🚘B.60.🚘
Çıraklarım yine biz geldik...
Kitabımız sizlerin sayesinde yavaştan büyümeye başladı<3
Kendinize rahat bir koltuk bulun ve okumaya başlayın.
Oy verip yorumlar yapmayı unutmayın lütfen;))
İnsan yaşamında her zaman engellerin olduğunu biliyordum. Biliyordum bilmesine ama benim başıma gelen engel engellerin en engeliydi.
"Oğuz bak oğlum gidelim diyorsun da annene haber vermeyecek miyiz?" Beni haklı olarak uyaran arkadaşıma içim buruk bir şekilde baktım; işte size engellerden bir engel daha...
"Bilmiyorum, haber versem bir türlü vermesen başka türlü."
Poyraz, güdümlü füze gibi bir bakış fırlattı yüzüme doğru. Onun attığı bakış bedenimi toz bulutu gibi havaya savururken başımı yerdeki halıda gezdirmeye başladım. "Oğlum bir cevap versene, haber verecek miyiz yoksa vermeyecek miyiz?"
Sesim boğazıma akmış gibi kısık çıkmıştı. "Haber vermesek olmaz mı? Eğer anneme haber verirsek bizi göndermek istemeyebilir."
Poyraz, sabır çeker gibi başını sağa sola sallarken, "He, anlaşıldı senin derdin," dedi ve ekledi, "Peki, annenin Telli, olayından haberi var mı?"
Başımı yerden kaldırıp arkadaşımın yüzüne mel mel bakmaya başladım. "Haberi yok. Söylemek için fırsatım olmadı."
"Ben seni anlıyorum arkadaşım da yola çıkacaksın. Yola çıkanın halini Allah, bilir derler. Yani ne olur ne olmaz. Annene haber versek iyi olur. Zaten annen de ağabeyine söyler."
"Haber verelim diyorsun ama ben nasıl söyleyeceğim anneme? Yani onun hiçbir şeyden haberi yok ki, ne deyip de izin alacağım?"
Poyraz, oflayarak nefes alıp yanaklarını şişirerek geri verdi. "Tamam, hadi sen git arabada beni bekle. Ben annen ile konuşur hallederim her şeyi."
Benim olduğum yerde beklediğimi görünce kaşlarını çattı. "Oğlum, niye yüzüme alık alık bakıyorsun? Farkında değil misin, geçen her dakikayı kendi zamanından çalıyorsun. Bizim bir an evvel yola çıkmamız gerekiyor, anlamıyor musun? Hadi hadi..." diye beni itekleyerek odamdan çıkardı.
Gerçekten olayların şoku beni aptalla çevirmişti. Şu an Telli'yi görmeye gidiyor olmanın veya ona ne olduğunu öğrenmeye gidiyor olmanın şokuydu bütün bunlar. Hiç aklımda yokken şimdi yola çıkıyordum. Şu an ruhum şapşaldı şapşal...
Siyah sırt çantamı omzuma taktım ve hiç kimseye görünmemeye çalışarak merdivenleri hızla indim. Merdivenlerden gelen sesi duyan annem, anında mutfak kapısına doğru ayaklanmıştı ama ben ondan daha hızlı davranarak dış kapıya yöneldim.
Kapıdan çıkmadan önce son bir kez omzumun üzerinden başımı çevirerek anneme doğru baktım. Benim duraksadığımı gören Poyraz, eliyle git işareti yaptı. Onun derdi zaman kazanmaktı. Gideceğimiz yol bir hayli uzaktı çünkü. Bir an önce yola koyulmak ve vakitlice gidip vakitlice geri dönmekti niyeti. Haklıydı da...
Evin dış kapısından çıktım doğruca bahçe kapısına yöneldim. Poyraz, aceleyle eve geçerken bahçe kapısını açık unutmuştu sanırım. Evimizin sokağına adım attığım anda ustamın yeni arabasını görünce aklım başımdan gitti. Ustamın arabası aklımı başımdan alırken, beyaz pürüzsüz yüzeyinde güçsüz parmaklarımı gezdirdim.
Pazar çantası elinde beni arabanın etrafında dolanırken gören Adile teyze, dudak bükerek, "Senin mi?" diye sordu.
Başımı çevirmeden ona cevap verdim çünkü onunla göz göze gelmeye henüz hazır değildim. "Benim değil ustamın."
"Ustan sizde mi?"
Bu kez sinirle başımı ona doğru çevirdim ve yüzüne doğru sana ne bakışı fırlattım. "Ustam bizde yok, Adil Teyze..."
