•3•
Son olarak sıra Jimin, Taehyung ve Yoongi'ye gelmişti. Üçü de son hazırlıklarını yaparken ben de rahatlamak amacıyla ağzıma bir şeker atmıştım.
"Biz hazırız." Se Mi'nin yanıma gelmesiyle onu başımla onayladım ve yerime geçtim. Taehyun'la göz göze gelince beni rahatlatmak istercesine tatlı bir gülümseme sundu. Etkili de olmuştu, ben de ona aynı şekilde karşılık verdikten sonra derin bir nefes aldım ve başladım.
"Evet, röportajımızın son aşamasında Taehyung, Jimin ve Suga ile birlikteyiz. Burda olduğunuz için teşekkür ederiz."
Üçü birden genişçe gülümseyip Suga "Rica ederiz, burda olduğumuz için oldukça memnunuz." diyince diğer ikisi de ona katıldığını belli edercesine başlarını sallamıştı. Ben de bir gülümseme sunarak ilk soruyu sordum.
"İdoller için kurallar olması gerektiğini düşünüyor musunuz?"
Yoongi anında başını iki yana salladı ve net bir şekilde konuştu. "Hayır, buna gerek yok." Konuşmayı Taehyung yumuşak bir sesle devam ettirmişti. "Hayır..eğer olmasaydı güzel olurdu."
Kısa bir süre gözlerini etrafta gezdirip düşündükten sonra geri bana bakmıştı. Bakışları içimi en derinden titretirken yutkunmamak için zor tuttum kendimi. "İdoller sıradan insanlar gibi muamele görseydi güzel olurdu diye düşünüyorum."
Ardından Yoongi'nin sesi duyulup dikkatimiz oraya kayınca onun gözlerini yere dikmiş, usulca konuştuğunu gördüm. "İnsanlar hiçbir şeyi gizlemeden hayatımızı gösterdiğimizi düşünüyorlar ama biz birçok şeyi gizliyoruz. Biz tüm bunlardan kurtulmalı ve onlara ham tarafımızı göstermeliyiz."
Yoongi konuşmasını sonlandırıp yutkununca ben de nefesimi tuttum. Haklıydı... Onların da normal insanlardan farkı yoktu. Yorulabilir, üzülebilir, hayal kırıklığına uğrayıp pes etmek isteyebilirlerdi fakat onlar bu yanlarını saklayıp insanların görmek istediği taraflarını sergiliyorlardı sadece...
"İnsanların önünde parlak ve mutlu görünüyorum ama gerçekte endişemi kimseye itiraf edemiyorum. Bu, beni özellikle ilk zamanlarda yapayalnız hissettiriyordu."
Taehyung'un duygu dolu sözleriyle gözümü kırpmadan ona baktım. "Fakat.." Gözlerini benimkilerle buluşturup gülümsedi. "Nelerle başa çıkmaya çalışırsak çalışalım, kurallar bazen canımı sıksa da en azından bu 6 harika insan ve değer verdiklerimle az çok paylaşabiliyorum hislerimi..o yüzden iyi ki varlar diye düşünmeden edemiyorum." Sesi çenemin titreyip gözlerimin dolmasına neden olurken bakışlarımı kaçırarak elimdeki kağıtlara baktım. Eğer onun gözlerine biraz daha bakarsam hüngür hüngür ağlayacaktım yoksa.
Jimin de o tatlı ses tonuyla devam edince ona döndüm. "İnsanların gerçek beni görmelerini istiyorum. Gerçek beni hissetmelerini ve gerçek beni sevmelerini..istiyorum." Başını eğip yeri bir süre incelerken bu görüntü karşısında kalbimin sıkıştığını hissettim. İnsanların yüzünde bakması en zor olanın gözler olduğunu düşünürüm hep. Yalnızca sözcükleri değil düşünceleri, hisleri de dinlemeliydik ve gözler bize bazen beklediğimizden daha fazla şeyleri gösterirdi.
