14- " o benim nişanlım"
Selamün aleyküm
Nesquik bağımlısı keyifli okumalar diler~
* * *
Sabah sabah yaşadığımız o tatsız olayların üstünden iki saat geçmişti ve şuan öğle arasından yeni çıkıyorduk.
Kantinde kızlarla oturup sohbet eşliğinde bir şeyler yiyerek karnımızı doyurmuştuk. Sürekli aynı şeyler yemekten sıkıldığımız için bir ara hastanenin önündeki meşhur pizzacıya gitmeyi önermişlerdi.
Kızlarla konuştukça kafam biraz dağılmıştı. Asya'yla birlikte ekipten ayrıldığımızı duyduklarında da baya üzülmüşlerdi.
Tam merdivenlerden çıkarken Melek yanıma gelmişti. Hafif endişeyle yüzüme bakıp,
"Sahra iyi misin? Yüzün çok solgun duruyor istersen izin al Toprak Hoca'dan bugünlük için?"
"İyiyim iyiyim merak edecek bir şey yok. Yorgunum sadece ondandır." diyip sahte gülümsememi takınarak gerçekçi olması için çabaladım.
Elini omzuma koyarak dostane bir şekilde gülümsedi ve "Emin misin? Eğer sormaktan çekiniyorsan ben söyleyebilirim çok ciddiyim." dediğinde elimi havaya kaldırıp iki yana sallayarak daha enerjik bir şekilde" Gerçekten iyiyim. Teşekkür ederim düşündüğün için. Neyse ben kırmızı alanda görevliyim bugün acil oraya geçmem gerek. Görüşürüz." dedim ve yanından ayrılarak kırmızı alana doğru hızlı adımlarla yürüdüm.
Yürürken bir yandan da telefonuma gelen bildirimlere son kez bakıp cebime attım ve kırmızı alana giriş yaptım. Yarından itibaren Toprak Hoca'nın ekibiyle çalışacak olacağım aklıma gelince bir gerilmiyor değildim. Onların ekibi kız erkek karışık stajyerlerdi ve hiçbirini tanımıyordum.
Zaten bu ekipteki arkadaşlarıma yeni yeni anca alışabilmiştim.
Bir ortama girdiğimde oradaki insanları tanıyıp kendimi açmak, rahat olmak benim için çok uzun sürüyordu. Aniden herkesle samimi olabilmeyi başaran, özgüvenli insanlara hep çok özenmişimdir ama maalesef utangaçlığımı yenmem baya zor oluyordu.
Aklıma geçen tanışma yemeğinde hiç sevmediğim sarı saçlı ilgi manyağı olan Sezin isimli kızın da Toprak Hoca'nın ekibinde olduğu gelince yüzümü buruşturdum.
Kaos kokusu alıyorum hocam burnuma yaşanacak kavgaların kokusu şimdiden geliyor.
Aslıhan'ı görünce başımla selam verdim ve yanına gittim.
"Biraz daha iyi misin Sahra? Yaşananlar için çok üzgünüm. Onların adına özür dilerim senden." dedi ve utanarak saçlarını kulağının arkasına attı.
Şuan gözüme öyle tatlı gelmişti ki kızaran yanaklarını mıncıklamak istiyordum.
"Ya saçmalama senin bir suçun yok ki neden özür diliyorsun. İyiyim ben merak etme. Utanıp sıkılmana gerek yok." dedim ve gülümseyerek elimle omzuna dokundum.
"Hadi hadi işimize dönelim. Bugün bir kez daha birileri tarafından azarlanmayı kaldırmaz bu bünye." dedim işi şakaya vurarak ve hemen yataktaki hastaların yanına gidip son durumlarını kontrol etmeye başladım.
Bakmam gereken bütün hastaların durumlarını kontrol edip raporlarına baktıktan sonra birkaç hastayı röntgene götürdüm. O sırada da Aslıhan kendi bakması gereken hastaları kontrol etmeyi bitirmişti. Röntgeni çekilen hastayı yatağına doğru götürdükten sonra hasta bakıcıdan yardım alarak yatağına tekrar yatırdım.
O sırada yan taraftaki yatakta yatan ve sabah bana saldırmaya çalışan o hastayla göz göze geldik.
Ben hastanın serumunu kontrol ederken yan taraftan duygusuz bir şekilde hala dimdik bana bakıyordu. İçinden bana saydırdığına o kadar emindim ki.
