11- Avukat Bey Amca
Selamün aleyküm
Nesquik bağımlısı keyifli okumalar diler✨
* * *
Toprak Hoca kulağında telefonla birlikte odadan çıkarken benim de bakışlarım çalan telefonuma dönmüştü.
Sakin bir şekilde profesyonelliğimi koruyarak sanki kapı dinlemiyormuş da oradan geciyormuş gibi davrandım ve cebimdeki telefonu çıkarıp arayan kim diye baktım.
O tarafa hiç bakmadan yanlarından geçip giderken telefondaki yabancı numaraya kaşlarımı çatarak baktım. Açıp açmamakta kararsız kalmıştım.
Tam onları üç dört adım arkamda bırakmıştım ki anlık bir kararla telefonu açıp kulağıma dayadım. Havalı havalı hiç bozuntuya vermeden yürürken telefondan gelen Toprak Hoca'nın sesiyle donakalışımın hastanenin mobese kameralarına yansıyan görüntüsünü görmeseniz de olurdu.
"Sahra, vaktin varsa yanımıza gelir misin? Bir şey konuşmamız lazım." dediğinde anlık bir refleksle cevap vermeden telefonu suratına kapattım ve sanki ne konuşacağımızı düşünerek paniklememiş gibi yüz ifademi sabit tutarak yavaşça arkamı döndüm. Üç beş adım attıktan sonra zaten karşılarındaydım.
"Buyrun hocam ne konuşmak istiyorsunuz? Kötü bir şey yoktur inşallah?"
İnşallah kapıyı dinlediğimi anlayıp bana uygulayacakları çin işkencelerinden falan bahsetmeyeceklerdir.
"İstersen kafeteryada konuşalım?" dedi Melek ve sorar gibi bana baktı.
Başımla onayladığımda Toprak Hoca eliyle yolu işaret ederek bize yol verdi ve arkamızdan o da gelirken merdivenlere doğru gittik ve kafeteryaya indik.
Sebepsizce ortama gergin bir hava hâkimdi. Ne konuşacağımızı deli gibi merak ediyordum. Neredeyse dayanamayıp dizilerdeki gibi yakasına yapışıp söylesene be adam diye bağıracaktım ama dışardan sakinliğimi korumaya devam ediyordum.
Boş masalardan birine oturduktan sonra Toprak Hoca ellerini masanın üstünde kenetleyip ciddiyetle konuşmaya başladı ama benim gözlerim damarlı ellerine takılı kalmıştı. Daha sonra kendime gelip kafamı kaldırdım ve dikkatle dinledim.
"Melek'le mahkeme hakkında konuşuyorduk da tanıdığım çok iyi bir avukat var. Sizin için ayarlayabilirim. Melek tamam dedi o yüzden sana da bir sormak istedim. Ne dersin? Fatih boş durmamış avukat tutmuş bizim de kendimizi güzel ifade etmemiz için ihtiyacımız var bence." dedi ve vereceğim cevabı merakla bekleyerek suratıma baktı.
Yanında oturan Melek'e takıldı gözlerim. Daha sonra istemsiz bir şekilde gözlerimi kısarak artık kendime daha fazla engel olamadım ve o mühim soruyu sordum.
"Sizin aranızda tam olarak ne var? Yani Melek'in daha doğrusu bizim davamızla neden bu kadar ilgileniyorsunuz ki?" dedim engel olamayarak şüpheci bir ses tonuyla.
Toprak Hoca'nın ve Melek'in suratı aniden değişti ve Melek panikle ellerini havada hayır anlamında sallarken mahcup bir şekilde gülümseyerek cevapladı.
"Sen biraz yanlış anladın bizi. Aramızda bir ilişki yok. Toprak," dediğinde Toprak Hoca'nın boğazını temizleyerek çıkardığı sesle cümlesini düzeltti. "Yani Toprak Hoca'yla biz kuzeniz. Aynı zamanda da süt kardeşim olur kendisi. Çocukluğumdan beri öz abim gibi olduğu için yani." dediğinde ağzımdan yanlışlıkla "Hee." diye ses çıkınca oturuşumu düzelttim ve boğazımı temizledim.
