İŞLER CİDDİLEŞTİ AŞKLARI DA

AH BU GENÇLİK  AH

HATALAR  DA CABASI

AŞKLARSA  BİR  BAŞKA  YAŞANIRDI  GENÇLİKTE

TUTKU  DOLU

ÇILGINCA

YETİŞKİNLİKTEYSE BU  YERİNİ  SADECE SEVGİYE  BIRAKIRDI

SEVGİYDİ  VE  ÇOK  GÜZELDİ  EVLİLİKLER  DE

EVLİ  MUTLU  ÇOCUKLU  OLMAK  DA  TABİ

SUZAN CENK AŞKI 

"biliyor  musun  haklıymışsın  bebeğim bu  Grey  denen  adam  bana  çok benziyor onun  gibi  yakışıklıyım  ben"

"kitabı  okudun  mu?"

"evet ortasındayım  epey fantezi var, deneyelim  bir ara"

"e erotik roman  nede  olsa".

"sadece kırbaç  olayı  filan  bana ters  yani  hoşlanmıyorum"

"bende  öyle"

"bu arada bizimki  nerede  gözükmüyor  bu ara"

"Eren mi? sevgilisiyle Bulgaristanda  tatildeler"

"ne  ara gittiler?"

"iki  hafta oluyor"

"bay anasını  ne  de sevişiyorlar  ha  uzakta"

"seninde  aklın  sürekli  sekste"

"seks  kadar güzel  bir  şey var  mı  güzelim  haydi  ama  yeme  beni  şimdi  sende  en  az  benim kadar düşkünsün"

"evet azgınım  hem de  çok"

"hır  seni  yerim"

"kız memleketinde işte Bulgaristan"

"anlamadım Canan,  Bulgar  mı?"

"ne  Bulgarı be  Cenk  sende  Bulgaristan  Türkü  deniyor  onlara  Bulgaristanda  doğan Türkler  yani"

"haklısın  zaten  Türk  tipi  var  kızda  yanlış  anlama  da  pek  Bulgarlara  benzemiyor Bulgarlar güzel  seksi ne  bileyim"

"sevişirken  öyle  demiyordun  ama  gurup  yaparken"

"kızım  işin zevk  kısmı  ayrı  biz  erkekler  her  seviştiğimiz  kadını  inanılmaz  güzel  bulmuyoruz  inan  bana her  yattığımız  kızda da aşk duygu aramıyoruz  tamamen  ihtiyaç  üstüne  gidebiliyoruz  yani"

"kısaca  boşalma  durumu"

"bak  güzel  özetledin  aynen  öyle"

"bizde gitsek  ya bir  yerlere"

"olur  bebeğim  sen  yeter  ki  iste nereyi  istersin?"

"İtalya" dedi Suzan.

"İspanya  olsa?"

"neden  İspanya?"

"kızları  daha  güzel  ve  de seksi de  o  bakımdan".

"bende Çekya'ya gideyim  o  halde  erkekleri  yakışıklıymış"

"ya  kızım  saçmalama  haydi  Portekiz  desen  anlarım esmer filan  da  sapsarı  hepsi  tavuk  kız  gibi  allah  aşkına  erkeğe  bile benzemiyorlar  nesini beğeniyorsun  Çeklerin  ha  bak kızları  güzel  ona  laf yok erkekleri berbat bence".

"tip  önemli  değil  maksat sevişmek"

"sende  haklısın"

"o  halde sana  İspanya'da  iyi  eğlenceler istediğin  kadınla  sevişmekte özgürsün?"

"anlamadım  kıskanmaz  mısın  beni  cidden  izin  verir  misin  buna?"

"evet  izin  veriyorum"

"bence  taşak  geçiyorsun güzelim  bal  gibi  de  kıskanırsın istemezsin  bunu  geçenlerde  kendin  bana  beni  sevdiğini  itiraf  ettin?"

"evet hala  da  seviyorum  ama  sen  Cenksin  şu  fırlama  olan  bir  anda  değişmedin  ya özgürlüğünü  kısıtlayamam"

"fazla  da cömertsin?"

"haha"

"hayır  inan bana senin  dışında  hiçbir  kadına  uzun  süredir  şaka  bir  yana  dokunasım  gelmiyor?"

"şaka  mıydı  hepsi?"

"evet  şaka  ya  sen?"

