1.1
Skillet, whispers in the dark
Harry'den Louis'e olsunn ✨
Attığım şarkıları liste haline getirip okurken karışık dinleyebilirsiniz, genel oldukları için hoş oluyor.
~
Masanın üzerinde birleştirdiği ellerine bakarken sağ elindeki dün değiştirilen sargıya dokundu parmak uçlarıyla. Yanındaki sınıf penceresi açıktı, dalları cama uzanan çam ağacından kuşların sesleri geliyor. Öğlen arası ve evet Louis bu gün de uyanık. Bunu neden yapıyor o da bilmiyor, belki de Harry çok geç saate kadar tepesinden ayrılmadığı için erken uyuyamadığındandır.
Seslice nefes verdi, sağ elinde yaranın olduğu kısmı okşadı kumaş üstünden. Dokundu.
Yarasına dokunmuştu, onu sardı. Sıkıntılı bir de nefes aldı. Bundan hoşlanmadığını söyle.
Güneş vuran yeşil gözleri ve arkaya ittirilmiş bukleleri düşündü, koltukta kendisine dönmüş ve yarasıyla ilgilenen güzel bedeni bir de narin dokunuşlarını. Dünden beri yaptığı tek şey bu zaten. Rahatsız edici.
Sınıfta temiz bir gürültü var, içeride kalan iki üç kişilik gruplar konuşuyordu kendi aralarında, sürü halinde gezen takım ve sınıfta akrobatik hareketler yapan diğer takım bahçedeydi. Harry de kantine gittiğini söylemişti çıkarken ama arkadaşlarının yanında olacağına emindi Louis.
Camdan dışarı baktı, çam sakızı kokusu rüzgarla esip ciğerlerini doldurdu. Maviler kapandı, yeşil çam dalları gözlerinin rengini çalıyordu.
Yanında bir hareketlilik hissetti. Gelenin Harry olduğunu düşünmemişti, o bu şekilde pat diye oturmazdı, başını çevirip Alice'e zoraki bir şekilde gülümsedi.
"Bir şey mi oldu Alice?"
Meraktan uzak, hayırdır, temalı bir selamdı ve kız fark etmişti. Utançla da olsa görmezden geldi bu kısmı. Dün örülü olan saçları şimdi açıktı ve dalgalı bir hal almışlardı, üzerinde klasik bir beyaz tişört ve pantolon vardı. O da ellerini masaya, Harry'nin kapağı kapatılmış defterinin üzerine, koyup birleştirdi. Kısa parmakları ve geniş bir el ayası vardı, şeffaf renkli bir oje sürmüştü. Louis yüzünü astı göz ucuyla kızın ellerine bakarken.
"Hayır, sadece öğlen arası ve düşündüm ki sana edeceğim teşekkür için belki birlikte yeriz yemeği?"
Yüzünde hoş olmayan bir ifade oluştu, bu mesele neden bu kadar uzuyordu, normali mi buydu acaba da Louis garipsiyor falandı?
"Hayır, dedim ya Alice önemli değil."
Midem şuan sadece cevizli kek için aç!
Cevizli kek, yaparken Harry'nin istediği hiçbir şeyi beceremediği sonunda da mutfaktan kovulmasına sebep olan kek, tadı çok güzeldi ve Louis sabah da ondan yemişti. Kısacası halen çantasında kekten vardı ve Alice ile uğraşması için bir sebebi yoktu. Gerçi kek bitse bile Harry'nin cüzdanı vardı!
"Olsun, sonuçta Harry'nin arkadaşıysan benim de arkadaşım sayılırsın ve takılabiliriz."
Dört yıldır aynı okuldayız?
"Anlamadım?"
Kaşlarını kaldırıp kıza alaylı bir bakış attığında kafasındaki kapüşondan taşan kırmızılı tutamlar etrafı siyaha boyalı kesici mavi gözlerini gölgeliyordu.
Alice utançla ellerini kaldırdı. Harry için onunla konuştuğunu falan sanmıştı lanet olsun!
"Öyle demek istemedim! Anlasana seni ikna etmeye çalışıyorum sadece."
Sıfır kollu siyah tişörtünün üstüne sıfır kollu bu kapüşonlu ceketi giyerken yakıcı havada serinlemeyi düşünüyordu, ama ürperdi. Önüne döndü. Pirsingini çevirdi. İçinde kötü bir his vardı.
