1.8

Three days grace, Pain ✨

Yorummm!

~

Yaptığı yumruğu daha çok sıktı, yarasını açmaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Bu gün kaçıncı?

"İstemiyorum."

Hemşire soru soran gözlerle başını kaldırdı. Şaşırmıştı.

"Louis aç elini." ikaz etti yeşiller.

Orta yaşlardaki sarışın hemşire Louis'nin alnındaki yaradan sonra başının arkasındakiyle de işini bitirmiş ellerinde beyaz eldivenlerle bekliyordu. Kadın canlı mavi gözlere sahip, ışıl ışıl. Louis kendi gözlerinin de öyle olmasını dilerdi. Acilin içindeler, küçük beyaz odacıklardan birisinde, Louis öylece sedyede oturuyor. Omuzları düşmüş.

"İstemiyorum."

Bacakları üzerindeki ellerine kaydı bakışları, bu acı olmadan yaşayamazdı. Bu acı, bu acı gözle görülmezse delirirdi. Kalbi sıkıştı. Acı hep vardı, hayat acıydı, hiç mutlu değilse o da acı çekerdi. Hiçlikten iyidir.

Parmaklarını iyice kenetledi. Nefesi daralıyordu, bunalmıştı. Hava çok sıcaktı, üstelik bu durum insan gergin olunca çok daha fazla rahatsız edici oluyordu. Ter içinde. Yutkunamadı, boğazı kurumuştu. Diliyle pirsingini çevirdi. Gözlerini kırpmadan beklediği saniyeler bitip tükendiğinde ise oturduğu yerden kalkmak için ileri atıldı.

Etraf ilaç kokuyordu, temiz kokuyordu, bembeyaz insanlarla doluydu. Başı dönüyordu.

Sizi tatlı melekler, cennetinize bir şeytan bir de cin aldınız. Atın onları.

Kırmızı, kıpkırmızıydı o ve şu yanındaki şeytan herif de simsiyah, buradan acilen çıkmaları lazımdı. Ancak kendisi henüz oturduğu yerden kalkamadan sol omzuna sertçe inen gümüş yüzüklerle süslü ince el buna engel oldu. Ben ne istesem o tersini istiyor.

"Bize bir iki dakika verin lütfen."

Ah beyefendiye bakın hele!

Göz devirdi. Kadına gamzelerini göstere göstere sıcacık gülümsemeler yolluyor, kıvır kıvır saçlarını topuz yapmış sevimli yüzünü ortaya çıkartmış parlıyor, siyah ojeler sürdüğü zarif elleriyle minik minik beden dili cümleleri kuruyor. Pembe dudakları ıslak, ah. Başını çevirdi.

Kadın ise tek kelime etmeden eldivenlerini çıkarttıktan sonra perdeyi açıp kutu gibi odadan çıktı. Sustular. Parlak ışık, uzaklardaki açık klimanın esintisi, iğne yüzünden ağlayan küçük çocukların sesi, inleyen yaşlılar, bilgisayar klavyesine ölümüne basan sekreter kadının sağır gibi bağırarak karşısındakine sorular sorması. Dinlediler. Zemin yeni silinmiş, kutu odada değişik aletler ve ilaçların olduğu bir tezgah var. Perdenin ardından mıy mıy bir tekerlekli sandalye geçiyor. Konuştular.

"Bunu neden yapıyorsun?"

Kaşlar anında çatıldı, henüz yüzüne bakmamıştı ancak burnundan verdiği nefesler Harry'nin dikkatini çekiyordu. Karşısına geçti, halen diğerinin omzunu sıkıyordu bir eliyle.

"İnsanları yanında tutamıyorsun?"

Gözlerini kırpmamak için dişlerini sıktı Louis.

"Senden kaçıyorlar diye?"

Yeşillere baktı.

"Yalnızsın."

Mavileri dolmuş, kaşları halen çatık olabildiğince. Yumruklarını sıkmaya devam ediyor, tüm gücüyle. Kanı hissediyor, acı.

Harry diğer elini de onun omzuna koydu ve sevgili kuyusunun duruşu dikleşecek kadar sıktı parmaklarını.

"Senden kaçıyorlar ve ben de onları yanımda oldukları halde göremiyorum?"