Sonra kendimi tutamayıp;
"Duygularımız karşılıklı merak etme." deyip imalı imalı güldükten sonra onu şok içinde bıraktıktan sonra arkamı dönüp yanından uzaklaştım.
Böyle bir şey söylememi asla beklemiyordu sanırım çünkü aniden gözleri büyümüştü.
Ben zevkten dört köşe olmuş bir şekilde gülerek yanından ayrılıp danışmaya doğru hasta raporlarına bakmaya giderken o meşhur telefonun sesi tekrar yankılandı.
Heyecandan kalbim hızla çarpmaya başlayınca koşarak telefonun yanına gittim ve görevlinin telefonla konuşmasını bitirip hemen bize talimat vermesini bekledim.
Bu telefon acile ambulansla getirilecek olan hastaların durumunu önceden bildirip ona göre hazırlık yapmamız içindi.
Ben sabırsızlıkla beklerken aniden diğer telefonlar da çalmaya başladı ve bir anda bütün telefonların sesi birbirine girdi.
Herkes dehşetle birbirine bakarken hastalardan birinin başında elinde dosya ve kalemle bir şeyler karalayan Toprak Hoca başını kaldırdı ve onu izlediğimi anlamış gibi anında bakışlarını bana çevirdi.
Ben hemen panikleyip kafamı çevirdim ve talimat verilmesi için görevlilerin telefon konuşmalarını bitirmeye başladım.
Toprak Hoca hızla elindeki dosyaları yanındaki asistanına verdikten sonra hızla benim yanıma gelip görevliyi dinlemeye başladı.
"Ne oluyor Ahmet abi? Toplu yaralanma vakası mı?" dedi eliyle gözlüklerinin düzeltirken.
İsmini şuan öğrendiğim orta yaşlarındaki Ahmet abi;
"Evet hocam. Gıda zehirlenmesi. Toplamda altı yaralı var. Yaş aralıkları elli ila altmış arasındaymış. Sanırım gün yaparken kısırdan zehirlenmişler." dediğinde Toprak Hoca başını sallayıp aniden bana döndü.
Ah şu teyzeler yok mu teyzeler...
Ben onları sessiz sakin kenarda dinlerken aniden bana dönünce irkilerek durusumu düzelttim.
"Sahra benimle gel çabuk. Aslıhan'ı da çağır." derken çoktan Usain Bolt misali hızlı adımlarla yanımdan uzaklaşmıştı. Ben hızına yetişmek için koşar adım peşinden giderken bir yandan cebimden telefonu çıkarıp Aslıhan'ı aradım.
"Aslıhan hemen kırmızı alana gel. Toplu gıda zehirlenme vakası var." dedim nefes nefese.
"Tamam hemen geliyorum." deyip telefonu kapattı hemen.
Kırmızı alana geldiğimizde Toprak Hoca'nın ben hariç birkaç kişiyi daha topladığımız gördüm hiçbirini tanımıyordum. İçlerinde stajyer olmayan doktorlar da vardı.
Toprak Hoca tam konuşmaya başlayacaktı ki Aslıhan koşarak hemen yanımda belirdi.
Heyt bee! Bu hız ne kızım?
"Tamam herkes dikkatini bana versin şimdi." dedi Toprak Hoca ellerini birbirine vurarak.
Tam ortamızda durup " Şimdi hastalar geldiğinde ortalığın karışmasını istemiyorum koordine olarak çalışacağız. Her doktora bir stajyer veriyorum. Ve doktorunuz ne derse onu uyguluyor, tetikte bekliyorsunuz. Anlaşıldı mı?" diye sorduğunda tek tek hepimize baktı.
Toplu olarak "anlaşıldı" dedikten sonra herkesi teker teker gruplara ayırmaya başladı.
Sıra bana geldiğinde kısa bir süre duraksadıktan sonra "Sahra sen benimle gel."
"Aslıhan sen de Mert'lesin." dedikten sonra herkes kendi görevli olduğu doktorun yanında yerini aldı ve eldivenleri ayarlamaya başladı.
Ben de diğerleri gibi kutudan eldiven alıp giydikten sonra bir çift daha alıp Toprak Hoca'ya uzattım.
Kısa bir süre bana baktıktan sonra elimden eldivenleri aldı ve giydi.
Ardından hepimizin ambulans girişinde hazır beklememizi söyleyip o yöne doğru gitti. Biz de onu takip ettik.
Yataklar ve malzemeler çoktan hazırlanmıştı ve şimdi kapıda hastaların gelmesini bekliyorduk.
