3.2
Benm ıhy motivesi yerlerde sürünüyor arkadaşlar, biraz etkileşim rica ediyorum. Yorum ve oy vermeyi unutmayın lütfen ✨
~
Hastaneden çıkmaları bir saati aldı, işleri geç bittiğinden değil, Harry uyuya kalmıştı ve Louis hemşire serumu çıkarttığı halde onu uyandırmak için acele etmemişti. Oturduğu yerde geriye yaslanmış beyaz tavana bakmış durmuştu.
Sıkışmış hissettiriyordu ona iyi davranmak. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu sadece daha fazla zıtlaşırlarsa büyük ihtimalle aynı şeyler olacaktı. Harry onu zorlayacaktı değil mi? Peki alttan alması değiştiriyor muydu durumu? Sadece erteliyor. Aralarında olan o şeyden sonra...bir şeyler değişiyor.
Sonucun iyi mi kötü mü olacağı tamamen kadere bağlı. Huzursuzluk veriyor şimdiden. Mavi gözlü olan işlerin kendisi için en kötüye gittiğini düşünüyor.
Eczaneye varana kadar Harry'nin kendisine hiçbir şey dememesi, masum masum peşinde dolanması ve Louis onun için ilaçları alırken sadece arkadaşının tişörtünün eteklerinden küçük bir çocuk gibi tutması yeterince belli bir alamet.
Onu eve çağırmakla kötü ettiğini çoktan biliyordu. Araları bu kadar gerginken en son bir araya geldiklerinde sonucu görmüştü. Parmaklıların ardından zarif ellerini tuttuğu günü anımsadı aksi gibi, gerginlik yokken güzeldi.
Bu çok iğrenç geliyordu kulağa. Güzel olması.
"Yemekten sonra duş alsam iyi olacak." diğerinin arkasından odaya girerken söylendi Harry, çantasını omzundan düşürdü ve yere bıraktı.
Serumun iz bıraktığı yer ince ince sızlıyordu. Bakışları boş ve sakindi. Yüzünün rengi soluk ve dudakları pembeydi tekrar. İyiydi sabahtan. Kapıyı ayağıyla kapatırken toplu saçlarını açıp tekrar bağladı. Güneş batıyordu sessizce, pencereden içeri son ışıklar giriyor. Evde tekler, Jay komşuda Mark işte.
İğrenç bir zamanda olmasalar, pc oynamak için daha güzel bir zaman bulamazlardı sanırım.
Dağınık yatağa baktı, iç çekti, istemsizce Louis'nin önceki gecesini düşündü, o çocukla. Acı- Farkında bile değilken çattığı kaşlarını düzeltti. Sakin- Tamamen sağlıklı olmak istiyorsa sakin olmalıydı.
Ayaklarını sürüyerek küçük odada ilerledi. İlacın verdiği uyuşukluk ve kısa uykudan aldığı güçle kontrol altına alsa da siniri kesinlikle geçmemişti ve bu sindiremediği duyguyla baş başa olmak sağır ediyordu.
İçine attığı hakaret ve iğrençti dolu çığlıklar her yerde. Harry'nin aklı sürekli yara alıyor, sesler sürekli kafasının içinde. Midesini yırtacaktı sonunda yuttukları ve kusacaktı hepsini biliyordu.
Yine de, sakin olmalıydı. Her zamanki gibi. Şu sıralar sakin olmak istemiyordu. Dayanamıyorum. En çok şimdi ihtiyacı var, sakin kalırsa hızlı iyileşir güvenle adım atabilirdi. Batırma.
Onun her hamlesinden bu kadar etkilenmek acıtıyordu, Louis hiç hareket etmezse, Austin ölmeden önce olduğu gibi, rahat olabilirdi.
"Banyonun yerini biliyorsun." Oğlan dolabın kapağını açıp umursamaz cümlesine ters şekilde diğeri için tişört aramaya başladı. Yol boyu nasıl ona normal davranabilirim diye düşünmüştü ancak sonuç çelişki olmuştu anlaşılan. Bu saçma gerginlikten kurtulmayı çok isterdi. Seni öptü-
Yaz akşamları sesli olur. Yaz akşamları tüm gün susan yatan eriyen şehir ayılır birden. Herkesin siniri geçer. Sen hariç. Yeşiller düştü.