"valla  söz  konusu  Çeklerse  karşı  koyamayabilirim?"

"o  halde  bende  katil  olurum  güzelim  öldürürüm  hepsini"

"elbette  şaka  Cenk  Bey bende senin  dışında uzun  süredir  kimseyi  istemiyorum  tuhaf ama gerçek  olan bu?"

"bu  başımıza gelenler  ikimizin  de tuhaf"

"hem  de  oldukça  tuhaf"

gülüştüler. Bu  kızdan  gerçekten hoşlanıyorum  dedi  Cenk  içinden.  Suzan'da  içinden bu  adam  bir gün  benim  kocam  olur  mu?  diyordu koltukta  oturmuş  ona  bakarken.

mucizeydi  işte  bu.

imkansız  olanı  başarmaktı.  İmkansızın gerçeğe  dönüşmesiydi  adeta.

ikisi  de ateistti. İçmeyi  seviyordu.  Arada  kumar  oynuyordu.  İkisi de  gezmeyi,  sevişmeyi, seviyordu.  İkisi  de  özgürlüğüne  düşkündü.  İkisi de  kıskanç,  baskıcı  değildi. Ve  ikisi  de evliliğe  karşıydı.  Evlenmeden  beraber yıllarca  yaşamak istiyorlardı. İkisi  de  oldukça  rahattılar.

hayatı  sadece cinsellikten,  tek  gecelik  ilişkilerden  ibaret  olan genç  bir  kadın  ve erkek aşkı  birbirinde  bulmuştu.  Birbirlerini  sevmeye  başlamışlardı.  Çok uzun  bir  zamandır  da  tek  eşliliğe  birlikte  yelken  açmışlardı.

birbirleri  dışında  başkasıyla  sevişmiyorlardı.

Sadece  birbirleriyleydiler.

yani  çok  eşliyken,  tek  eşliye  dönüşmek  onlar  gibiler  için  gerçekten  de  imkansızın  ,  gerçeğe  dönüşmesiydi.

bu  ilişki  de  işte  bunun  ispatıydı. Dünyada  değişik  ilişkiler,  hayat  tarzları  vardı  nede  olsa.

herkes  farklıydı.

birbirinden.

İzmir'de güzel  bir  hava  vardı. Dışarı  da  köpekler gece yarısı sürekli  olarak  durmadan  arabalara  havlıyorlardı.

bir  tanesi  de  kaldırımın köşesine  kıvrılmış  uyuyordu.

İzmir'in  kızları  meşhurdu  eskiden  artık  köpekleri  meşhurdu.  Çünkü  sokaklarda aşırı  vardı. Hepsi  de başı boş dolaşıyorlardı.

ne yapsınlar  zavallılar, garibanlar?

oysa  sahipli köpekler  ne  şanslıydılar. Sevenleri  vardı, karınları  doyuyordu  tabi  birde  sıcacık evdeki  yatakları  vardı.

sokak  köpekleriyse  birileri onları   beslemediği  sürece  açtılar.  Yazın  neyse  de kışın işleri  daha  da  zordu. 

Geçenlerde Suzan Bodrum'da zor  yürüyen  ölmekte  olan  kemikleri  dışarıya  taşmış  olan  bir köpek görmüştü.  İçi  inanılmaz  acımıştı. Aylardır  bir  lokma  bir  şey  bulamamış  yememiş  olmalıydı.  Sakin yer  kimse  de  görüp,  beslemişti  onu.  Bunu  düşünürken  bir  anda  içi  ağladı.  Köpek  adı  kadar  emindi  şimdiye çoktan  ölmüştü.

BU SEFER  CİDDİYİM

"Evlen  benimle"  dedi  Eren.

"evet"  dedim  gözlerinin  içine  bakarak. Filibe  sokakları  gecenin  yarısında derin  bir sessizliğe,  sakinliğe  bürünmüştü  ki,  şehir  genelde  ıssız,  sakindi.Sokakları  boştu.  Nüfus  azdı.

Güzeldi,  Filibe. Doğduğum yer  olduğundan  bu  ülkeye  kanım  ısınmıştı. Sanki nereye  gidersem gideyim gene  buraya dönecekmişim, aitmişim  gibi  geliyordu.

sahi  neydi insanın  ait  olduğu yer?

her şehir özeldir  bazıları  içinde. Ve  tabi  birde  farklı.

