Sayfa 18


Selam sevgili okuyucularım, adım "Deniz".  Benim annem de, babam da denizciydi. Dedelerim de öyleymiş. Annemin babası erkek evlat istemiş ama annem doğmuş. O zaman ultrason muydu, neydi adı? Neyse işte onu da bilmiyorlarmış tabi. Annem doğunca hayal kırıklığı olmuş. Babası aslında evlattan ziyade yanında karın tokluğuna çalıştıracak miço arıyormuş. Klasik durum annem de erkek gibi yetişmiş. Adını da "Miço" koymuşlar zaten. Okul yüzü de görmemiş. On yaşına vardığında yanına almış. On beş yaşına varınca da kendi aklınca kurtulmak için babama kaçmış. Kocaya kaçmış ama miçoluktan kaçamamış. "Reşit değil nasıl evlenmiş?" diye soracaksınız haklı olarak. Reşit olana kadar müstakbel kaynana ve kayın baba evinde sığıntı gibi yaşamış. Reşit olunca da evlendirmişler. Çok dağıtmadan konumuza dönelim. Babam da denizci olduğu için kaderin ağlarına takılmış. Babamın babası da, isim de belirteyim bari en iyisi "Hasan" dedem de aynısını yapmış. Çok istemesine rağmen okula göndermeyip önüne kitap koymak yerine ağ tutuşturmuş. Size komik gelebilir ama babamın adını da  "Misin" koymuşlar. Misinanın son harfini atmışlar ve bu ismi koymuşlar. 

Gelelim annemle babamın tanışma hikayesine. Miço ve Misin, fırtınalı bir günde Miço'ların teknesinin batması sonucu tanışmışlar. Diyeceksiniz ki, "Fırtınalı bir havada teknede ne işleri vardı?" Güzel soru. Şöyle ki, o gün başlarda hava çok güzelmiş ama hava her an bozabilirmiş diye uyarmışlar. Dedem aksi biriymiş ve dinlememiş onları ve açılmışlar denize. Başta çok güzelmiş Hasan dedem, "Bak söylentiler boş çıktı. Onlar elleri boş dönecekler evlerine ama biz güzel bir siftah yapacağız" derken kara bulutlar bu lafın ardından karabasan gibi çökmüş teknenin üzerine. Bir oraya, bir buraya savrulmuşlar. Anons geçmişler, "Zor durumdayız bizi kurtarın" demişler. Zafer kaptan da (annemin babası),  anonsu duyduğu gibi açılmış denize. Annem de binmiş tekneye kaptan itiraz etse de dinlememiş. Ah, benim gözü kara annem. Sanki hissetmiş küçücük yüreğiyle. Neyse zor bela bulmuşlar onları ters dönmüş teknelerine tutunmuş vaziyette. Teknelerine alıp kurtarmışlar. İkisi de tek çocuk. İkisi de ikinci doğumları ölümle sonuçlanacak korkusuyla göbek bağları bağlanmış. 

Zaman geçtikçe arkadaş olmuşlar. Sonra da küçük kalpleri aşka tutulmuş. Ama onlar, aşkmış, sevdaymış nereden bilsinler? Okumayı, yazmayı bile tanıştıktan sonra oradan, buradan buldukları gazeteler sayesinde çat pat öğrenmişler. İnsan yanındakine değil, kendine yakın hissettiğine aşık olurmuş. Bu benim teorim. Neyse on sekizini doldurunca kaçmışlar. Yani babamın ailesinin yanında da kaçmışlar. Dayanamamış babam anneme yapılan zulümden. Yüreği el vermemiş daha fazla. Zaten annem ahır da yatıyormuş. Bu yüzden de kolay olmuş işleri. 

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top