Home
Hadi bakalım ğwixiaif
Kitap tamamen instagramda onedirection.tr hesabının bana verdiği üstün gaz ve taciz sayesinde yazıldı.
İkinci yayım öncesi not: Selamlar, ne kadar eski (neredeyse ilk yazım) ve kötü yazılmış olsa da Horror House Louis benim ilk aşkım ve ben dayanamadım gecenin üçünde gereksiz dramlı ve tamamen baştan savma yazılmış bu hikayeyi tekrar üstelik düzenlemeden saldım, inş sövmezsnz çünkü hikaye üç bölüm olmasına rağmen kim bilir ne zamn salarım geri kalan bölümleri :'D
°
°
°
°
-Louis -
"Tamam geldik."
Telefonu heyecanla kapatıp uykusuzluktan ağrıyan gözlerimi kaşıdım Sonunda oluyor, Niall'ın kişisel gelişim kitabı gibi sürekli kulağıma fısıldaması ve Zayn'ın şeytanın aklına gelmeyecek planları sayesinde oluyor!
Sandalyemi heyecanla geriye itip nedensizce odada dolanmaya başlarken ayaklarım ben fark etmeden pencerenin önünde durdu. Saçlarımı geriye ittim, sakalımı kaşıdım.
Parmak uçlarım karıncalanıyordu ve kalbim birden kulaklarımı çınlatacak şekilde atmaya başlamıştı. Onunla konuşacaktım. Bunun düşüncesi bile gözlerimi yumdurtup dudaklarımı birbirine bastırtıyordu.
Havasız, kuru, saçma sapan, darmadağın, karanlık bir odadayım; tek ışık bilgisayardan geliyor. Çünkü lamba patlak ama yeni bir tane alıp takasım gelmiyor.
Donuyorum, bahar ayında. İçimde bir şeyler patlıyor. Kafa tasım bile uyuşmuş, ağzımda anlayamadığım acı bir tat var, sadece kalbim çalışıyor gibi hissediyorum.
Siyah perdeyi yutkunarak araladığımda sarı taksiden inen altı genci gördüm.
Oradaydı. Nefesim anında kesildi.
Böylesine sade ve düz giyinerek bile nasıl bu kadar dikkat çekici olabiliyor? Sadece beyaz bir tişört ve siyah bir dar pantolon işte.
Ona baktığımı hissetmiş miydi? Diğerleri Zayn'i dinlerken başını kaldırıp tam da benim olduğum pencereye bakmayı nasıl akıl etti?
Kendimi geri çekip duvara yaslanırken elimi kalbime koymadan edemedim. Sanki koymasam kalbim kanatlanıp kalbine uçacaktı.
Titreyen bacaklarla monitörlerimin başına tekrar geçtim. Bir iki çer çöpe takıldı ayağım. Kalp krizinin sırası değil. İşe yaramak istiyorsam burada sakin hareket etmek zorundayım.
İşe yaramak da şu oluyor, masanın öbür ucunda onun sevgilisi diye bildiği beyinsizin gerçekten bakmak istemediğim fotoğrafları var ve ben de bunları ona vereceğim. Evet asla birbirimize ait olamayacaktık ama bu onun aptal yerine konmasına göz yumacağım anlamına gelmiyor.
Biraz garip bir yöntem kullandığımın farkındayım. Fakat asla yalnız kalamayacağımızı kalsak da ortamda başkaları oldukça benim konuşamayacağımı biliyorum. Aracı istemiyorum. Telefonunu bulabilir ona ulaşabilirdim, eh bunu da istemiyorum. Onu duymak istiyorum, orada bir yerde olduğunu bilmek. Yakın olmak...
Çünkü sadece şu sikik resimleri vermek istemiyorum.
Kalbimi açmak istiyorum artık. Bitsin istiyorum, bu yük ruhuma fazla geliyor. Böyle zayıf bir insan aşk için doğru kişi olmadığı gibi zaten hasarlı olan bedenim ve beynim bunun üstesinden gelemiyor. Aşkın kendisi boyumdan büyük iş demekken ben Harry gibi birisini sevmekle o boyu ektsa aştım. Boğuluyorum.