Louis üzerindeki mide bulandırıcı tişörtle gezdiği sürece zordu, kurtul ondan, başını çevirip odanın diğer ucundaki çocuğa baktı. O nasıl olacak?
Ayakları altındaki halıya kadar her şeyin farkında vardı bir an. Eğik duruşunun, parmaklarındaki yüzlerin altında sıkışan derisinin, boynunu artık kaşındıran kolye ipinin ve odayı zayıfça aydınlatmaya çalışan son ışığın, perde arkasındaki çocukların oyunlarının adı, kanındaki ilacın bile hepsinin bilincindeydi.
Yüzüne yola getirici bir ifade yapıştırdı, buğulu ve narin, Louis ayak parmaklarının ucundayken, dolabın üst rafında geziyorken sargılı elleri. Yaz akşamları...
"Bunları al, çamaşırın da vardı çekmecede bulabilirsin." Dizde biten şortu bir de aslında kendisine ait olan tişörtü ondan almak için yaklaştı. Kızıl kafalı onun yüzündeki ifadeyi gördüğünde duraksayıp kaşlarını çatmayı kesmişti, şimdi nasıl oyalayacaksın? Parmaklıklar yok.
"Bunu istemiyorum." Harry beyaz tişörtü tuttuğu gibi dolaba atıp başka bir tane almak için uzandı ve o an Louis çoktan sıkıştığını anladı.
Şaşkınlıkla çıkış yolu aradı gözleri. Her şey fazla hızlı ya da fazla yavaş.
Başını eğip gerginlikle geriye yaslandı. Üzerine düşen gölge büyüyor gibi hissediyordu. Korkmak istemiyorum, kaçmak da istemiyorum- topukları dolabın içine yaslandı ve kafasının rafa değdiğini hissetti. Louis geriye gidiyorsa, o yaklaşıyor muydu?
Nefes nefese kalacağını bildiği halde tuttu ciğerlerini saran havayı ve sarıldı onlar tarafından. Gözleri sonuna kadar açıktı başını yavaşça kaldırıp istemsizce Harry'e, daha doğrusu Harry'nin dudaklarına baktı. Gözleriyle karşılaşmak delilik olurdu! Ve dudakları-
Sıcak ve yumuşak derinin nasıl hissettirdiğini hatırlıyordu. Kuru ve çatlakken birden nasıl canlandığını hatırlıyordu. Renginin toz pembeden nasıl kızla döndüğünü hatırlıyordu. Hatıralarını hissediyordu.
Üzerinden raflara uzanan koldaki küçük hareketle gözlerini sıkıca kapattı ve kafasını çevirdi hemen.
Kalbini duyuyordu. Heyecan ve korku arasındaki fark neydi? Kaskatı kesilmişti, düşünemiyordu ama bir sebepten ötürü verdiği tepki farklıydı. Bu çarpıntı korku mu? Ne olduğu önemli değildi, dışarıdan görülen tek şey neredeyse titreyen bir bedenden fazlası değil.
Harry bunu fark etmişti, yanlış bu yanlış. Gözlerini kırpıştırdı. Böyle olmaması gerekiyordu. O korkuyor mu?
"Bok gibi bir tişört, tıpkı üzerindeki gibi." Dolaptan başka bir tişört alıp yavaşça gerilediğinde Louis'nin şaşkın şaşkın nefes almaya ve vermeye başlaması bir oldu. Gözleri yeniden kocaman açıklardı.
Aralarındaki kötü enerji nefes aldırmıyordu. İğrençti ve düşünmelerine engel oluyordu.
Kahkahasını duydu. Bu ses, Louis'nin dehşet içindeki suratında korkunç bir iz bıraktı. Yutkundu sertçe. Güneşin son ışıkları yoktu. Karanlık çökmüştü içeriye. Ona bakma şimdi olmaz.
Gülüyordu...Louis korktuğu için- Komik miydi? Karnına ağrılar girdiğinde eğilmek istedi. Hoşuna mı gitmişti?
Oysa Harry sinirlenmişti. Hoş olmayan türden bir farkındalıkla boğuşuyordu. Sakin olacaktı ama değil mi? Gülmeye devam etti. Elindeki kıyafetleri yatağa attı. "Bok gibi bir tişört, çıkart onu."
