EREN İLE TANIŞMA


"Bu  arada ismim Eren. Ege  Üniversitesin'de, Spor  Bilimleri  Fakültesi son  sınıf  öğrencisiyim. 24  yaşındayım. Basketbol  ve futbol  oynamayı  seviyorum.  Boş  zamanlarımda spor  yapmayı,  yüzmeyi,  hafta sonları arkadaşlarımla  yürüyüşe  çıkmayı,  ve Cesur'u  kendisi  köpeğim  olur  az  önce  onunla  tanıştın gezdirmeyi  seviyorum".

"ne  güzel  memnun  oldum"  dedim.  Demek  Spor  Bilimleri Fakültesinde  okuyordu.  Ne  kadar  da belli  diye  düşündüm.  Düzgün  fiziğinden,  kaslarından,  sporcu  olduğu  her  halinden  belli  oluyordu.  Üstelik  seksi,  baştan  çıkarıcı,  ve yakışıklıydı  da. Benden üç yaş  büyüktü. Hım  dedim  içimden.  Buda  ayrıca  seksiydi.

"peki  ya  sen?"

"ha  ben?".

Eren,  güldü.

"sen  bana kendini  tanıtmayacak mısın".

"pardon  bir  an  için  daldım  da. İsmim  Canan. 21  yaşındayım. Ege  Üniversitesi'nde  İngilizce  öğretmenliği  okuyorum.  2 sınıf  öğrencisiyim".

"tesadüfe  bak  aynı  okuldayız. Seni  daha  önce  hiç  görmedim".

"Ege  Üniversitesi  çok  büyük,  ve  kalabalık bu  normal".

"haklısın.  Vay  be  İngilizcen  çok  iyi  olmalı  benimse  berbat  beni  boş  zamanlarında  çalıştırır  mısın?".

"şey benim pek  boş  vaktim  olmuyor".  Bir  an  için  niye  böyle  dediğimi  bilmiyordum.  Muhtemelen  karşımdakinin  kalbini  kırmıştım. Üstelik  ayıp  da  etmiştim.  Ancak  böylesine  yakışıklı  bir  erkeğin  etrafımda  olmasından  dolayı  mutlu  olmam  gerekirken  aksine  huzursuz hissediyordum.  Çok  çirkin  bir kızdım,  bir  kırk  beş  boyum  vardı.  57  kiloydum. Şişmandım,  Kısaydım. Kısa  siyah  saçlı,  gözlüklü,  üstelik  de pasaklıydım.  Yıllardır kendime  bakmamıştım. Hep  derslerimle  ilgilenmiştim. Sadece  bir  tane  sevgilim  olmuştu.  Oda  aynen  benim  gibi  inekti. Ortak  dersleri alıyor  olmamız  ve  tabi ikimizin de  okul  birincisi  olması   bizi  birbirimize bağlamıştı. Oda  tipsiz bir  erkekti.  Bana  uygundu.  Oysa  şimdi  karşımda  böyle  mükemmel  görünen  bir  erkek  vardı, ve benimle  arkadaş  olmak  istiyordu.  Sadece  arkadaş  olmak  ve  beni  tanımak  istiyordu. Oysa  ben içimden  daha fazlasını  istemem  yetmiyormuş  gibi  bir  de  kendimi  böyle  bir  erkekle arkadaş  olmaya  nedense  yakıştıramıyordum. Kaan,  bile  beni  aldatmıştı. Daha  şimdiden  bana  bu  denli  çekici  gelen  bir  erkekle  nasıl  başa  çıkabilirdim  ki?  arkadaş  kalmayı  başarabilir  miydim?  okuldaki  diğer boş, playboy  erkekler  laf  etmezler  miydi? bunlarla  uğraşmak  için  fazla  yaşlıydım.  Eğer  18  yaşında  olsaydım , belki  baş  edebilirdim , ama , 21  yaş  tüm  bunlar  için  kulağa  fazlasıyla  yorucu  gelebiliyordu.

ve  yaşlı.

"olsun  vaktin  olduğu kadar  çalışırız  bizde  bende  oldukça  yoğunum  seni  fazla  sıkmam,  aramam,  güven  bana".

