12- Örümcek Kafa
Selamün aleyküümm
Nesquik bağımlısı keyifli okumalar diler'🤎
Bu arada şimdiden hayırlı bayramlaarr size bayram şekeri olarak bölüm getirdim nasılım😚✌🏻
* * *
Aynadan son bir kez daha kendime bakıp elimle zaten düzgün olan şalımı tekrar düzelttim. Bugünün kombini vizon renk penye şal ve tabii ki canımın içi olarak adlandırdığım siyah feracemdi.
Aynadan kendime bakıp baştan aşağı şöyle bir süzdüm kendimi.
Bugün de güzelsin Sahra hadi yine iyisin.
Komodinin üstünde duran telefonumu alıp siyah şişme montumun içine koydum.
Kapıdan çıkıp siyah converse ayakkabılarımı ruhumu teslim ederek giyerken içeriye seslendim.
Çok güzeldi ama bu ayakkabıyı giyerken can çekişmeniz gerekiyordu. Özellikle insanlara işkence çektirmek adı altında üretildiğini düşünmeye başlamıştım.
"Anne ben çıkıyorumm!"
"Tamam kızım. Yoldan geçerken sağına soluna iyi bak."
Anne bunu yapmam gerektiğini ilkokulda öğrendim ama yine de sen bilirsin.
"Hadi Allah'a emanet" dedim elimi havaya kaldırarak. İçimdeki kamyoncu dayı olur olmadık yerlerde ortaya çıkabiliyordu. Kendisini severim arada oturup hasbihal ederiz.
Kapıyı kapatıp omzumdan düşen çanta sapını düzelttim ve asansörle aşağı indikten sonra binadan çıkıp otobüs durağına yol aldım. Bugün hava diğer günlere nazaran daha sıcaktı. Yine de dışarı çıkar çıkmaz yüzüme vuran rüzgarla anlık bi' hipotermi geçirecek kıvama gelmedim değil.
Otobüs durağına yürürken cebimden 2. Dünya savaşından hallice olan kulaklığımı çıkardım ve düğümü çözerken ruhumu teslim ettim şu an mezardan sesleniyorum. Kulaklıklarınızı kutuya koymadan cebinize atma hatasına düşmeyin derim dostlar.
Otobüsü beş dakika kadar bekledikten sonra nihayet bindim ve on beş dakika sonra hastanedeydim.
Mesai saatimin başlamasına birkaç dakika vardı ve eğer Kerem Hoca geç kaldığımı görürse güzel bir fırça çekerdi. O yüzden otobüsten hızla inip yine amele sümüğü gibi yere yapışmamak adına temkinli ama Usain Bolt misali hızlı adımlarla hastaneye doğru koştum.
Bugün ilk defa kırmızı alanda görevliydim yani hayati tehlikesi bulunan hastalarla ilgilenecektim. Ayrıca mesaim diğer günlere göre biraz daha geç bitiyordu bu yüzden ikisi bir arada denk gelince aşırı gerilmiştim.
Hadi aslan parçası sen bu işi de halledersin!
beynimin arka planında çalan kurtlar vadisi jeneriğiyle hastaneye giriş yaptıktan sonra soyunma odasına geçip montumdan ve çantamdan kurtuldum. Ardından üstünde ismimin yazılı olduğu önlükle bakışarak üstüme giydim ve steteskopumu da boynuma taktıktan sonra telefonu cebe attım. Hızla odadan çıkıp kırmızı alana doğru yürüdüm. Soyunma odası bomboştu çünkü herkes çoktan işinin başındaydı.
Kırmızı alana hadi bismillah diyip derin bir nefes aldıktan sonra girdim.
Gazamız mübarek olsun dostlar.
Kırmızı alana girer girmez ilk gördüğüm şey Aslıhan'la Kerem Hoca'nın konuştuğunu görmekti.
Aha! Sen şimdi naneyi yemedin mi kızım?
Kolumdaki saate bakıp kontrol etmiştim ki tam olarak iki dakika geç kalmıştım ve muhtemelen şuan beni soruyordu. Sinirle elimi alnıma vurdum ve ofladım. Nasıl bir açıklama yapacağımı bulduktan sonra koşarak yanlarına gitttim.