"Neden ikna edecekmişsin ki beni? Boşver, git arkadaşlarının yanına ve o Harry'e de söyle bana elmalı gazoz alsın."
"Öncelikle Harry bizimkilerle değil ve arkadaş olmaya çalışıyorum, iyi birisin."
Vay be, demek cidden kantinde.
Ayrıca ne? Arkadaş mı! Gülmek istedi seslice ama kendisini tuttu. Bir de şey vardı annesine ödevini yaptırınca iyi olmuştu ha, ondan önceyse ucubeydi gözlerinde kesin. İğrenç!
"Arkadaş?"
"Yani yardımlaşır, karşılaştığımız zamanlar selamlaşır ve konuşuruz?"
Gözlerini kırpıştırdı. Dudakları titredi. Ne kadar beklentisiz olsa da Louis hep umutlu bir insan olmuştu. Maalesef.
Şimdi şu kız ona iyi olan herhangi bir iki cümle söylemişti ve Louis elbette ellerine yeni bir kesik getirene kadar bu sözlere inanacaktı. Sonuçta, değişecekti.
"Yani şimdi sen bana elmalı gazoz alabilirsin ve ben de sana kutudaki kekimden verebilirim öyle mi?"
Alice az önceki soğuk elemanın aksine birden açık mavi gözlerle kendisine umutla bakan çocuğu gördüğünde şaşırsa da gülümsedi.
"Elbette."
Louis böyleydi işte, ne kadar kanarsa kanasın, ne kadar işe yaramaz olursa olsun yine elini kullanmaya çalışır ve sonunda ağır bir küfür ederdi.
Harry ise o kadar inatçıydı ki bunu umursamazdı. Louis'nin bu konuda aldığı hiçbir yara onu üzmüyordu mantıken amacı buydu. Yalnız kalması.
Çünkü ancak o zaman etrafında olabilirdi. Uzaktan da olsa en yakını olurdu. Etrafındaki tek kişi.
Ama bu yaptıklarını öğrenirse de Louis ondan nefret ederdi. Ellerini kesmesine, yalnız olmasına, özgüvenin yok olmasına veya kendisine saygısının kalmamasına, bir günaydına bile muhtaç olmasına hatta daha, daha da fazlasına sebep olduğu için nefret ederdi.
Oturduğu boş sınıfta telefonunu sıkı sıkı tuttu. Louis'e karşı iğrenç ve korkunç olduğunu düşünüyorsunuz öyle ama o kesinlikle değer verdiği birisi, o kesinlikle tek değer verdiği kişi. Ona yakın olmak istiyor. Yakın.
Peki ya diğerleri? İlgileri için muhatap oldukları?
En basitinden, şu okulda konuştuğu herhangi birisi hakkında bile tüm özel bilgilere sahipti, mesela Adam. Ya da o gruptan falan filan biri. Sosyal medya kullanmadığını düşünüyordu herkes ama Harry hepsiyle öncesinden tanışmak için ayrı ayrı sahte hesaplar açmış ve titizlikle gerçekçi olmuştu. Sonra da, hepsi hakkında bilgiler toplamış gerçek hayatta bunları bilmiyor gibi yaparak sevdikleri şeye ortak olup, korktukları şeye dahil olmuştu vs vs.
Mesela kesinlikle politikayla ilgilenmezdi ama Drake bu konuda hevesli olduğu için gündemi takip ederdi, onunla konuşunca aynı şeyleri düşünür gibi yapardı ve bam. İnsanlar çok salak.
Bazıları da zıtlığı severdi ama, Adam gibi. Harry şuan onun gözünde olabilecek en serbest adamdı ve buna gıcık oluyordu çocuk, yine de anlaşıyor tartışarak sohbet ediyorlardı. Yoksa Harry mi serbest! Tanrı biliyor Louis'e selam verenin bile hayatını karartırdı Harry. Adam yanında melek kalıyordu. O Louis'nin kendisini de harcadı çünkü bu konuda.
İç çekti seslice. Neden bunlarla uğraşıyordu lanet olsun! İlk okuldaki gibi kalsaydı eğer sevgili arkadaşı, çok rahat olurlardı. Hayal etmesi bile mükemmel hissettiriyordu. Ona yakın olabilmek.