"peki"  dedim.

"o  halde  bana cep  telefonunu  söyler  misin  hazır  elimdeyken  seni  kaydedeyim  sonra  unuturum".

keşke  unutsa  dedim  içinden.  Sonra  da  mecbur çocuğa  telimi  verdim.

"çok  sağol. İngilizceye  ihtiyacım  var. Hayatta  çok  önemli  biliyorsun".

"öyle".

"bana  yardım  edeceksin  öyle  değil mi?"

"sana  yardım  edeceğim".

"teşekkürler".

"rica  ederim".

"okulda  derslerin  nasıl?".

"ben  bölüm  birincisiyim".

"vay  be  cidden  mi?  bu çok  büyük  bir  başarı.  Tebrik  ediyorum. Başarıların daimi  olsun".

"sağol  peki  ya  senin  nasıl? diyerek çayımdan bir  yudum  aldım.

"pek  de  parlak  sayılmaz. Okulda  kızlar  peşimi bir  türlü  bırakmıyor  bilirsin  işte  bende  pek derslerimle ilgilenemiyorum".

hislerimde  hayatım  boyunca  yanılmamıştım. Çapkın  bir  erkekti  işte. Onunla  ilgili  olan  tüm  o  fantezileri  bir  an  önce  kafamdan  atmak  zorundaydım.  Bana  ne  oluyordu  böyle? Kaan, ile  çıkarken  aklıma  hiç  cinsellik  gelmiyordu.  Buna  ihtiyaç  da  duymuyordum.  Kaan'ın  bu  konuda   diğer  erkeklerden farklı  olmasını  seviyordum.  Onunda  aklı  fikri  varsa  yoksa  derslerindeydi. Ve sadece  iki  kez  öpüşmüştük  o  kadar. Başka  da bir  şey  yaşamamıştım  onunla.  Yaşamaya  da  ihtiyaç  duymamıştım  orası  ayrı  mesele. Taki  bir  gün yabancı  diller  dersinde  okul çıkışında  Kaan'ı, Ukraynalı çok  güzel bir kızla öpüşürken görünceye  kadar.  Kız  Kaan'da  ne  buldu?  bilmiyordum,  ama,  Kaan'ın  galiba  çok  zengin  olduğunu  bir  an  için  unutmuştum. Çok  zengin  bir  ailesi  vardı. İşte  nedeni  buradan  anlaşılıyordu.  Ben Kaan'la  sevgiliyken  parasının  olması  aklımın  ucuna  dahi  gelmemişti. Paraya  önem  veren  bir  kız hiç  olmamıştım.  Ben  farklı,  daha  doğrusu  sıradan  bir  kızdım.  Fakat parası  için erkeklerle  birlikte  olan  kızların  gözümde birer  orospudan  farkları  yoktu  ki  sadece  para  için seks  yapan  kadınlardan  bile  daha  değersizdiler  gözümde.  Diğerleri  en  azından  dürüsttü,  karşısındakini kandırmıyordu,  geçimlerini, bedenlerini  satarak  sağlıyorlardı o  kadar. İşleri oydu.

ne acı  hayatlar  var  dedim  içimden.  Onları  o  hale  getirenler  ayrıca  utansın.

yazık.

"sustun".

"pardon".

"Hep  böyle  dalar  mısın?".

"bilmem".

"Dur  tahmin  edeyim arada  yazı  işlerine  filan  da  girdin  mi  sen?".

"anlamadım?".

"demek  istediğim yazar  arkadaşlarım  var onlarda  sürekli dalıp,  giderler.  Yazarların  hayal  dünyaları  çok  geniş  olduğundan  dikkatleri biraz  dağınık  olurmuş  birde  arada  yazacakları  eserleri  kafalarında  kurdukları içinde öyle  dalıp  giderlermiş bir  iki  kez  yazı yazan  arkadaşlarımı  da aynı  senin  gibi  yakaladım".

"ha  yok hayır yazmıyorum  fakat  aşırı  okurum".

"hım  belli oluyor  zaten kitap  kurtları  da  böyle dalıverirler, hayal  dünyaları  geniş  olur ,sohbetleri  de çok  keyifli  olur  tıpkı  senin gibi".