"Bu  sefer ciddiyim"

"öncekinde  değil  miydin?"

"elbette  o  zamanda  istiyordum  aşkım  ama şimdiki  daha farklı  şu  an  ki  durum  birbirimizi artık çok  daha  iyi tanıyoruz  bence  o  zamandan"

"bu  rüya  gibi yaşadıklarımız?"

"evet ve  sen  bize  hiç  inanmadın  ihtimal vermedin  öyle  değil  mi?"

"valla  ne  yalan  söyleyeyim  Eren  korktum  seni  kaybettiğimi  sandım ve  biz ayrıldığımızda  tekrar barışacağımızı  ve  yollarımızın  tekrar  kesişeceğine olanak vermedim ben senin  benim  gibi  sıradan  bir  kıza  bakabileceğini  hayal dahi  etmedim"

"sıradan  mı  senin  yanında  sıradan  olan  benim  asıl  farklı  olan  güzel  olan ışıldayan  sensin inan  bana"

"bunu  beni sevdiğin  için  söylüyorsun  ne  yani güzel  bir  kız mıyım?"

"hem  de çok  güzelsin"  dedi  Eren,  bana  bakarak.  Çok mutluydum.  Çünkü  beni  sevdiğini sokağın  sakinliğinde  ona  sarılırken  bir kez  daha  anladım.

bunu  o  anda  gözlerinde  de  hissetmiştim.

dudaklar  yalan  söyleyebilirdi  ama  gözler  asla...

"otelde  sana sarılıp  dans  edesim  var?"

"o  halde  edelim ama ben acıktım"

"o  halde önce McDonald's yiyelim"

"iyi fikir  önündeyiz zaten".  Plovdiv  merkezinde ortada  vardı McDonald's.  Bu saatte  aklımıza  yiyecek  başka şey gelmemişti.  Fena  olmazdı.

ve  yemeye  başladık. Serin  kola  mideme iyi  gelmişti. Yıllardır fastfood  dan  kaçınıyordum.  Çünkü  sağlığa oldukça  zararlı olduğunun  bilinceydim.  Kilo  alıyordun,  kaloriliydi. Fakat yılda  bir  olurdu  yani.

az az.

seyrek  de  olsa  yenebilirdi  bazı  tatlılar,  dondurmalar,  çikolatalar...

arada  olur  canım  o  kadar da  dedim  içimden.

otele  geldik.  Öpüştük.

"şimdi  dans  zamanı"  diyerek  elini  uzattı,  Eren.

sıkıca  tuttum.

birbirimize  sarıldık.

"hangi  parça  çalsın söylemen yeterli?"

"Christina  Perri A  Thousand Years lütfen"

"sen yeter  ki  iste"  diyerek  açtı sevgilim hemen.

dans  ettik. Sarıldığımda,  kokusunu içime  çektiğimde gene  bir  kez  daha  dünyalar  benim olmuştu.

çok  seviyordum  onu.

tıpkı  onunda  beni  sevdiğini  bilmem  gibi. Bu  bazen  içimi  acıtsa  da onu  kaybedecek  olma ihtimali  riski  bir  gün  beni  korkutsa  da  şimdilik  sadece anı  yaşamakla meşgüldüm.  Fazla  yakışıklı, seksiydi  ve halan  daha  etraf onunla  yatmak isteyen  kadınlarla  doluydu.  Her  ülkeden  çıkıyordu  bunlar.Dünyayı  gezerken  de  bir  gün  onunla  bu  sıkıntıyı  tekrar  tekrar yaşayacağımı  biliyordum.  Bu  hayatta her  şeyin  bir  bedeli  vardır  mesela dünyada  azınlık bu  şansı  elde  eder nasıl ki  zengin  ya  da  ünlü biriyle  birlikte  olmak  aşırı  zorsa benimkisi  de farklı olarak çok  yakışıklı  bir  erkekle  olmanın bedeliydi , işte.  Buna  bu  duruma  artık  alışmıştım  gerçi eskisi  gibi  değildi. Eren, bakmıyordu onlara.

gene  de  bazı  kadınların aşırı  güzel  olduğunu  düşünüyordum.  Ben  bile bakıyordum. Bakmayan  erkeklerinse gay  olduklarını  düşünüyordum. Evli ya  da bekar  fark  etmez.

