Yazmanın yalnızlık hali...



Yazmak mı insanı yalnızlaştırır, yoksa yalnızlık mı yazdırır?

Siz ne cevap verirsiniz bilemem ama ben kimin yazdığını hatırlayamadığım bir satır ile cevap vermek istiyorum:

"Sonsuzluğu arayan zihinlerimiz, var olduğumuz dünyadan çok uzakta. Kimsenin anlamadığı bir dilde konuşuyor ve kimsenin anlamdıramadığı bir duyguyla şarkılar söylüyoruz. Bu yüzden içimizde dolduramadığımız bir duyguyla yaşamak zorundayız."

Ben ekliyorum, "Bu yaşamak zorunda olduğumuz duygular bizi yalnızlaştırır ve bu bin bir yalnızlık hali yazdırır"

Not: Alıntı yaptığım sözlerin sahibi ya da sahibesi bu yazdıklarımı okursan, sözlerini helal et." 

Çaresizlik başa bela, hem de çok büyük bir bela. İnsanın elini, kolunu hatta hayatını bağlıyor. Hiçbir yere kıpırdayamaz hale geliyorsun. Çok şey yapmak istiyorsun, her gece yatağa yattığında hayaller kuruyorsun, uykuyu bile unutturacak hayaller. Ama sabah kalktığında bu hayallerin gerçekleşmeyeceğini bilmek uykusuzluktan daha beter oluyor. Bir de her günün birbirinin aynısıysa daha bir beter. İş yok, para yok, bunlar çaresizliği büyüten ve besleyen şeyler. Sıkılıyorsun her şeyden ve herkesten. Hatta kendinden bile...

Boş kalmamak için yaptığın işler seni tatmin etmemeye başlıyor. Ne kadar çok severek yapsan da, onlar bile sıkıcı bir hal alabiliyor. Ya da sana öyle geliyor. Yalnızlık gözünde öyle bir büyüyor ki, senden ayrı bir birey oluveriyor. Zamanını onunla geçirmeye başlıyorsun. Ondan başka kimseyi yakında görmek, duymak istemiyorsun. Senin en yakın, en samimi dostun oluveriyor. Kimileri buna "hayali arkadaş" diyor, kimileri "delilik." Ya da ikisi birden...

Ben de böyle oluyor işte. Belki de delirdim. Ama o kadar iyi akıllı rolü yapıyorum ki, kimse fark etmiyor. Zaten etrafımda fark edecek pek kimsem yok. Yani bu akıllı rollerini kime yapıyorum, bilmiyorum. Belki de kendime...

Alışıyor insan zamanla, ya da alıştığını sanıyor. Dünya'da benim durumumda olan yüzlerce insan vardır herhalde. Ama böyle durumlarda bunları yaşayan sadece kendisiymiş gibi hissediyor insan.

Ne yapayım, ne yapayım derken, ben de yazmaya karar verdim. Yazmanın terapi olduğunu söylüyorlar. Madem boş vaktim bol, değerlendirmiş olurum diye düşündüm. Yazacaklarımda tamamen ben yokum. Ama varımda... Yani kararında varım. Çünkü başta da dediğim gibi insan kendini anlatınca bugüne gelir ve yarınını da bilemediği için tıkanır kalır. Kimine göre çok şey anlatacağım, kimine göre hiçbir şey anlatmayacağım.

Özgeçmişini bile yazamayan biri olarak bunları yazma cüretinde bulunuyorum. "Önüne klavye alan yazar oluyor" diyeceksiniz. Ben yazar değilim. Haddim de değil zaten. Sadece yalnızlıktan mı, yoksa anlatamama çaresizliğinden midir bilemem ama içimde yazma isteği olan sıradan biriyim. Lafı burada kesip, asıl lafları yazmaya başlıyorum.

Arkanıza yaslanın ve lafımın sonuna kadar beni dinleyin. Sonra söz sizlerin... 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top