2.8
To/die/for in the heat of the night, erkek solistin sözleri Louis, kadınınki Harry vibe veriyor resmenn✨
Yorum, oy pls <3
~
Sırt üstü uzandığı yerde ellerini kaldırıp yeni ve temiz sargılarına dikkatle bakmaya başlayalı dakikalar oluyordu. Kolları ağrıdığında mola verse de yaptığı şey saniyeler sonra yine ellerine bakmaktı.
Doktor Louis'e küfür ede ede atmıştı dikişleri, yüzü bunu diyordu, Louis küfür ede ede beklemişti onun işini bitirmesini. Artık alışmaya başlamıştı bu sahneye. Ama Harry. Harry geçen sefer olduğu gibi tepesinde dikilip ona üstten üstten bakarak omzunu sıkmamıştı. Eğer yapsaydı, büyük ihtimalle can acısıyla onu oracıkta keserdi Louis.
O bakışlara dayanamıyorum.
Sanki, sanki sana zorunda gibi.
Ama yapmamıştı. Çok garip. Louis'nin bildiği Harry geri adım atmazdı, özellikle de karşındaki kişi bu kadar sıkışmış ve köşede kalmışsa. Nefes bile alamayacak hale gelmiştin. Üzerine geleceğine neredeyse emindi o akşam. Zorla yatağa atmamış mıydı? Neden daha da ileri gidip o sikik manipületik cümlelerine devam etmemişti? Üstelik Louis öyle zayıftı ki o akşam, kesinlikle düşerdi oyununa.
Harry sonsuza kadar kazanmış olmaz mıydı devam etseydi? Neden susup dinlemişti? Neden değişiyor demişti? Neden ellerini tutmuştu yolda? Kafası toparlanır sandıkça daha da karışıyordu. Neden o saçma oyununu bitirmene izin verdi? Kendisine gerçekten de yeni bir "Biz bir bütünüz." arkadaşı bulabileceğine mi inanmıştı? Yoksa Louis gibi birisine ihtiyaç duymak gerçekten midesini bulandırmaya mı başlamıştı? Belki bu da bir çeşit manipülasyondur? Başı ağrıyordu.
Tüm hafta Zayn'e olanları anlatmak için doğru cümleleri aramıştı. Boynundaki saklanamayacak morluk ve Harry'nin çenesindeki iz yüzünden bir şey anlatmasına gerek kalmış mıydı onu da bilmiyordu gerçi. Ama açıklama yapmamış; ela gözlere bakmış, bakmış sadece susmuştu.
Etrafında kendisini dinleyecek birisi olması bile yetiyordu aslında, şükretmesi gerekiyor, Zayn halen yanında olduğu için. Tutmayan ellerine rağmen oradaydı. Henüz.
Ya olanları duyunca bu deli saçması işler onu kaçırırsa? Zayn hiç de ağır yük almamış tiplere benzemiyordu, kollarındaki izlerden bile anlaşılıyordu ama yine de korkuyordu Louis. Çocukluk arkadaşım sapıttı ve beni zorla öptü ama ben de bundan hoşlandım, mı diyecekti ne diyecekti? Taciz dese olmaz, karşılıklı dese olmaz.
Çok midesizce bir iş yapmışlardı, ensest ya da pedofili kadar iğrençti düşününce. Düşünmeyi kesinceyse...hissettikleri daha beterdi yaptıkları saçmalıktan. Kimse bilsin, anlasın istemiyordu içinde olduğu rezilliği. Zayn'e bunları söyleyemezdi, aklı başında birisi duyduğu boktan sonra siktiri çekip giderdi. Susmak da istemiyordu ki, çok gergin ve korkuluydu, ne yapacağını bilmiyordu, Harry'e sadece bakmak bile garipti. Kaçmak istemene sebep oluyor.
Ama kaçmayacaktı. Bu oyundan sıkılmıştı. Yorulmuştu. Kolları yorulmuştu, indirdi. Sırtı ağrımaya başladığı için yattığı yerde yan döndü. Biraz da duvara bak.