Onun sığ gibi görünen bir okyanusu var, ben yüzme bile bilmiyorum. O okyanusta benim gibi ona ulaşmaya çalışan onlarca insan varken nasıl bunu halledebilirim peki? Aşk cesaret ve risktir. Bense korkağım.
Ama aptallık konusunda bakılacak en iyi şeylerin başında ben ve kararlarım olduğu halde onu sevmek aynı zamanda hayatımda yaptığım tek doğru şey.
Onu sevmek, onu düşünmek bana uyuşturucu bağımlısı, işe yaramaz bir piç olduğumu unutturuyor. Sanki ben de Harry'nin o her cuma gittiği barınakta hasta bir hayvanım.
Onu sevmek her hastalığı unutturabilir, her şey güzel olabilir.
Ama bu doğru değil. Ben ayağı kırık bir at gibiyim. İşe yaramazım, bir kişi dahi o tetiği çekip beni bu acıdan kurtarmıyor.
Şimdi ise koca bir yıldır koca bir aptal gibi uzaktan izlediğim adamla uzaktan konuşacağım diye sevinçten neredeyse ölüyorum. Beni tanıdığını bile sanmıyorum sadece bir ihtimal sesimi liseden hatırlar.
İkimiz de aynı lisede resim kulübündeydik, bir iki defa konuşmuştuk. O zamanlar varlığı bu kadar umurumda değildi. Belki de umrumda olduğunu bile fark etmedim bilmiyorum. Ondan hep hoşlanmıştım güzel bir yüzü ve dikkat çekici gözleri vardı ama hareketleri hep çok garip gelmişti bu yüzden varlığı üzerine düşünmek hakkında uğraşmadım.
Ne zaman ona baksam gözleri kocaman oluyordu, kimseyle adam akıllı konuşamıyordu. Bense serserinin teki olduğum için zamanımı onunla harcamamıştım. O yıllar benim için tek önemli şey Liam'la nasıl gizlice okulda uyuşturucu satacağımızdı.
Ona karşı karmaşık hislerim olduğunu ilk Liam'ın sevgilisi Zayn'ın arkadaşı, benim ise başımın belası Niall yıllar sonra ondan bahsederken fark etmiştim. Bu çok saçmaydı. Lise bitmişti, onu neredeyse unutmuştum, aradan dört yıl geçmişti, Harry nasıl lafta bile olsa hayatıma girebilirdi?
Niall sürekli bizim çok benzediğimizi söylediği için merak etmiştim ve bir de baktım ki Niall'ın okulundayım. İşte hikayenin ilk sayfası. En başta gerçekten benzeyip benzemediğimizi merak etmiştim. Çünkü lisede sık sık yüzünü gördüğüm halde onu tanımıyordum ve gözümde pısırığın tekiydi, benzerlik olarak da hiçbir alakamız yoktu. Ama ona dikkatli baktıkça hem Niall'ın götünden atmadığı ortaya çıktı hem de - bana benzeyip nasıl bu kadar mükemmel olabilir ki?
Güzel, zeki, iyi kalpli, sevecen yani tıpkı bir melek gibi, ama aynı zamanda bana da benziyor. Şımarık, dediği dedik, kavgacıydı üstelik alkolik.
Eskiden bunları görememiştim. Bakmamıştım bile. Ama şimdi biliyorum. Büyümüştü ve gayet iyi konuşuyordu insanlarla, herkesçe seviliyordu, Harry çok cesurdu ona delicesine hayranım. Yıllar sonra böyle açıldığını görmek sebepsizce hoşuma gitmişti. Eğer lisede köşelerde uyuşturucu satmasaydım belki de onu ben böyle açardım.
Ayaklarım yollarımı unutup üniversitenin bahçesine gittikçe Niall daha çok konuşmaya başladı.