Planladığı bu değildi. Oğlanın mala dönmüş yüzüne bakmadan çıktı odadan. Azıcık daha durursa sakin falan olamazdı. Gerçekten korkuyor mu?
Yani bu yüzden mi geri adım atmıyor ve Harry'e ters davranmıyordu? Araları düzeldiği için değil ha?
Mutfağa sonradan girdi, dolabı karıştırıp bir şeyler çıkarttı Louis ve Harry kollarını bağlayıp onu izledi.
Şaşkınlığı bir kenara atmış o da sinirlenmiş görünüyordu. Tabakları masaya koyuş şeklinden belliydi. Eskiden olsa laf dalaşı yaparlardı ya da direkt kavga ve bu sinirler hızla geçerdi ama artık ikisi de sadece içlerinde tutuyor.
Etraflarını saran hale, kıpkırmızı.
Yemek sertçe indi önüne, kıvırcık çenesini sıkmaktan zor konuşuyordu. "Bu kadar iğrenç bir tişörtle karşımda oturmazsın, göz estetiğimi bozuyorsun." Başına ağrılar girmişti. Louis de dişlerini gıcırdatarak kendi tabağını aldı eline ve tam olarak Harry'nin karşısına oturdu, şaka mı?
"Bakma o zaman." Kıvırcık kaşığı stresle tabağa vurarak doldurup boşaltıyor ve sinirle gülümsüyor karşısındakine gözlerini kırpmadan bakıyordu. "Çıkart şunu." dedi ciddiyetle. Kafasında hayal ettiği ikna şekli kesinlikle bu değildi, kesinlikle- korkuyor ha?
Louis, tişörtün Zayn'in olmasıyla bir sorunu olup olmadığını düşünmeye başlayacaktı. Müdahale edecek bir şey arıyor. Yeşillere bakarken ince kumaşın yakasını kaldırdı ve burnuna sürttü. "Hayır, güzel kokuyor." Alttan almaya n'oldu?
Yeşiller telaşla açılmıştı, bunu beklemiyordu, yüzünde iğrenti dolu o meşhur ifade hızla canlandı. Kusabilirdi. Ateşi yeniden çıkmaya başlamıştı, yanaklarına konan kızarıklığın başka bir açıklaması olamaz. Elindeki kaşığı sıktı.
"Pazar parfümü olduğuna eminim. " Sakin ol- Neden böyle yapıyor? Ne hale geldiğini bilmiyor.
Kızıl kafalının geriye yaslanışını takip ettiği sırada, o pislik pirsingini çevirdi ve Harry'nin yüzüne alay eder gibi baktı. "Parfüm değil bu. Zayn'in kokusu aptal."
Harry on saniye daha bu muhabbete devam ederse, Louis'nin tüm kemiklerini kırmak için elinden geleni yapacaktı. Hem de açıkça kızıl kafa elindeki kesiklere rağmen kendinden güç bakımından üstünken. Sustu ve yemeğine döndü. Tabak bitene kadar çoktan ateşi çıkmıştı.
Kavga etmek istiyordu. Tekme belki yumruk, onu dövmek istiyordu belki dövülmek. Öpmek. Ancak o zaman rahat ederdi sanırım.
Gerginlikten kurtulamadılar. Yemekleri boğazlarına dizildi. Louis, de Harry'nin neden böyle yaptığını anlamıyordu Her şeye karışabileceğini mi sanmaya başladı? Bu alttan alma işi pek işe yarıyor gibi durmuyordu. Karşısındaki sik kafalı sürekli daha da ileri gidiyordu. Harry ise düşünmüyor o sadece, sinirli.
Konuşmamaya karar vermişlerdi çözüm olarak ama tansiyon düşemeden Harry yatağa attığı kıyafetlerini almak için uzandığında Louis (o sırada ayaklarını sarkıtmış yatakta oturuyordu) sanki öcü görmüş gibi kendisini yere atınca, Harry sadece sinirli değildi artık.
Çıldırmak üzereydi. Çok fena.