"Anladım. Kusura bakmayın sorumla rahatsız ettiysem." dediğimde Toprak Hoca hafif gülümsedi ve cevapladı.
"Sorun yok. Ee ne diyorsun avukat işine?" diye tekrar aynı soruyu yönelttiğinde birkaç saniye ne cevap vereceğimi düşündüm. Ardından hala gözlerim boşluğa dalmış düşünürken başımı salladım ve "Olabilir aslında. Hatta çok iyi olur." dedim. Gözlerimi daldığı boşluktan ayırıp kafamı kaldırdım ve tekrar yüzlerine baktım.
"Tamam o halde biz şimdi avukatla görüşmeye gidecektik. Sen de uygunsan beraber gidelim?" dedi Melek.
Kendime birkaç saniye düşünmek için zaman ayırdıktan sonra "Olabilir aslında. Buraya uzak mı?" diye bir soru yönelttim. Çok fazla geç saatlerde eve tek başıma dönmek ürkütücü oluyordu çünkü.
"Benim arabamla yarım saatte gideriz. Trafik olmazsa hele yirmi dakikaya bile orda oluruz." dedikten sonra kolumdaki saate tedirgin bir şekilde baktım. Saat dokuz buçuktu ve ben ordan sonra gece eve korkmadan nasıl geleceğimi düşünürken Toprak Hoca sanki beni duymuş gibi,
"Dönüşü düşünüyorsan problem etme. Gecenin bir saati Melek'le seni tek başına eve gönderecek değilim. Bırakırım." dediğinde tam reddedecektim ki Toprak Hoca elini kaldırıp "İtiraz istemiyorum." diyerek lafı ağzıma tıktı.
Aslında çok iyi olurdu ama nezaketen de olsa önce reddetmek gerek dostlarım. Karşı taraf bir daha ısrar etmezse bazen sıkıntı olabiliyor gerçi aman dikkat.
Ardından hep beraber kafeteryadan çıkarken bir yandan da telefondan annemi arayıp durumu haber verdim ve düşündüğümün aksine o da avukat mevzusu yüzünden sevinmiş ve eve geç gelecek olmamı dert etmemişti.
Sessizlik içinde süren yarım saatlik bir araba yolculuğunun ardından arabadan tam sıcaktan uyuyup kalacakken Melek'in beni dürtmesiyle kendime gelip arabadan indim.
Dışardaki soğuk hava yüzüme aniden çarpınca bir anda ürpermiştim. Montumun fermuarını tamamen boğazıma kadar çektikten sonra ellerimi bol ve şişme olan siyah montumun cebine soktum.
Böyle büyük ve bol kıyafetlerin içinde kaybolmaya bayılıyordum. Evet evet ben bir oversize bağımlısıyım arkadaşlar. Tedavisi tıpta hâlâ bulunamadı ne yazık ki. Bulunursa haber veririm.
Binanın içine girdikten sonra Toprak Hoca önden gidip bir odaya yöneldi ve kapıyı tıklatıp gelen onay sesinden sonra içeriye girdi. Biz de arkasından içeriye girdik. Binanın üçüncü katındaydık ve burası tamamen hukukla alakalı kişilerin bürosuyla doluydu.
Toprak Hoca ve Melek bizden biraz daha büyük duran, hafif kirli sakalı esmer adamla tokalaşırken ben elimi uzatmayıp baş selamı vermeyi tercih ettim.
Adam da anlayışla karşılayıp gülümsedi ve yerine otururken bize masasının karşısındaki koltuklara oturmamız için işaret etti.
Bize şöyle anlayışlı olun ciğerimi yiyin yaa. Genelde toplumda bu tarz hareketler yapıldığında sanki olağan dışı bir varlıkmış gibi ezici bakışlar atıyorlardı.
Ne var yani hayatımı dinime göre yaşıyor ve şekillendiriyorum diye geri kafalı mı oluyordum? Ne saçma. Sorsan en laik onlar ama iş İslam'a gelince saygı maygı duymuyorlardı.
Ben yine kendi içimde düşüncelere dalmışken Toprak Hoca çoktan konuşmaya başlamıştı.
"Sana olayı kısaca telefonda özet geçtim ama yine de kızlardan da dinlersin Erdem. Bu dava bizim için çok önemliydi bu saatte de vaktinden ayırıp bizimle ilgilendiğin için teşekkür ederim."
