyla tekrar eski yerine koyuyordu. Bense kapının girişinde ona bakıyordum. "Bebeğim ben.. çok özür dilerim" kafamı hayır anlamında salladım ve arkamı döndüm. "Bana bebeğim deme." Sertçe söylediğim kelimeler ardından Polis bir şey olduğunu anlamış gibi aniden içeri girdi ve elini omzuma koydu. "Destiny istersen anneni rahat bırakalım o da bir psikolog ile görüşsün." Polis ima eder bir şekilde konuştuğunda kafamı salladım ve onu takip ettim. "Beni affet Elsa." Annem son kez konuştuğunda Sol yanağımdaki göz yaşını hışımla elimin tersiyle sildim.

Ağlamam durmuş gözümün önüne gelen anılarla yeniden ağlamaya başlamıştım. Hayatım hiç bir zaman Normal olmamıştı,  bundan sonra da olamazdı da zaten. Artık son sınıftım ve hala o canavarı görmeye devam edersem benim için kötü şeyler olacaktı. En iyisi kafamı dağıtmaktı. Kapının arkasından kalktım ve gözlerimi silip banyoya ilerledim. Evimizde -aslında şu an benim evim oluyor- 3 banyo vardı. Bir üstte koridorun Soldan birinci kapısı bir Marrylerin -artık orası da benim oldu- ebeveyn banyoları bir de kilerin çaprazında olan banyo. Genellikle düz ayak olduğu için kilerin çaprazındaki banyoyu kullanırdım. Yukarı ki banyoda hiç iyi anılarım Yoktu ve ben her oraya girdiğimde kabuk bağlamış yaralarım sızlıyordu. Banyonun önüne geldiğimde onunla olan anılarım aklıma gelmişti. Çok uzun zamandır benimleydi ve bu çok tuhaftı. Neden bendim? Neden benden uzak durmuyordu?  Bu soruların cevabını deli gibi merak ediyordum fakat şu an bunun sırası değildi sonuç olarak düzenlenmesi gereken bir parti vardı öyle değil mi? Banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama çıktım. Komodinin üstündeki telefonumu aldıktan sonra son arananlardaki 'Anna' yazısına tıkladım ve hala dağınık olan yatağıma oturdum. "Destiny!" Anna telefonda cırlarken gülmeye başlamıştım. "Sakin ol An. Marry gitti ve bizim parti hazırlıklarına başlamamız lazım." Anna'nın o muhteşem kahkahası kulaklarıma dolmuştu ve yarım saate sizdeyim dedikten sonra telefonu suratıma kapatmıştı. Derin bir nefes aldım ve telefonu yatağa koyup iki elimle destek alarak yataktan kalktım. Daha kahvaltılıkları toplamam lazımdı! Tanrı aşkına neden dağınık bırakıyor?! Kafamı iki yana salladım ve aşağı indim. Masadakileri makineye ve buzdolabına yerleştirdikten sonra ellerimi birbirine sürterek çalan kapıya doğru ilerledim. Delikten baktığımda Anna sabırsızca yerinde sallanıyordu. "Hey Anna!" kapıyı açmamla üstüme atlaması bir olmuştu. Üstündeki ceketi çıkarttı ve portmantoya fırlatıp bana tekrar sarıldı. "Seni çok özlemişim." Anna beni boğmazsa ben de seni diyecektim fakat beni o kadar çok sıkıyordu ki artık göğüslerim acımaya başlamıştı ve Hey! Kadınlığımı -gerçi ben kadın değilim- korumam lazımdı. Yavaşça ondan uzaklaştım ve yanaklarından öptüm. "Ben de seni bebeğim." birlikte gülüştük'ten sonra salona geçtik ve koltuklara oturduk. "Des kaç gündür okula gelmiyordun neler oldu hemen anlat." Ah kimse benim korkunç bir canavar tarafından korkutulduğu'mu bilmiyor. Evet ailem bile bunun 12 yaşında bittiğini düşünüyor. "Hiç biraz rahatsızdım." Sadece sevgilimin gay olduğunu öğrendim ayrıca kaçırıldım ve galiba beni yıllardır korkutan bir canavarın beni öpmesini istedim ve o da benim kadınlık -ki ben kadın değilim- gururumu zedeledi. Yani Hiç sadece biraz rahatsızdım. "Peki ya James?" Ah ben de ne zaman soracak diye bekliyordum. "Ayrıldık." dedim basit bir şekilde ve ellerimle oynamaya başladım. "Hıı üzüldüm bebeğim. Neyse canım hadi partiyi konuşalım." kafamı ellerimden kaldırdım ve hevesle başımı salladım. "O zaman ilk davetlilerden başlıyoruz." Anna tam bir parti kızıydı ve bu evi en yakışıklı çocukların basması kaçınılmazdı. "Kalem kağıt alıp geliyorum." dedim ve odama çıkıp çekmecemden kağıt ile kalem çıkarttım. Tam kapıyı açmıştım ki çalan telefonum ile geri döndüm. Arayan kişiyi gördüğümde istemsizce bağırdım. "Hassiktir!"


Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top