Yüzünde oluşan ifadeyi hayal bile edemiyordu. Louis ise ona bakmamış sadece küfür etmişti, basitçe "Sikeyim-" Harry suratına bir tane tekme atabilirdi o an. Ayağı ulaşırdı. Bin ton laf edebilirdi, dudakları aralıktı.
Ama sadece arkasını döndü, banyoya girip kıyafetlerini çıkartıp yere attı ve kabine girdi. Düşünmeden hareket etmek istemiyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Çok karışıktı. Yanlış olan, korkusu. İyiye gidiyor sanmıştı. Yanılmıştı.
Tokasını çıkarttı, kabarmış şekli bozukmuş bukleleri omzuna düştü. Korkuyor? Yüzünde beliren gülümseme anında değiştiğinde açtığı sıcak suyla birlikte akıp gitti maskeleri ve kendisiyle baş başa kaldı. Gerçekte sahip olduğu tek yüzle. Solgun. Saçları tepesinden inen suyu taşırken bedeni güneşin tüm gün yaktığı kasılmış bedenini çaresizce gevşetmeye çalışıyordu.
Yeşil gözler hale hale açılmış cam halini almıştı, yerdeydi, kirpiklerindeki minik damla akıp gitmek için bir göz kırpışa bakıyor ama bu olmuyor, donuk, yüzünden geçip giden hangi damlalar gerçekten su?
Duş başlığı altında gözlerini kırpmadan, sesini çıkartmadan, ifadesiz bir yüzle ağlıyor olduğu gerçeğiyle karşılaşması vakit aldı. Tüm gün abartıyla süslenen birisi için garip bir son. Harry gerçek bir palyaço. İnsanların korktuğu türden.
Beyaz mermerler baktığı tek şey. Yüzünü saran saçlarına dokunmadı, kırpmadığı yeşil gözleri terk edilmiş gibiydi. Orada ne kadar durdu bilmiyordu. Bu rahatsız edici derecede uzundu. Su çok sıcaktı.
Nasıl baş edeceksin?
Düşmüş omuzları ısıdan kızarmış, bacakları ayakta durmaktan ağrımıştı. İçeriyi dolduran buhar nefesini tıkıyordu. Banyonun kapısı sertçe açıldığında kapattı gözlerini, avuçlarıyla ovdu. Yorgun düşmüştü.
"Öldün mü?" İç çekti. Kabini açıp kafasını çıkarttı. Louis halen sinirli görünüyordu. Bunu seviyorsun. Sarkan saçlarından su damladı kabinin dışına. Kaşlarını çattı. Bir an göz göze geldiler. İkisi de birbirlerine öfkeyle bakmaya başladı. Harry ona iyi davranmaya çalışıyor Louis alttan almayı deniyordu ama bu durumu sevmedikleri yüz ifadelerinden anlaşılıyordu. Eskisi gibi olsun istiyorlardı.
Gerginlikten yırtılma noktasına gelmiş nezaketleri bir halta yaramıyordu çünkü.
Sonraki saniyeler ise tam da bu yüzden sinir bozucu derecede kontrolsüzce gerçekleşti. Eskisi gibi-
"Ölmek için çok erken. " Dedi, geriye itti buğulu duvarı. Louis sadece kollarını bağladı. Gözlerini devirdi, Harry fabrika ayarlarına dönmüştü. Aptal ve- baştan aşağı onu süzmemek için zor tuttu kendisini, utanmaz. Kesinlikle.
Yüzünün ısınışını hissetti. Omuzlarına dağılmış ıslak buklelerin her telinden haberdardı sırf geri kalanı görmemek için. İlk defa böyle görmüyordu onu neden şimdi değişiyor?
Çıplak olmak Harry'nin umrunda olan son şeydi ve şu emo kılıklı çulsuzun üzerinde halen o tişört olması sinirini tekrar hoplatmıştı, bu yüzden havlusunu beline sardığında suratına açıkça mal gibi bakan çocuğu ayıltma bahanesiyle duş başlığını çıkartıp kaynar derecedeki suyu karşısındakine fışkırtmak için son güce ayarlarken, tabii ileri de yürüyordu, anadan doğma olmayı düşünmedi. Tişörtü çıkart dememiş miydi? Bu ne biçim korku?