Merkez! Acil destek ekipleri yollayın durum fena!
"Ooo Sahra Hanım sonunda teşrif edebildiniz. Lütfunuzu neye borçluyuz?" dedi Kerem Hoca imalı imalı.
Hemen duruşumu düzelttim ve mahcup bir şekilde başımı eğerek kendimi açıkladım.
"Hocam otobüs arızalandı da."
Yalan. Evde tost yerken her zaman aynı saatte bindiğim otobüsü kaçırmadım kesinlikle hocam.
"Yolda şoför onunla uğraştı o yüzden geç kaldım. Elimde olmayan sebeplerden ötürü yani."
Hayır alarmı duymamışım geç kalktım. Ve bir de geç kalktığım yetmemiş gibi keyifli keyifli kahvaltı yaptım. Evet salağım. Var mı başka soru?
İç sesimle kendim arasında çıkan savaşı dinlerken Kerem Hoca "Bundan sonra daha erken çık o zaman Sahra. Bir daha duymayayım bahane olarak kabul edemem." dedikten sonra arkasını dönüp gitti. Sağolun ya gerçekten bu nasıl aklıma gelmemişti benim subhanallah!
O gider gitmez 'hazır ol' modundan çıktım ve farkında olmadan tuttuğum nefesimi geri verdim.
Kafamı kaldırdığımda Aslıhan'la göz göze gelmiştik. Sorun olmadığını belli eden bakışları ve gülümsemesiyle ben de aynı şekilde mahcup gülümsememle karşılık verdim. Ardından ikimiz de işe koyulduk.
Biz şuanda kırmızı bölgede olan hastaların durumlarını kontrol ederken bir saat geçmişti ki danışmadaki bir telefon sesi yankılandı. Bu telefon ambulasntaki vakaların yani hastaların durumunu bildirmek için vardı.
Aslıhan'la göz göze geldikten sonra korkarak telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
"Kavgada bıçaklanan bir adam getiriyoruz. 40'lı yaşlarında olduğu tahmin ediliyor. Çok fazla kan kaybetmiş. Bıçak yarasının karaciğere gelmesinden şüpheleniyoruz. Durumu şuanlık stabil, nabzı düşük."
"Tamamdır biz hemen beklemeye geçiyoruz. Kan grubu nedir hastanın?" dedim.
"A Rh+"
Telefonu kapatır kapatmaz Aslıhan'a durumu anlattım ve Kerem Hoca'nın yanına gittik. Hastanenin acil çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerlerken ona da hastanın durumunu izah etmiştim.
Nefes nefese kalmış bir halde hastayı kapıda bekliyorduk ki ambulans görüş alanımıza girdi. Siren sesi kulaklarımızı çınlatırken görevliler hastayı sedyeyle birlikte hızlıca indirdiler. Kerem Hoca bir yandan sedyeyi götürürken bir yandan da hemen nabzını kontrol ediyordu. Biz de Aslıhan ve ismini bilmediğim bir çocukla peşlerinden koşuyorduk. Sanırım diğer grubun stajyerlerindendi.
Hastayı sedyeyle beraber yatağın yanına getirip görevliler tarafından yatağa alındı biz de hemen Kerem Hoca'nın hazırlamamızı istediği malzemeleri hazırlıyorduk.
Yarayı bir süre kontrol ettikten sonra bir bize bir yaraya baktı tedirginlikle.
Ardından bize dönüp,
"Kızlar bu hastayı size emanet ediyorum. İç organlara zarar vermiş mi güzelce kontrol edin ama yara yüzeysel gözüküyor. Eğer bir hasar yoksa temizleyip dikiş atın. Anlaşıldı mı?"
Biz ürkek bir şekilde başımızı sallarken Kerem Hoca koşarak yanımızdan ayrıldı ve biz de hastayla baş başa kaldık.
Aslıhan'la birbirimize güç verircesine bakış attıktan sonra başımızı salladık ve hastayla ilgilenmeye başladık.
Aslıhan eline eldivenleri geçirip gazlı bezle hastanın kanını durdurmaya çalışırken ben de dikiş malzemelerini hazırladım. Ardından Aslıhan'ın yanındaki sandalyeyi çekip dikişte ona yardım etmek adına hazırda bekledim.