"Fakat sevilmek istiyorsak ona göre hareket etmeliydik, kurallar bu yüzden var..ama bunların olmamasını dilerdim."
Acı bir gülümsemeyle bana baktığında ne diyeceğini merakla ama biraz da endişeyle bekledim. Çünkü biliyorum.. anlatacağı sözlerin ardında yaşanmış zor anlar vardı.
"Nasıl sevilinir, insanlar nasıl bir beni kabul eder diye çok düşündüm. O zamanlar ne yapmam gerektiğini tam bilmiyordum ama aynaya baktığımda daha iyi gözükmek istediğimi fark ettim." Ardında neler geleceğini anlamış olacaklar ki Yoongi ve Taehyung hüzün dolu gözlerle Jimin'e baktı.
"Daha iyi görünen üyelerden biri olmak istiyordum. Bu kilo verme kararına neden oldu. Diyete başladığımda çok heyecanlıydım." Buruk bir gülümsemeyle devam etti. "Farkına vardım..her gün için sadece bir öğün yiyordum. Fakat ilerleyen zamanlarda kontrol edemedim."
Yutkunup kendine biraz zaman tanıdı. Belli ki o yarası henüz kapanmamıştı. Gerçi.. tam olarak kapanıp iyileşen bir yara var mıydı ki?
"Aslında yemek yemeyi seviyordum fakat okuduğum yorumlar daha da kilo vermem gerektiğini hissettiriyordu. İnsanların beni olduğum gibi kabul etmesini isterdim ama öyle olmadı. Zayıfladım..lakin hâlâ nefret mesajları alıyorum..bu..bu acı verici." Gözyaşları sanki hissettiklerini göstermek amacıyla bir bir yanaklarına süzülürken Taehyung kolunu arkadaşının omzuna attı ve kendine çekti. Bu manzara karşısında benim de gözlerim dolmuş, görüş açım bulanıklaşmıştı.
Biraz zaman geçtikten sonra sıradaki soruyu sormak için büyük bir uğraş verdim ve ardından soruyu onlara yönlendirdim. "Çıkış yaptıktan sonra neler hissettiniz? Nelerle karşılaştınız?"
Üçü de sessizliğe gömülüp düşünürken en sonunda Yoongi söze başladı. "Heyecanlıydık elbette ama zaman geçtikçe de bizi üzen şeyler çok fazla arttı. Fikir çalma, kopyacılık gibi yalan yanlış şekilde suçlandık, birçok yerlerden eleştiri aldık. Bize kız gibisiniz dediler."
Sözleriyle sertçe yutkundum ve diğerlerine gözüm kaydı. Bu haksızlıklar karşısında, dile getirmeseler bile ne kadar üzüldükleri ve başa çıkmak için ne kadar uğraş verdikleri yüzlerinden okunuyordu.
Jimin de yüzünde hâlâ acı dolu bakışlarla konuştu. "Beni korkutan şeylerden biri de... günler ilerledikçe ölüm tehditlerinin artmasıydı. Ben insanların beni seveceğini düşünmüştüm ama bunlar beni çok korkuttu." Alt dudağını ısırıp dolan gözlerini kaçırınca nefes bile alamadım.
Jimin...Ölüm tehditleriyle korku içinde yaşayan ama yine de sevilmeyi bekleyen hassas ve kırılgan biriydi sadece.
"Ödüller kazandık her şey bitti, insanlar bizi sevecek, bu asılsız eleştiriler, dedikodular bitecek sandık. Ama öyle olmadı... Batı kültürüne uygun görmediler bizi, müziğimizi, dış görünüşümüzü sertçe eleştirmeye devam ettiler. O anda anladım ki..hiçbir zaman tüm insanları memnun edemeyecektik. O yüzden yine de bizi sevenler için, kendimiz için çalışmaya devam ettik ve bugün buradayız." Yoongi'nin konuşmasıyla Taehyung da başını usulca salladı ve kederli bir yüz ifadesiyle "Aynen.." diye mırıldanarak devam etti.
