2.Bölüm

   Akşamüzeri Irmak, ailesiyle birlikte yemek yiyordu. Aklında huzurevine gidip gitmemek vardı. Gidip de ne yapacağını bilmiyordu. Gitmek ona hiçbir şey kaybettirmeyecekti. En azından artık psikoloğa gitmeyi düşünebilirdi.

- Ben huzurevine gitmek istiyorum.

Irmak daha önce huzurevine gitmemişti. Irmak'ın annesi Meltem ve Irmak'ın babası Tarık biraz şaşırmıştı. Emel kaybolduktan sonra Irmak biraz değişmişti. Kırılgan, içine kapanık biri olmuştu. Ekmek almaya bile artık gitmiyordu. Huzurevine gitmek de nereden çıkmıştı? Meltem konuşmaya başladı.

- Tamam. Cumartesi günü beraber gideriz.

Konuşmaya Tarık devam etti.

- Hatta istersen ben de gelirim. Ne zamandır birlikte bir şey yapmıyorduk. Çıkışta başka bir yere de gideriz.

- Hayır. Tek gitmek istiyorum.

    Meltem ve Tarık'ın, Irmak'ı tek başına şehre göndermeye niyeti yoktu. Irmak son zamanlarda fazla dalgındı. Başına bir şey gelebileceğinden endişe ediyorlardı. Irmak başına buyruk olduğundan da onaylamaktan başka çareleri yoktu.

- Nasıl istersen, ama seni almaya ben geleceğim,

dedi Tarık. Irmak olumlu anlamda kafasını salladı.

    Irmak dolmuştan indi. Önünde huzurevi duruyordu. Huzurevine doğru yürüdü. İçeriye girdi. Girişte, otuzlu yaşlarında tatlı bir kadın, Irmak'ı karşıladı. Irmak, kadının yanına yaklaştı.

- Acaba burada yirmi beşinci odada kalan birisi var mı?

- O odada Fatma Hanım duruyor. Nesi oluyorsunuz?

- Aslında akrabalığım yok. Uzun zaman önce bir arkadaşım geliyordu buraya, onun yerine ben geldim.

Irmak bu cümleyi söylerken ağlamamak için kendini zor tutmuştu.

    Irmak merdivenlerden yukarıya çıktı. Odaların numaralarına baktı. Yirmi beş numaralı odanın önüne gelince durdu. İçeriye girince ne diyecekti? Buraya kadar hayali bir ipucunun peşinden gelmişti. Bunları kime söylese herkes gülerdi. Derin bir nefes aldı. Kapıyı tıklatıp içeriye girdi.

Pencerenin önündeki sandalyede yaşlı, beyaz saçlı bir kadın oturuyordu.

- Merhaba,

dedi Irmak. Sonraki cümleyi kafasında kurmaya çalışıyordu.

- Emel sen mi geldin?

    Fatma, Irmak'ın sesini Emel'e benzetmişti. Irmak, Fatma'nın yanına doğru yaklaştı. Fatma'nın yanında görme engelliler için olan bastondan vardı. Irmak, Fatma'nın kör olduğunu anlamıştı.

- Evet benim, ben geldim.

Irmak'ın sesi titriyordu. Yaşlı bir kadına yalan söylemek istemezdi ama kadının sesindeki heyecanı duyunca dayanamadı.

- Neden gelmen bu kadar uzun sürdü? Beni unuttun mu yoksa?

- Üzgünüm, ben ben sadece işlerim vardı. Sizi beklettiğim için özür dilerim.

- İşler ha? Babanın sırrını çözebildin mi?

- Nasıl yani?

- Babanın senden bir şeyler sakladığını söylemiştin. Sakladığı şeyin kötü olabileceğini söylüyordun.

Irmak hiçbir şey demedi. Akif'i yıllardır tanıyordu. Bu zamana kadar hiçbir kötülüğünü görmemişti.

- Yanlış anlamışım, kötü olan bir şey yok.

- Buna sevindim.

    Irmak yatağının kenarında oturuyordu. Elinde bir bardak su vardı. Sudan bir yudum aldı. Bugün olanları düşünüyordu. Huzurevindeki yaşlı kadının dedikleri... Akif amca, Emel'den ne saklıyordu? O siyah not kağıdı, üstünde yazanlar, her şey çok garip geliyordu. Elindeki bardağı masanın üzerine bıraktı. Yatağa yattı. Bu gece uyuyabileceğini pek düşünmüyordu. Yine de gözlerini kapattı.