"Zihniyetimi sikeyim." Birlikte büyüdüğü herifin altına neredeyse girmiş olması hiç normal değildi. Ondan hiç haz etmemesine rağmen dur diyememesi ve yaklaşmasına izin vermediği halde yaptığı adiliğe ortak olması da.
Hiçbir bok başaramamıştı bu hayatta ama en azından kendisine saygısı var sanıyordu.
Neyse ki Harry piçlik yapmayı bıraktı. Bunu devam mı ettirmeliydi yani? Suyuna gitmesi mi lazımdı? Yazdan sonra gidecekti, görüşmeleri neredeyse imkansız olacaktı. Louis kişisel olarak sosyal medya kullanmazdı, kendi telefonunda Harry'nin hesabı açıktı, ondan haber almamak için tek yapması gereken çıkış yapmaktı. Zaten hiçbir zaman onunla telefonda konuştuğu olmamıştı. Mesajlar birbirlerine emrettikleri getir götür işleri ve küfürden ibaretti. Gittiğinde hiçbir alakaları olmayacaktı. Yani idare edebilir miydi?
Emin değildi. Onun kendisine yaklaşmasını istemiyordu. İçindeki o iğrenç yanı görmek zorunda kalmak istemiyordu. Haklı çıkmasını yediremiyordu. Dikişleri bir daha açılsın istemiyordu. Canı yanıyordu. Ne yapacağını bilmediği için hiçbir şey yapamıyordu.
Her zaman nasılsa öyle davranmaya çalışıyordu. Neyse ki bu konuda kıvırcık kafayla hemfikirlerdi. Sadece, aralarındaki garip şey gözle görülecek kadar belirginleşmişti sanki.
Harry'nin son zamanlardaki tavırları üstüne Adam'ın bir ton dayak yemesi okuldakilerin dikkatini çekmişti. Öyle gerginlerdi, öyle garip bakıyorlardı ki birbirlerine herkes ikisinin sevgili falan olduğunu sanıyor olmalıydı. Oysa Harry gay ya da bi dahi değildi. Değil mi?
Sadece şu saçma, bütünüz, fantazisi yüzünden öyle yapmıştı. Daha fazlası olamazdı-
Kafayı yiyecekti kesinlikle, daha önce hiç düşünmediği bu sikik konuyu bile düşünüyordu resmen.
Midesindeki karıncalanmayla gözlerini kapattı. Aklına geldikçe adıyla birlikte o akşam- dudakları, anlamıyordu ama Harry'nin dudakları, altüst ediyordu her şeyi. Canını sıkan bu şey nasıl aynı anda özlemini duyduğu şey olabilirdi? Daha önce hiç yaşamamıştı, Harry yıllardır yanında olmasına rağmen neden şimdi-
Değişiyor.
Değişiyor.
Neredeyse hazırdı. Ojesi daha yeni kurumuş zarif parmaklarıyla saçlarını düzeltti.
Gümüş renkli yüzükleri parlıyordu, tıpkı gözleri gibi. İç çekti. Yüzü ne zamandır bu kadar renkliydi? Harry çok soluk bir tene sahipti. Çenesindeki iz herhangi bir çabayla örtülmediğinden olabilirdi.
Bukleleri arasından kolaylıkla kayan parmakları önce morluğu yokladı, acıyordu, yüzünü buruşturdu sonra kuru dudaklarına gitti dokunuşları, bunu sık yapmaya başladın, sızı vardı ama acıyan yer dudakları değildi.
Yüzündeki masum ifadeye zıt içten içe yanan bir öfkeyle bakıyordu aynaya. Gözlerini kendine saplamayı kes. Ellerini çekti yüzünden ve kollarını katladığı siyah gömleğinin yakasını düzeltti. Ve aynaya son defa bakmadan ışığı kapatıp banyodan çıktı.
"Gidiyorum."