Böylece tam bir yılını bizim sevgili olmamız gerektiğini söylemekle geçirdi, halen de devam ediyor.
Bunun olmayacağını kafasının almaması da beni deli ediyor. Aptal işte, baba parası yiyen, işe yaramaz sorunlunun tekiyle asla Harry'i cezalandırmazdım. Tek sıkıntım evden çıkmayıp madde almam değil ki, gerçekten sıkıntılıydım. Hele ikili ilişkilerde-
O daha iyilerini hak ediyor en azından benden iyilerini. Biz bağımlılar ailesi olarak Zayn, Liam ve ben bunu biliyoruz. Bizler normal insanların başına bela olmamalız. Bizim gibiler sessizce kaldırımda ölmeli.
Zarar vermeden.
Monitörden onu takip ettim, en geride sevgilisinden ayrıydı. Öylesine asil ki! Ona bakmak bile beni titretiyor. Yürüyüşü, duruşu, bakışları, oh gülüşü ve diğer her zerresi asil. Gözlerimi zorla çekip başımı iki yana sallayarak sistemi açan kodu bilgisayara girdim. Masadaki küllük doluydu, ışık gözlerimde.
Şimdi evdeki tüm oyunlar aktifken onların içinde olduğu karanlık ev kızıl loş ışıkla aydınlanmıştı. Harry şaşkınca ve heyecanla etrafına bakınırken ifadesine gülümsedim. Çok güzel.
Gözlerim üzerinde, siyah beyaz ekranda salınan omuzlarında, attığı adımlarda, saçlarının titreyişinde.
Önümdeki mini mikrofona eğilip denemek için biraz üfledim. Evde figür adı altında çalıştırdığın maaşlı keşlerim var bu arada. Sevdiğim adamı nereye sokuyorum ben?
"Eve girdiler herkes yerine geçsin."
Burası sikik bir korku evi ben de
bu sikik evde insanlar kendi kendine eğlenirken uyuşturucu paramı babamdan gizli babamın iş yapayım diye bana aldığı evden çıkartıyorum. Tabii o parayı başka şekilde yiyorum sanıyor. Ne mükemmel bir kişilik. Neyse ki benim sorunum değil. Bir defa bile gelmedi buraya, gelseydi görebilirdi. Sakladığım tek şey yıllardır geçmeyen mide ağrılarım.
Başımı iki yana salladım. Odaklan!
Dört erkek ve iki kız, kimse fark etmeden onu aralarından almam gerekiyor. Bunun için de iyi bir korkmaları ve dağılmaları. Şansa bakın ki burası bir korku evi! Hem aralarında iki en yakın arkadaşım bile var.
Planımız hazırdı hatta Zayn'ın ısrarıyla grup zemin kata inerken çoktan işlemeye başlamıştı.
Kulaklığımı takıp onların olduğu koridorun kamerasını büyüttüm. Ve otomatik talimatları açtım.
O orospu çocuğu hala nasıl Harry'nin yanında bu kadar rahat bir anlasam gidip katil olma ihtimalimi azaltırdım belki.
Azalması iyiliğine, uyuşturucu adamı sinirli piçin teki yapar. Her an katil olacak kadar tırlatabiliriz. Üstelik en saçma şeye.
Grup önlerine çıkan kılık değiştirmiş ucubelerden korkup bağırırken gülümseyerek Zayn'in Harry'nin kolundan çekip hafiften gruptan ayırmasını izledim.
Onlar daha toparlanamadan arkalarından gelen başka bir figür, grubu büyük mahzene kovalamıştı.
Harry de bu süreçte herkes gibi koşmuştu ama gerçekten korkmuş görünmüyordu. Daha çok arayış içindeydi. Kaşlarımı çattım.
Arkadaşları koşuşturup korkarken ve beklediğim yere gelmelerine az kalmışken (Karışık koridorlar ve birbirlerine bağlı odaların olduğu mahzenin sonundaki yere vardıklarında ben de aşağı inecektim) Harry nasıl oluyor da insanların korkması için dizayn edilmiş bu koca evde sakin anlamıyorum.