O sırada bilinci açık olan hasta beni gördükten sonra öfkeyle kaşlarını çattı. Ne olduğunu anlayamadan eliyle beni itelemeye çalışmasıyla sendeledim.
Aslıhan da benimle birlikte şaşırırken "Beyefendi ne yapıyorsunuz?" diye bir soru yöneltti adama.
Ben hala olayı idrak etmeye çalışırken adamın alkol aldığını ve sarhoş olduğunu kavradım. Muhtemelen o yüzdendir diyip tekrar sandalyemi düzelttim ve dikiş mazlemelerini Aslıhan'a uzattığım sırada adamın elini koluma vurmasıyla malzemeler yere düşmüştü.
Ulan şimdi hasta masta demeyeceğim kafa göz dalacağım herife!
Merkez! Acilen sabır ilacı talep ediyorum .
Sonra adam eliyle yaralı olan karnını tutup sendeleyerek ayağa kalktı ve ellerini bana doğru savurarak bağırdı.
"Bunun gibi örümcek kafalının hastanede ne işi var? Çıkarın şunu!"
Duyduğum şeylerle birlikte kan beynime sıçrarken sinirden gözlerim kocaman açıldı?
"Ne saçmalıyorsun ya sen?" dedim ben de sinirle.
Aslıhan adamı sakinleştirmeye çabalıyor ve oturtmak için ecel terleri döküyordu ama nafile. Şuan acildeki herkesin gözü bizim üzerimizdeydi. Teyzeler anında fısır fısır birşeyler konuşmaya başlamışlardı. Mobese kameraları mübarek.
İçimden "hasbinallah" çekerek hastanın yanına ilerledim. Şuan kan kaybediyordu ve daha fazla bekleyemezdi. Dua etsin de şuan sarhoş olduğu için aklı başında değildi.
"Beyefendi oturur musunuz lütfen kanamanız var!" dedi Aslıhan uyarıcı bir ses tonuyla ama adam sadece tiksintiyle bana bakıyordu.
Haspam! Kendisi şuanki tipini görse koşarak lavaboya kusmaya gidiyordu şuan. Alkolün etkisiyle gerek üstü başı lekeli ve berbat bir haldeydi zira.
"Önce şu örümcek kafalıyı çıkarın. Ben hastanede bunları görmek zorunda mıyım? Yallah Arabistan'a!" diye bağırarak tekrar beni itelediğinde sinirle birkaç saniyeliğine gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.
Sen haddini fazlasıyla aştın ama koçum. Günah benden gitti.
"Yallah Arabistan'a mı? Ahaha bana örümcek kafalı diyen adama bakın hele şu cümleden sonra hiç ciddiye alamadım seni. Daha ayık kafayla dolaşamıyor gelmiş benim başörtüme laf edecek haddi kendinde buluyorsun. Buram buram cahillik kokusu alıyorum sizden! Haddinizi bilin!" diye bağırdım kendime engel olamadan. Sinirden gözlerim dolmuş ve yumruklarımı sıkmıştım.
Tam o sırada Kerem Hoca yanımızda belirdi ve bana kızgın bir şekilde dönerek bağırdı.
"Sahra hemen çık dışarı!"
Ben neden böyle bir tepki verdiğine anlam veremez şekilde bakarken "Neden ben çıkıyorum hocam?" diye sordum. Sesimin titremesine engel olamamıştım.
"Çık dedim! Dışarıda bekle görüşeceğiz." diye bana hesap soracakmış gibi bir tavırla tekrar sesini yükseltti. Sonra arkasını o adama dönüp,
"Kusura bakmayın efendim bir daha böyle bir şey olmaz. Lütfen sakinleşin."dedi. Ben duyduklarımla daha da şoka uğrarken sinirden beynim uyuşmaya başlamıştı.
Haksızlıktı. Şuan yaptığı şey büyük haksızlıktı.
Şuan bağırması gereken kişi gerçekten ben miydim? Ya da sakinleştirilmesi gereken kişi gerçekten o adam mıydı?
Gözümden bir damla yaş yanaklarıma doğru süzülürken olduğum yerde öylece kalakaldım. Ne bir adım ileri gidebiliyor ne de geri gidebiliyordum. Yaşadığım olayı idrak etmeye çalışıyordum hala.