Diğeri suratına çarpan kaynar suyla neye uğradığını şaşırırken bağırmadan edemedi.
"Seni piç!" Siktir olup gideyim derken ayakları ıslak zeminde kayınca kıç üstü yere düştü ama Harry bir eli belinde istifini bozmadan onu ıslatmaya devam ediyordu. Bu rahatlatıcıydı işte. Histerik iç çekişler sundu. "Ağlama."
Banyo banyoluktan çıkmıştı çoktan, her yer ıslanmış Louis kapıyı Harry'nin suratına kapatmak için gecikmiş izlemekle meşguldün.
"Sana o tişörtü çıkart demiştim?" Gözleri bulandıran buhar nefeslerini de kesiyordu.
Alttan al mı? Bu da ne sikim! Yerde kaynar suyla baş etmekten haz aldığı yoktu, ayrıca o düzgün davranmazsa Louis de onu alttan almazdı. Ayağını tuttuğu gibi kıvırcık olanı yere düşürdü ve, çıplak olması bir engel değil, boğazına yapıştı.
İnce boynu parmakları arasındaydı, nabzını hissediyordu, sıcak. Islak buklelerin banyo zeminine serpilişi, pembe dudaklardaki donukluk, yeşillerdeki ifadesizlik, can sıkıcı. Gerçek anlamda boğazına yapışmıştı ve o sadece bakıyor muydu? Onu öldürebilirdi.
"En başından beri bunu yapmalıydım." Üvey babasının polis olması gibi etkenler de Harry'nin katili olmasına kesinlikle engel değildi ama- "Nefes alamıyormuş taklidi mi yapmam lazım?" anlaşılan ellerindeki sarılı kesikler açıkça bir engeldi.
Ellerinin işe yaramaması kötüydü- Harry tepesindeki çocuğun belini tuttu. Filmlerdeki sahnelerde bu iş böyle değildi, kucağında olması gerekmez miydi? "En başından beri bunu yapmalıydım." dedi tişörtü çekmeye çalışırken.
Dehşete düşerek altındaki bedeni itti diğeri. "Siktir git, sapık!" Ayağa kalkıp işe yaradığına emin olduğu ayağıyla tekme attı yerdekine. Göğsü alev almış gibiydi. "Sakın bana dokunma." dedi ciddiyetle. Kulakları çınlıyor.
Islak kızıl tutamlar alnına yapışmıştı, üzerindeki tişört tüm bedenini sarmıştı, gözler odaksız. Her an yere düşecek kadar dengesizdi. Sesli nefesler alıp vermekle meşgul. Bir an durum ve konumun korkunçluğuna ayıldı. Çıkabilirdi yalpalasa da. Yap hadi.
Biri geri adım attı, diğeri ayağa kalkıp takındığı asık suratla "Kapat çeneni." diye sessizce söylendi. Sapık ha?
Dokunma? Yeşiller koyulaştı. Başını yana yatırdı, ıslak saçları yapıştığı yüzünde kabarmaya başlamıştı ve pembe dudaklarının kenarındaki minik seğirme durum hakkındaki fikrini özetliyordu.
Mavilerin karşısındaki manzarayı izleyip yorumlamak için yeterince zamanı bile olmadı. Gitmek için vardı.
Neye uğradığını şaşırdı (aslında pek de şaşırmadı) sırtı duvara çarptığında, duş başlığı düştüğü yerde halen etrafı ıslatıyordu. Bedenini sıkıştıran kollarla birlikte tanıdık baskıyı hissetti dudaklarında. Bu kaçması gereken bir şey gibi hissettirmiyordu.
Maviler sonuna kadar açıldı, yeşiller sabit ve Louis'nin kalbinde bir şeyleri parçalayacak şekilde parlaktı kapanmadan önce. Neden böyle hissettiriyor?
Çığlık atmak istedi. Boğazı sanki çoktan bu olmuşçasına ağrıyordu. Çenesini sıktı, sinir ya da gerginlik. Kitlenmişti.
Kafasının sertçe duvara çarpmasıyla irkilip onu göğsünden itmek için davrandığında, titreyen parmakları nemli tenine değdiğinde, sıcak bir ıslaklık pirsingini çevirerek tüm planını bozmuştu. Baştan ayağa sarsıldı.