"teşekkür  ederim".

"teşekkür  etmene  gerek  yok. Kültürlü  bir kızsın. Bazı  kızlar  çok  güzel,  ama,  o  kadar  boşlar  ki. Bir  oturup  sohbet  edemiyorsun  adam  akıllı. Sadece  yatakta  iyi  oluyorlar  o  kadar.  Fakat seks  de  her şey  değil  bence".

"haklısın  ben  çok  çirkin  bir  kızım".

"yanlış  anladın  sana  çok  çirkin  filan  demedim  ben  hayatımda hiç bir  kadına çirkin  demedim,demem  de.  İnsanların  tipiyle  alay  eden  boş  erkeklerden  nefret  ediyorum  inan  bana".

"yanlış  anladım  kusura  bakma".

"kendinle  barışık  ol. Her  insan  güzeldir".

"yeme  beni. Herkes  dış  görünüşe  önem  verir".

"doğru  fakat herkes  yaşlanacak.  Tip  geçici  oysa bilgi, kültür,  kendini  geliştirmek  sence  bunlar daha  önemli  değil  mi?".

"yani benim için  daha  önemli.  Göreceli  olabilir".

"çok  fazla  sohbet  etmeyi  sevmiyorsun  değil  mi?  gizemli  bir  yanın  var  gibi".

"bildin evet  fazla  sohbetten  hoşlanmam  az  ama  öz  arkadaşım  vardır.  Bana  yetiyor. Gizemli  yanıma  gelince  son  derece  sıkıcı  ve  sıradan  bir  kızım  ben".

"sana  göre öyle  olabilir".

"anlamadım".

"bir  gün  bir  insana  çok  da  farklı  gelebilirsin  bunu  unutma".

"henüz  rastlamadım"  dedim.

"bu  rastlamayacağın  anlamına  gelmez".  Bir  anda  yüzüne  baktım.  Derinden  bakan  anlamlı  bakışlarına. Yutkundum. Bakışlarımı  kaçırdım.  Çayımı  içtim. Kızarmıştım.  Bunu  hissediyordum. Bu  sohbet  bana  fazla  gelmişti. Kaan'la , bile geçmişte böylesine  derin  konulara,  sohbete  girmemiştim. Kaan,  ile  tek  yaptığım geçmişte  sürekli  olarak ders  çalışıp,  hafta  sonu  el-  ele alışveriş merkezinde  gezerek,  sinemeya  gitmekti.  O  kadar.

"okulda  binlerce  arkadaşım  var. Hepsi geçici. Çok  fazla  arkadaşım  var  fakat bende  kendimi  yalnız  hissediyorum  garip  değil  mi?".

" Bence değil. Çünkü  kalabalıklar  içerisindeyken  de  yalnızdır  bazıları".

"vay  be  bunu  sevdim.  Tek  cümlenle kalbime  dokundun. Aynı  beni  özetliyor".

"buna  sevindim".

"şu  dersleri  ne  yapacağım  bilmiyorum".

"ne  yapacağın  belli?".

"nedir?".

"kızları  bırakıp derslerine  konsantre  olacaksın. Daha  çok ve  dikkatli çalışacaksın  yanlış  anlama ama  bence  çalışmıyorsun. Çalışırsan  dersleri  geçmen  kolaylaşır".

"haklısın  çalışmıyorum.  Yani  son  günlerde".

"o  halde  sıkıntı  yok.  Çalış  ve  de  başar.  Fakat  çalışmadığın  zamanda of  deyip  üzülme  çalışmadan  başarılı olamazsın".

"tavsiyene  uyacağım".

"bu  tavsiye  değil  herkesin  bildiği  şeyler  aslında".

"kızlar  beni  bırakmıyor  bu  arada".

"sende  bundan  hoşnut  gibisin".

"hoşuma  gitmediğini  söyleyemem  bir  erkeğim  sonuçta  bazı  erkekler  yerimde  olmak için  can  atıyorlar  yani  bazısına  bakan  tek  bir  kız  bile  yok  oysa  bana çok  fazla  var  oluyor  ve arada  bende"

"anlıyorum" diyerek  lafını  böldüm.  Ne  yani? şimdide  cinsel kaçamaklarını mı  dinleyecektim.  Yok  bu  kadarı  da  artık  fazlaydı.