Kerem Hoca adamı sakinleştirmeye çalışırken adam benim üstüme doğru saldırmak için atağa geçip küfürler savuruyordu.
Sonra aniden sesler kulağımda yankı yapmaya, görüntüler bulanıklaşmaya ve de ayağımın altındaki zemin kayıyormuş gibi bir his vermeye başladı.
Adam bana küfürler savururken Kerem hoca ve bir iki kişi onu tutmaya çalışıyor, Aslıhan bana iyi olup olmadığımı soruyor çevredeki insanlarsa şaşkınlıkla birşeyler konuşuyordu ama hiçbir şey anlamıyordum şuan. Yaşlar gözlerimden boşanıyordu ve elimde değildi. Yüzüm ve yanaklarım sırılsıklam olmuştu.
Arkamı dönmeden geriye doğru bir adım atmaya çalıştım. Defolup gitmek istiyordum burdan. Nefes almak istiyordum. Bu iğrenç insanların yanında nefes alamıyordum.
Bu zamana kadar buna benzer olaylar yaşamıştım. Başörtüm yüzünden dışlandığım, dalga konusu olduğum çok olmuştu. Ya da sırf ferace giyiyorum diye suriyeli sandıkları için igrenircesine bakışlara mağruz kalmıştım.
Mini etek giyip saçları açmak özgürlük ama kendi isteğimle örtmek beni yobaz ve cahil yapıyor öyle mi? Böyle düşünen insanlar yobazın en önde gideniydi.
Lafa gelince kadın hakları konusunda asla susmayanlar neden bu konuda bu kadar sessizdi
Geriye doğru bir adım daha atmaya çalıştım ancak başımın dönmesiyle birlikte görüş alanım da kararmıştı. Bu yüzden yere düşüyordum ki arkamdan bir çift güçlü eller kollarımdan kavramıştı.
Ben ne olduğunu anlayamazken Toprak Hoca'nın yüzü görüş alanıma girdi. Bir eliyle beni kollarımdan tutuyor diğer eliyle yanaklarıma ufak darbelerle vurup bilincimi açık tutmaya çalışıyordu.
Sonra başını yana çevirip "Neler oluyor burda?" diye bağırdığını duydum.
Kalkmak istiyordum o adama haddini bildirmek istiyordum ama elim kolum bir anda tutmaz oldu ve bacaklarımın üstüne basamıyordum.
Eğer sadece o adamla böyle bir şey yaşasam eminim cevabını verirdim. Beni bu denli kötü hâle getiren şey Kerem Hoca'nın tavrıydı. Başörtü takmak suç muydu ki bana suçluymuşum gibi bağırıyordu?
"Neden Sahra çıkmak zorunda? O bu hastanede bir doktor ve hiçbir yere çıkmak zorunda değil. Böyle cahil insanların karşısında vermeniz gereken tepki bu muydu? Hasta olabilir evet ama hastayı düzgün bir dille sakinleştirip, Sahra'yı da aynı şekilde düzgün bir dille uyararak olay yerinden uzaklaştıramaz mıydınız?" diye bağırdığını duydum tekrar Toprak Hoca'nın. Sanırım hala bir koluyla beni tutuyordu emin değilim. Ayaklarım beni daha fazla tutamazken sesler ve görüntüler bende bir anda kesildi.
Sonrasında hiçbir şey göremedim ve duyamadım. Kapkaranlık bir boşluktu..
* * *
Evet uzun bir aradan sonra benn geldimm bölümü nasıl buldunuz?
Umarım beğenmişsinizdir lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın
Ha bu aradaaa fark ettiniz mi bilmiyorum kitabın kapağını değiştirdim. Size iki kapak soracağım hangisi daha cok begendiyseniz altına yorum yapın olur mu?
1. KAPAK MI YOKSA 2. KAPAK MI?
Neyse benden bu kadardı en yakın zamanda yeni bölümlerle görüşmek dileğiyle
Yarin arefe günü dualardan beni de unutmayın sakınnn hee🔫
Gecenin üç bucuğunda nesquik yiyerek balkonda bunu yazıyorum değerimi bilin hee bakınnn wkxhkdjs
Neyse seviyorum sizi Allah'a emanet💘
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top