1.6

Louis'den Harry'e Skillet, it's not me it's you. Son ses dinlemeniz tavsiye edilir 👌

Bir de yorum yapmanız :D

~

Hiçlik, en saf haliyle hiçlik işte Louis'nin onun hakkında düşündüğü tek şey bu. Hiçlik.

"Ellerimi tut." sesi dümdüz, bakışları aynı şekilde.

Mavilerde dirilebilen tek şey içindeki hiçlik. hiçlik. hiç. En büyük hiç gözleride ama Harry bunu yıllarca göremeyecek.

Başını sallıyor, pembe dudaklarını birbirine bastırıyor, korkuyla Louis'nin yüzüne bakıyor, ama sözünü de ikiletmiyor. Çok tezat, sanki hep buyurulanı yapan kendisi gibi davranıyor, öyle inandırıcı ki çoğu zaman ikisi birden inanıyor bu yalana.

Oturdukları, hep oturdukları iki basamaklı apartman merdivenindelerdi. Kıvırcık olan ayaklarında yeni patenleriyle oturuyor diğeriyse başında dikilmiş onun ellerini tutuyordu.

Sarılı elleriyle.

Louis dişlerini sıktı, canı yanıyordu.

"Şimdi seni yukarı çekeceğim, sakın telaş yapma."

Üzerinde gömleğinin düğmelerini yarım yamalak iliklediği forması vardı, yedinci sınıfa geçmişlerdi ama o halen eve gelince üzerini değiştirmeyi öğrenememişti. Serseri olduğunu söylüyorlardı, Harry ise yaramaz demeyi tercih ediyor.

Derin bir nefes aldı. Kıvırcıkları fazla uzamıştı ve annesi küçük buklelerinin alnına gelenlerini başının arkasına tokayla tutturmuştu.

Sevimli. Gözlerini kırpmıyor.

Sırf biraz, biraz daha onunla vakit geçirmek için kıyameti kopartıp paten aldırmıştı babasına, geçen haftalarda Louis'yi bu şeyleri kullanan bir kıza bakarken görmüştü, Mark yanında olduğu için ne düşündüğünü sormamıştı ama patenin onun dikkatini çekmiş olduğuna emindi. Yani artık Harry'nin de dikkatini çekiyordu patenler.

Çünkü pateni olursa Louis tekrar dışarıda oynardı onunla. Mutluydu.

Gülümsedi. Şimdi zorla indirmişti aşağı ama emindi pateni eğlenceli bulursa bisiklet gibi bunu da ortak kullanacaklardı. Hatta başta vermezse pateni, daha çok isterdi belki?

Yeşilleri parladı, karşısındaki solgun çocuğu izlerken. Kendisini oturduğu yerden kaldırmak için yukarı çeken sevgili arkadaşı ise ona bakmıyor sadece düşmesin diye aşağıyı kontrol ediyordu.

Yaz tatili yeni bitmişti, okullar yeni açılmıştı, henüz sıcaktı havalar, ne güzel büyümüşlerdi de siteden çıkıp gezebilirlerdi. Harry sadece kendisi ve Louis'nin olduğu yerlere gitmek istiyordu.

Ama Louis tüm gün evden çıkmıyordu, okulda uyuyor ve yanına gittiğinde kendisiyle zar zor konuşuyordu. Harry'e kötü bakıyordu ve onunla konuşmuyordu. Aslında Harry düşünmüştü ki, büyüdükleri için daha yakın olabilirler? Ama Louis halen kaçıyordu! 

Orta okula geçtiklerinden beri elinden geleni yapmıştı kendisi. Devam edecek.

Onu umursamıyor gibi davranma işine devam ediyor, Louis'nin umursanmadığı için üzüldüğünü biliyor. Olay bu ya. Kendisi üzülürse, Louis de üzülmeli.

Dengede durdu, zaferle gülümsedi. Louis onu yavaşça kendisine çekiyor ve ilerlemesine yardım ediyordu. Patenin küçük tekerlekleri taş parkeye sürtünüyor, bahçedeki diğer çocuklar kendi işlerinde. Sesleri yüksek. Acımasız kavgaları devam ediyor aralarında.

Ne kadar küçük o kadar acımasız.

"Yürüyor gibi ayaklarını kullan."

Nereden biliyordu bunu? Başkalarının patenini mi kullanmıştı? Onu mahvederdi böyle bir şey yaptıysa. Ellerini sıktı, Louis canı acısa da susuyordu.