"benim  gitmem  lazım.  Çok  memnun oldum".

"görüşürüz  umarım"  diyerek  elini  uzattı. Tutmak  zorunda  kaldım.  Ve  çok  utandım. Aceleyle  oradan  uzaklaştım.

eve  geldiğimde kendimi direk  yatağa  attım. 

"kızım  yoruldun  mu?"  diyerek  odama  girdi,  annem.  52  yaşındaydı. Emekli bir   bankacıydı. Babam da  emekli bir mimardı. Oda  52  yaşında.  Üniversite'de,  tanışıp,  evlenmişler. Bir  tane de küçük  erkek  kardeşim   var. Henüz  12  yaşında. Ve  beni delirtiyor.Çünkü fazla  yaramaz.

"aman  ne  yorulacak  anne  o?  Üniversite'de,  yorulur mu  insan?  kolaydır.  Ben  ne  yapayım  anne?  6. sınıfın  ne  zor  olduğunu biliyor  musun  sen?".

"iyi  de  ne  diye  bağırıyorsun?  bunu  normal  bir ses  tonuyla  söyleyemez  misin?".

"yeter  sakın  gene  başlamayın  haydi  yemeğe"  dedi  annem. Kardeşimle  birbirimizi  çok  seviyoruz, ancak  didişmeden,  tartışmadan  geçirdiğimiz  tek  bir  günümüz bile  yok.

yemek  yiyorduk.

"e Emre,  nasıl  geçti  günün  bakalım?".

"okulda beden  eğitimi  dersinden  ful  çektim baba hareketleri  çok  iyi  yaptım. Matematik sınavım kötü  geçti,  ama,  ya  o  kadar  da  çalışmıştım. Çok  zor baba  çok".

"zor  filan  değil  dikkat  etseydin  yapardın".  dedim.

"hiç de  bile  çalıştım  ben  tamam  mı?  üzgünüm  ama  biraz  da  temel meselesi  sen  temelini  aldın  tabi herkes  senin  gibi  bütün  derslerden  ful çekemiyor  ablacağım".

"peki  peki"  dedim.  Tartışmak  istemiyordum. Annem  ve  Babam  bana  artık  derslerimin  nasıl  olduğunu  sormuyorlardı.  Hem  artık bunun  için  yeterince  büyüdüğümü  şurada  sadece  iki  senem  kaldığını,  hem  de  yıllardır  okul  ve  bölüm  birincisi  olduğumu  biliyorlardı. Hayatımda  sadece  iki  kez  99  almıştım  oda  yazım   hatasından.  Onun dışında  tüm  derslerden  aldığım  not  yüz  üzerinden  yüzdü. Bu  hep  böyle  oldu  ve  de  değişmedi.  Arkadaşlarım da  benimle  gurur  duyuyorlar.  Çünkü  çok  başarılı  bir  öğrencilik  hayatım  oldu.  Hala  da  böyle.  Bunun  yurt  dışında  master  yaparken  işime  yaracağını  düşünüyordum. Oysa  kardeşim  henüz çok küçüktü.  Önünde  uzun  yıllar  vardı.  Ben  gidecektim,  o  burada  ailemle  kalacaktı. O  yüzden  de onunla  daha  çok  ilgilenmeleri,  ve  okulunun,  derslerinin  nasıl  geçtiğini merak  ediyor  olmaları  da son  derece  normaldi.

"Burcu,  Menekşe  nasıllar  kızım?".

"iyiler  baba  selamını  iletirim.  Hafta  sonu  buluşacağız".

"iyi  kızlar dostlarını  iyi  seçtin".

"öyle  baba".

"erkek  arkadaşı  yok  ama  değil  mi?".

"yok  anne  ihtiyacım  da  yok  sevgiliye".

"sevgili  anlamında  sormadım  ki  kızım  normal  bir erkek  arkadaştan  bahsediyorum".

"aman  be  Şükran  bu  devirde  kızla,  erkek  arkadaş  mı  olur?  arkadaş mı  kalabilir  sende?".

