Son Bölüm

   Irmak kan ter içinde uyandı. Etrafına baktı. Gördüklerinin rüya olduğunu anlayınca biraz sakinleşti. Yataktan kalktı. Eline defterini aldı ve rüyasında duyduğu mısraları yazdı. Sona yaklaştığını hissediyordu. Peki gizemin sonuna mı yoksa kendi sonuna mı?

    Irmak, son günlerde derslerine çalışmaya, ev işlerine yardım etmeye başladı. Bunu yapmasının sebebi ailesine iyi olduğunu gösterebilmekti. Bir de anahtarı bulmak için Emellerin evine gidecek olmasıydı. Ailesini şüphelendirmek istemiyordu.  

    Irmak düzeliyormuş gibi gözükse de her gün daha endişeli uyanıyordu. Dışarıya çıktığı zaman takip edildiğini hissediyordu. Akşamları pencereden baktığında, evin etrafında birisinin dolaştığını görüyordu. Sonuçta şiirde denildiği gibi Akif kurttu, Irmak da küçük kuzu.

    Irmak, arkadaşında bir gece kalmak için ailesinden izin istedi. Ailesi, Irmak'ın arkadaşını ve ailesini tanıyordu. Irmak'a bir gece için izin verdiler. Tabi ki de Irmak arkadaşında kalmayacaktı.

    Irmak, Emellerin evine doğru yürümeye başladı. Yaklaşık yarım saat geçtikten sonra Emellerin evine yaklaşmıştı. Yanında sadece telefonu ve cebine koyduğu bir bıçak vardı. Telefonu evden çıktığı zaman sessize almıştı. Yakalanmak gibi bir lüksü yoktu.

    Irmak, ağaçların arasında uygun bir yer buldu ve saklanmaya başladı. Mısralarda, Akif'in gece yarısı evden gittiğini anlatıyordu. Irmak telefonundan saate baktı. Gece yarısı olmasına daha yirmi dakika vardı. Gözlerini evin girişine dikti ve beklemeye başladı.

    Yirmi dakika çoktan geçmişti. Akif henüz evden çıkmamıştı. Irmak hem beklemekten sıkılmıştı hem de üşümeye başlamıştı. Birkaç dakika içinde Akif evden çıktı ve ahıra doğru gitti. Irmak biraz daha bekledikten sonra eve doğru sessiz ve hızlı bir şekilde ilerledi.

    Kapı kapalıydı ama Irmak yedek anahtarın yerini biliyordu. Emel, kapının yanında duran saksının altına yedek anahtar bırakırdı. Irmak, saksının altına baktı. Anahtar hala oradaydı. Irmak anahtarı aldı kapıyı açtı. İçeriye girdi. Yavaşça kapıyı kapattı. Aradığı anahtarın Akif'in odasında olduğunu düşünüyordu. Akif gelinceye kadar anahtarı bulmalıydı.

    Akif'in odasına gitti. Akif'in odası alt katta ve evin arka tarafındaydı yani oradan ahırı göremezdi. Akif'in geldiğini anlamasının tek yolu ayak seslerini dinlemekti. Telefonun ışığıyla etrafa bakmaya başladı. Komodinin çekmecesini açtı. Yatağın altına baktı. Anahtar yoktu. Çok geçmeden evin içinde ayak sesleri duyulmaya başladı. Irmak ne yapacağına karar vermeliydi. Evden gidemezdi, henüz anahtarı bulamamıştı.

    Irmak gardırobun içine saklandı. Akif odaya girdi ve ışığı açtı. Komodine doğru ilerledi. Gardırobun kapağına sıkışmış olan tişörtü gördü. Sadece gülümsedi. Yüzündeki ifadeden bir şeyler planladığı belliydi. Akif komodini açtı ve içine cebindeki anahtarı koydu. Irmak bütün olanları görebiliyordu ama korkudan nefes dahi alamıyordu.

    Akif anahtarı bıraktıktan sonra odanın ışığını kapattı ve odadan çıktı. Kapıyı kapattı. Irmak hiçbir şey düşünemiyordu. Acaba buraya gelmek için fazla mı erken davrandı? Artık çok geçti. Çoktan eve girmişti, üstelik anahtarı da bulmuştu. Bu gece her şeyi bitirmek istiyordu. Derin bir nefes aldı. Cebinden bıçağını çıkardı ve gardıroptan çıktı. Komodinden anahtarı aldı, pencereyi açtı ve pencereden aşağıya indi.