Gizli merdivenleri gördüğünde arkasını dönüp aradığı şeyi bulmuş gibi manalı bir şekilde kameraya bakıp gülümsemesi de aklımı karıştırmaktan başka bir şey yapmıyor. Aklımın varlığı da sorgulanır gerçi-
Hayır...
Parmak uçlarıma kadar kanım çekilirken herkesin koşuşturduğu, Harry'nin ise diğerlerinden yavaş yavaş ayrıldığı o anları sakince(!) izledim. Ne yapıyor bu!? Saçlarımı karıştırdım.
İstediğim odaya gidecekti ve Niall onu kilitleyecekti sonra ben fotoğrafları kapının altından verecektim. Büyük ihtimalle onu sevdiğimi de söylerdim ama beni tanımayacak yüzümü görmeyecekti sonra da gidecektim işte. Tek amacım kalbimdeki yükten kurtulmak, onu uyarmaktı. Her şey kusursuzdu. Onun kendi başına üst kata çıkmaya başlaması dışında...
Nereye geleceğini biliyor gibi sadece merdivenleri koşarak çıktığını fark ettiğim an korkarak kalktım. Yüzüne bakacak kadar bile cesaretim yok. Korkağın tekiyim ben. Ters çevrili olan fotoğrafları alıp siyah kot ceketimin iç cebine koydum. Çok korkağım. O yanıma koşarken kaçacak kadar.
Aceleyle kapıyı açıp en üst kattaki kontrol odasından çıktığımda anahtarımı evde bıraktığımı hatırlayarak sağlam bir küfür ettim. Sikeyim vesaire. Odaya girerse kameralardan evdeki yerimi kolaylıkla bulurdu.
Harry'nin olayı çaktığı açık, o sarı pipi bir şeyler söylemişse şaşırmam.
Kızıl ışıkta ince koridorda koşuyorum. Yerde ince, tozlu, sembolik bir halı var. Nefes alamıyorum. Evet o kadar korkuyorum. Zaman kazanmak ve kameraları sabote etmek için koridorun sağ yakasına vardığımda sigortaları son anda kapatıyorum, loş ışıkla dolu ev birden karanlıkta kalıyor ve aynı anda arkamdaki kapı da açılıyor.
Alt kattan bağırma sesleri gelirken Benin tek duyduğum çok yakınımdaki, o koşmaktan nefes nefese kalmış kişi.
"Siktir!" Sesi-
Asıl ben siktir demeliyim. Nefesimi tutup hızla sırtımı duvara yasladım. Duvarın içine girmek istiyorum. Karşı karşıya olduğumuz gerçeği ölümden beter. Saçlarım alnıma düştü yine ama geriye itmedim.
Sinirlenmişti ve elini kapıya vurduğunda yerimden zıpladım. Sinirli halin de baya bir korkunçmuş teşekkürler. Hiçbir şey görmediğim halde gözlerimi kapattım.
Bekeldi. Dinliyordu. Nefesim...
"Burada bir yerde olduğunu biliyorum küçük şeytan."
Neden kızgın bana, onu oyuna getirdiğim için mi? Oyuna getirme sebebim için mi?
Bir dakika boyumun ondan kısa olduğunu bilemez değil mi? Biz yıllardır görüşmüyoruz... Sadece benzetme yapıyor olmalı.
Siktir olup gitmek için ona fark ettirmeden önünde durduğu kapıdan geçmek zorundayım ve bunun için sikik kapının önünden çekilse baya bir yardımı olurdu.
Ne düşündüğümü biliyor olması cidden korkunç, kapıyı kapattığını duydum.
En üst katın en boktan yanı.
Tek çıkış, tek yön, tek oda.
Karşısındaydım ve bir an önce derin derin nefes almazsam ölürdüm ama alsam da ölürdüm anlıyor musunuz?
"Işığı açana kadar buradayız Louis."
Seni öldürmezsem şerefsizim Niall.