Ama olamıyordu ve kendisi yakın olamıyorsa kimse de olamazdı. Bu kabul edilemezdi. Gerçi yakın olsalar da aynı olurdu durum.
Adam için sosyal medyada yarattığı sahte karakter daha ilk günden yani lisenin ilk ayından beri bu okulda bir tanıdığa sahipti şimdi onun üzerinden kız arkadaşı Alice'in yokluğunda yaptıklarını farklı bir boyutta anlatacaktı, ilerleyen zamanlarda da maalesef sırrına yaklaşmasına izin vereceği Alice ve Louis'nin resimlerini çekecekti. Bu kişi başkası olsa riskli yöntem olabilirdi ama Adam kalın kafalının tekiydi ve korkunç paranoyaklığıyla ne yapacağını çok iyi biliyordu. Hep yaptığı gibi delirecekti ama Harry, Alice için de iyi bir son istemiyordu. Louis'e yaklaştı.
Onları ayıracaktı okulun mükemmel çifti! Louis ve kendisinin ise araları düzelecekti, en azından biraz, çünkü hatırlaması gereken şey yanında sadece Harry'nin olacağıydı. Bunu fark edince yine severdi işte! Bu kadar basit. Kurtar onu ve kazan.
Louis onu sevecekti. Çünkü Harry hep yanındaydı. O sevmese bile. İstemese bile. Orada.
Asla yalnız değil ben varken.
Doğru her zaman dışa dönüktü yüzü. İlgilenemiyordu onunla. Hiçbir şeyi olarak görmediği insanlarla hep haşır neşir olurdu. Oysa onları sevmezdi. Hatta sevmeme duygusu bile fazlaydı, hepsi birer hiçti. Gözlerinde ne olarak göründüğü önemli değildi, zamanla bunu aşmıştı ama Louis onun sırrıydı.
Harry hepsiyle eğleniyordu sadece, onlar kendisi ve Louis hakkında bir şey bilecek düzeyde varlıklar değillerdi. Gözlerindeki her bir renk halesi özeldi. Mavinin en güzel tonu onunkiydi. Harry onu izlemeyi seviyordu.
Ama o seni görmüyor.
"Keki annen mi yaptı?"
Sıcak öğlen saatlerini sevmediğini fark ediyordu, nefes almak bile zor. Kolları çıplak olduğu halde işe yaramıyor, derisi bile kazaktan farksız, etraf güneşin yaktığı taşlardan yayılan kokuyla kaplı, boğucu. Başını salladı terleyen alnını açmak için saçlarını iterken, keki Harry ve ben yaptım dese ağzına sıçardı kıvırcık.
Benden utanıyor.
"Çok güzel yapmış."
En az kendisi kadar güzel bir kek.
Gözleri okulun rengi solmuş duvarına takıldı. Duvarın diplerine dikilmiş güllere. Önlerinden geçen öğrencileri görmedi. Temizlik malzemeleri için yapılmış demir kapılı odanın içine girip çıkan görevli adamı da.
"Benim annem sadece meyve suyu sıkabiliyor."
İrkilip kıza döndü. Kapüşonunu indirmiş ve saçlarını elinden geldiğince geriye itmiş, yanakları hararetten kızarmış, kırmızılar kumral saçlarıyla hepten karışmıştı. Gözlerindeki boyayla güneş vuran mavileri ise çok dikkat çekici.
Benim annemin yapamadığı tek şey de benim.
"Ellerine ne oldu, geçmiş olsun kötü duruyor."
Alice çok konuştuğunu hissetti. Umursamadı sonuçta utangaç bir insanla ilk defa arkadaş olmuyordu ama Louis bu konuda o kadar tecrübeli değil ve elleri sorulunca yaptığı ilk şey ceplerine sarılmak.
"Önemli bir şey değil."
Elbette inanmadı, keki oturdukları bankta aralarında duran kabın içine bıraktı, okulun sağ cephesi çamlık sol cephesi ise taşlıktı. Burada, bahçe duvarının önünde şuan oturdukları gibi eski ve tahtadan banklar vardı.
"Sana kendimden bahsedeyim, sonra da sen bana kendinden bahset tamam mı?"
Başını sallayarak onayladı. Pirsinginde gezindi dili.
"Tam adım Alice Cooper*"
Annenler sağlam metalciymiş.