"Dürüst olmak gerekirse her birimiz bir şekilde hep çocuğuz ve açıkçası bunlar karşısında güvende hissedebileceğim bir yere kapanıp dizlerimi kendime çekerek iyi hissedene kadar orda kalmayı istediğim zamanlar olmadı değil."
Buğulanan gözleriyle uzun süre bana baktı. O yaşlarda boğulduğumu hissederken onu sarıp sarmalamak istemiştim. Kendime gelerek gözlerimi kırpıştırdım ve sesimin titrememesine özen göstererek dudaklarımı araladım.
"Hep birliktesiniz ve sonuçta herkesin düşüncesi aynı olamayabiliyor. Bir aradayken kavga ettiğiniz zamanlar oldu mu?"
Yoongi ciddi bir güz ifadesiyle başını evet anlamında salladı. "Tabi ki..kavga etmediğimizi mi düşünüyorsunuz? Tartışmadığımızı mı sanıyorsunuz? Onlarla ailemle birlikte geçirdiğim zamandan daha fazla vakit geçirdim ve illaki kavga ettiğimiz anlar oldu."
Taehyung da onaylayıp konuştu. "Her zaman konserden önce coşkuyla çıkmadık. Bazen kavgalarımız oldu, yorgunluklarımız oldu ama yine de zamanı geldiğinde el ele verip o sahneye çıktık. Army gülen yüzlerimizi ve harika performanslarımızı gördü ama aslında içimizde ağlayan yanımız ve yorgunluktan bitap düştüğümüz kısmımız da vardı." Duraksayıp kesik bir nefes aldı ve devam etti. "Bu zordu işte. Dışarıya her zaman nasıl hissettiğimizi gösteremiyoruz."
Röportajın sonuna kadar onların bu kederle bakan yüzlerini nasıl izleyeceğimi düşünüyordum.
Jimin de derin bir nefes alarak içini döktü. "Bazı yıllar çok zorluklar çektik. Oturup bazı şeyler hakkında konuştuk ama birçok insanın bizi sevdiğini ve yanımızda durduğunu gördük. Bu yüzden de ne kadar zorluk yaşasak da ilerlemek ve mutlu kalmak için motivasyon bulduk." Yoongi ve Taehyung başlarıyla onaylarken ben de anladığımı belirtir bir şekilde gülümsedim ve devam ettim.
"Peki..BTS sizin için ne anlam içeriyor?"
Jimin söze başladığında geri ona dönmüştük. "Karamsar olmaya başlarsam kötü düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Özgüvenimi kaybediyorum. Kötü hissettiğimde...çok endişelendirdim. Saçma konular yüzünden aşırı hassaslaşıyordum.." Konuşmasını heyecanla devam ettirirken Yoongi de eş zamanlı olarak elini Jimin'in sırtına koymuştu. Desteğini hissetmesini istercesine...
"Ama bu anlarımda BTS'in bana çok yardımı dokundu. Onlar yorgun olsa bile yine de güçlü durup bana da güç verdiler. Üzgün olsalar da beni mutlu etmek için uğraştılar ve yine hepimiz birlikte el ele verip en sonunda mutlu oluyoruz."
Bangtan'ın herkese iyi geldiği gerçeği şüphe götürmezdi.
"Son zamanlarda kendinizde değiştirdiğiniz bir şeyler var mı? Düşünceler vs. Army'e söylemek istedikleriniz..?" Sorumla hepsi kısa bir sessizliğe gömülmüş, düşüncelere dalmışlardı. Çok geçmeden Suga dalgın bir şekilde konuşmaya başladı.
"Genelde muhteşem olma gibi bir takıntım vardır. Bu inatçılığım yüzünden bazen zor zamanlar geçiriyorum, bu yüzden birisi bana 'Eğer muhteşemliği takip etmek istiyorsan muhteşem birisi olamazsın. Muhteşem olmak ya da olmamak önemli değil. Her şey bitince insanlar seni nihayet hatırlayacaktır.' demişti."