Adımı nerden biliyor olabilir ki başka! Üstelik Zayn bu kadar sır fantazili bir adamken. Elbette Niall söyledi.
"Niall söylemedi."
Telepati yapabildiğimi bilmiyordum.
Ellerimle yüzümü kapattım bu sikik planı sanki ben değil en başından beri o yapmış gibi davranıyordu ve beni köşeye sıkıştırmış olması canımı gerçekten sıkıyor.
Onunla yüz yüze konuşamazdım. Bu imkansız. Ölmek için başka planlarım var. Önce sarhoş olup sonra yüksek dozda uyuşturucu alıp arabayla uçurumdan falan atlamak istiyorum.
"Louis kes saklanmayı kaçamazsın."
Farkındayım kaçamam.
Gerçekten kaçamam. İnat etmek için çok yorgun ve duygusalım. Ona karşı çıkmak için çok güçsüz ve korkağım.
Omuzlarım düşerken tuttuğum nefesi serbest bıraktım. Şimdi de o nefes almıyordu. Korkmuş muydu?
Bu durumda hislerimi açamazdım. Ama en azından şu fotoğrafları verirdim ve beni tanımış olurdu. Her şeyin imkansız olduğunu bir de onun gözlerine bakarak anlardım.
Elim titrerken tekrar o düğmeye bastım. Ama bunu yaparken gözlerim tekrar kapanmıştı. Beni gördüğünü görmek hoşuma gitmezdi. Yüz ifadesi de öyle. Loş kırmızı ışıkları duymuyorum artık, bu kötü hissettiriyor.
Bekledim, hiç tepki vermiyordu. Orada olduğunu bilmesem varlığı anlaşılmazdı.
Korkuma rağmen merakım öne çıkınca biraz gözlerimi araladım. O da benim gibi gözlerini kapatmıştı, ikimiz de nedense aynı anda irkilip toparlandık.
Şimdi karşımdaydı gözleri, dağılmış kıvırcık saçları ve ısırılmaktan şişmiş dudakları.
Ah...her saniye neden ağlamaya yaklaştığını hissediyorum? Neden bu kadar üzgün görünüyor?
İkimiz de hızlı hızlı nefes alıp verirken şaşkınca onu izlemekten başka bir şey yapmadım. Karşımda şekilden şekile giriyordu ve ben ne döndüğünü anlamıyorum.
Sesimi bulmaya çalışıp öksürürken onun gülmekle ağlamak arasında kalmış yüzüne bakmamaya çalıştım. Bakamazdım yüzüne işte. Duvardan biraz uzaklaştım. Hayalet falan olmak istiyorum.
"Ben sadece b-bunu sana söylemek zorunda olduğum u üzgünüm. Arkadaşların seni kendileri üzmemek için söylememi rica etmişti. Tanışmıyoruz çünkü biz yani-"
Cümle bile kuramıyorum. Sadece o dolu gözlerle halen yüzüme bakarken cebimdeki fotoğrafları zorlukla bulup ona uzattım.
Elindekilere bakıp dudaklarını birbirine bastırarak yeşillerini mavilerime hizaladı. Yüzü kızarmıştı ve gözlerinde utanç vardı.
Omzuna gelen saçlarını geriye atarak kendisini toparladı sonra da ciddi bir yüz ifadesi takınıp fotoğrafları yırttı. Neden bunu yaptığını da diğer hareketleri gibi anlamamıştım. Kötü bir şey yapmışım gibi tüm fotoğrafları liğme liğme edip yere attı.
Ne düşünmem gerekiyor?
Yutkunarak artık daha da ağlamaklı görünen yüzüne baktım. Bu kadar sarılınası olmak zorunda olmasa olmaz mıydı?
Eğer şartlar normal olsaydı yani ben piçin teki olmasaydım asla onu bırakmazdım ve sefil hayatımın sonuna kadar onun için yaşardım. Onu böyle ağlatan olur muydum yine? Sanmıyorum.