Önce süzgün bakışlarını sağda solda gezdirdi. Sonra dudak büküp ima yüklü sorular sordu. "Yok, demek, araba ustamın deyince ustan siz de sandım. Sen nasıl oldun, annen biraz rahatsız demişti."
Adile teyzenin sorusu boğazımda yumrular oluşmasına neden olurken, yutkundum. "İyiyim ben. Boş yere sanmışsın."
Neyse ki arkadaşım Hızır, gibi yetişti imdadıma. "Hadi ortağım, gidiyoruz!" Biz arabaya binerken Adile teyze, "Nereye?" diye sordu.
Bizden bir cevap alamayan zavallı komşumuz Adile teyze, arkamızdan kısık gözlerle bakmakla yetindi. Eminim şimdi annemin yanına gidiyordur; vah benim zavallı anneme vah... Adile teyzenin sorularından nasıl kurtulacak acaba?
&&&
Hızla yol almaya başlamıştık ama benim aklım hâlâ annemin bize nasıl izin verdiğine takılı kalmıştı. Şaşırmadım desem yalan olurdu. Uzunca bir süre sessizlik hüküm sürdü arabanın içinde. Merakımı daha fazla gizleyemeyerek Poyraz'ın annemden nasıl izin aldığını sormaya karar vermiştim. "Annem nasıl izin verdi?"
Poyraz gözlerini yoldan ayırmadan soğuk ve düz bir sesle cevap vermişti. "Gerçeği anlattım..."
"Gerçeği anlattın?" Gerçeği anlatmış ve annem izin vermişti. Bu kez merakım katbekat artmıştı.
"Oğlum niye tekrar edip duruyorsun, gerçeği anlattım diyorum. Senin anlaman kıt mı?"
"Sen gerçeği anlattın, annem de hemen kabul etti. Hiçbir tepki vermeden hemde. Ben oraya takıldım yani."
Poyraz, ciddi duruşunu bozmadan gaza basarak hızını artırırken, "Nasıl bir tepkiden bahsediyorsun?" diye sordu.
"Yani, kız meselesi için gittiğimi duyunca ne, dedi? Benim bilip tanıdığım annem itiraz ederdi, göndermezdi."
Poyraz, yüzünü yoldan ayırmadan derin bir soluk alıp verdi. Yüzünde garip bir hüzün vardı. "Şimdi boş ver sen bunları. Ne dediğinin ne önemi var. Ne derse desin gerçeği değiştirebilecek misin?"
Başımı cam tarafına doğru çevirdim. Kendi gerçeğim yine yüzüme sert bir tokat gibi şaklamıştı. Gözlerimden sicim gibi akan yaşlara engel olamıyordum.
"Özür dilerim, sanırım sen beni yanlış anladın. Ben annenin sadece üzüldüğünü söylemek istemedim. Yani amacım seni üzmek değildi. Tam aksine niyetim üzmemekti."
Elimin ayasıyla yanaklarımı ıslatan yaşları sildim. "Beni üzmek istemediğini biliyorum, biliyorum ama sanırım bundan sonra böyle şeylere sık sık maruz kalacağım."
Poyraz, ortamın soğuk havasını değiştirmek için olsa gerek uzanıp arabanın radyosunu açtı. Hafif müzik tarzında bir şarkı çalıyordu. "Seninle bir dakika." Biliyordum bu şarkının sözlerini. İçimden şarkıya eşlik ettim.
Teselliye muhtaçtı avare gönlüm ama hiçbir şarkı yaralarıma merhem olmuyor, aksine daha çok acıtıyordu canımı.
&&&
Yollar kat ettik kilometrelerce. Gâh yorgun bedenlerimizi izbe bir köşede dinlendirdik gâh aç karınlarımızı kıt kanaat doyurduk. Ustamın arabası yeni olduğundan hızlıydı; az kalmışı kalbime kazıdığım şehre varmaya. Biz kilometreleri arkamızda bırakıp şehre yaklaştıkça içimde oluşan duyguyu tanımlamakta güçlük çekiyordum.
Çok garipti... Şimdi benim kalbimin heyecandan deliler gibi çarpması gerekmiyor muydu? Peki, neden o heyecanı hissedemiyordum. Şu an içimde hissettiğim tek şey kocaman bir boşluktu. Sanki bütün sinirlerim alınmış gibi sakindim.
Benim bu halime Poyraz da şaşırmış olacak ki, başını çevirip yan gözle bana baktı. "Heyecanlı mısın?"
"Hiç değilim!"
"Nasıl yani?"
"Bilmiyorum kanka ama heyecanlı değilim. Nasıl desem bilmem ki, evdeyken bundan daha çok heyecanlıydım."
