14;


Gökyüzünün tavanından asılmış yıldızları üzerime her an devrilecekmiş gibi bir etki yaratıyordu. Ben koşuyordum ve karanlık ayak bileğime kancasını atıp peşimden geliyordu. Yada benden kaçıyordu.

Koştuğum kaldırımda duraksayarak avuç içlerimi dizlerime yasladım ve uzunca bir süre soluklandım. Bir saattir koşuyordum. Koşarken bütün düşüncelerimin açık bıraktığım saçlarımdan sıyrılarak yere düştüğünü, kaybolduğunu varsaymıştım fakat böyle bir şey imkansızdı.

Sivri uçlu düşünceler ömrümün sonuna kadar benimleydi.

Bakışlarımı sabitlediğim taşlı zeminden kaldırarak karşımdaki denize diktim. Deniz bu gece fazla maviydi ve her dalgalandığında parlıyordu. Ama dikkatimi tamamen kendine çeken bu mucizevi manzara değildi.

Taehyung'tu.

İlerideki kumların üzerinde uzanmış gökyüzünü izliyordu.

Göğüs kafesimin etrafındaki kaburgaların daraldığını ve kalbimin fazla kan pompaladığını hissettim. Kulaklarımda atan bir melodiydi bu kalp atışı. Beni gördüğü yerde yakalıyordu hep.

Koşarak onun yanına gittim. Çünkü hayat onu uzaktan izlemek için çok kısaydı.

"Merhaba uzaylı." diyerek yanına varır varmaz kumların üzerine oturdum. Elimi yumruk yapıp mikrofon misali ona uzattım ve konuşmaya başladım. "Astrolojide bugün; Kim Taehyung ve Jüpiter-Plüton yerçekimsel etkisi. Evet mikrofona doğru kendi görüşlerinizi açıklayın sayın astronom."

Taehyung kaşlarını kaldırarak gülümsedi. Gözleri yine kızarmıştı. Karanlık olsa bile onun bakışlarından nasıl hissettiğini hep anlardım. 2 yıldır onun yanındaydım ve her zerresini ezbere biliyordum.

Fakat ağladığını bildiğimi yüzüne vurmayacaktım.

"Senin burada ne işin var muhabir çokbilmiş Saerin?" diyerek uzandığı yerden kıpırdandı.

"Sayın Kim Taehyung'tan röportaj kapmak için azılı takipçiniz olarak göreve başladım." Ben doğrulacağını sanıp konuşmaya başlarken o beni kolumdan tuttuğu gibi yanına çekmesiyle konuşmam yarıda kesilmişti.

Kokusunu.. hissetmiştim.

"Karadeliğin benim kadar olmasa da, çok havalı bir şey olduğunu fark ettim." Taehyung alayla konuşmaya başladığında ben onu duyamıyordum bile, sadece bu kadar yakından soluduğum kokusuyla dikkatim dağılıyordu.

"Düşünsene Saerin, karadeliğe kapılmak en havalı ölüm şekli olurdu." Gülüyordu fakat bu sahtelikle yoğrulmuş bir gülümsemeydi. Bunu anlamayacak kadar aptal değildim. Yine ölümle ilgili konuşuyordu ve bu benim gözlerimin dolmasının kökenli bir sebebiydi.

Ölmesini istemiyordum.

"Yani, tamam, kimsenin bu konuda bir deneyimi yok. Biliminsanları, karadeliğe kapılan birinin haftalarca olay ufkunda süzülüp sonra mı parçalara ayrılacağı yoksa bir tür girdabın içine kapılıp da diri diri mi yanacağı konusunda kesin bir şey söyleyemiyorlar. Yine de karadelik tarafından aniden yutulmanın nasıl bir şey olacağını düşünmek hoşuma gidiyor. Düşünsene, aniden hiç bir şeyin önemi kalmazdı. Ne yapacağımız, ne olacağımız, başkalarını hayal kırıklığına uğratıp uğratmayacağımdan endişelenmezdik. Hepsi.. her şey şıp diye yok olurdu."

Hayatın kıyısında.

O kitabı okumuştum. Ve bana o kitaptan bir alıntı söylüyordu.

"Sonrası ne peki?" dedim kitaptaki repliği söylememeye dikkat ederek.

"Belki. Belki de aklımızın hayalimizin almayacağı, apayrı bir dünyadır."

Ölmeni istemiyorum,

Ölmeni istemiyorum,

Ölmeni istemiyorum Taehyung.

Fakat bunu sana söyleyemezdim. Ben olduğumu anlardın. "O zaman bir sonraki hayatımda karadeliğe taşınmayı istiyorum." diyerek uzandığım kumlara daha da kendimi bıraktım. Neden onunla her karşılaşmamızda uzanıyorduk? Tuhaf.

"Bir sonraki hayatımda karadelik olmayı istiyorum!" diyerek aniden bağırdı Taehyung.

Sessiz kaldım. Çünkü onunla fazla konuşacak bir konuya sahip değildik. Ama yinede yanımda olması ve nefes alıyor olması herşeye yeterdi.

Aslında sadece yaşaması bile yeterliydi.

Lütfen sadece yaşa Taehyung. Her şeye inat çokça yaşa. Beni bir ömür sevme, bu canımı yakmaz inan. Ama yaşa. Buna bir başkası sebep olsa bile yaşa Kim Taehyung.

Çünkü sen dünyanın içinde barındırdığı en havalı mucizesin.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top