    Irmak gözlerini açtı. Yorganı üzerinden aldı. Sol kolu dikkatini çekti. Kolunda bir şeyler yazılıydı. Emel'in el yazısıyla...

                "Yazılar saklı rüyanın altında

                         Elini kaldır yukarıya"

Eline hemen telefonunu aldı ve telefonu koluna doğrulttu. Telefonun kamerasından tek bir harf bile gözükmüyordu. Koluna baktı. Yazı hala kolundaydı. Eline kalem ve defter aldı. İki dizeyi de deftere yazdı. Sonrasında yazılar kolundan kayboldu. İki şiirinde Emel'in yazısına benzemesi ve ortadan kaybolması, aklına çılgınca sorular getiriyordu. Bunları yazan Emel miydi? Peki ya nasıl? Mısralarla bir şey mi anlatmaya çalışıyordu? Eğer öyleyse, Emel'in ruhu  kendisin bulunmasını mı istiyordu?

    Bütün gün kolunda yazılanların anlamını düşündü. Henüz aklına bir şey gelmemişti. İlk dizeden, bir kağıt bulması gerektiğini düşünüyordu. Rüyadan kastı neydi henüz anlamamıştı. Akşamüzeri yatağa uzandı.

- Yazılar saklı rüyanın altında, elini kaldır yukarıya!

Irmak elini yumruk yapıp havaya kaldırdı. Sırt üstü yatıp, kafasını yastığa gömdü.

- Bende rüyaların altında saklanmak istiyorum.

    Aklına, küçükken Emellerin evinde saklambaç oynadıkları zamanlar geldi. Emel saklanacağı zaman sürekli yatağın altına girerdi. Irmak da onu sobelerdi.

- Saklanacak başka yer bul. Hep aynı yere saklanıyorsun.

- Rüyamda burası kocamandı, beni burada bulamazsın.

Irmak, gözlerinin dolduğunu hissetti. O günleri özlemişti. Kafasını yastıktan kaldırdı. Rüyadan kastının ne olduğunu anlamıştı. Emel'in yatağının altıydı.

    Öğlen vakti Irmak, Tarık ile birlikte Emellerin evine gitti. Etrafta pek de ev yoktu. Emellerin evinin civarı ormanlıktı. Irmak ve Tarık arabadan indi. Akif, evin ilerisinde olan ahırdan çıktı. Irmak ile Tarık'a el salladı. Irmak istemese de el salladı. Akif onların yanına doğru geldi.

- Hangi rüzgar attı sizi buraya?

Irmak bütün gücünü topladı ve konuşmaya başladı.

- Okulda Emel adına bir pano düzenliyoruz. Eğer izin verirsen ona ait bir kıyafet alabilir miyim?

Akif, Irmak ile Emel'in ne kadar yakın olduklarını biliyordu.

- İstediğini alabilirsin.

Irmak tam gidecekken son bir şey daha söyledi.

- Biraz uzun kalsam, sorun olur mu?

- İstediğin kadar uzun kalabilirsin.

- Teşekkürler.

Irmak eve doğru gitti. Tarık'la Akif konuşmaya başladılar.

    Emellerin evleri iki katlıydı. Emel'in odası üst kattaydı. Irmak hızla Emel'in odasına çıktı. Kapıyı kapattı. Önce gardıroptan bir tane kıyafet aldı. Sırtındaki çantasıyla, kıyafeti yatağın üstüne bıraktı. Yatağın altına eğildi. Yatağın altında elini gezdirdi ama orada hiçbir şey yoktu.

- Burası değil mi?

Dedi kendi kendine. Sonra ikinci dizeyi hatırladı.

- Elini kaldır yukarıya.

Yatağın altındayken elini havaya kaldırdı. Elini yatağın altında dolaştırmaya devam etti. En uç kısımda eline bir şey geldi. Tuttu ve çekti. Elindeki şey, kartondan yapılmış bir kutuydu. Yatağın tabanına koli bandıyla yapıştırılmıştı. Irmak elindeki kutuyu ve kıyafeti çantasına koydu. Odaya son kez baktı.

- Sana ne olduğunu bulacağım. Söz veriyorum.

    Irmak evden çıktı ve Tarık'ın yanına gitti.

- Artık gidebiliriz.

Irmak ve Tarık arabaya binip oradan uzaklaştılar.

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top