    Ahıra doğru gitti. Kapıyı yavaşça açtı, içeride sadece koyunlar gözüküyordu. Akif de Irmak'ı ikinci katın penceresinden izliyordu. Irmak, ahıra girdi. Kapının arkasına bir şeyler koydu. Ahırın ışığını açtı. Akif buraya girmişti yani anahtarla burada bir yeri açmış olmalıydı. Neyi aradığını henüz anlayamamıştı. Karşısında bir sürü koyun ve tarım aletleri duruyordu. Pofuduk, buluta benzeyen koyunlar vardı karşısında. Aradığı yerde koyunların altındaydı.

    Irmak, koyunların yanına gitti. Yere eğildi. Bir tür anahtar deliği arıyordu. Bodruma açılan bir kapı olacağını düşündü. Yerdeki samanları eliyle bir sağa bir sola atıyordu. Yerde anahtar deliği gördü. Anahtarı deliğe yerleştirdi ve anahtarı çevirdi. Anahtar küçük bir kapıyı açıyordu. Irmak kapıyı açtı ve telefonunun flaşını yaktı. Aşağıya doğru inen merdiven vardı. Kapıdan içeriye girdi ve kapıyı kapattı. Merdivenden aşağıya inmeye başladı. Aşağıya inince, bodrumun lambası kendiliğinden yandı.

    Gördükleri karşısında donup kaldı. Her yer rüyasında gördüğü gibiydi. Hatta daha fazla eşya vardı. İçerisi çocuk odası olarak düzenlenmişti. Odanın kenarına dizilmiş bir sürü dikişli çocuk vardı. Emel de oradaydı. Irmak çocuklardan bir tanesine dokundu. Derisi taş kadar sert ve soğuktu. Duvarda iki fotoğraf çerçevesi asılıydı. Irmak fotoğrafların yanına gitti. İlk fotoğrafta Emel ve Akif vardı. Diğer fotoğrafta ise Akif, yanında bir kadın ve erkek çocuğu vardı. Fotoğraftaki iki kişi, şu an Emel'in yanında duruyordu.

    Kafasını diğer tarafa çevirdi. Rüyasında gördüğü kapı, burada da vardı. Kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtı. İçeri de masanın üstünde bir çocuğa ait deri vardı. Deri özenle soyulmuş gibi sadece iki parçaydı. Çocuğa ait olan et parçaları, masanın yanındaki çöp kutusunun içindeydi. Duvardaki raflarda farklı boylarda bıçaklar vardı. Köşede bir dikiş makinesi vardı. Irmak gördükleri karşısında hem midesi bulanmış hem de donup kalmıştı. Ne bodrum kapısının açıldığını ne de arkasında ki ayak seslerini duymuştu.

    Akif, Irmak'ı arkasından yakaladı. Bir eliyle Irmak'ın ağzını kapattı, diğer elini ise Irmak'ın beline sardı. Irmak karşı koymaya çalışıyordu ama Akif fazla güçlüydü. Irmak, Akif'in elini ısırdı. Bir an için Akif kollarını gevşetti. Irmak elindeki bıçağı Akif'e sapladı ve bıçağı geri çekti. Akif, Irmak'ı bıraktı. Irmak, bıçağı Akif'in gözüne sapladı ve merdivenden yukarıya koştu. O sırada telefonunu düşürdü.

    Ahırdan çıktı, nereye gideceğini düşünemiyordu. Ormanlık alana doğru koşmaya başladı. Akif ahırın kapısına geldi. Irmak'ın gittiği yeri görmüştü. Gözünden bıçağı çıkarıp yere attı. Ahırdan ip alıp, Irmak'ın peşine gitti.

    Meltem oturma odasına doğru ilerledi. Oturma odasına bir kadın vardı. Meltem konuşmaya başladı.

- Sen, yıllar önce gittin. Şimdi ne istiyorsun?

Kadın sadece Meltem'e baktı ve gülümsedi. Tarık da oturma odasına geldi. Karı koca birbirine baktı. Kadın konuşmaya başladı.