Bu kadar yakın olmak delilikti! Resmen iç içenlerdi. Harry'nin üzerinde sadece bir havlu vardı ve Louis eskisi kadar umursamaz hissetmiyor. Şu lanet ağzı-
Elleri yasladığı nemli, sıcak göğsünde toplanıp yumruk halini aldığında beklemeden vurdu ama bilekleri başının yanına hızlı yapışmıştı. Bunu sevme. Lütfen. Çok zor.
Sıkışmış, nefessiz ve çaresiz. Gözleri geriye kaydığında yavaşça, pirsingini çeviren kendisi değildi.
Bu noktada korktuğu başına geliyordu. Fazla çabuk.
En az o sik kafalı kadar iğrenç bir vahşilikle ağzı bozuluyordu. Dişlerine sürtünen sıcak dilin neredeyse boğazına kadar inişiyle sesinin banyoda yankı yapışını dinledi.
Gittikçe daha da sıkılan bilekleri, başının dönmesi için sebepti. Ve bedenlerindeki su damlaları terle değişirken duydukları kendi müstehcen seslerinden dolayı ikisinin de yüzü kızarmıştı.
Harry'nin dişlerini çenesinde ve yanaklarında hissettiğinde Louis'nin nefes almak için bir şansı oldu. Bu şeye yetişemiyordu. Parmaklarının ucuna sabırsızlıkla çıktı. Tüm gerginlik orta noktada, dudaklarında toplanmıştı. Acıyor. Boynuna sürtünen ıslak bukleler işi sadece çıkmaza sokuyor.
Midesi kasıldı. Kalbi tekledi ve bu bedeninde küçük bir sarsıntı yarattı. Onu itmek ve çekmek arasında kalan elleri duvara yaslı yerinden kurtulduğunda kararını ikinci seçenekten yana kullandı. Belinde hissettiği tutuşla aynı zamana denk geliyordu yüzüne gömülmüş çocukluk arkadaşının saçlarına tutunması.
Harry, Louis'nin itişiyle gerilese de üzerindeki baskı azalmak yerine artmıştı. Kollarının tamamen onu sarmasına izin verdi.
Ağır ve ıslak kumaşlar rahatsız ediciydi, parmakları sıktığı bedende gezinirken tek düşündüğü buydu. Ona dokunmak istiyordu. Daha fazla, daha sıkı, daha güçlü-
Nasıl bu konuma geldikleri ikisi için de önemli değildi. Louis Harry'nin çıplak ayaklarına basıp boylarını eşitlemeye çalışınca bu daha da önemsizleşti.
Dudaklarının şiştiğini hissediyordu, canı açıyordu ama bu öyle bir açlık olmaya başlıyordu ki acı önemsizleşiyordu. Midesinde koca boşluklar açılıyordu. Buradaki tek duygu, öfkeydi. İkisi de sinirden kudurmuş gibiydi.
Arada kumaş olduğu halde Harry'nin elleri nasıl bir biçim tutmuşsa, Louis oradaki tırnak izlerini şimdiden görebiliyordu. Ve bu yüzden diline aldığı ısırıktan sonra uzun bir süre sıcak bir şeyler içemezse şaşırmayacaktı kıvırcık. Çekilen pirsingiyle emir almış gibi karışık saçlara doladığı parmaklarını çekip geniş omuzlara sarıldı.
Ellerinin altındaki bedeni tutmak ve parmakları arasındaki eti sıkmak çok iyi hissettiriyordu. İkisi de bundan memnundu. Ama, iğrenç olan küçük bir şey vardı Harry'e göre.
Islak tişörtün eteklerini tuttu. Bu Louis'nin şaşkınlık içinde irkilip geri kaçmasına sebep olmuştu. Yeşiller bu anlamsız hareketle devrildi. Nefesleri sıkıydı.
Maviler ne yaptığını bilmiyor gibi bakıyordu karşındakine. Olanı algılamaya çalışmak bile zordu. Ne gerek var? Kendisini yine sıkı bir kucaklama içinde bulması saniyeler sürdü. Kalçalarını sıkan el, tutunmak dışında herhangi bir karşılık vermesine engel olacak kadar sıkıydı.