"niye  olmasın?  benim  Üniversitedeyken  çok  erkek  arkadaşım  vardı,  ve   hepsini  sen de  tanırdın  Orhan".

"canım  bizim  devirle,  onların  ki  bir  mi  şimdi?".

bu  sohbete  gülmeden  duramadım.

"babam  haklı"  dedi  kardeşim.  Şimdiki  Üniversitelilerin  kimi  eli, kimin  cebinde,  herkes  herkesle  yatıyormuş  baba".

"hişt  oğlum  çok  ayıp  ne  muhabbet  bu  böyle  yakıştıramadım  bu  konu  burada  kapanıyor"  diyerek mutfağa  gitti  annem.  Hem  kızmıştı,  hem  de  sohbetten  hoşlanmamıştı.Çok  ayıp  deyip,  duruyordu.

"ne  diye  böyle  muhabbetler  açıyorsun  sen  12  yaşında  olduğunu  unutuyor  musun  yoksa?".

"ben  duyduğumu  söylüyorum".  dedi Emre.

"her  duyduğunu  söyleme  ve  her  duyduğuna  da  inanma  ufaklık".

"peki  ben  odama  oyun  oynamaya  gidiyorum".

"ödevlerin  bitti  mi?".

"bitti  bayan  çok  bilmiş  bazen  annem  gibi  davranıyorsun".

"ablanım  ha  anne  ha  abla  fark  etmez".

"hı"  diyerek  gözden  kayboldu.  Bende   bu  esnada  salonda  biraz  kitap  okudum.  Bende  derslerimi çoktan  halletmiştim.  Hem  de  hepsini.

Ertesi  gün çok  kötü  bir  olayla karşılaştık. Kardeşim  eve ağzı,  burnu dağılmış  bir  halde  gelmişti.  Annemle,  Babam dışarıda  arkadaşlarıyla yemeğe  gitmişlerdi.

"Emre  ,ne  bu  hal  ne  oldu?  diyerek  hemen yanına  koştum.

"yok  bir  şey".

"anlat yoksa fena  olur".

"peki. Bir  çocukla  aram iyi  değil.  Çete  gibi  bir  şey. Durduk  yere  okulda  herkesi  arada  dövmesiyle  ünlü. Karşı  koydum  hatta bende ona  bir  iki patlattım,  ama,  işe yaramadı".

"çabuk giyin?".

"nereye?".

"okula  gidiyoruz".

"beni  rezil mi edeceksin?".

"hayır salak  seni kurtaracağım".

O  çocuğu  bulduğumda hemen  kendini  savunmaya  geçti.

"yalan  söylüyor. Ben  bir şey yapmadım.  ilk  o bana  saldırdı".

"bana bak velet ya kardeşimi, ve  diğer  çocukları  rahat bırakırsın  ya  da  şimdi  seni müdürün odasına götürürüm  ve  okuldan ya  atılır ya  da  ceza alırsın.  Ya  da  ailene  her  şeyi anlatırım ailen  eminim ki okulda  başka  çocukları dövdüğünü  bilmiyor konuşsana"  diyerek  bağırdım.

"evet  bilmiyor".

çocuğu  kulağından  tuttum.   Çekmeye  başladım.

"bir  daha yapacak  mısın?".

"hayır  abla  asla  töbe  bir  daha  söz  ne  kardeşine  dokunacağım  ne  de  başka  çocukları döveceğim. Lütfen  aileme  ve  müdüre  bir  şey  söyleme  yalvarırım". Tuttuğum kulağı  bıraktım.

"kaybol  şimdi  bir  daha  da gözüme görünme".

çocuk  koşarak gözden  kayboldu. Bir daha kardeşime  bulaşamayacaktı.  Ha  şöyle  dedim  içimden. Dışarıdan  oldukça iri, güçlü,  uzun  boylu  görünüyordu,  oysa  pısırığın  tekiydi. Bu  tipler  bu  yaşlarda   hep  böyle  oluyorlardı  zaten.  Bu  yüzden  zaten  görünüş  aldatacıdır. Kimseden korkmayacaktın  bu  hayatta. Ne  denli güçlü  görünürse  görünsünler.

korkularınla yüzleş...dedim  içimden.