(Y/N:Alice Cooper, metalci bir solistin adı wpşzşqşdi)
"Abim tıp okuyor, benimse derslerim berbat ama ısrarla okuyorum."
Gülümsedi, ders ne demekti ki sonuçta? Harry kopya vermese orta okulda bile sınıfta kalırdı Louis.
"Bronzlaşmak iyi gelir sandım, ama patates soyup eski halime dönmeye çalışmaya üçüncü gün başladım. Nasıl geçmiş mi?"
Başını salladı. Kız güldü. Birisi nasıl sohbette açılır biliyordu Alice.
"En sevdiğim renk mor, en sevdiğim çikolata sütlü olan, en yakın arkadaşım Brent hani uzun saçlı hormonlu olan, en sinir olduğum şahsiyet Lily sevgilime asılıyor kaşar, en sevdiğim meyve çilek, hobim de Anna'nın ilişki trafiğini takip etmek. Anna, sizin sınıfta ufak tefek bir şey ama çok hareketli. Senden de hoşlanıyordu hatta. Söylemesi yakındır."
Gülümsemesi anında dondu. Anlamsız bir ifade vardı üstünde.
"Anlamadım. "
Seslice güldü Alice.
"Neyini anlamadın Louis, ilgisini çekmişsin. Bir ilişkin varsa söyle durdurayım tam bir arsızdır hiç takmaz böyle şeyleri."
Dikkatle süzdü yavaşça yüzü asılan oğlanı, merak ediyordu kendisi de. Harry ile aralarında bir şey olduğunu sanmıyordu! Bu çok saçmaydı, Harry fena halde ilişki denen şeyden uzaktı.
"Yok, ama gelmemesini sağlayacaksa var dememe izin ver."
Başıyla onu onaylarken izlemeye devam etti. Neden bu kadar gerilemişti ki? Öksürdü biraz.
"Neyse devam ediyorum o zaman. Fazla ve kolay arkadaş edinirim, iyi bir arkadaşımdır da bana güvenebilirsin. Mutfakta berbatım, tatlılar hariç. Adam bile benden iyi. Bu arada Adam sevgilim biliyorsundur."
Sonlara doğru gözlerinden kalp çıkmaya başlamıştı kızın ve baktığı yer boşalmış her ne düşünüyorsa yerine o gelmişti.
Louis onu izledi, Adam gibi bir odunu sevmek zor olmalıydı.
"A-a pardon dalmışım, neyse sen anlat hadi."
Neyi?
Boş boş baktı koyu gözlere, kız da beklentiyle aynını yaptı.
"Louis."
Gerisi yok.
"Ah pekala... Soy adın?"
Ceplerinden çıkarttı ellerini ve birleştirdi.
"Tomlinson."
"Kardeşin var mı Louis?"
"Hayır."
Biraz düşünüyor gibi yaptı Alice, Louis gözlerini yere dikti.
"En sevdiğin renk?"
"Kırmızı."
Belli.
"En sevdiğin meyve, hobin."
"Yeşil elma severim, hobim...koşmak olur mu?"
Dişlerini göstererek gülümsedi Alice. Kabın içindeki keki tekrar aldı.
"En yakın arkadaşın?"
Arkadaşım yok.
"Bıçağım."
Alice kaşlarını çattı ama uzun sürmedi.
"En sevmediğin kişi?"
Alaylı bir gülümseme belirdi dudaklarında.
"Ölüleri sayıyor muyuz?"
"Hayır."
İç çekti. Harry.
"Milward."
Güllere bakmaya devam etti. Parlak ve canlılardı, kendi gülleriyse çürük. Onun suçu. Kalbi kırık, gül yaprakları kadar hassas.
"Ne yaptı?"
Ne yaptı?
Uzun uzun düşünebilir ve saatlerce açıklama yapabilirdi ama yapmadı. Hayır hayır. Yapmayacaktı.
"Güllerimi çürüttü."
Yeşilleri cennetten çıkma, dokunuşları büyülü, bukle bukle saçlar parmaklarına dolandığında sıcacık eder kalbini, gülümsediğinde gamzeleri masum bir dua gibi el açıyor Tanrıya ancak ellerini tuttuğunda seni çektiği yer burası işte. Solmayı bile beceremeyen güllerle dolu bahçeler.