Karnına baskı yapan hislerle boğuluyordu, yeniden aralanan dudaklarının ardındaki savaş ve boynuna dolanan parmaklar yeterince sıkı olduğu halde yetmiyor gibi hissetmişti.
Sonu nereye gidiyor umurunda değildi. Bu işlerde sonun önemsiz olduğunu keşfedeli çok olmuştu. Ve çoktan üzerindeki kumaşların mide bulandırdığı, komik geldiği noktadaydı. Daha net hissetmek istiyordu. Tek avucu arasında sıkışmış kalçası yakıyordu.
Güzel, zarif ve güçlü ellerini istiyordu. Bedeninde. Her yerde. Siyah ojelerin süslediği yüzüklerle kaplı parmakları Louis'e kirli hayaller kurdurtuyordu. Boynundaki elin daha da sıkmasıyla yapması gerekenden çok uzak şeyler yaptığı bir defa daha yüzüne çarptı. Bunu sevmiş gibi sesler çıkıyordu boğazından. Sevdin çünkü.
Dudakları ısırılmaktan hissizleştiği halde, Louis'nin dişleri bir daha saplandığında derisine sürekli artan öfkesi canlandırdı Harry'nin bedenini.
Nereye gittiğini bilmeden sertçe itti kızıl saçlı olanı. Louis buna şaşırmış gibi değildi aynı hızla o da kıvırcığın bacağına tekme atmıştı. Sırtı duvara çarptığında da beklemedi, tekrar itileceğini bile bile sıktığı yumruğuyla uzun olanın üzerine gitti tekrar.
"Sen mi çıkartırsın ben mi?" Zor zapt ettiği oğlanı savurdu duvara. Çamaşır makinesi ya da başka bokların olduğu tarafa. Louis belini sert vurmuştu. "Ben yaparsam iyi olmaz." Sinirleri geçmiyordu. Bu dalaşma işine saatlerce farklı şekillerde devam edebilirlerdi.
Ancak birikenleri tartışmak için en korkunç zaman ve mekan olmasına rağmen "Beni öptün diye her şeye karışamazsın!" tısladı Louis. Sesi çatlaktı. Savrulduğu yerden atılıp kapıya ilerledi. Seni öptü- Elinin ayağının titrediği filmin ayılma kısmına geçmeden siktir olup gitmeliydi
"Ne istersem onu yaparım." Harry onun arkasından söylendi. Az önce resmen üzerine çıkıyordu şimdi de hiçbir şey olmamış gibi gidiyor muydu? O kadar kolay değil!
Sinirlerini bozuyordu. Temelde milyar voltluk elektrik saçan kendisi olabilirdi ama Louis güya korkmasına rağmen nasıl hem arsız olup hem bu kadar pislik yapardı? Çünkü korkmuyor.
Kafası ve teninde dönüp duruyordu sarılışları. Ona dokunmanın yeteri yoktu. Saçlarına dolanan parmakları, omuzlarına sarılan kolları, dudakları, o küçük metal, rahatça sarabildiği ince boynu, Harry'nin elleri için yaratılmış kalçası, ayakları üzerindeki ağırlığı...kara lanet olacak kadar hipnotikti.
"İstediğini yaparsın ha?" Maviler abartıyla devrildi. Ona iyi davranmak baştan beri kötü bir tercihti. "İğrenç ve korkunçsun." Islak izler bıraktı karşıdaki odasına geçiş yolunda. Bedenindeki adrenalin ve cinsel enerjinin etkisi henüz geçmemişti. Dokundu-
"Ama sen benden korkmuyorsun. Kendini kandırmayı kes." Kızarmış suratıyla arkasına döndüğünde kapıya yaslanmış dağılmış halde kendisine bakan zayıf ama sağlam bedenle yüzleşti. Kalbi hızla atmaya başlıyordu yine. Az önce kucağında sayılırdın-
Su damlaları ince boynundan kayıyordu ve sıklıkla geniş göğsüne iniyordu. Louis boğazının kurulduğunu hissetti. Alnına yapışmış saçlarından yüzüne damlayan su artık soğuk. Islaklığı kurutmak için kolunu bile kaldıramadı.