Karanlık koridordan geçerken duvara dizili küçük aynalara yandan göz atıyordu. Annesinin nerede olduğunu bilmiyordu, sadece kendisini duyacağı şekilde içeriye seslenmişti o kadar. Çıplak fayansta sabahın sıcağından izler ısıttı ayaklarını. Işığı açtı.
Yandaki dolaptan bu sıcağa rağmen geceleri giymeyi asla bırakmadığı botlarını alırken duvara yaslı ince boy aynasından kendisiyle bir iki saniye daha bakıştı. Dizleri yerdeydi.
"Anahtarını al, gece kaldırma babanı." Anne mutfaktaymış, şansa bak. Ona cevap vermedi. Anahtarını zaten almıştı. Botlarını giyindi sessizce ve açtığı ışığı değil sadece kapıyı kapattı. Çıkan ses yankı yaptı. Üçüncü kata gelen asansöre binince aynaya sırtını dönmedi. Bilinçsizce gömleğinden bir düğme daha açtığında göğsü pek örtülü değildi artık.
Güneşsiz bir gündüz sıcağı vardı akşamlarda. Şimdiden terlemek üzereydi. Nefesini boğazına tıkan bir sıcak. Saç diplerine kadar bunaltan bir sıcak. Taş parkeler halen yeterince ılıktı. Tam karşısında kalan merdivenlere ilerleyip sürgülü kapıdan çıkmadı siteden. Sarı sokak lambaları ışığı altından diğer kapıya yürüdü. Attığı adımların sesini dinledi. Durgun değildi akşam, bulvar oldukça kalabalıktı, durgun olan asıl yer Harry'nin beyninin içiydi.
Bu iyi bir şey.
Tomlinson'ların kendisini ilgilendiren tek odasının önünden geçerken ışığın açık olması sebepsizce kuru dudaklarını ıslatmasına sebep olmuştu. Orada. Normalde tercih etmediği kapıdan çıkmak için kendisine sunacağı bahane sadece o ışığı görmek istemesiydi. Işığı görmek istemen yeni değil, onun haberi bile yokken onunla ilgilendiğini belli etmemeye çalışmayı bırakman yeni.
Tüm hafta onlar için çok sıradan geçmişti. Her zamankindendi. Sessizce otobüs bekle, cam kenarını ona bırak, yanına otur, telefonunu almasına izin ver, başı sıradayken teneffüslerde ona katıl ve siyaha boyalı mavi gözlerine bak, birer bardak çay al kantin bahçesinde içmek için, tekrar otobüs bekle, tekrar telefonunu almasına izin ver, tekrar cam kenarını ona bırak...
Hiçbir şey olmamış gibi değillerdi. Olanlar tamamen normal karşılanmış şekildeydi. En azından Harry öyle umuyordu. Soruları vardı, mesela, sadece kendisi miydi ona daha muhtaç hisseden? Arabalar için olan ve kumandayla açılması gereken bozuk kapıdan geçip kısa ara yoldan bulvara çıktı.
Gözleri yerdeydi. Mimiksiz. Kesinlikle her zamanki Harry ve Louis değillerdi, sadece her zamanki gibi geçiriyorlardı günlerini. Harry'nin fazla sessiz kafası aklına ne eserse yapmaya başlamıştı, Louis'nin sert tavırlarına karşılık verip vermemeyi umursamıyordu artık, o ilgilenmiyor diye kendisi de ilgilenmiyor gibi yapamıyordu bu cidden canını yakıyor. Ve Louis, o da garipti ama Harry anlamıyordu ne döndüğünü. Kendisini açık, çıplak hissediyordu. Bakışları bile gizlenemiyordu, sürekli dudaklarında bakmak istiyordu. Dayanamıyordu ve bakıyordu zaten. O da sana bakıyor.
Arkasını dönüp küçük odadan sitenin bahçesine yansıyan ışığa baktı. Yine dayanamıyordu. Kendisini geri adımlarla tekrar o pencerenin önünde buldu. Hiç normal değildi yaptığı- kendisi gibi hissetmiyordu. Onun dediğini yapmak, onu haklı durumuna sokmak... Kendisine sinirliydi. Delirmiş olmalısın.