"Hadi ya, bu garip. Şehre yaklaştıkça neredeyse benim bile heyecandan elim ayağım titriyor. Oğlum senin neyin var?"
Can yoldaşım haklıydı. Bu hiç de hayra alamet değildi. Sonunda şehir uzaktan bütün ihtişamıyla görüş alanımıza girmişti. Allah'ım ağlamak istiyordum. Bu şehre tekrar geleceğimi hayal bile etmemiştim. İçimdeki boşluk yerini hüzün dolu bulutlara teslim ederken, gözyaşlarım akmaya başlamıştı.
Poyraz, benim karmakarışık halimi görünce, arabayı emniyet şeridine çekti ve durdurdu.
"Oğuz, dostum, neyin var? Onlar için endişe ediyorsun biliyorum ama bak az kaldı geldik sayılır. Bütün kaygılarının yersiz olduğunu sende göreceksin."
Poyraz, temiz havanın iyi geleceğini düşünerek beni arabadan dışarıya çıkardı. Bir fırt burnumu çektim. Elimin tersiyle yanaklarımdaki ıslaklığı kuruladım. "Beklemenin bir manası yok, hadi bir an önce gidelim." dedim.
Hiç vakit kaybetmeden arabaya tekrar bindik. Şehrin caddelerini bir bir arkamızda bırakırken köprü-başına gelmiştik.
Hafızam kendini yeniledi dünlerim yine aklıma düştü ve nostalji yaşadı yitik benliğim. "Burada biraz durur musun?"
Poyraz, dediğimi yaptı ve arabayı sağa yanaştırıp durdurdu. "Biliyor musun dostum, Telli ile ilk burada karşılaşmıştık. İlk burada dokunmuştum ona. İlk burada kokusunu içime çekmiştim. İlk burada yüzüme okkalı bir tokat yemiştim."
Hayal perdesi aralanınca yaşanmışlıklar film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Hayalhaneme düşen anıların tatlı düşüne kapıldı gülüşlerim.
"Ne oldu kanka, neden kendi kendine gülümsedin?"
"Hıh," diye bir ses döküldü dudaklarımın arasından. "Yaşanmışlıklar düştü aklıma, hatıralar bir bir gelip geçti gözümün önünden. "
"Ben çok beğendim burasını. Eğer fırsatımız olursa gezip görmek isterim."
"Olur, gezelim. Bak bak şu ilerideki lokantada yemek yemiştim. Yemek demişken, acıktın mı?"
Poyraz "Cık" diye bir ses çıkardı. "Hiç acıkmadım!"
Anılar tazelendikçe içime ılık ılık duygular sızmaya başlamıştı. İçime sızan bu duygular kalp atışımın hızlanmasına neden olmuştu. İçimde deli taylar tepiştikçe ben bir an önce gidip neler olduğunu öğrenmek istiyordum. Poyraz, eşsiz manzaranın büyüsüne kapılmış ve dalıp gitmişti.
Kollarını iki yanlara doğru genişçe açan Poyraz, derin bir soluk aldı ve iyice gerindi. "Burası tek kelimeyle muazzam bir yer. Bayıldım..."
"Gidelim mi?" diye sordum.
"Olur, gidelim," dedi Poyraz.
Yeniden arabaya bindik ve hedefimize doğru direksiyon kırdık. Hedefimize doğru gidiyorduk ama vücudumun dört bir yanını ataşeler basmıştı. Onu görünce ne yapacağımı ne diyeceğimi bilmiyordum. Onun yüzüne doya doya bakabilecek miydim? Ya Sami amca her şeyi öğrendiyse, ben onun yüzüne nasıl bakacaktım? Bütün bu varsayımları düşündükçe dudaklarımı kemiriyordum.
"Oğuz, dolaşıp duruyoruz ama adres neresi?"
"Biraz yavaşla da nerede olduğumuza bir bakayım. Yüz metre kadar ilerle köşeyi dönünce ikinci ev olacak."
Nefesimi tutmuş hareket etmeden öylece duruyordum. Tarif ettiğim evin önünde park yeri bulamayınca biraz daha ilerledik ve bir ara sokağa saptık. Sakin bir yere arabayı park edip yürümeye başladık. Hem yorgunluktan hem de heyecandan bacaklarımın tamamı uyuşmuş gibiydi. Sarsak adımlarla yürümeye başladım. "Neresi kanka?"
Tam elimi kaldırıp işaret parmağımla işte şurası diyordum ki elim havada kaldı. Ev boştu. Pencere camlarının bazıları açıktı ve hiçbirinde perde yoktu...
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top