- Kuzu ormanda kaçıyor kurttan

Kurtarmak için acele edin

Cevap veremez telefonuna

Bulmak için sesleri takip edin

Kadının gözü kapandı. Gözünün üstüne göz resmi çizildi. Vücudunda dikiş izleri ortaya çıktı. Kadının ağzı dikildi.

    Meltem ve Tarık aynı anda uyandı. İkisi de rüyasından bahsetti. İkisi de aynı rüyayı görmüştü. Rüyalarında gördükleri kadın Emel'in annesiydi. Meltem, Irmak'ı aradı ama ulaşamadı. Irmak'ın arkadaşını aradı. Irmak, arkadaşının evine gitmemişti.

    Irmak nefes nefese kalmıştı. Akif ise Irmak'ın yakınlarındaydı, onu arıyordu.

- Benden kaçmana gerek yok. Sana zarar vermeyeceğim. Sadece Emel'in yalnız kalmasını istemiyorum. Emel kendini biraz yalnız hissediyor. Senin de onun yanında olmana çok sevinir.

- Onu öldürdün!

Irmak eliyle ağzını kapattı. Bir an için kendini tutamamıştı. Yerini belli etmek, isteyeceği en son şeydi.

- Hayır, Emel yaşıyor. Yanında annesi ve kardeşiyle mutlular. Hatta onlara her gece yatmadan önce masal bile okuyorum.

    Ağzı dikili kadından ve yanındaki çocuktan bahsettiğini düşündü. Yani Emel'in annesi onları terk etmemişti, öldürülmüştü.

- Oğlumun birçok arkadaşı var ama Emel yalnız.

- Onlar ölü.

- Hayır değil. Doktorlarda demişti, oğlun ölecek diye ama yaşıyor. Onu ben yaşattım. Doktorlar yapamadı, ben yaptım!

Irmak gözyaşlarını daha fazla tutamadı.

- Ağızlarını neden diktin?

- İşime engel olmak istiyorlardı. Onlarda senin gibi, bana engel olmaya çalışıyorlardı! Artık kimseye bir şey söyleyemezler.

    Akif'in sesi, Irmak'ın arka tarafından geliyordu. Irmak koşmaya başladı. Akif oldukça hızlı koşuyordu. Akif, Irmak'a yaklaştığı an üstüne atladı. Elindeki iple Irmak'ı bağlamaya başladı. Irmak çırpınmaya çalışsa da işe yaramadı.

- Kıpırdama!

    Akif durdu. Çünkü bir araba sesi duymuştu. Bu sesi Irmak da duydu. Birkaç saniye içinde bir araba oldukları yere geldi. Arabanın farının ışığı Irmak ve Akif'in gözünü alıyordu. Arabadan Tarık indi. Tarık, Akif'i Irmak'ın üstünden çekti ve kavga etmeye başladılar. Arabadan, Meltem indi ve Irmak'ın yanına koştu. Akif, Tarık'ı yere yatırdı ve boğmaya başladı.

    Meltem, Irmak'ı çözdü ve ipleri Akif'in boğazına doladı. Meltem bütün gücüyle ipleri sıkmaya başladı. Akif eliyle ipleri tutmaya çalıştı. Tarık, yerden kalktı ve Akif'in kafasına defalarca vurdu. Akif'in nefesi tamamen tükendi.

   Polisler, bodrumdaki cesetleri çıkarmışlardı. Bodrumdaki çocukların çocuğunun kimliği tespit edilmişti. Çocuklar mezarlardan çalınmıştı. Akif, çocukların derilerini yüzdükten sonra içini doldurmuştu. Bunu neden yaptığın cevabını, Irmak birçok gazeteciye söylemişti. Ailesi dışında kimseye o mısralardan bahsetmedi. Zaten bahsetse de kimse inanmazdı.

    Irmak sabah uyandı. Yastığın yanı başında bir kağıt gördü. Kağıt sarı renkteydi. Irmak'ın en sevdiği renkteydi. Kağıdın içindeki yazı Emel'in el yazısıyla yazılmıştı.

                            "Teşekkür ederim

                                   En iyi arkadaşım"

Irmak yazıyı okuduktan sonra kağıt ortadan kayboldu. 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top