"valla  senden  korkulur".

"teşekkür  etseydin  bari".

"sağol".

bu  çocuk adam  olmaz  dedim  içimden. Gene  de  seviyordum,  keratayı. Akşam  annem,  babam hemen  Emre'ye,   ne  olduğunu?  sordular.

"düşmüş  baba  okulda".

"aman  oğlum  dikkat  etsene".  dedi  annem.

"bizi  endişelendiriyorsun  oğlum".

"söz  baba  bir  daha  düşmek  yok".

"aman  ha dikkat"  dedi  babam.  Bu  yaşta  kırarsan  kemiklerini  ileri  de  sıkıntı  çekersin.

"aman  be  Orhan  her  şeyi  abartmakta  üstüne  yok  senin  de çocuk işte  düşmüş  sen  hiç  mi  düşmedin  o  yaşlarda?".

"tamam"  diyerek  konuyu  uzatmadı  babam  da.

"birer  dondurma  yiyelim  mi?".

"olur  dedi"  kardeşim. Film  izliyorduk. Leonardo  Di  Caprio, baş  roldeydi.

"ne  yakışıklı bir  adam  bu".  dedim  izlerken. Birden  kendimi  onunla öpüşürken  hayal  ettim. Bana  ne  oluyordu  bu   ara  böyle? birden  utandım.  Neyse  adı  üstünde  hayaldi  nede  olsa.  Kim  hayal  etmiyordu  ki?

kimin  hayallerinde  fanteziler  yoktu?

kim  hayal  kurmuyordu  ki?

hayallerim  bitmek bilmeyen  bir  tür  okyanus  gibiydi.

"kızım  o  karizma  adam  bakar  mı  sana?  ne  yapsın seni  unut  onu".

"aman  be  Emre,   sanki  okuldan  bir erkekten  bahsediyorum  ha  ünlü  oğlum  o  adı  üstünde  baştan  sonra  hayal  asla  karşımıza çıkmayacak  bir  adamdan  bahsediyoruz  burada".

"şaka be  ablam seni  seviyorum"  diyerek  güldü. Bende  ona  eşlik  ettim. Asla tanışamayacağımız,  görmeyeceğimiz  ünlüleri bile  bazen  beğenebiliyoruz.

bazı  şeyler  hayalde  güzeldi.

O  gece hayatımda  ilk  kez  mastürbasyon  yaptım.  Bu  yaşıma  dek yapmamıştım.  Eren'i, düşündüm. Hayalimde  onunla  seviştim.

Bugünü  düşündüm.  Bakireyim diye  olmalı  dedim  içimden. Bu  yüzden  düşünüyorum. Yoksa  evlenmeden  biriyle  birlikte  olmaya  karşıydım.  Büyük  konuşmak istemem  ama  özeldi cinsellik.

özel olmalıydı. Özel yaşanmalıydı.

sıradan biri  için değmezdi. Sırf  ihtiyaç  ya  da  zevk  için  bir  erkeğe  kollarımı  teslim  etmezdim. Yapamazdım,  bunu.

Ertesi gün  telefonda  Menekşe,  ile  konuştuk.  Ona  her  şeyi  anlattım.

"kızım  sen  abayı yakmışsın  aşık  olmuşsun".

"Menekşe,  ne  aşkı sadece  bir  kez  tanıştığım  birinden  bahsediyoruz  burada".

"ama  hayatında  gördüğün  en  yakışıklı  erkekmiş  aynı  zamanda".

"sorma  fazla  yakışıklı  benim  hiç bir  şansım  yok  olamazda  hem  benim  kalbim kapalı  biliyorsun  artık  kimseye güvenip  bağlanamam".

"çok  abartıyorsun  niye  yanına  oturdu sohbet  etti  senle  düşün demek  ki  beğendi"

"yanılıyorsun  sadece  arkadaş  olmak  istiyor".

"sende  arkadaş  ol  o  zaman".

"yapamam".

"nedenmiş?".

"çünkü  fazla  yakışıklı".

"sende zekisin".

"ama güzel  değilim".

"bence güzelsin".