Uzanıp demirlikler arasından geçirdiği eliyle cama tıkladı. Sıcak esinti ensesine vurdu.
Perde kısa sürede açılmıştı, pencere zaten açıktı, maviler şaşkın şaşkın yüzüne bakıyordu şimdi, Harry onu görmek için başını kaldırmak zorunda değildi, parmaklıklara tutundu. Ayağına mı gittin?
"Harry?" Louis tek kaşını kaldırıp karşısındakini süzdü, baloya gider gibi giyinip penceresinin önünde dikilerek ne bok yediğini merak ediyordu açıkçası.
Gerçi anlaması zor değildi ama inanması hayli vakit alacaktı. Karışık kafası daha da karışmasın diye sorgulamama kararı aldı sessizce. "Seni görmek istedim." Elinde olmadan gülümsedi. Yalan söylemekte bok gibi. Uyuşuk ruh hali uçup gitti anında. Harry'nin şu hallerini görmesini neye borçluydu?
Kendisini Louis'e affettirmesi ne de kolaydı! Şimdiden deli gibi ona harcanmak istiyordu. Her şeyi unutman iki cümlesine bakıyor. Gözlerinin önüne düşen saçlarını itmeden sadece pencerede öne eğilip Harry'nin parmaklıklara sarılı ellerini yaralı elleriyle tuttu. İşte bu yüzden artık sevilmediğini bilmemesi gerekiyordu.
Louis'e ceza vermek yerine en başında böyle yapsaydı, şimdiye gerçekten ayvayı yemişti oğlan. Dayanamıyorsun.
Bu diğerinin gözlerini kocaman açmasına yetmişti. Louis her ne kadar halen sinirli ve ona yaklaşmakta tedirgin hissetse de etrafında öteki türlü bir manyak olmasını istemiyordu bu yüzden bu uzaylıya sonuç alacağı yöntemi göstermeliydi. Zararına iş yapmayı kes. Ama Harry zorla bir şeyleri yaptırmaya çalışırsa Louis bu zorbalıkla baş edemezdi. Korkuyordu. Korku her şeyi yaptırıyor.
"Beni görmeye mi, bana göstermeye mi?" Yeşillerde koca koca, beğen beni, ışıkları yanarken ne diyebilirdi ki? O hep böyleydi, beğeni ve övgü toplamaya bayılırdı uzun zamandır seninkini istemiyor, hayır istediğini belli etmiyor bunca zaman yapmaması mucizeyi gerçi. Cevap alamadı. Odaklanmış bir şekilde sadece ikisinin ellerine bakıyordu kıvırcık. Son zamanlarda çok karşılaştığı bu bakışlar rahatsız edici hatta ürkütücü olabiliyordu ama ilginç bir şekilde Louis bunu sevmişti. Sana ihtiyacı var.
Herkes ona bakıyordu ama Harry sadece Louis'e bakıyordu ve bu gerçeğe uzun zamandır canlı olarak şahit olamamıştı ikisi de.
Kıvırcığın yıllar yıllar sonra ilginç bir şekilde hafta boyu yapmadığı, isteği şeyleri saklama ve Louis'yi cezalandırma ayini tamamen bu olayla bitiyor muydu? Gerçekten de kendisini rahat bırakacağının resmi kanıtı olabilir miydi ayaklarına kadar gelişi? Eğer öyleyse... Yeşillerle kesişti gözleri.
"Çok güzel olmuşsun." Buraya kadar kendisini beğendirmek için gelmesi Louis'nin değerli hissetmesine sebep olmuştu ve elinde olmadan pencereden biraz daha sarktı. Parmak uçlarına çıkmıştı, Harry ellerini daha sert sıktı ve çaresizce demiri çekmeye çalıştı, Louis'nin kendisine güzel demesi öyle güçlü hissettiriyordu ki gösterebilir sanıyordu. Özellikle de yıllarca bunu duymak istedikten sonra-
Nasıl bu kadar çabuk oldu? Kafasına taş mı düştü? Neden şimdi?