Önce birbirine karışan ambulans sirenleri yavaşça kulağımıza ulaşmaya başladı. Ardından ambulans ışıkları görüş alanımıza girdi.
Heyecandan kalbim ağzımda atıyor gibiydi.
Ambulanslar sırayla dizilirken ben Toprak Hoca'yı takip ediyordum ve can kulağıyla söylediklerini dinliyordum.
Hastayı sedyeyle indirirlerken Kerem Hoca'nın sesini duymamla aniden başımı kaldırıp ona baktım.
Stajyerlerden ikisine bağırarak bir şeyler anlatıyordu.
"Sahra! Dikkatini buraya ver." diye uyarıcı bir ses tonuyla konuşan Toprak Hoca'ya panikle dönüp başımı salladım.
Teyzeyi hemen hasta bakıcıların yardımıyla sedyeden alıp yatağa geçirdik.
Toprak Hoca bileklerinden nabzına bakarak eliyle hafif vurdu ve "Teyze benim sesimi duyabiliyor musunuz? Gözlerinizi açabilir misiniz?" deyip bilinci açmaya çalışmaya devam etti. Bize gelen teyze kızıl saçlı minnoş bir teyzeydi. Gözlerini açmaya çalışıp bir şeyler sayıklıyordu. Daha doğrusu söyleniyor gibiydi.
"Allah seni bildiği gibi yapsın Nazmiyee."
Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Diğer teyzelerin de ondan pek farkı yok gibiydi. Hepsi elleriyle karnını tutup, yüzlerini buruşturarak kafalarını bir o tarafa bir bu tarafa çeviriyor ve bunu yaparken de Nazmiye diye birisine söyleniyorlardı.
Toprak Hoca'nın bana getirmemi söylediği ilaçları anında hazırladım ve istediği iğneyi ona uzattım.
"Damaryolunu aç hemen serum bağlamamız lazım." dedi bana bakarak.
"Yapabilir misin?" dediğinde önce tedirgin olsam da ardından emin bakışlarla başımı salladım ve ona uzattığım iğneyi geri alıp damar yolunu açmak için onun yerine geçtim.
Toprak Hoca kenara geçip dikkatle beni izlerken ellerimin titrememesi için büyük çaba gösteriyordum.
Birisi beni izlerken en iyi yaptığım işi bile berbat etme potansiyeline sahiptim maalesef ki.
Başarılı bir şekilde damar yolunu açtıktan sonra kendimle gurur duyar bir şekilde gülümsedim ve Toprak Hoca'ya baktım.
Dudakları hafif kıvrılmış, keyifle beni izliyor gibiydi ama ben başımı kaldırır kaldırmaz yüz ifadesini donuklaştırıp hiçbir şey söylemeden başını salladı ve kenara geçmem için işaret verdi.
Ben kenara geçip Toprak Hoca'nın yaptıklarını izlerken etraftakilere takıldı aniden bakışlarım. Ortalık bir anda savaş alanına dönmüş gibiydi.
* * *
Aradan yarım saat geçmişti ve biz teyzelerin hepsine ilk müdahaleyi yaptıktan sonra ilaçlarını verip kendilerine gelmelerini beklemeye koyulmuştuk. Bazıları çok kötü olduğu için midesi yıkanmıştı bazıları iğne ya da serumla kendine gelmişti.
Stajyerlerin hepsi son kez durumlari değerlendirmek için hastaların yanına gitmişti ben de bizim teyzenin raporlarına bakıyordum.
"Nazmiye ne koydun kısırın içine Allah aşkına?" dedi teyzelerden biri.
"Geçen sefer gelinine laf ettik diye intikam almak mı istedin doğru söyle."
Ovv kaos geliyor hocam. En sevdiğim. Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum ama Allah'tan maske olduğu için çok belli olmuyordu.
"Yok yok bence o benim kısırımı kıskandı. Geçen sefer benimkini çok beğenmiştiniz."
"Ben sizi kısırla zehirleyecek kadar vizyonsuz muyum ayol? Beni kendinizle karıştırdınız heralde. Sizin zehiriniz kendinize yeter zaten." dedi Nazmiye vurdu ve gol oldu sayın seyirciler.
Nazmiye 1- teyzeler 0
Hiçbirinden ses çıkmıyor hepsi ağzı açık Nazmiye dedikleri kadına bakıyordu.
Diğer teyzeler sohbetten ayrıldı.
En son kendimi tutamayıp ufak bir kahkaha atınca hepsinin bakışları bana döndü.
