•1•

Experience

Bu kitabı üyelerin konuşmalarından etkilenmem sonucu yazmaya karar verdim. Umarım siz de satırlardaki her bir duyguyu hissedersiniz...

Tüm bölümleri paylaştığım şarkıyı dinleyerek okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar dilerim

Kamerayı düzenlerken bir yandan da heyecanla atan kalbimi dizginlemeye çalışıyordum. Bu onlarla ilk bir arada oluşum değildi ama bu sefer farklıydı. Basit bir röportaj gibi görünebilirdi belki ama bu röportaj onların aslında ne hissettiğini ele alan bir röportaj olacaktı. Bir nevi buzlu camın ardında gizlenmiş duyguları kısmen de olsa ortaya çıkartacaktı.

Taehyung yanıma gelerek titreyen elimi tuttu ve kamerayı ayarlamama yardımcı oldu. En sonunda hallolunca doğrulup bana baktı, ben de onunla birlikte doğrulmuş, gözlerimi onun kahvelerine çevirmiştim. "Heyecanlısın."

Dudağımı ıslatıp bakışlarımı diğer üyelerde gezdirdim. "Evet açıkçası, biraz." Geri ona baktığımda bana anlayışla karşılık verdiğini gördüm. "Gerçek hisleriniz benim için, herkes için çok önemli. O yüzden bu röportajın anlamı büyük."

Hafif bir gülümseme sunup başıyla onayladı. "Her ne kadar derinine inemesek de, hislerimi anlatabilecek olmam beni de heyecanlandırıyor." Bunu gözlerinden anlayabiliyordum. Dışarıya yansıttığı Taehyung yerine, asıl Taehyung'u göstermek için can atıyordu.

"Evet, hazırız! Başlayabiliriz!"

Se Mi'nin seslenmesiyle ona döndük. Jungkook ve Jin buraya doğru yaklaşırken "Ben gitsem iyi olacak..kolay gelsin size." diye konuştu Taehyung.

Gözlerimi kırptım ve "Teşekkürler." dedim. El sallayıp yanımdan uzaklaşmasını izledikten sonra Jungkook'la Jin'e döndüm. İkisi de oldukça heyecanlı duruyordu.

Yanlarına adımlayıp "Hazır mısınız?" diye sordum. İkisi de derin bir nefes aldıktan sonra anlaşmışlar gibi aynı anda başlarını salladılar. Bu hallerine gülümsemeden edemezken ellerimi çırpıp "Başlıyoruz!" dedim. Jungkook ve Jin yerlerine otururken Se Mi bana yaklaşmıştı. "Anna, kamera bende olsun, soruları sen sor." Onu onaylayarak yerime oturdum, o da kameranın başına geçmişti.

Derin bir nefes alıp Jungkook ve Jin'e bakarak başımla işaret verdim. İşaretimle Jungkook yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirmiş ve elini kaldırmıştı. "Merhaba, ben Jungkook." Ardından Jin de büyük bir gülümseme sunarak devam etti. "Ben de Jin, beni herkes zaten Worldwide Handsome olarak tanır." Sözleriyle herkes buna gülerken o da kocaman sırıttı.

"Bizimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bugün biraz farklı sorular soracağız. Zaten Army sizin kameralar önünde gösterdiğiniz, şirketin tanıttığı özelliklerinizi biliyor. Bu yüzden bugün kameraların ardında, içinizde yatan sizi sormak istiyoruz. Sorumuzla başlayalım o zaman.. İlk çıkış yaptığınızda neler hissettiniz?"

Bir süre sessiz kaldılar ardından ikisinin arasında bir bakışma geçtikten sonra Jungkook söze başladı.

"Ben stajyer olduğumda geleceğim hakkında endişem yoktu. Çıkış yaptığımızda her şey değişti. Çünkü çıkışımızdan önce nasıl küçük olduğumu görmeye başladım. Yeterince göze çarptığımızı düşündük ama o zamandan beri endişeli ve güvensiz hissetmeye başladım."

Kısa bir duraksamanın ardından devam etti. "Mezun olduğumda iyi hissedeceğimi düşünmüştüm ama öyle olmadı. Hayatın asıl zor zamanları başlıyordu ve ben güçlü durabileceğimden emin değildim."

Yutkunup başını eğince nefesimin sıklaştığını hissettim. Bu röportaj hem onlar için hem de benim için zorlu geçecekti anlaşılan.