Sicim gibi akan göz yaşlarına dur diyebilir miyim? Onu ağlatan o fotoğraflar mı yoksa başka bir şey mi? Burdan hiçte fotoğraf içinmiş gibi görünmüyor. Benim değil mi? Onu ağlattım.
Uzun zamandır bekliyor gibi. Uzun zamandır ağlamayı bekliyor gibi. Ve nedense bu kesinlikle benim suçummuş gibi.
Tek yaptığım bir aptal gibi öylece onu izlemek. Benden bir şeyler beklediği belli.
Korkakça ileri salındım. Ama ben daha bir adım bile atmadan o kollarını boynuma dolayıp bana sarıldı.
Bedenim izinsiz davranıyor. Sıkıca kucaklıyorum onu... Hiç bırakmak istemiyorum artık, bunun geri dönüşü yok biliyorum. O şu an bağımlısı olduğum uyuşturucudan daha çok bağımlılık yapıyor.
Kokusunu seslice içime çekiyorum, burası sonsuza kadar olmak istediğim tek yer.
Ağlamaya devam ediyor oyunu bitmiş gibi davranıyor, istediğini almış gibi. Üstelik oynu bozulan ben bile mutluyum. Ona istediğini vermek beni mutlu ediyor.
Diğerleri ne yapıyor bilmiyorum. Belki de Harry'i arıyorlar. Zayn korkmuş olmalı ve Niall bayılmış olabilir. Belki de gittiler.
Cennetden oraya ulaşamıyorum.
Kollarından ayrılmak istemiyordum ve anlaşılan o da istemiyor. Geri geri giderek tekrar duvara yaslandım sonra yere oturdum.
Onu da kucağıma alırken bacaklarımı kırıp sakınca beline sarılmayı sürdürdüm. Başını başıma yaslandığında göz göze geldik. Yeşil gözleri loş ışıkta parlıyordu ne dönüyor hala bilmiyorum ama şu an sorasım da gelmiyor açıkçası. Sadece sonsuza kadar onunla böyle kalmak istiyorum.
İnce parmakları sert sakallarıma değdiğinde gülümsemek istiyorum. Belki de gülümsedim bilmiyorum.
Bilmiyorum çünkü dudaklarımı hissetmiyorum. Üzerinde onun dudakları varken hissetmiyorum. İki yıldır belkisini bile düşünmeye korktuğum şeyi yaşıyorum. Bu iyi bir şey mi?
Beni öpüyor, üstelik bunu neden yapıyor onu da bilmiyorum. Şehvetten uzak bir şekilde sadece öpüyor. Sıcak ve yumuşacık dudakları benim gibi aşağılık bir varlık için uygun değil. Bunu biliyorum. Ama ona karşılık vermekten kendimi alamıyorum.
Artıyor, içimdeki yangını hissediyorum. Büyüyor ve beni ele geçiriyor. Dudaklarını ele geçirmek istiyorum, her şeyini istiyorum ama hepsinden çok bir açıklama istiyorum, ondan ne için almıştım bu güzel saniyelerini de dudaklarıyla harcamıştı?
Ellerim belinden bacaklarına iniyor onu kendime daha fazla çekiyorum. Ölmekle ilgili planlarım hemen değişiyor. Ona sarılarak ölmek istiyorum. Belki bir kış mevsimi olmalı. Biz battaniyenin altına sıkıca sarılırken.
Dilim dudaklarını okşuyor ve o sadece gülümsüyor. Bu hoşuma gitti. Onu öpmek hoşuma gitti. Bunu sürekli yapmak için savaşmam mı gerekiyor? Çünkü eğer gereken buysa yaparım.
Benim olması için her şeyi yaparım.
Piç olmak şimdi umurumda bile değil. Bir beyefendi gibi köşemde izleme hayallerim korkuya dönüşüyor. Eğer bir piçsem bir piç gibi ona sahip olurdum. Diğer orospu çocuklarından bir farkım yoktu değil mi? Hepimiz Harry için yetersiziz ama sadece bir sikik Harry'nin sevgisine sahip olabilir. O seviyede kimse olmadığı için...