Ardından ne yaptığımı fark edip elimi ağzıma kapattım ve hepsine tek tek bakıp "Çok pardon size gülmüyordum aklıma bir şey geldi de."
Kendimi hemen raporlara gömerken teyzelerin birinden o sihirli cümle duyuldu.
"Kızım sen bekar mısın?"
Yapma işte şunu be yapma be.
Nasıl kaçabilirim burdan ya imdat!
"O nerden çıktı şimdi teyzecim?" dedim yan tarafta yatan teyzeye bakarak.
Stajyerlerin çoğu işini bitirip gitmişti sadece ben kalmıştım.
"Bak gel gel çabuk benim yanıma." deyip eliyle işaret etti. Alnımdan ecel terleri akmaya başlamıştı bile.
Kesin torunlarının hepsinin fotoğrafını gösterip manavdan meyve seçtirir gibi seçtirecekti.
Başımı alır giderem ha! Ya bize huzur verin.
"Yok teyze raporları kontrol etmem lazım şuan gelemem kusura bakma." diye kibarca reddedip kendi hastamın serumunu kontrol ediyor gibi yaptım.
"Ya gel hele iki dakika bakmazsan ölmez Cevriye. Gel hele şuraya." dedi yine aynı teyze. Elinde eski bir dokunmatık telefon ve meşhur kapaklı kılıf açılmış beni bekliyordu.
"Aman kızım bunun torunlardan bir halt olmaz. Sakın bunun gelini olayım falan deme Allah korusun." diye olaya atladı teyzelerden biri.
Allaah yine savaş başlıyordu.
Fotoğraf göstermeye çalışan teyze öyle diyen kadına tam bir şeyler saydırıp ayaklanacakken sakinleşsin diye yanına gittim.
"Teyze ben evlenmeyi düşünmüyorum bak daha okulum tam bitmedi mesleğimi tamamiyle elime almadım. Şimdi değil ilerde inşallah." dedim ve gülerek yanından ayrılacaktım ki kolumdan tutup zorla yanına oturttu.
Allah'ım biri beni kurtarabilir mi?
Yoksa şimdi teyze beni salsın diye deli taklidi yapmak zorunda kalacağım. Az kaldı!
Sonra zorla telefonunu görüş açıma sokup tahmin ettiğim gibi sırayla torunlarını tanıtmaya başladı.
"Bak şu ikinci torun tam senlik ha. Dişçi o da senle yakın heralde yaşları. Numaranı ver bakıyım sen bana?"
"Teyzecim olmaz dedim ya daha düşünmüyorum erken dedim. " zoraki bir gülümsemeyle.
"Tamam kızım hemen yarın evlenin demiyoruz ki bir konuşun görüşün sonra karar verirsiniz."
Hasbinallaaah.
Teyze sen de yapıştın sülük gibi bir sal beni ya. Kurban olduğum sal! Çığlık atacağım şimdi.
Merkez, acil destek ekipleri yolla yoksa çıldırmama ramak kaldı.
Tam ağzımı açıp yine benzer cümleler kuracakken beni şoka uğratacak o sözler duyuldu.
"Teyze ayıp değil mi niye benim nişanlıma torununu ayarlamaya çalışıyorsun aa?" dedi Toprak Hoca yanımıza gelirken.
Yüzünde kocaman bir sırıtışla ellerini dalgalı saçlarına daldırıp o meşhur düzeltme hareketini yaptı. Ardından bakışlarını bana çevirdi.
"Ha?" dedim olayı idrak edemeyerek. Suratına bakakalmıştım öylece.
"Kız desene sabahtan beri nişanlıyım diye ne dolandırıyon lafı?" dedi az ilerde yatan teyzelerden biri.
"Yalan söyleme kızın parmağında yüzük yok hani?" dedi bu sefer bana torununu ayarlamaya çalışan teyze.
Olaylar o kadar hızlı gelişiyordu ki ben mal gibi ordan oraya kafamı çevirip milleti dinliyordum sadece.
Toprak Hoca gülerek eline eldivenleri takarken teyzeye cevap verdi.
"Teyzecim çalışırken nasıl taksın sürekli eldivenlerle kolay olmuyor düşer kaybeder diye. Değil mi Sahra'cım?" deyip onay almak adına bana döndüğünde hiçbir şey söylemeden başını salladım önce. Rolünü o kadar gerçekçi mimiklerle yapıyordu ki az kalsın ben bile inanacaktım.