Bu sefer Jin devam ederek usulca konuştu.

"Küçükken babamı örnek alırdım. Onun gibi para kazanan biri olmak istiyordum. Ama Bighit'e katılıp çıkış yaptıktan sonra artık bir şarkıcı olmak istedim. Bugün olduğum gibi.." Sözlerine karşılık gülümsedim. O da gülümsememe karşılık verip bir süre kendisine zaman tanıdı ve devam etti.

"Gençliğimde annem..." Dolan gözlerini saklamak istercesine başını eğdi fakat bundan vazgeçmiş olacak ki yüzüne acı bir gülümseme yerleştirerek geri kameraya döndü. "Annem arkadaşlarının oğullarını nasıl övdüğünü dinlemek zorunda kalırdı." Çenesi titreyip konuşmasını engelleyince susmak zorunda kaldı. Ben de dişlerimi iyice birbirine kenetlemiş, gözlerimin dolmaması için büyük bir uğraş veriyordum. Henüz başındaydık...

"O sadece...sadece onları hiçbir şey söylemeden dinlerdi. Çıkış yaptıktan sonra...annemin gururlanabileceği bir oğlu olmak istedim ve bugün Army sayesinde bunu başarabildim. Anne, baba.." Kameraya dolu gözlerle bakıp kocaman gülümsedi. Bir yandan da gözyaşları yanaklarından bir inci tanesini andırırcasına dökülüyordu. "Umarım benimle gurur duyuyorsunuzdur. Sizi seviyorum."

Artan gözyaşlarıyla başını yere eğip yüzünü elleri arasına aldı. Jungkook elini sırtına koyup ona bir şeyler fısıldarken ben de dolan gözlerimi kuruluyordum. Egolu olarak tabir edilen Jin..aslında anne ve babasını gururlandırmak için gece gündüz çabalayan birisiydi.

Soruları kağıttan değil de doğaçlama bir şekilde sormaya karar verdim. Bu röportajın soru cevap şeklinde ilerlemeden daha çok, onların öylesine içini döktüğü bir röportaj olsun istiyordum. Zaten süremiz kısıtlıydı. "Peki..idol olduğunuzda.. zorlandığınız şeyler nelerdi?"

Jin ona uzatılan mendille gözyaşlarını kurularken Jungkook kısa bir düşünmenin ardından söze başladı. "Evimi çok özlemiştim... istediğimiz zaman ailemizi göremiyorduk." Buruk bir gülümsemeyle kameraya baktı. "Annemi özledim.. babamı özledim. Herkes beni bekliyordur. Onları gerçekten daha çok ziyaret etmek istiyorum."

Gözünden bir damla yaş eline düşünce gülümsemesini silmeden bakışlarını yere çevirdi. Bu manzara boğazımın düğümlenmesine sebep olmuştu.

Jin devam edince kızarmış gözlerimle ona baktım. "Dışarıya her zaman mutlu halimizi göstermek zorundaymışız gibi. Işıltılı ve eğlenceli tarafımı görüyorsunuz ama ben genel olarak depresifim... üyeler için, Army için pozitif kalmaya çalışıyorum."

Durumu anladığımı belirtir bir şekilde başımı salladım. Kendimizi, etrafımızdaki insanlar iyi hissetsin diye iyi olmaya zorlamak... Hayattaki en zor şeylerden biri olmalıydı.

Boğazımı temizleyip oturuşumu dikleştirdim. Bu acı duygular şimdiden omzuma binmiş, boynumu bükmüştü. "BTS'in size kattığı şey neydi?"

Jungkook'un heyecanla parlayan gözleri anında beni buldu. "15 yaşımdan sonra okula gitmeyi bıraktım. O zamandan beri çalışıyorum." Yüzüne o zamanları hatırlarcasına yorgun bir gülümseme yerleştirdi. "6 adam her zaman çevremdeydi. Onları gördüğümde motive oluyorum."

Jin, Jungkook'un sırtına elini koyup sıvazlayınca Jungkook ona dönerek gülümsedi. Bense bu ilişkilerini hayranlıkla izledim. Jin'e bakarak sözlerine devam etti. "Farkında olmadan çok fazla büyüdüğümü hissediyorum. Çocuklar tek tek beni doldurdu, onların karakterlerinin bir araya gelmiş haliyim ve de.." Gülüp odada gözlerini gezdirdi. "Eskiden çok otoriter ve bencildim. 'Seninki benimdir, benimki de benimdir'" Bu sözlerine hepimiz gülerken o da kocaman bir gülümsemeyle devam etti. "Her şey benimdi, abilerim bana böyle olmamayı öğrettiler. Olay sadece bir tarafın geri adım atması."