O zamanları hatırlamış olacak ki kafasını hafiften sallayıp duraksadı, ardından devam etti. "Bana 'Daha büyük hedeflere ulaşmaya çalıştığında daha büyük bir yorgunluğun olacak' demişlerdi. Haklılardı. Artık muhteşem bir şarkıcı olmak yerine artık hedefim gelecekte, dönüp bu ana baktığınızda sizin 'Gerçekten havalı ve inanılmaz birisiydi' diye düşünmeniz." Sözlerinin ardından "Aynen..son zamanlarda bu şekilde yeni fikirlerim, yeni hedeflerim oldu." diyerek kendi kendini onaylayınca başımı anladığımı belirtir bir şekilde salladım. Eminim insanlar şimdiden senin ne kadar harika olduğunu düşünüyorlardır.
Soğuk, sert olarak yorumlanan Yoongi, her türlü zorluklara cesurca göğüs germiş ve insanların gururlanabileceği biri olmak istemişti.
"'Hey, biz buralara bir olarak geldik.' Sık sık bunu diyorduk. Umarım fanlarımız yedimize de eşit sevgiyi verir. En çok bunu istiyorum. BTS yedi kişiden meydana geliyor." Taehyung'un bu masum isteği yüzümde ufak bir gülümseme oluşturdu. Hepiniz birbirinden değerli duyguları hissetmeyi hak ediyorsunuz.
"Ah bir de.." Düşünceli bir şekilde dudaklarını kemirdikten sonra titrek bir nefes aldı ve konuşmasına devam etti. "Biliyorsunuz ki büyükannem vefat etti. 14 yıl bana bakmıştı ve hâlâ gökyüzünde beni destekliyor, biliyorum." Hafif kızarmış burnu ve gözleriyle baktığında boğazımda bir yumrunun oluştuğunu hissettim. "Buna inanıyorum, bu yüzden daha çok çalışacağım. Lütfen büyükannemi aklınızda tutun ve onu unutmayın. Army'den bunu istesem çok fazla şey mi istemiş olurum?" Sorusuyla dolu gözlerimle karşılık verip kafamı iki yana salladım, o da hüzünlü bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne.
"Önceden yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınız var mı?"
Jimin gülüp "Aklıma gelmedi." derken Yoongi "Açıkçası benim de.." diye cevap vermişti. Gözüm Taehyung'a kaydığında onun konuşmak için dudaklarını araladığını fark ettim.
"Kırmızı bir montum vardı. Annem Seul'deki çocuklar benimle dalga geçmesin diye almıştı." Yutkundu ve konuşmaya başladığında dudakları hafifçe titriyordu, bu sesine de yansıyordu. "Bir gezide o montum yırtıldı ve ben ağlamıştım. Çevremdeki insanlar altüstü bir mont, yenisini alırsın diyordu ama ben altındaki gerçeği hiçbir zaman söyleyemedim. Çekindim." Derin bir nefes aldım, diyeceklerinden korkarak devam etmesini bekledim.
"Ama şimdi söylemek istiyorum." Gözlerimin içine baktı. "Çünkü anlayışla karşılık vereceklerini biliyorum. Bir de.." Buğulu gözlerini yere indirip parmaklarıyla oynamaya başladı. "Aslında içimde neler yaşadığımı, gül bahçelerinden gelmediğimi anlatmak ve insanların beni her şekilde kabul etmesini diledim. Beni ben olduğum için sevmelerini istedim. Belki de bir çiftçinin oğluydum fakat beni sadece öyle görmelerini istemedim. Zengin kişiliğimi görmelerini istedim, hâlâ da istiyorum." Başını sallayıp kameralara baktı. "Beni sadece bir idol olarak sevmeyin, zenginliğimi değil de..kişiliğimi sevin." Ardından kısa sürede gözyaşlarına boğuldu. Taehyung sadece kendi gibi olmak isteyen ve öyle kabul görülmeyi bekleyen biriydi...