"şimdi  de  senin  istediğin  parça  gelsin  bakalım?"

"hemen  diyerek Beatles'dan  "  and  I  love her"  adlı  parçayı  açtı sevgilim.

"çok  severim"

"Beatles  sevilmez mi  hiç fıstığım?"

"haklısın"

"Şimdi  de  Queen  Bohemian Rhapsody çalsın lütfen" dedi  sevgilim.

ve biz ikimiz  dans  ettik.

durmadan  ettik.

sadece  ben  ve  o.

ikimiz.

şarkı aşırı  güzeldi.  Bu  şarkıyı  özel  kılan yıllar geçse  de  dinlenmesiydi.

tıpkı  geçen  yılların bazı  insanları  da unutturamadığı  gibi.

onlar  kalbimizdeydiler...

daima...

ölmüş  olsalar  da....

uzaklıksa  engel  değildi  sevmeye.

ayrılıklar  da  engel  değildi  sevmeye  sevilmeye.  Ayrıca  en  büyük  uzaklık  iki  kafa arasındaydı  birbirini  asla  anlamayan  demişti  usta Can  Yücel.

üstad  dı  o.

sevgidir  ihtiyacımız  olan.

savaşa  karşıydım

tek inandığımsa özgürlüktü.

aşk ve  özgürlük.

sevgi....

ülkelerde,  sınırlarda  değildi.

sınırsız  bir  dünya  dileğiyle.

barışın dileği ile.

daima.

EMİNEDE  EVLİLİĞİNDE  MUTLU 

Emine  hayatından memnundu.  Kara  çarşafa girmişti. Türbanlı  olmak  istiyordu  ancak  kocası  bunun  yetmeyeceğini  söylemişti  ona.  Oda  onun  emrine  uymuştu.

Emine iki  çocuk  doğurmuştu.  Kocası  çalışmasına  izin  vermiyordu.  Evdeydi  tüm  gün.

dindar  bir  kadın  olarak  dindar  bir eş  seçmişti.

o  hayatından  mutluydu.

o  kendisine  yakışanı  yapmıştı. Çünkü  oda  kendi gibi  birini  bulmuştu.

çocukluydu  nihayet  evliydi  mutluydu. Komşuların,  mahalle  baskısının dilinden  düşmüştü. 30  yaşında  halen  daha bekar  bir  kadın  olmaktan,  kötü  bakışlara maruz  kalmadan  kurtulmuştu.

gerek  çevresindeki,  gerekse  ailesindeki  baskı  gitmişti.

oh  be sonunda  dedi  içinden.

bende  özgürüm.

dindar  bir  yaşam  biçimi  de  benim özgürlüğüm. Dindar bir  koca  da.

tıpkı benim  gibi.

oh be  dedi  Emine içinden.

bu  30  yaşına  gelmiş , evlenmemiş  o  yaşa  kadar  evlenmeden  mi  yakınlaştı  birileriyle  yoksa? nerelerde  sürttü  bu? dedikoduları  da tamamen  sona  ermişti.

evlenmeden  cinsellik  yaşayanları ,  zina  yapanları  mahallesinde  vuruyorlardı.

direk gözünün  yaşına  bakmadan  öldürüyorlardı  kadınları.

sadece evlenince  yaşanmalıydı , cinsellik.İslam  bunu  emrediyordu.

ve çocuk  yapma üzerine  olmalıydı.

zevk  üzerine  üreyenler, ve  diğer  şeyleri  deneyenlerse  cehennemde  yanacaklardı.

tamamen  günahkardı  onlar.

eşcinsellerse  iğrenç  dedi içinden  Emine.  İğreniyordu  onlardan.  Hasta  pislikler.  Aman  benden  uzak  dursunlar  dedi  içinden.

töbe  töbe  dedi.  Namazını  kıldı, önce abdest  aldı.  Oruç  tutmasına  vardı. Ramazan  ayı  gelmemişti daha.  İple  bekliyordu. Hayırlı  cumalar  dedi  içinden.  Yarın  Hacca  gidecekti.

KISACASI  HERKES  ARADIĞI  AŞKI,  GÖNLÜNDEKİNİ,  KENDİ  KAFA  YAPISINA  UYGUN  OLANI  BULMUŞTU.






Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top