"Nereye gidiyorsun demeyecek misin?" Dayanamıyordu. Daha fazla kendisiyle ilgilensin diye kırk takla atabilirdi ve Louis'nin vermeyeceği tepkilere verdikleri için kör olurdu. Nasıl bu hale geldiği hakkındaysa hiçbir fikri yoktu.
Peşinden giderek onu rahat bırakacağını söylemişti o akşam.
Louis'nin kendisini kaybetmektense ona kaybetmeyi tercih ederdi. Başka seçeneği de yoktu zaten ama bu durumu sevmemesi gerekiyordu.
Etkilendiğini kabul etmesi hiçbir işe yaramamış Louis sadece dudaklarına karşılık verip kendisini bırakmıştı. Hiçbir şey değişmemişti. Üstüne bin ton laf yemişti ve şimdi korkunç şekilde cevapsız hissediyordu. İstediği dönüşü alamamıştı, yaptığı onca şeyin sonu hep aynıydı. Ve artık umurunda değildi. Sonuç hep aynıydı. Elinden yalnızca bütün olmaları ve birbirlerine iyi gelecekleri hakkında ne kadar da doğru düşündüğünü kanıtlamak gelirdi artık. O kadar denememe rağmen, neden ben onun için uğraşmayı bırakınca karışılık veriyor?
Bu onu değerli hissettiriyor.
Harry buna izin vermek istemezdi açıkçası ama...gözlerinde yanan garip ışık uzun zamandır aradığı şeydi. Işığı nasıl elde ettiği önemsizdi şimdi. Karanlıktan korkuyordu. Tek ışık gözleri.
"Nereye gidiyorsun?"
"Gidemiyorum." Louis gülmek ve kaşlarını çatmak arasında kaldı. Ciddi miydi? İki türlü de garip bir cevaptı bu. Tıpkı aşıklar gibi mi konuşacak?
Bu kandırılıyor gibi hissettirmişti. Bilerek böyle davranma ihtimali bile can sıkıcıydı. Harry bok gibi yalan söyler. Yalan söylemediği okunuyorsa bile- Louis rahatsız olmuştu, hızla geri çekildi.
"Ama ben yemeğe gidiyorum. İyi eğlenceler Harry."
Elleri üzerindeki boşlukla afalladı Harry ama sadece başını salladı. "İyi geceler Louis."
Sonunda arkasını dönüp gerçekten yola koyulduğunda alnında boncuk boncuk olan teri fark etti. Yanlış bir şeyler vardı içinde.
Yoldan aşağı inip yavaş yavaş yürürken Austin'in öldüğü gece Louis'nin peşinden gittiği adımların üzerinden geçiyordu. Sokak ışıkları, şehrin yürüyüşe tek yatkın yeri olan kalabalık bulvarını fazlasıyla aydınlatıyor sağda ve solda karanlığa gömülü ara sokakları siliyordu. Başını karanlığa çevirmedi, o gecenin adımlarıyla yolları ayrılıyordu. Yanlış bir şeyler...
Gözlerini yerden çekemiyordu. Az önce olanlar yüzünden aklı durmuş sadece farkında olmadan sıktığı yumrukları üzerindeki ellerin sıcaklığının uçuşuna sinirleniyordu. Son zamanlar artan bu durgunluğunun sonunu merak ediyordu. Yanlış bir şeyler...
Gideceği yer çok uzak değildi. Işıklar gittikçe artıyor ve karanlık sokaklar sağdan soldan tamamen yok oluyordu. Bir küçük meltem dahi yoktu. Herkes dışarıda ya da balkonlardaydı. Harry etrafına bakınmıyordu ama büyük ihtimalle yanından geçip giden insanların hepsini daha önce görmüştü, bu şehirde herkes birbirini daha önce görmüştü.