Kaşlarını çattı Harry, sinirliydi, akşam vaktine yakın, hava serin, tam adım atacağı sırada dengesini kaybedip Louis'nin üzerine onunla birlikte yere düştü. Dizleri yere çarpmıştı, acıyla bağırdı.

"Dikkat etsene!"

"Aptal!"

"Sakar."

Aptal, aptalsın Louis. Dinlemedi, artık Harry'nin sesine ihtiyacı yoktu kendisine bu lafları etmesi için. Kıvırcık ona tepeden baktı. Louis'nin bu bakışı alması için yerlerde yatmasına da gerek yoktu, her karşısına çıkan insanda ve aynada görüyordu zaten.

Görmüyor, duymuyor. Aptal olduğunu kabul etmiş bir şekilde, aşağıda olduğunu biliyor, umrunda da değil. Sadece düştüğü için yere çarpan kafasını sessizce ovmaya çalışıyor. Yüzünü buruşturmuş, gözlerini yummuş.

Nefes aldı, verdi, aldı, acı dolu bir ses çıkarttı. Harry de ancak o zaman durdu. İki eliyle altındaki çocuğun yanağını okşadı. Dudaklarını büzmüştü hemen.

"Bir şeyi de batırma Louis. Neyse, bekle sana yardım edeceğim."

Çocuğun üzerinden kalkıp onu da kaldırdı, yerde otururlarken kendisi dizleri üzerinde olduğu için kolaylıkla uzanıp Louis'nin elini tutarak çekti başının arkasındaki şişecek olan yerden ve dudaklarını oraya bastırdı.

"Buz koymalıyız."

Louis sadece kafasını salladı. Harry'nin çok kötü birisi olduğunu anlayalı iki yıldan fazla oluyordu ve bu süreçte ondan kurtulmaya cidden çalışmıştı. Ama şimdi tüm bunları unutmuş gibiydi, başını eğmiş, ofladı. Suçlu olmaktan nefret ediyordu, Harry de öyle. Nasıl dayanıyordu ki halen Louis'e? Neden zorla yapıyordu bunu? Onun kendisinden daha iyi arkadaşları vardı. Louis ona layık değildi. Onun yeri belliydi.

Ne kadar sindirildiğinin farkında değil Louis. Direndikçe ne kadar battığını göremiyor. Gözlerinin önündeki çelişkileri anlamıyor. Belki de artık anlamak istemiyor, çünkü fazlasıyla boş vermiş. Bitmiş. En küçük bir şey hissetmiyor.

Hiçlik, en saf haliyle hiçlik işte Louis'nin onun hakkında düşündüğü tek şey bu. Hiçlik.

Ensesine yediği kar topuyla çığlık bile atamadan sendeleyip dizlerinin üzerine düştü, çıplak elleri kara gömüldü, buz bıçak gibi yaktı tenini.

Titrek bir nefes aldı, saçları gözlerinin önüne düşmüştü. Kahkaha sesini duyuyordu. Güneşi aratmaz sıcaklıktaki gülüşü hissediyordu, daha çok üşüyordu. Fırtına, içinde.

Beceriksizce avucuna doladığı sargılar ıslanıyordu, yine de yaralı elleri arasında topladı tertemiz karı. Canı yanmıştı, umursamadı. Dişlerini sıktı.

Seneye liseye geçeceklerdi halen Harry efendinin afra tafralarıyla uğraşıyordu ve hayır kesinlikle memnun değildi. Kar topunu arkasına dönüp onun pişkin, güzel suratına fırlattı sertçe.

Saçıldı buzlar, tok bir ses çıktı. Etrafta karla oynayan diğer okul arkadaşları var.

Kıvırcık sendeledi ama düşmedi, bukleleri buzdan tanelerle kaplandı, kazağına da serpildi bunlar, kıpkırmızı burnu ve renksiz tenini parlıyor. Tekrar güldü seslice. Okul çıkışıydı, kışın ilk karı, öğlenden beri yağıyor daha yeni durdu.

"Attığın kar topu bile bir şeye benzemiyor. Beceriksizsin Louis."

Güneş, yüzlerine vurdu. Maviler duydukları yüzünden öfkeyle doldu, düştüğü yerden kalkmamakta kararlıydı, okulun dümdüz sıradan bahçesi ortasındalar, kenarlardaki banklarla oldukça küçük bir bahçe burası üstelik şuan hepsi karla haşır neşirken de tıkış tıkış, Louis kalkmayacak onu düşürecek.