Dudaklarımızı ayırıp aptal bir yüz ifadesiyle ona bakmama sebep olurken omzumu sıkıyordu.
Nasıl bir açıklama yapacağını o da bilmiyor.
"Anlat."
Kırık sesim ona cesaret veriyor. Gözlerinden bunu anlıyorum. Ama ben o sesi zor buluyorum.
"Biliyordum-"
"Burası senindi, Zayn daha korku evi dediği an anladım. O ve Liam sevgili ve sen de lisede Liam'ın en yakın arkadaşıydın hatırlıyorum."
Ben ve Liam'ın en yakın arkadaşlar olduğumuzu resim kulübünde anlamış olamaz...
Kaşlarımı çatarken o elleriyle kaşlarımı düzeltmeye çalıştı. Tanrım böyle sevimli olmak zorunda değildi ki..
Kırmızı ışığın altında yüzü morardığına göre ışık açık olsa kıpkırmızı bir yüzle karşı karşıya gelirdim. Ellerini yüzümden çekerek kucağıma indirdim, sonra da yanaklarını saçma bir şekilde soğuk olan ellerimle okşadım. Bu zamana kadar bundan nasıl kendimi uzak tutmuştum, irademe ödül vermem gerekiyor.
" Liseden beri seni seviyorum-"
Gözlerimin nasıl açıldığını kim bilebilir ondan başka?
Gözlerim çıkacak sandım.
Bunu nasıl fark etmem! Tıpkı çenemin bir karış açıldığını o kıkırdayarak kapatana kadar fark etmediğim gibi.
"Şaşırma Louis, sevilmeyecek gibi değildin. Hep de öylesin. Sadece sen kendini sevmiyordun."
Tam bir aptal gibi konuşuyor şu an söylediklerini ciddiye almak istemiyorum. Küfür dışında az kelime bilirim, fizik konusunda hemcinslerimin oldukça altındayım, boyum bile kısa, hiç bir yeteneğim yok, işim yok, bilgi birikimim uyuşturucu markaları ve ailem bile beni sevmiyor. Bana sevilesi bir tip olduğumu o bile söylese inanmam.
Bunu fark etmiş gibi kaşlarını çatarken ben de onun yaptığı gibi kaşlarını düzelttim. Ama o elimi çekmek yerine kendi beline indirip yüzlerimizi yaklaştırdı, nefesimi tutmak zorundaydım şimdi.
"Bir daha sana iltifat ettiğimde inkar edecek bir mimik oynatırsan seni gerçek Harry'nin acımasız ellerine veririm?"
Acımasız eller?
Dudaklarımı ısırınca irkilip acıyla inledim ve kendisi sanki hiç bir şey olmamış gibi beni biraz sonra bırakıp konuşmaya devam etti.
Hayır...bu çok tahrik edici.
"Sonra ortadan kayboldun, seni tekrar bulmam oldukça zor oldu yine de tamamen şans. Zayn bir partiye Liam'ı getirmişti, ben de ağlaya ağlaya bir hafta onu takip etmiştim. Onlar sevinç göz yaşıydı Loeh."
Ben de kendim onun arkasından iş çeviriyorum sanıyordum.
"İşte buradaydın, Niall ve Zayn'ı Liam sayesinde tanımıştın şansıma Niall da bizim okuldaydı ve onunla sana ulaşmak için arkadaş oldum. Şu an en yakın arkadaşım ama o zaman inan aklımdan bile geçmiyordu. Ben sadece seni duymak, görmek istiyordum."
Bu kulağa takıntılı geliyor.
Benim duygularım kadar.
Yine de şu lahana cocuk nasıl fark ettirmeden bu kadar şey yapmış aklım almıyor. Sızlayan dudakalarmı yalayıp gözlerine bakmayı sürdürdüm. Nefesini kesmiş olmak benim için büyük bit zevk. Bakışları bile beni deli ediyor. Elleri saç diplerimde gezinirken ben sadece başımı göğsüne yaslayıp kokusunu içime çekiyordum. Beni mi seviyor, beni? Uh bu fazla deli saçması.
