🚘B.31.🚘
Çırak ailesi nasılsınız?
Oğuz, geziyor, görüyor ve hayatına yeni deneyimler katıyor.
Bakalım bu bölüm bize neler anlatacak ("-")
Oy verip yorumlar bırakmayı unutmayın lütfen.
Köye giden çakıl taşlı yolda "pata küte" ilerlerken arkamızda yoğun bir toz bulutu bırakıyorduk...
Köyün girişine geldiğimizde yolun ikiye ayrıldığını gördüm. Yaşlı amcaya göz ucuyla baktım. Hiç taviz vermeden, "Sola sap!" dedi.
Sola saptım ama içim içimi yiyordu çünkü benim zavallı kızım toz yutmaktan bitap düşmüştü.
Köyün sokakları geldiğimiz yola nazaran daha düzgündü. Bütün sokaklar taş döşeliydi. Evlerin geneli bahçe içinde dubleks tarzı bakımlı evlerdi. Şaşkındım doğrusu...
Ben bakımsız küçük köy evleri beklerken karşıma ihtişamlı evler bakımlı bahçeler çıkmıştı.
Sanki burası insanların yazları gelip yaşadıkları yaylak bir yere benziyordu. Yaşlı amca benim şaşkınlığımı görünce pörsümüş dudaklarını yayarak gülümsedi ve "Köyü nasıl buldun çocuk?" diye sordu.
"Açık konuşmak gerekirse ben çok şaşkınım. Hiç böyle bir yerle karşılaşacağımı beklemiyordum." dedim.
"Şaşırma çocuk! Buranın insanının çoğu yabancı ülkelerde çalışır. Burasını tatillerde kullanırlar. Bu yer yurt onlara atadan dededen kaldı. Kendileri yabancı memleketlere gittiler ama ayakları hep geri getirdi onları buraya. Çoğu emekli olup geri döndüler ve çoluk çocuklarına bıraktılar yabancı ülkeleri.
"Cidden çok güzel bir yermiş, arasam bulamazdım böyle bir yeri."
"Sen geziyorum deyince ben özellikle getirdim seni buraya. Buraları da gör istedim. Köyde genç sayısı azdır ama bizden çok var... Senin anlayacağın çocuk burası zengin insanların köyüdür."
Ben imrenerek etrafımı inceliyordum. Köyün ihtişamına kendimi öylesine kaptırmıştım ki, yaşlı amcanın "dur" sesiyle kendime geldim ve durdum. "Evime geldik!"
Yaşlı amca eve geldik demişti ama önünde durduğum ev, evden çok mübarek koskoca bir villayı andırıyordu. Belli ki amca da yabancı ülkede çalışmıştı. Gözümü evden çekip önünde duran siyah "Cipe" çevirdim.
Ben kime yardım etmiştim böyle? Bir benim kırmızı elbiseli cimcime kızıma baktım bir de amcanın evinin önünde duran devasa "Cipe..." Bütün bu ihtişamın karşısında hayallerim ve ben küçücük kaldık.
Hadi oğlum Oğuz, yine dört ayaküstüne düştün diyen iç sesim beni pohpohlasa da hiç kibirlenmedim.
Yaşlı amca arabadan indikten sonra, "Buyur evlat bir acı kahvemi iç!" dedi.
"Yok, amca ben daha fazla oyalanmadan yola koyulayım. Baksanıza hava kararmaya başladı bile."
"Acı kahve dediysek yemeğin üstüne demek istedik çocuk?"
Köylü amca beni şaşırttıkça şaşırtıyordu. "Nazik davetiniz için çok teşekkür ederim ama ben daha fazla geç kalmak istemiyorum."
Yaşlı amca gür kaşlarını çatıp hiddetlengerek. "Seni bu gece bırakacağımı da kim söyledi çocuk! Bu gün benim misafirimsin, hayatta itiraz kabul etmiyorum," dedi kararlı bir ses tonuyla.
Yaşlı amcanın derdi neydi benimle hiç anlamamıştım. Tanımadığı birini evine misafir eden kaldı mı ki bu devirde?
Sanki zihnimi okumuş gibi kıs kıs gülerken, "Tanrı misafiri arayıp bulunmaz çocuk, kendi ayağıyla gelir!" dedi.
Bu görüş bir nebze de olsa rahatlamamı sağlamıştı.
Anlaşıldığı üzere yaşlı amca beni Tanrı, misafiri olarak evine buyur ediyordu. Zaten bu bizlerin çoktan unuttuğu bir kültürümüz değil miydi?
Ee, fazla düşünmeye hacet yoktu. Ben bir gezgindim ve de Tanrı, misafiri sayılırdım...
Gezgin olmanın ruhunda vardı bu anlayış. Aş bulursan ye, sohbet bulursan dinle, yatak bulursan uyu...
"Hadi çocuk bu kadar düşünecek ne var geç bakalım," diyerek eve geçmem için bana yolu gösterdi.
Etrafıma baka baka yaşlı amcanın önü sıra ilerliyordum. Evin önündeki koskoca balkonu geçtik ve iki kanatlı çelik kapı önüne geldiğimizde ben, durdum amca öne geçti. Kapı ziline bastı ve bir müddet bekledik.
İçeriden gelen, "Kim o?" sesine yaşlı amca "Benim hanım," diye yanıt verdi.
Kapı kilidinin çıkardığı "cılk" sesinden sonra iki kanatlı çelik kapının bir kanadını modern giyimli bir teyze açtı ve ben, yine çok şaşırdım.
Yaşlıca teyzenin bakışları beni baştan ayağa taradı. "Tanrı misafiri hanım!" diyen amcaya gözlerini kapatıp açarak tamam onayı verdi. Evin hanımı kenara çekildi biz içeriye geçtik. İçeriye geçtiğimizde ben, bir kez daha şaşırdım.
Evin içi çok şık döşenmişti. Her şey birbiriyle uyumlu ama abartısızdı. Eşyalar az ve özdü. Bu da evin içini ferah ve nefes alınabilir kılıyordu.
Ben etrafımı dalgın gözlerle incelerken, "Hoş geldin evladım!" dedi yaşlı teyze.
Ev sahibesinin anaç sesini duyunca annem düştü aklıma. Ne kadar da annemin sesine benziyordu sesinin tınısı.
"Hoş bulduk teyze!" dedim ve kalktım teyzenin elini öptüm. İçimden geldi...
Tekrar yerime oturduğumda arkamdan gelen naif bir sesle titredi içim. "Nerede kaldın baba, seni merak ettim?"
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top