Tamamen yere oturuyor, hazırlıksız yakalandılar bu ani yağışa eldivenleri, atkıları yok. Louis'nin kumral perçemi gözlerine girecek kadar uzun ve dağınık, dudakları halen soğuktan titriyor Harry'nin gözleri de şimdi onların üzerinde. Louis'nin dudaklarını seviyor.

Çocuk yaralı ellerine veriyor ağırlığını, geriye yaslanıyor.

"En azından beceriksizleri bile arkadan vuracak kadar korkak birisi değilim." 

Yeşiller mavilere çıkıyor, gülümsemesi siliniyor, Louis bacaklarını uzatıp onunkilere sertçe vurduğunda hiç sorun etmiyor canının yanmasını. Düştü.

Harry'nin üstüne atlıyor. Başının yanındaki yaralı elleriyle sürükleyebildiği kadar karı yüzüne sürüklüyor kıvırcığın. Canice gülüyor.

Güzelliği üşüyor, kirpikleri buzlu, yeşiller kış geldiğinde ölür, kar tüm yüzündeyken nefes alamıyor, pembe dudakları çaresizce aralık, bukleleri yerdeki beyaz örtüde, Louis ona acımıyor.

Çocuklar oyun oynuyor. Servisler bahçe dışında. Harry ona engel olmuyor, tutmuyor bileklerini ve çekmiyor. Yüzündeki sargılı eller onu ciddi ciddi boğsa da varlığı hoşuna gidiyor çünkü. Hissiz yüzünü hissediyor.

Louis ise bir süre sonra sargısı açılınca canı yandığı için mecburiyetten duruyor, doğruluyor. Onu boğmakla ilgili planlarından şüphesi yok yanlış anlama olmasın.

Altındaki çocuk yüzünü temizliyor, dizleri üzerine çıkıyor kendisi ise...ellerine bakıyor.

"Korkaklar bu yüzden tehlikelidir." yeşiller odaklı.

"Beceriksizler de bu yüzden cesurdur o halde." maviler canlı.

Sustular.

İki ergen için fazla anlamlı sözler söylediklerini fark ettiler. Sonra Harry, Louis'nin karnına yavaşça tekme atıp onu itti.

"Neyse ki ben becerikliyim, sana bakarım."

"Siktir git!"

Üzerindeki buzları çırptı kalkıp, ondan kaçtıkça götünde bile olmadığına emin olduğu şu bonus kafa amaçsızca bırakmıyordu peşini. Bir insan neden sevmediği birisini zorla yanında tutardı ki?

Bu henüz Harry'nin kendisine ihtiyacı olduğunu bilmediği zamanlar. Her şey çok saçma. Onlar daha çocuk sayılır entrikalar için erken.

"Bana uyar."

Louis anlamayıp kaşlarını çattı başta sonra ise kesinlikle kendi aralarındaki espiri anlayışına uymayan bu söze başka küfürler edip banktaki çantasını almaya gitti. Bu arada evet, Harry gülüyordu çünkü kesinlikle Louis salaktı.

Anlasa şaşardı. Ama anlasın isterdi. Çünkü Harry gittikçe sinirleniyordu ve bu tavırlarına yansıyordu. Yıllar içinde, öyle bir hale geldi ki kaba tavırları Harry artık kurban kesse de Louis anlamazdı.

Yine de, yine de bir şekilde dönüyordu kendisine maviler. Tekrar ve tekrar düşüyordu gök yere.

Çok da kalın olmayan karda yürüdü hızla, hışırtılı sesler ve izler bıraktı. Evleri hemen yolun karşısında olduğu için rahatlardı. Nefeslerini her verişleri küçük bulutlarının doğuşuydu.

Soğuk rüzgar yüzlerine vurdu, güneş parladı, öğretmenler kavgaya giren bir iki çocuğu seslice azarlarken daha da büyüttü işi.

Harry soğuktan renk değiştirmiş dudaklarını ısırıp arkadan Louis'e yaklaştı ve elinde topladığı koca kar yığınını çocuğun kafasından aşağı bıraktı, Louis ise sinirden ses bile çıkartmayıp onun üstüne atlamıştı yine, günün sonuna geldiğimizde şaşırmayın ama tabii ki de hasta olmuş aynı yatakta çorba içip uyumuşlardı.

"Senin yüzünden hasta olduk!"

Aynı yorganın altındalarken ve Anne başlarında alınlarına bez koyuyorken Harry söylendi. Louis göz devirip başını diğer tarafa çevirdi.

"Beter ol Harry, sevgiler." umrunda değildi bu kıvırcığın dedikleri.