Bir yerden döndü, ışıklar azaldı, sokağın sonundaki tabelaya ilerledi. Sıcak, bunaltıcı ve nemli hava yeterince mide bulandırıcıydı tabelanın altındaki kapıdan geçerken yüzünü ekşitti. İnsanlarla sıkış sıkış olmak ona göre değildi. Ama şimdi buradaydı çünkü Harry ne olursa olsun düzenli olarak geceleri dışarı çıkardı. Özel sebeplerin var bu gece.
"Arkadaşları" dediği tiplerin olduğu köşeye gitmek için biraz çabalaması gerekmişti, oldukça kalabalık bir bardı burası, ortadaki küçük pistin etrafından dolandığı için gereğinden uzun sürdü küçük mesafeyi kapatmak. İçerisi ot ve ter kokuyordu, şuracıkta kusabilirdi.
"Harry?" Matt şaşkın şaşkın seslendiğinde diğerleri de aynı tarafa baktı. O kavgadan sonra pek konuşmamışlardı. Drake ve Brent göz göze geldi. Kıvırcık içindeki iğrenti ve memnuniyetsizliği saklamıştı, gülümsedi. Gamzeleri göründü. Sevimliydi. Sadece yüzün.
"Adam denen tek hücreli halen sizinleyse söyleyin eve gidip film falan izlerim."
Alice başını eğdi, Harry'nin hiçbir şeyden haberi olmadığını sanıyordu. "Henüz hastaneden çıkamadığı için, bir şey olduğu yok." dedi Drake, iğneleyici bir ton kullanmıştı. Yeşiller anında kendisine sabitlenirken sadece onun boş bir yere oturuşunu izledi ve gözlerine bakmadı.
"Ne yazık..." Pembe dudaklar kısa süreliğine büzüldü "Bana da bir bardak viski koyar mısın Matt." yanındaki çocuğa gülümsedi, doldurup uzattığı bardağı eline alırken her zamanki büyüleyiciliğiyle ışık saçıyordu etrafa.
Her hareketinin nasıl bu kadar zarif olduğunu merak etti Drake, o gün kapının önünde Louis diye bağırırken hiç de zarif değildi. Yanlış bir şeyler vardı onda.
Onun hakkında düşünülmesi gereken çok şey vardı, Drake hariç kimse düşünmüyordu. Kısa bir sessizlik oldu. "Bu konuda biraz konuşmak ister misin Harry?" Düşünüp düşünüp cevap alamamak sinirini bozuyordu.
"Hangi konu?" Çok ilgisiz bir ses.
"Adam'ın bahçenin ortasında sana sinir krizi geçirtmesinin sebebi konusu mesela?" Tek kaşını kaldırıp yavaşça içkisinden içti. Bu geri zekalılara oturup özelini Louis anlatacak değildi. Sorusu bile sinir bozucuydu. Çok meraklı.
"Tatsızlaşma Drake zaten Alice'e karşı mahcubum, Adam onun erkek arkadaşı sonuçta."
Konuyu değiştirmişti. Drake yanağının içini ısırdı. Ondan kendisi hakkında bir şey asla öğrenemezdi. Meraktan nefret eden birisine göre fazla meraklıydı biliyordu. Leia da konuşmaya dahil olduğunda geri çekilmek zorunda kalmıştı. Arkasına yaslanarak etrafa bakınmaya başladı. "Hayır, Adam ve Alice artık hiçbir şey değiller, evine gidip onu dövmeye çalıştığını bilmiyor muydun?"
Kıvırcığın şaşkın yüzüne çenesini sıkarak göz attıktan sonra tekrar gözlerini kaçırdı. Drake bu herifin hep sahte olduğunu biliyordu, neden şimdilerde bu kadar rahatsız oluyordu? O kızıl çocuk neden sadece böyle bir sahtekarla konuşuyordu? Sanki, sanki Louis Tomlinson denen kişi sadece Harry için vardı. Bu neden canını sıkıyordu ki!
"Artık mahcup değilim sanırım."
"O piç hak etti." dedi Matt. Her zaman Adam'a gıcık olurdu.