"sence öyleyim  neyse kapatalım  bu  konuyu".

"ama  bu  konuyu  sevdim  çok heyecanlı ya kızım  insan  hayatında  ne  zaman yakışıklı bir  erkek  görür  ki  tadını  çıkarsana  ben  yıllardır  görmüyorum  ne sosyal medyada,  ne  okulda,  ne  de  sokakta".

"ilahi  sende alemsin  ha".

"öpüyorum".

"bende  seni".

"görüşürüz".

"görüşürüz".

Tam  telefonu  kapattım, Burcu  aradı.

"alo".

"ne  iş?".

"ne  ne  iş?".

"Menekşe  anlattı.  Birine  vurulmuşsun".

"her  zamanki  Menekşe  işte  abartmış. Hayal  aleminde  yaşar  o hep  bilirsin".

"bende  seni  uyarmak  için  aradım. Bu  yakışıklı  erkeğin  dikkatini  dağıtmasına, izin  vermemelisin  sen  Canansın. Okul,bölüm birincisi  Canan  etkilerse  kötü olur  yani  derslerini".

"saçmalama  Burcu,  bir  erkek için  dersleri  boşlayacak  biri  miyim  ben?  yıllardır  tanıyamadın  mı  beni  sen?".

"öyle  de ne bileyim  çok  yakışıklı  demişsin  Menekşe'ye.

"bu  doğru  öyle  hayatımda  gördüğüm  en  seksi,  yakışıklı erkek   o".

"işte  bundan bahsediyorum  bende".

"Burcu  henüz  ne  arkadaşım, ne  de  sevgilim  bu  ne  panik,  heyecan  böyle.  Sizinle  de bir şey paylaşılmıyor  ha".

"aynı  okuldanmış  bizimle doğru  mu  bu?".

"öyleymiş".

"ve  sen  telini ona verdin?".

"e  ne  olmuş?".

"dikkatli ol yakışıklı  erkekler kızları  kullanır  atar,  onlara güven  olmaz  ki, en  tipsiz,  ve  cahil,  serseri  olanları  bile kızları  kullanıp  atıyorken  tipi düzgün  olanını  sen  hayal  et".

"hayal  etmiyorum".

"sen  düşün  diyecektim".

"Burcu  sıkıldım  ya kapatalım  artık  bu  konuyu  geldi,  geçti".

"umarım öyledir".

"öyle öyle". Teli kapattım.

of  bu  kızlarda  can  sıkmakta üstlerine  yok.

gene  aradı.

"efendim Burcu?".

"resmi  varsa atsana  ya  da  sosyal  medya  hesaplarınızı  aldınız mı birbirinizin?".

"of "

"tamam  tamam  kızma  sadece merak  ettim".

"babam  geliyor artık  kapatmam gerek".Kapattım.

"kızım  ne  diye  arkadaşına  öyle  söyledin  ki benim  yüzünden  konuşmayacaksın  ha  aşkolsun  böyle  mi düşünüyorsun  hakkımda.  Yoksa  baskıcı  bir  baba  mıyım  ben?".

"yok babacığım  yanlış anladın  hiç  olur  mu  öyle  şey? sevgilisinden  ayrılmış  da  özel  işte ben  babam geliyor  deyince  o kapattı  utandı".  İlk  defa babama yalan  söylüyordum. Kızardım.

"ayrılmış  demek  yazık  ne  diye  ayrılmışlar?".

"of  be   Orhan  sana  ne? niye  ayrıldıysa  ayrıldı.  Sanki  senin  kızın  ayrıldı.  Bu  merakın  bir  gün beni  öldürecek"  dedi  annem.  Ne  ara  odama  girdi,  anlamadım. Emre, ise  dünyayı  unutmuş kendi  odasında yatağında   müzik  dinliyordu. Birazdan  uyurdu.  Saat  on  buçuktu.

ertesi  gün  erken  kalkıp  okula  gidecektik.

Birden telefonum  çalmaya  başladı. Açmak  istedim,  ama, Eren adını  görünce  bunu  yapmak  istedim,  ama,  yapamadım. Saat  geç  olmuştu. Hem  niye  arıyordu ki?  hem açsam ailem  Efe, diye  birini tanımıyordu. Onlara  ne  derdim? yalnız yaşamıyordum  ki,  rahat  edebileyim.