Bunun yerine kaşlarını çatıp hızla "Senden korkmaya meraklı mıyım sanıyorsun? Neden kendimi kandırayım? Asıl sen-"
"Sen kendinden korkuyorsun."
"Siktir oradan!" Bu kadar pislik olamazdı! Gözleri kocaman açılmıştı. Banyodan sızan ışık kendi odasının ışığına karışıyorken evin geri kalanı sessizliğe ve karanlığa alışık bekliyordu. Harry omuz silkti. Ne yapacağını bilmiyor ve kafası çalışmıyordu bile ama Louis kendisinden daha güçsüz görünüyordu şimdi. Bu bir fırsat.
"Çünkü beni itemezsin, itmek istemezsin işte korktuğun bu. Benden korksaydın-" Piçin bilimsel açıklama yapar gibi konuşuyor olması ya da az önce cidden onu itmemiş olması gerçeği diğerine cinnet geçirtmek üzereydi. Az önce sonucunda ne olduğunu gördük.
"Yapma!" Sesi sandığından daha az sinirli daha çok çaresiz çıktı. "Neden?" aldığı cevapla dibe vurdu.
Gözlerindeki mavilik, yeşillere karışıyordu. Sarılı ellerini sıktığını fark etmemişti. Omuzlarının düşüşünü hissetmemişti. Cümle kuracak güç bile yoktu şimdi dilinde. Tüm bedeninin yandığını onun yüzündeki ışıktan görüyordu. Saçlarından süzülen bir damla yüzünden geçip ayaklarının önüne düştü.
Kabarmış karışık kıvırcık saçlar ve saçma sapan bir havluyla örttüğü renksiz bedeniyle ne kadar doğru olduğunu bilmediği bir tavır sergiliyordu. Bilmediği için güvensiz çıkıyordu sesi. Yalvarır gibi. "Bu sonu tek başıma yaratmadım."
Tüm güç, öfke, heyecan dudaklarda kalmıştı. Harry yaslandığı yerden zor ayrıldı. Kaşlarını çatmak için zorlandı. İki adımlık yolun tek adımını attı. Louis izledi.
"Kendinle yüzleş. Daha fazla korkuyor gibi davranamazsın. Sen bu sonu hep biliyordun-" İşte şimdi kararlı çıkmıştı sesi. Tane taneydi kelimeler.
"Biz-" Ne diyeceğini biliyordu bu yüzden lafının bölünmesine izin vermeyecekti. "Biz hiçbir zaman arkadaş olmadık." Kızıl başını iki yana sallarken çatlak sesi yüksek çıktı "O senin fesatlığın."
Harry alay edecek, kızacak ya da sert davranacak kadar güçlü değildi. Ancak tekrar dokunursa ona, sıkıca sarılabilirdi. Nefes almasına engel olacak kadar sıkı ve o zaman anlardı biliyordu, sadece kollarından ayrılana kadar anlardı.
"Söylesene, biraz önce-" nefes aldı "ben mi zorladım seni karşılık vermen için?" Nasıl inkar edebilirsin? Louis iç çekti. "Anlamıyorsun." Burun buruna gelmişlerdi yine.
Harry bu kavgadan bıkmıştı ve gözlerinde görüyordu, sona geldiğini. Çoktan bitmişti, Louis kendisini kandırıyordu. Çoktan teslim oldun "Olduğum ve yaptığım şeye rağmen bana karşılık vermek seni korkutuyor olabilir ama ben değil."
Başını kaldırıp da yüzüne bakmadı. "O banyoyu eski haline sok." arkasına geçtiği kapıyı ayağıyla iterek Harry'nin suratına kapattı. Bu konuşmaya devam edemezdi.
Parmakları dudaklarını buldu acı, yorgunluk, açlık ve özlemle sızlıyordu. Gözleri yerdeydi. Ondan etkileniyorsun. İğrenç ve korkunç. Hiç gitmiyor, hep burada- Üzerindeki ıslak kumaşa baktı. Boğuyor. Kafası almıyordu artık. Dayanamayıp tişörtü çıkarttı. En iyi savunması kaçmaktı hep ama şimdi, çoktan bitti.
Ulaştığım tek yol o.
~
Bölüm hiç içime sinmedi of asla beğenmedim delirtti beni kontrol de etmedim üzgünüm :(
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top