"Ne demek kardeşim lafı mı olur. Ayrıca senin için değil artık bu kadına olan şiddetlerin önüne geçmek için yapmayı çok isterim. Adaletin yerini bulması için katkıda bulunabilirsem ne mutlu bana." deyip gülümsedi isminin Erdem olduğunu öğrendiğim avukat bey amca.
Amca dediğime bakmayın çok da yaşlı değil ama bizden büyük olduğu gayet net belliydi.
Aradan yaklaşık yarım saat geçmişti ki biz Melek'le tüm olan olayları avukata anlatmıştık. Bize fazla endişelenmemiz gerektiğini ve halledeceğini, hakimin sadece işi garantiye almak için davayı böyle uzattığını söylemişti.
Ardından tam rahatlamış bir şekilde binadan çıkmıştık ki soğuk hava yine bir şok etkisi yaratmıştı.
Gece yarısına yaklaştığı için hava daha da bir soğumuştu sanki. Ben montuma iyice yapışırken Toprak Hoca'nın arabasına geri bindik.
Aradan on dakika geçmişti ki tam sahilin o civarlardayken Melek " Ay ben çok acıktım ya şurda bi' kumpir mi yesek? Aşırı güzel oluyor bu adamın kumpirleri. Ayrıca ben hala öğle yemeğiyle duruyorum. Az daha bir şey yemezsem şuraya düşer bayılırım." dediğinde Melek'le aynı durumda olduğumu fark ettim ama yine de sesimi çıkarmadım.
Ben sessiz sessiz dışarıyı izlerken Toprak Hoca "Senin için bir problem olur mu Sahra?" dediğinde kafamı camdan çevirdim ve dikiz aynasından bana bakarak sorduğunu fark ettim. Tekrar cama dönüp "Benim için bir problem yok size uyarım." dedim.
Açlıktan geberiyorum Allah aşkına yiyelim hocam diyecek halim yoktu gençler.
Toprak hoca biraz ilerde arabayı boş bir yere çekti ve arabadan indik. Küçük bir karavanda kumpir yapıp satan amcanın yanına gittik. Karavanın önüne birkaç masa ve tabure atmış tepesini de led ışıklarla renklendirerek loş bir ortam oluşturmuştu. Tam dibinde de deniz olunca dalga sesleriyle birlikte aşırı huzur veren bir ortamdı.
Derin bir nefes alarak sahil kokusunu içime çektim. İstanbul'un gürültüsünden arada bir böyle kaçmak insana iyi geliyordu.
Kumpirlerimizi sipariş verdikten sonra masalardan birine oturup yemeye başladık ama nasıl gerginim anlatamam. İlk defa yemek yemeye gittiğim insanların yanında aşırı gergin oluyordum.
Allah'tan Melek, Toprak Hoca'ya bir şeyler anlatıyordu da dikkatleri bende değildi.
Sessiz sakin ve huzur dolu bir gecenin ardından tekrar arabaya bindik. Toprak Hoca önce beni daha sonra da Melek'i evine bıraktı.
Sanırım Melek'in evi de bizim o civara yakınmış. Aralarında konuşurken öyle duymuştum.
Eve girer girmez annemle günümün nasıl geçtiğinin ve avukatla olan görüşmemizin kritiğini yaptık ve ardından odama geçip kendimi en sonunda yatağıma attım.
Yorganıma sarıldım ve "Nasıl da özlemişim seni var yaa? Akşama kadar seninle kavuşacağımız ânın hayalini kurdum bebeğim?"
Daha sonrasında kendimi uykunun kollarına bıraktım ve böyle yoğun ama güzel geçen bir günü daha geride bıraktım.
* * *
Bölüm sonuuu
Toprak'la Melek'in arasında ne olduğunu sonunda öğrendik böyle bir şey bekliyor muydunuz?🤞🏻
Bu arada kitaba yeni bir kapak yaptım ama ilk size sormak istedim. Sizce bu yeni kapağı mi koyayim yoksa eskisi iyi mi? HANGİSİ?
Diğer bölümde görüşmek üzere,yorumlarda buluşalım😙
Allah'a emanet🤙🏻
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top