Jin yamuk bir gülümseme sunup konuşmayı sürdürünce ona döndük. "En başından beri, kötü zamanlarda, iyi zamanlarda..hep birlikteydik. Onlarla olmaya alıştım. Üzüldüğümde onlardan teselli bulmaya, güldüğümde onlarla birlikte gülmeye alıştım. O yüzden yedimiz hep birlikte olalım istiyorum. Cüzdan ya da telefon gibi, eğer sende yoksa sinirlenirsin. Eğer yalnızsam gerilirim."

Ses tonu da, söyledikleri de içimi titretmişti. Aralarındaki bağ muhteşemdi.

Aklına bir şey gelmiş olacak ki eğdiği başını geri benim tarafa kaldırdı.

"Önceden cidden çok zorlandık, duygusal olarak..ve.." Durup titrek bir nefes aldı. "Ve grubu dağıtsak mı dağıtmasak mı diye bile düşündük." Bu sözlerle nefesim sıklaştı, Jungkook da artık kendini tutamamış elini ağzına götürerek sessizce gözyaşı dökmeye başlamıştı. Gözüm salondaki diğer üyelere kaydı istemsizce. Hepsinin omzu çökük, gözleri dolu doluydu. Taehyung da sessizce bir kenarda oturarak ağlıyordu. Onun bu hâli içimde bir şeylerin paramparça olmasına sebep oldu. Nefes aldıkça acıtıyordu.

"Ama kafamızı topladık ve bu denli güzel sonuçlara ulaştığımızı görmek iyi ki dağılmamışız dedirtti. İyi ki birlikteyiz ve ne olursa olsun ayrılmayalım." Jungkook ağlayan Jin'i kolları arasına alırken kameraların arkasında diğer üyeler birbirine sıkı sıkı sarılmıştı. Bu bile aslında kameraların ardında üyelerin neler yaşadığını gösteriyordu... Dile dökmeseler bile, geçmişte hissettikleri gözlerinden yaşlar aracılığıyla süzülüyordu sanki.

Burnumu çekip son soruyu sordum. "Son olarak Army'e söylemek istediğiniz bir şeyler var mı peki?"

Birbirlerinden ayrılıp gözyaşlarını sildiler, daha sonra Jungkook duygu dolu bir sesle konuştu. "Ben çocukluğumu yaşayamadım. O yüzden Army'den ricam gençliğinizin, çocukluğunuzun tadını çıkarın. Çünkü bir daha gelmeyecek ve hayatın içinde öylece sürüklenip giderken o günleri bir daha yaşama fırsatınız olmayacak."

Çenemin titremesini engellemek amacıyla dudaklarımı iyice birbirine kenetledim. Büyük başarılara imza atan, herkesin gözdesi olan Jungkook aslında henüz ufacık bir çocuktu. O, çocukluğuna nasıl özlemle bakıyor olsa da yine de zorlayarak çalışmalara adamıştı kendisini... Bu oldukça ağır bir yüktü. Her başarı için yapılmış fedakarlıklar olur. Jungkook'un fedakarlığı çocukluğu olmuştu...

Jin'in sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım.
"Bu dünyada sevmem gereken benim, parlayan ben, benim değerli ruhum... Bu sözleri aklınızdan çıkarmayın ve her zaman kendinize fısıldayın."

Jungkook gözlerini kapatıp başıyla hafifçe onaylarken ben de buruk bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Teşekkür ederiz..bu değerli vakitlerinizi ayırıp bizimle hislerinizi paylaştığınız için."

"Biz teşekkür ederiz. Biraz da olsa içimizi dökme fırsatını verdiğiniz için."

Jungkook'un titrek sesiyle gözyaşlarıma daha fazla engel olamadım. Başımla onaylayıp ayağa kalktım yavaşça. Kameralar da kapanmış, diğer iki üyenin hazırlanması için süre tanınmıştı. Umarım ayrılan bu süre benim de toparlanmama yeterdi...

Kitap üç bölümden oluşuyor, diğer iki bölümü de atacağım birazdan... Umarım beğeniyorsunuzdur ^-^

Bölümleri yorumlarınız ve oylarınızla güzelleştirmeyi unutmayıınn

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top