Leia da başını sallayarak onayladı. "Kızıl arkadaşını savunmakta çok haklıydın bence, sizin tanışık olduğunuzu bildiği halde onunla kavga etmemesi gerekiyordu." Tanışık. Dudaklarını ıslattı. Böyle bir huyu yoktu önceden.
Cevap vermedi, konuyu kapatmıştı, aralarındaki sessizliği içerideki uğultu ve gürültü dolduruyordu. Drake'in gözlerini üzerinde hissediyordu
Harry, ona baktı. Özel alanına girilmesinden nefret ederdi, bunu biliyor olmalıydı, o halde neden aptalca bir öfke ve merakla kendisine bakıyordu halen?
Bir şeyler istiyor. Senin olan.
O gün Adam'ın üzerinde gördüğü bakışların kendi üzerine sabitlendiğini hissettiğinde, başını belaya sokmaktan korkan yanını tamamen kaybetmiş gibiydi. Şu yeşil gözler, ne kadar korkutucu görünmeye çalışırsa çalışsın (başarsa bile) Drake yalnızca hırslanıyordu. Onları bu hale sokan mevzunun ne olduğunu biliyordu Drake.
"Ben bunu beğenmedim. Başka bir şişe alacağım." Harry kalktı. Bardağı yarım kalmıştı. Arkasından baktılar önce. Sonra Brent dayanamadı. "Yüzüne ne olduğunu sormalı mıyız?"
"O kızıl çocukla sık sık kavga ediyorlar biliyorsun. Anlaşamıyorlar." İçeride bir gürültü koptuğunda Leia sesini duyurmak için bağırmak zorunda kaldı. "Onunla kavga ettiği ne malum?" Drake gözlerini barmenin yanına gitmiş sırtı dönük gençten ayırmıyordu. Louis Tomlinson boynundaki izle gezerken Harry de çenesinde bir morlukla gezerken akıllarına gelen ihtimalin kavga olması komikti.
"Dört yıldır aynı sınıftayız Drake, birisinin gözü şişse diğerinin alnı. Anlaması zor değil." dedi Alice bıkkın bir sesle. Louis'nin kendisi yüzünden başıma gelenlerden sonra bu konuda konuşurken bile utanıyordu.
"Anlaşamıyor olabilirler ama belli ki birbirlerine göz kulak oluyorlar dışarıda." Brent konuyu kapatmak için konuştu ama Drake susmak istemiyor gibiydi. Diğerleri ona şaşkın şaşkın baktı. Bu tür şeyler konuşmayı hiç sevmezdi o.
"Bayat."
"Ne demek istiyorsun sen? Açık olsana?" Leia kaşlarını çattı.
"Benim açık olamama gerek yok ki, her şey açık. Yaptığı korumak falan değildi. Korkutmak istedi." Onu korkuttu ve kaçırdı. Çünkü korkarsa insanların kendisine boyun eğeceğini sanan bir pislik Harry. Asla söylememişti ama bunu biliyordu Drake.
"Ve o ikisi sevgili falan değil Leia."
"Nereden biliyorsun?" Kız aralarında Harry ile en yakın olandı bu yüzden Drake'in garip tespitleri komik geliyordu.
"Sevgilisi olan birisi başka insanlarla flört etmez de ondan." Başıyla ileriyi işaret ettiğinde hepsi bar masasına baktı. Sarışın bir kız ve Harry gerçekten de saçma bir yakınlıkta konuşuyor büyük ihtimalle numaralaşıyordu.
"Sadece konuşuyorlar. Abartma." Leia ısrar etti arkadaşına dönerken. "Harry ne zamandır birileriyle böyle yakın konuşuyor?" Drake uzaktan doğrudan kendisine bakan yeşil gözlere karşılık verirken anlamlı anlamlı gülümsemişti. Karşılık olarak çatık kaşlar alınca keyfi yerine geldi. Tam o an Harry'nin ne bok çevirdiğini anlamıştı çünkü.
~
Drake bu oyunu bozar arkadaşlar.
Merakı sorusu olan?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top