Titrek bir nefes aldı. Bir an gözlerini kaçırıp tekrar odağına döndü. Cidden iyi bir oyuncuydu, manipülasyon konusundaki püf nokta da bu ya zaten, şimdi ona yalnız olmanın en doğrusu olduğunu öyle bir anlatacaktı ki Louis yalnız olduğuna dua edecekti. Asla, asla Louis tüm yalnızlığının ve kesik ellerinin tek suçlusunun karşısındaki adamın ta kendisi olduğunu bilmemeliydi. Harry cidden biterdi o zaman.

Suçu ona at. Suçu ona at.

"Sadece seni görebilirim ve sen de sadece beni tutabilirsin."

Çünkü ben körüm ve sen de bir hayaletsin.

Louis başını iki yana salladı. Harry ile sınırlı değildi artık dünyası, Alice vardı! Değil mi? Onlar arkadaşlardı. Troy ölmüştü, muhakkak değişmiş olmalıydı!

"Hayır, değişiyor olması gerek."

Histerik bir gülüş takındı diğeri. Tuttuğu adamı sarstı sertçe. Bunu aklından geçirmesi bile sinirini bozuyordu. Karşısındaydı, yanakları siyah boya izleriyle kaplıyken tekrar taşıyordu göz yaşları ama Harry bu konuda onun için üzülmüyor.

"Hiçbir şey değişmiyor Louis, görmüyor musun kısır döngüdesin? Alice'nin varlığına mı güveniyorsun? O kaltak ilk fırsatta sevgilisiyle başı derde girdiğinde ortadan kaybolacak, bunu hep yapıyor."

Hıçkırıklarını duyuyordu, kıvırcığın tutuşları daha da sıkı şimdi. Louis gözlerini sıkıca kapayıp başını eğiyor, Harry'nin yalan söylediğine emin olduğu halde inanıyor.

Bu çok saçma.

"Onlar, tüm diğerler insanlar, sadece başına iş açarlar. Onlar sadece senin ellerini kesen bıçak darbeleri Louis, kimseyi tutamamanın sebebi sen değilsin onların varlığı, sen o insanları kaldıramazsın onlar iğrenç birer kan emiciler. Bir daha herhangi bir tanesini kendine yaklaştırmazsan ellerin de hiç yara kalmaz, iyileşirler. Ben seni görmemek için hiç direnmiyorum, sen de beni tutmamak için ellerini kesip durma artık! "

Yüzlerini yakınlaştırdı, sıcacık hüzünlü soluklar sertçe çarptı dudaklarına, yeşiller de kapandı. Uzaklaştı biraz. Bu yakınlık canını yakmıştı.

Az önceki sert ve yüksek ses tonunu kullanmayacak bu sefer, ağlayan arkadaşına sarıldı. Louis göz yaşları arasında ellerini sıkmaya devam ediyordu. Kulağa çok mu yaralı geliyor?

Kulağa çok yaralı geliyor.

Umrunda değil, yaralarla arası iyi. Alt dudağını ısırdı. Harry ise ona iyice yaklaşıp kulağına fısıldadı, iyi dinlemeliydi. Bir defa konuşacaklardı bu konuyu, son defa. Sonra bitecekti. Kollarını sıkıştırdı.

"Kaçtığın benim hep ama yanlış kişiden kaçıyorsun. Buna devam edersen, ikimiz de kaybolacağız, evden çok uzaklaştık anlıyor musun?"

Parmaklarıyla Louis'nin ensesini yavaşça okşadı, madem yakalayamıyordu o da durdururdu.

"İnan dizler üzerine düşmek hiç bu kadar zafer hissi vermeyecek kimseye."

Düşürerek durdururdu.

Başını biraz daha eğip kasları demir kadar sertleşmiş olan Louis'nin boynuna ıslak dudaklarıyla küçücük bir buse kondurdu. Louis ise ağlamayı kesip seslice nefes verdi. Yaşlı gözleri irice açılmış ve kaşları çatılmıştı, başı Harry'nin omzunda. Buz, buz gibi bir titremeyle kendisini serbest bıraktı. Yumrukları gevşedi. Bu oydu. Evet işte, işte bu hissizlikti.

"Düş Louis. "

~

Biraz konuşalım, hikaye nasıl gidiyor?

Ve nasıl gidecek sizce?

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top