Boğazımdaki o geçmek bilmeyen yumru büyüdü, beni öldüren bir tümöre dönüştü.
O kırmızı montu yırtan da bendim...
Nefesim sıklaşırken birinin omzuma dokunmasıyla kendime geldim. Gözlerim Taehyung'a kaydığında onun bana dikkatle baktığını fark ettim. Gözyaşlarımı büyük bir zorlukla tutup son soruyu sordum.
"Army..sizin için ne ifade ediyor?"
Jimin sevinçle cevabı verdiğinde tüm dikkatimi ona yönlendirmeye çalıştım. "Bana bir şarkı yazmışlar ama bunu geç gördüm. Dinlediğimde ise çok fazla büyülendim. Army benim her şeyim..ve onlardan böyle bir hediye almak beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim." Minnetle bakan gözlerini kameraya çevirdiğinde Taehyung devam etti.
"Army kalplerimize dokunan kişiler. Ölüp yeniden dirilsem bile yine Army'nin paha biçilmez bir armağan olduğunu düşünürüm." Düşünceleriyle hafiften gülümsedim. Son olarak Suga da hislerini bizimle paylaştı.
"Bence BTS bir dağa tırmanıyor. Hepiniz bizi her zaman arkadan iterek zirveye ulaşmamız için yardım ediyorsunuz ama biz arkadan ittiğinizi düşünmüyoruz. Biz daha tırmanırken birlikte el ele verdiğimizi düşünüyoruz. Yukarıya tırmanmak çok zorlu ve yorucu olabilir. Bu yüzden umarım zirveye ulaştığımızda hayatımızdaki en güzel anıların olduğu tüm zamanları düşüneceğiz." Yüzünde anlamlı ve huzurlu bir gülümsemeyle sözlerini bitirince ben de gülümsedim ve "Teşekkür ederiz kıymetli zamanlarınızı bize ayırdığınız için." dedim.
Onların da "Rica ederiz.." diyerek mutluluklarını dile getirmelerinin ardından bu röportaj da sona erdi. Anında kendimi balkona atıp gözlerimi gökyüzüne diktim ve gözyaşlarımın akmaması için büyük bir çaba sarf ettim. Ancak onun yanıma usulca yanaşmasıyla tüm çabalarım suya düşmüş, onun gözlerine bakarak titrek sesle konuşmuştum.
"Neden bana hiç anlatmadın?"
Beni kolları arasına alırken çenesini başıma yaslamıştı. "Üzülmeni istemedim. Çok fazla yük taşıyorsun ve bunları da ekleyerek yorulmanı istemedim." Ah Taehyung..gücüm tükenmiş olsa da sana yardım etmek için her şeyi yaparım.
"Hem şimdi anlattım ya işte. Anna..hayatıma girdiğin için ve hislerimi bu şekilde paylaşma fırsatını bana verdiğin için teşekkür ederim." Bir şey diyemezken kollarımı sıkıca ona doladım ve gözlerimi yumdum.
Hangi olay seni derinden etkiledi diye soracak olursanız... Hepsi derdim. Çünkü onların yaşadığı her bir duygu, aktardıkları her bir düşünce hayatımda yeni pencereler açmış, kalbime dokunmuştu.
Başta Taehyung ve diğer üyeler..benim için, dünyaya yepyeni pencereler açan yüksek çözünürlüklü merceklerimdi adeta. Belki de kendilerini öylesine biri olarak görüyorlardı fakat onlar şimdiden birçok hayatlara dokunmuş, dokunmaya da devam edeceklerdi.
'Onlar efsane olan hiç kimselerdi...'
Ve son...
Öylesine yazdığım ve dediğim gibi üyelerin konuşmasından etkilendiğim için de bu şekilde bir araya getirmek istediğim bir kitap yayımladım.
Konuşmaların çoğu gerçektir ve umarım duyguları size de aktarabilmişimdir :')
Destekleriniz ve yorumlarınız için teşekkür ederim, başka kurgularda görüşmek üzere ❤️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top