Çünkü gerçekten de,

hiçlik, en saf haliyle hiçlik işte Louis'nin onun hakkında düşündüğü tek şey bu. Hiçlik.

Kabini açtığı an üşüdü, hemen duvardaki askıdan bornozunu aldı. Titriyordu, yanaklarını şişirip kilimin üzerine geçti. Su damlaları yere düşüyor saçlarından, çenesinden, parmaklarından.

Lavabonun önüne geldi. Sıcak su buharı aynaya yapışmıştı, Louis eliyle kabaca sildi onu.

Artık kırmızı olan saçlarına bakarken gülümsedi. Kendisi yapmıştı! Kimseye ihtiyaç duymadan.

"İşte bu kadar."

Bu gün liseye başlıyordu, biraz imaj değiştirmesi gerektiğini düşünmüştü. Seslice nefes aldı, verdi, aldı, ofladı.

Okul için çok heyecanlı.

Esnedi.

Yani heyecanlı, uykulu, ah bir de sinirli.

Demek Harry ile aynı okula, hatta sınıfa gideceklerdi yine? Pirsingini taktı, bunu ilk duyduğunda kendisiyle alay ediyorlar sanmıştı açıkçası. Birbirlerini sevmiyorlardı işte, anlamak neden zordu? Harry bunun intikamını kendisinden alıyordu sonra.

Sen benim kuyruğum musun Louis, çok etrafımda dolanma Louis, aman Louis arkadaşlarımla konuşma beni rezil edersin vır vır vır.

Sanki kendisi çok meraklıydı ona. Saçlarını taradı. Ayna tekrar buğulandı, sildi.

İşin en komik kısmı, o cümleleri kuran kendisi, bir yandan da zorla Louis ile arkadaşlığını sürdürmeye çalışıyordu. Ona siktir git dedikçe yapışmıştı, ama suçlu yine Louis oluyordu.

Bir bok anlamıyor. Banyodan çıktı, omuzlarının üzerinde halen havlusu var, ev nasılsa boş diye rahat takılıyor. Küçük adımlarla sallana sallana yürüyor karşıdaki odasına.

Perdeler kapalı, her yer her yerde, dolabın kapağı açık ve masada kitap hariç her şey, çöpler ve şişeler de dahil var.

Ellerindeki sargıyı banyo yaparken çıkarmamıştı çünkü yarası fazla tazeydi, şimdi ise ıslaktı ama bir de onunla uğraşmayacaktı. Eldiven falan taktı üzerine.

Tişört, pantolon giyip gözlerini özenle siyaha boyadıktan sonra esneyerek gerindi. Çok uykusu vardı, banyo yapınca hepten mayışmıştı ama okula gitmeliydi.

Nasılsa orada uyurdu değil mi? Bunu yapacak, çoğu zaman öyle yapıyor zaten.

Çanta gereği hissetmeden telefonunu, sigara ve çakmağını alıp ayaklarını sürüye sürüye evden çıktı. Ellerini cebine attı. Sargı bezi ıslak olduğu için canı yanıyordu biraz ama sallamadı.

Dış kapı kapanırken yavaşlasın diye sırtını yasladı, saçları ıslaktı, güneşte kurusun istemişti, yine esnedi. Elinin tersiyle bir gözünü ovdu.

"Louis!"

Esneme faaliyetini kesmeden gözlerini aralayıp biraz ileride kasıntı bir duruşla dikilen Harry'e baktı.

"Senin yüzünden ilk günden gecikiyoruz!"  kim ona bekle demişti mesela? Bakın işte hep böyle şeyler oluyor. Kendi kendine yapıp Louis'e kızıyor. Omuz silkti. Alışmıştı, suçlu olmaya.

"Halen dikiliyorsun?"

Sertçe kolundan tutulduktan sonra hızla çekiştirildi, boşuna direnmedi bu salak kolunu kopartıp eline verebilirdi, yan taraftaki elektrikli geniş kapıdan çıktılar, Louis'nin gözleri karşıdaki gelincik dolu bahçeli eve takıldı. Uyuşukça gülümsedi. Bir kaç adımlık ara sokaktan çıktıklarında her zamanki bulvardalardı.

" Neden öbür kapıdan çıkmadık ki, şimdi geri zekalı gibi önünden geçeceğiz."

"Acele ettim, senin yüzünden. Hem merak etme eminim alışıksındır sen geri zekalı gibi görünmeye. "

Yavaştan uzayan kıvırcık saçları dalgalı bir hal almış, yeşil gözleri güneşle açılmıştı, üzerindeki geniş beyaz gömlek ve pantolonla oldukça ilk günden dikkat çekeceği ortadaydı. Sabah serinliğiyle karışık tatlı kokusunu hissetti Louis. Gözlerini kaçırdı.

