2.9

Yorum, oy unutmayın ✨

~

"Ben de kuş istiyorum."

Kafesteki minik, sarı muhabbet kuşuna kocamanlaşan yeşil gözlerle bakarken dudakları büzülmüştü.

"Çok pahalı değil, bakımı da kolay, tek yapman gereken kafesi temizlemek ve yemini suyunu vermek." dedi Drake. Arkadaşlarını eve ilk davet edişi değildi ama Harry ilk defa geliyordu bu yüzden kuşunu da ilk defa görüyordu.

"Ama kafesi temizlerken kaçmaz mı?" Çocuk gülerek başını iki yana salladı. Duvara sabitlenmiş kafesin önünde sadece ikisi vardı. Diğerleri içerideydi. Kıvırcık olan şaşkın şaşkın arkadaşına baktı. Nasıl kaçmazdı bir kuş?

"Pencereler kapalıyken uçmasında problem yok. Hem o bir kuş sonuçta uçması gerek. "

Korkak korkak kafese dokunduğunda kuş parmağına atılmıştı. Geriye kaçıp elini yumruk yaparak göğsüne sakladı. "Beni sevmedi." Mutsuz görünüyordu.

Harry'nin duyguları her zaman yüzüne vuruyordu, Drake bunu seviyordu.

Hiçbir zaman konuşarak tanıyan birisi değildi, hep unuturdu duyarak öğrendiklerini. O gözlemliyordu, birisinin en sevdiği rengi eşyalarından, cesur ya da korkak olduğunu adımlarından... Bu yüzden de oldukça yavaş tanırdı insanları. Ama Harry! Kişiliğini sürekli dışa vuruyordu. Tanışalı iki hafta olmasına rağmen şimdiden çok samimiydi de.

Kendisi gibi soğuk, asosyal denebilecek birisine bile varlığını hemen alıştırmış olması Drake için ilginçti, yeniydi. Aynı zamanda garip.

Harry'nin nasıl birisi olduğunu çözebilmek çok kolay görünüyordu, sürekli bir şeyler okuyordu yüzünden ama halen hakkında tek bildiği şey samimi, sevimli, nazik olmasıydı. O an kızgın ya da rahatsızsa direkt anlaşılıyordu ama bu anlaşma şüpheliydi de. İşte bu yüzden aynı zamanda garip birisiydi. Ona ait hiçbir düşünce ya da tepkiyi tespit edemiyordu. Konuşmasına ya da yüzüne bakılacak olursa oldukça netti. En sevdiği filmi düşünmeden söylemişti odadaki herkese ama az önce o filmi izlerken gözlerinde en ufak bir sevgi görememişti Drake. Heyecanla iki saatlik bir film izlemiş olmasına rağmen-

Gülümsedi, onun yaptığı gibi kafese parmağını uzattığında minik gaga tarafından kemirilmeye başlanmıştı.

"Hayır. Sadece kuşlar böyle öpüyor."

"Acıtmıyor mu?" Sesi şaşkındı, Drake yüzüne baktığında da bunu görebiliyordu ama dudaklarında ya da gözlerinde şaşkınlıkla alakası olmayan çizgiler vardı. Gözlem yapmak kolaydı, sonuç ise sıfır.

Oysa gerçekten masum insanlar hakkında her şey açıktır.

"Sayılmaz."

Kafesin kapısını açtı. Harry onu izledi.

"Onu tutmak ister misin?" Ve Drake için dünyasında iki çeşit insan vardı.

Tepki olarak baş sallaması aldığında parmağına atlayan kuşla yanındaki çocuğa döndü. Uzamaya başlayan kıvırcık saçları minik bir tokayla arkaya sabitlenmiş yeşil gömleğinin etekleri beline ancak uzanıyor. Odanın kalanındaki tüm ışığı kendisine çektiği için öğlen vakti etraf kapkaranlık gibi hissettiriyordu.

Harry iki elini açıp avuçlarını birleştirdiğinde Drake bu yüzden aklına düşen tahminle kaşlarını çatmak üzereydi. Kuşa uzanıp onu avuçlarına hapseden çocuğa baktığında biraz önceki canlı ürküntünün yok oluşuna da dikkat kesilmişti.

"Keşke benim de kuşum olsa ama babam izin vermez. O hayvanları sevmiyor." Sesi kulakta iz bırakıyor.

"Balıkla ikna etmeye çalışabilirsin, en sessiz ve kolayı balık." Kuşunun Harry'nin avuçlarında kapalı kalışına dikkatle bakıyordu. Kendisi de böyle yapardı zaten ama öpmek için. O ise sadece tutuyordu. Birbirine kenetli ince parmakları çok sıkıydı. Minik boşluktan kuşun Harry'nin elini gagalayarak ilgi beklediğini görüyordu.

"Hayır, balıkları da sevmiyor." Yavaşça avuçlarını açtığında Drake parmağını uzatıp aldığı kuşu öptükten sonra kafesine tekrar koydu. Harry'nin yeşil gözleri üzgün bakıyordu.

"Eve almayı denedin mi?"

"Denedim."

Denemişti. Karşı apartmandaki küçük çocuklarla oynarken ve Louis artık aralarında yokken bir gün elinde sapanla gelmişti iki yaş büyük liselinin teki.

Arka taraftaki partakal ağacında yuva yapmış güvercini ilk atışta vurmuştu, bu da onun oyunuymuş dediğine göre ama tüm çocuklar liseli olanla kavga etmişti o gün.

Harry ise sadece yerden yükseğe, duvarın üzerine düşen kuşa bir süre bakmıştı. Sonra da kimse görmeden onu kucağına almış ve karton kutuya koyup eve götürmüştü. Kimse görmesin istiyordu, herkes onu almak isteyebilirdi. Annesi pis derdi ve babası kesinlikle kabul etmezdi. Aksi olsa dahi, ki mümkün çünkü evdekilere hiçbir zaman kuş veya başka bir hayvan istediğini söylememişti, onlar kuşunu görsün istemiyordu.

Kuşun kanadı kırılmıştı. Harry kırmamıştı onun kanadını ama kanadı kırık diye almıştı yanına.

İyileşmesini de istemiyordu. Kendisi bakabilirdi, uçmasına gerek yoktu, zaten aptal bir kuştu koskoca taşı bile görmemişti.

Kuşu kartonla beraber balkondaki koltuğun içine sakladı. Annesi onu burada bulamazdı.

Güvercinini o kötü çocuklardan koruyacak ve sahiplenip ihtiyaçlarını giderecekti.

Korumak ve korkutmak.
Sahip çıkmak ve sahiplenmek.
Harry için hep aynı şeylerdi.

Ve duguları algılamakta sorunu yoktu sadece onları hissedemiyordu. Ertesi gün kuşun öldüğünü gördüğünde ağladı ve göz yaşları içinde "Bir dahaki kuşuma gece su vermeyi unutmayacağım." dedi.

Ama bir daha kuşlara o amaçla yaklaşmadı.

"Kendi evin olduğunda o halde."

Kıvırcık gülümsedi. Drake ise müthiş bir dikkatle onu takip etti. "Evet, bir evim olduğunda kesinlikle kuşum olacak."
Ve nedense şu an bahsettiği şeyin kesinlikle kuş olmadığını hissediyordu.

~

Önceki bölümün sonunda geçen konuşmalardan dolayı Drake, Harry parantezi açmak zorunda hissettim.

Asıl bölüm de son dakika silip tekrar yazmaya başlamazsam bitti sayılır yakında atarım.

(Hikayenin bu gavur etrafında dönmesi can sıkıcı olmaya başladı şimdiden)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top