Bu yaşananlar hayal ürünüm demi ? Ya da yine saçma sapan bir yerde uyuyakaldım rüyadayım.
Sonrasında kendimi toparlayıp hala tatmin olmayan teyzeye döndüm.
"Evet öyle teyze takması zor oluyor diye burada kullanmıyorum maalesef." dediğimde zor da olsa ikna olmuştu sanırım.
Yüzünü buruşturarak "Anladım öyle olsun bakalım." dediğinde derin bir nefes alarak yanından kalktım ve hızla yanlarından uzaklaştım.
Şuan kalbim olması gerekenden çok daha hızlı atıyordu sebepsizce. Yaşananları düşündükçe yüzüme bir ateş basıyordu utançtan.
Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve biraz kendime geldikten sonra saate baktığımda mesaimin bittiğini gördüm.
Hızla soyunma odasına gidip önlüğümü ve stetoskobumu çıkarıp dolaba koydum. Ardından şalımı düzeltip montumu ve çantamı da alıp hastaneden dışarı çıktım.
Saat neredeyse dokuza geliyordu ve ben hala akşam yemeği yememiştim.
Hastaneden çıkar çıkmaz soğuk havanın yüzüme çarpmasıyle irkilsem de saatler sonra temiz hava almak o kadar iyi hissettirmişti ki. Gerçi ne kadar temiz olduğu tartışılırdı da neyse.
Otobüs durağına doğru giderken tam yanımda bir motorlu durunca önce ne olduğunu anlamadım ama istemeden de olsa gerilmiştim.
Hiçbir şey olmamış gibi yoluma devam edecekken kaskını çıkaran kişinin yüzünü görmemle yerimde çakılmam bir olmuştu.
Kaskını motorun direksiyonuna asıp deri eldivenlerini düzeltirken bir iki adım atarak tam önümde durduğunda ne düşüneceğimi şaşırmıştım.
İlk defa Toprak Hoca'yı böyle görüyordum ve hiç böyle biri olarak tahmin etmezdim.Üzerinde siyah bir sweat ve yine altında hafif bol siyah kot pantolonla, baştan aşağıya motoruyla uyumluydu.
Neyse.. acaba ne diyecekti?
Ben bakışlarımı yere dikmiş ne diyeceğini beklerken söze başladı.
"Az önce olanlar yüzünden rahatsız ettiysem kusura bakma. Teyzeler yüzünden sinir krizi geçirecek kıvama gelmiş gibiydin yine birilerini döverek bayıltmadan araya gireyim dedim." dediğinde ufak bir kahkaha attı.
Gülüşünü duyunca biraz tuhaf olsam da Fatih'in boynuna vurarak bayılttığımı hatırlayınca ben de gülmeden edemedim.
"Sorun yok sağolun yardımınız için. Umarım hastaneden biri duyup yanlış anlamamıştır." dediğimde
"Öyle bir şeyin imasını yapan olursa bana ilet ben açıklarım kendisine sorun yok. İyi akşamlar. " deyip arkasını döndüğünde sonunda yerden bakışlarımı kaldırdım ve gidişini izledim.
Neden bu kadar anlayışlı ve kibar olmak zorundaydı ki?
Otobüse iki dakika kaldığını görünce tekrardan yoluma devam ederek durağa yürüdüm ve Toprak Hoca da motoruna binip aniden gaza basarak bir anda gözden kaybolmuştu.
Söylemeden edemeyeceğim ama aşırı havalı duruyordu. Küçüklüğümden beri ne zaman motor kullananları görsem gözlerim parlardı ve hayranlık duyardım.
İçimdeki küçük Sahra kulağıma neden sen de motor almıyorsun ki diye fısıldayıp duruyordu. Aslında her gün otobüse binmektense motorla gelmek çok mantıklı gelmişti.
Tabii ki bu kadar büyük hız yapan motorlar şimdilik beni aşardı ama küçük, fazla hız yapmayan minnoş bir şey alabilirdim.
En iyisi bir ara babamla bunu konuşayım diyip beynimin bir köşesine bu fikri not ettikten sonra otobüse binip eve gitmek için yola koyuldum. O kadar yorgunluğun üstüne bir de ayakta otobüs yolculuğu.
Ruhuma bi' el fatiha alayım dostlar.
* * *
Bu sefer size uuupuzuuun bir bölümle geldim nasıl buldunuz?
Asıl kitap şimdi başlıyor sıkı durunn ✌🏻
Yorumlarınızı bekliyorum
Hadi Allah'a emanet 🪄
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top