İnsanın ailesiyle  yaşamasının güzel  tarafları  olduğu  gibi,  bu  gibi  olumsuz tarafları  da vardı, işte.

birden  mesaj geldi. Whatsapp  a.  Görüldü diye belirtmeden  okudum.

"kusura bakma.  Rahatsız  ettim. Galiba uyudun. Bunu düşünemedim. Mesajımı  görünce yanıt ver lütfen. Yarın öğle arasında  beraber yemek yiyelim,  buluşalım  olur  mu? tabi  eğer  sende  istersen".

ona yarın yanıt verecektim. Evet  diyecektim.

yarın  galiba heyecanlı ve de   büyük  bir gün olacaktı. Kız  arkadaşlarımı  da  onunla tanıştırmak zorundaydım.

tek korkum dostlarıma  güveniyordum  ancak sorun  bu  denli yakışıklı  bir  erkeğe  güvenmek  isteyip  de  güvenemememden  kaynaklanıyordu.  Üstelik  söz konusu  olan çocuk okulun  neredeyse  yarısıyla  muhtemelen  yatmış  olan  bir  erkekti.  Ve  o  son  sınıftı. Yaşça bizden   büyüktü  de. Üç  yaş  da  olsa  Üç  yıl  üç yıldı.

tanrım  neler  saçmalıyordum  ben  böyle?

hem  daha  bugün Burcu,  ile  telefonda  aramızda  böyle  bir  sohbet  geçti.

"haklısın  Burcu,  zaten  kendisi  bana  çapkın  olduğunu  itiraf  etti".

"en  azından  dürüstmüş.  Ortalık  yalancı  erkek kaynıyor".

"onu  unutmalıyım".

"acı  çekmemek  için  unutmak  zorundasın kendin  dedin  çapkın diye  seni üzer".

"iyi de  o  çocuk  beni  istese  de  üzemez  çünkü  bana  bakmaz Burcu,  çekici  değilim".

"erkek  milleti bu  hiç  belli  olmaz  yakışıklı  ya da  tipsiz bir  erkek hiç  fark  etmez erkek  erkektir ve  kadın  olsun, nefes  alsın yeter ki  sen  güzel  de  bir  kızsın".

"beni  sevdiğin  için  böyle  söylüyorsun".

"hayır ben gayet ciddiyim".

arkadaşlarım  beni  sevdikleri  için  böyle  söylüyorlardı.  Ben  kültürlü,  zeki  bir  kızdım.  Fakat  güzel,  çekici,  seksi  değildim.  Kendimi  biliyordum.

ve  asla  da  olmayacaktım.

fakat  güzel  bir  ailem,  bana  ömür  boyu  yetecek  güzel  iki  tane  kız  arkadaşım,  ve  güzel  bir  kalbim  vardı.

hayallerim  ve hedeflerim de  vardı. Ve  asla  da  bitmeyeceklerdi.

daha  yurt  dışına  gidecek,  master  yapacak,  yeni  bir  hayata  başlayacaktım. Ehliyet  yeni almıştım. Araba  kullanmayı  da öğrenmiştim.

hem  de  çok  iyi  bir  biçimde.  İyi  bir  işim  olacaktı.  İngilizce  öğretmeni  olacaktım.

yurt  dışında. Orada  beni  seven  bir  erkek çıkardı.

güzel  kalbi, işi,  olan  kültürlü,  iyi  ve  evlenilecek  bir  erkek.

iyi  bir erkek.

iyi  bir  insan...

eğlenilecek,aklı  sadece  sekste olan erkeklere,  yakışıklı ,  çapkın,  Playboy   erkeklere  lanet  olsun Ersin, gibilere  hoşçakal ki  zaten  bir  sene  sonra  o mezun  olacaktı.

ve  onu  bir  daha  asla  görmeyecektim.

rahat  olmalı  onunla  sadece  geçici  bir  arkadaşlık  kurmalıydım.

evet  bunu  başarabilirdim.

galiba.

acaba?














Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top