" Belki karşılaşırız, yanıma gelirsin sandım, sürekli buralarda gezdim, beni izlemene izin verdim ama senin ortaya çıkacağın yoktu. Ben de Niall'a birinden hoşlandığımı söyledim sonra da o kişinin Louis Tomlinson olduğunu, Niall yerinden zıpladı, iki yıl Önce oldu bunlar. Bana yardım etti biraz ama onu daha fazla sıkıştırmak istemediğimden farklı bir yol denedim, kusura bakma, sadece merhaba demek için bile yanıma gelseydin bunlar olmazdı, sahte sevgili bulmak zor değil."
Sahte mi? Sevgilisi sahte miydi! Ben boşuna mı onları gördüğüm her saniye beynimi elime alıp okşayarak sakinleştirmek istiyordum. Bir iki defa kendimi o herifi öldürmemek için odaya kitlemiştim ve anahtarı da kapı altından atmıştım. Bunun gibi bir sürü sinir krizleri ve yüksek dozda uyuşturucu sorunum olmuştu. Ve bu sahte mi!
Bu hayatımda aldığım en güzel haber.
"Şimdi seni ortaya çıkarttım ve hiç çabalamama gerek kalmadan benim oldun. Beni sevdiğini biliyorum. Sen beni izlerken ben de seni izledim bol bol."
Nasıl bildiğini merak dahi etmedim. Beni en başından beri takip ediyordu anlamaması imkansız. Üstelik o kadar etrafında gezerken nasıl anlamaz. Gerçekten beni istiyordu, bunca yıl beni istiyordu? Zevkine sıçayım Harry. Ama bu benim sayın zevkim için fazla sağlıklı.
"Sen manyaksın!"
Samimi bir tepki kabul edin.
Gülümseyip kucağımda kıpırdadı. Evet manyak. Götünü sağlama bile almıyor.
"Boşuna savcılık için çalışmıyorum Loueh. Hedefime ulaşmak görevim."
Artık Zayn'ın aklına gelip şeytanın aklına gelmeyen fikirlerin yanı sıra Zayn'ın aklına gelmeyip Harry'nin aklına gelenler diye bir kategorim daha var.
"Hedefine ulaştın yani?"
Ellerim bedeninde yerini bilmez gibi geziniyor durması gereken yeri arıyordu ve bunu yaparken gözlerimi bir saniye bile gözlerinden ayıramıyordum.
Dudaklarını kulağıma kadar yaklaştırıp oraya üflerken benim gibi bir insanın taş kesildiğini düşünmeniz zor değil. Üstelik tüm bedenim için geçerli bu taşlık...
"Tam da üzerinde duruyorum aslında."
Yakamdan tutup beni çekerken kendisini geriye atıyordu ve ben sadece ona ayak uyduruyordum. Tamamen büyülenmiş gibiydim. Ellerimle sırtını tutup yavaşça onu yere yatırdığımda sağ elim başının yanına sabitlenmişti ve bacaklarının arasında durmuş onun karanlıkta parıldayan yeşil gözlerine dalmışım. Kıvırcıkları yerde darmadağın ve boynundaki kolye yere eğik.
O bir meleğin masumluğunu taşıyordu ama aynı zamanda bir şeytan gibi kurnaz ve çekiciydi. Bu ikisini aynı anda yaşaması onu ne yapar bilmiyorum.
Belindeki elim ise istemsizce kalçasına gidiyordu. Onun her şeyine istemsizce kapılıyorum. Bedenine karışmak istiyorum. Harry bana ait olmasın ben ona ait bir parça olayım istiyorum.
Ve o bunu biliyor gibi bakarken bir bacağını belime doluyor. Ona ulaşmamı istiyor. Ve ben hala buna alışamadım.
Beni istiyor.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top