Harry ise aniden durdu. Yeşiller seri bir şekilde yüzüne dönmüş yüzüklü güzel eller tuttuğu kolu sıkmayı bırakmıştı. İç çekti, kolunu kurtarmaya yeltenmedi.

"Ne oldu?"

Cevap almadı, kıvırcık kendisine beş dakika kadar dikkatle bakmasına rağmen ona tekrar soru da sormadı, arabalar geçti, serçeler bulvar ve Louis'nin oturduğu apartman arasındaki ince yeşil alana konup öttü, Harry ise her zaman güneşin onun kumral saçlara vuruşunu enfes bulduğu için birden karşına çıkan bu koyu kırmızı kafaya alışmak için zamana ihtiyaç duydu.

Çok dikkat çekiyordu, ayrıca aykırı duruyordu, şu pirsing ve siyah boya yetmiyor muydu? Harry tüm yazı kafayı yemenin sınırında geçirmişti.

Ona dokunmak istiyordu, bu şekilde de çok hoştu çünkü. Saçlarına dokunmak istiyordu evet. Bunu yapacaktı, uyuduğunda. Dikkatle incelemeye devam etti karşısındaki uykulu çocuğu.

Sonra ise hiçbir şey olmamış gibi tekrar önüne döndü, Louis onun tarafından yaka paça götürülürken tepki olarak sadece esnedi ve işte böylece yola devam ettiler.

Otobüs bekleyecekleri yer evlerinin karşındaki orta okullarının taştan parkeli bulvar yolunun sonundaydı.

"Okulda yanıma otur."

Şimdi de o cevap vermiyordu. Zaten cevap vermesi bir şeyi değiştirmiyordu. Geçtiği senelerde çenesini kapatmayı iyi öğrenmişti.

Resmen dayak yiyordu onun dediği olmazsa Tanrı aşkına ve Louis sabahları enerji seviyesi yerlerde olduğu için hiçbir şey yapamıyordu ona karşı.

Gözlerini yere dikti. Konuşmuyorlardı, ne zaman adam akıllı konuşmuşlardı en son? Göz göze bile gelmiyorlardı pek. Yine de yan yanalardı.

Louis iç çekti. Bu, bu yaşadığı her neyse bitmeyecekti, hissediyordu. Asla değişmeyecekti. Asla.

Değişmeyecek.

Hep suçlu olacaktı, hep umursanmayacaktı, hep kaybedecekti, hiçbir şeyi tutmayacaktı elleri. Bıçaklar hariç. Bir yere varamayacaktı onun olduğu yolun sonu uçurumdu. Harry ise hızla onu uçuruma sürüyordu. Düşene kadar devam edecekti. Derdi neydi bilmiyordu ama ondan da kurtulacağını sanmıyordu.

Her şey yarım kalacaktı onun için.

Otobüste uyuya kaldığı ilk seferdi bu, Harry uyanmamasına dikkat ederek omzunu onun için yastık yaptı. Güneş camdan üzerlerine vuruyordu, kıvırcık olan diğerinin eldivenin içindeki ellerine bakıyor. Onları tutmak istiyordu. Sıkıca, ama canı acıyabilirdi. İyileştiğinde elleri, yapacaktı bunu.

Ama bu nasıl olacaktı ki, Harry ne istediğini daha yeni yeni anlıyordu, umutluydu çünkü yaptığı hataları görüyordu ama sadece en küçüklerini gördüğü için asla düzeltemeyecekti bir şeyleri.

Bazı şeyler için çok geçti.

Louis bir gün anlayacaktı, suçlu olanın hiçbir zaman kendisi olmadığını. Aptalın kendisi olmadığını ve güçsüz olanın o olduğunu. Hatanın onda olduğunu. Harry'nin kötü birisi olduğunu unutacaktı. Louis, Harry'nin zehir olduğunu öğrenecekti. Çoktan damarlarına sızmış bir zehir.

Şimdi sadece uyuyor, uyanacaktı.

Şimdi,

hiçlik, en saf haliyle hiçlik işte Louis'nin onun hakkında düşündüğü tek şey bu. Hiçlik.

~

Garip bir şekilde hiç içime sinmedi bu bölüm ama nerede yanlış yaptım onu da anlamıyorum...

Neyse, olaylar tam olarak buradan sonra başlıyor :)

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top