Öğlen arası bittiğinde sınıfa döndü, sik kafalı Harry de masasına oturmuş önündeki test kitabından soru çözüyordu, tüm dikkati oradaydı. Dudaklarını büzmüş kaşlarını çatmıştı. Saçları alnına değiyorsa da umursamıyordu. Yanına oturdu. Kapüşonunu takmıştı tekrar.
Kendisini sebepsizce gergin hissetti. Konuşmasını bir şeyler sormasını bekliyordu ama o halen kitabına bakıyordu. Bilerek yapıyor. Camdan dışarı baktı. Sargısına dokunurken. O sardı.
Bir süre sonra öğretmen geldi, edebiyat dersi başladı. Louis elini yanağına yaslayıp genç kadını izledi. Harry de "Ne yaptığın umurumda değil neden merak edeyim." projesine devam etti. Bu hareketine ayrı bir gıcık oluyordu. Ne zaman kendisi için iyi bir şeyler olsa Harry "Sen kimsin ki neden dinleyeyim seni mutlu eden şeyleri" modundaydı böylece elbette morali de sikiliyordu Louis'nin. Ama alıştı.
Her şeye de alışıyor zaten.
"Peki, siz korku hakkında bir eser yazsanız. Hangi olay üzerinden yazardınız?"
Sınıftan cevaplar geldi bir iki tane. Louis gözlerini kısıp tahtaya baktı. Daha önce hiç derse katılmak gibi bir şey yapmamıştı ama bu soru pekte zor değildi. Sessizliğin oluştuğu bir anda söyledi.
"Yalnızlık. "
Kadın ona dönüp, vay be konuşmayı biliyormuş diye düşünerek gülümsedi ve başını salladı. Sonra da onun yanındaki diğer öğrencisini fark etti.
Harry dakikalardır başını sıraya yatırmış halde elindeki kalemle not alıyor gibi yaparak Louis'nin yüzünü izliyordu ve fena halde dersten kopmuştu.
"Bu konuda sen ne düşünüyorsun Harry."
Yerinden zıplayan Harry elindeki kalemi yere düşürdü. Neden tam da Louis alt dudağındaki demir parçasını diliyle çevirirken soruyordu ki? Bekleyebilirdi. Şuan meşguldü. Somurttu.
"Soru neydi efendim."
"Korku hakkında bir eser yazsan hangi konudan ilerlersin? Arkadaşların aldatma, cinayet, yalan ve yalnızlık dedi."
Kıvırcığın ani irkilmesiyle ona dönmüştü maviler, sorgulayan bir şekilde izliyordu. Yeşiller de ona döndü.
"Korku?"
Sarı saçları topuz kadın başını salladı. Onu görmüştü yanındaki arkadaşını izlerken ve korkmuştu seslenirken. Soru için en uygun kişi ha?
"Korku."
Korku, korku, korku. Mavileri anlamsızca bakıyor işte korku.
Başını eğdi. Biraz düşünüp tekrar mavilere baktı.
Sevgisini istiyordu Harry, ilgisini, tutmak istiyordu o koşarken ama yakalarsa üzülüp saklanırdı biliyordu, onu geri istiyordu, gözlerindeki anlamsızlığı değil.
Öğretmene döndü.
"Aramak. Kaybedilen şeyi aramak, bulamamak. Korkunç."
Korkunç, onu bulmak için attığın her adımdan uzaklaşmak ve bunu bilmek ama aramadan duramamak.
Korkunç. Sesleniyorum halbuki. Beni duymaman korkunç.
Yanındayım ve görmemen daha da korkunç.
~
Şöyle anlatayım bu bölümü de, Harry psikolojide narsist olarak bilinen halk arasında ise manyaağk denilen türde bir insan olduğu için haliyle böyle şeyler yapıyor ama Louis ile arasındaki kovalamacayı fark ettiyseniz bu yaptıklarını bir nevi onunla arası kötü olduğu için bir şekilde en azından araları falan olsun diye yaptığını ya da eskisi gibi iyi anlaşmak istediği için yaptığını ama aynı zamanda baştan aralarını bozanın da bu olduğunu o yüzden şuan da dahil iyiye gitmediklerini anlarsınız zaten.
Of nefesim kesildi wşdşiqf. Başka sorusu olan?
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top