Chapter 3
Melody'nin Ağzından
Ertesi gün her zamanki gibi kalkıp yüksek belli siyah bir şort ile üzerinde büyük harflerle 'HAYIR' yazan düz beyaz bir tişört giymiştim. Dürüst olmak gerekirse bu tişört günlük ruh halimi yansıtıyordu.
Okulum evime yürüme mesafesindeydi ama beni annem götürüyordu. Kardeşimi okula bırakırken benimkinin de önünden geçmek zorundaydı. Beni de geçerken bırakıyordu. Bunu oldukça sık yapardık çünkü bu, sabahın köründe egzersiz yapmamak ve ayrıca diğer öğrencilerin beni okula zombi gibi yürürken görmemeleri demek oluyordu.
"Okulun keyfini çıkar tatlım." dedi annem, ben arabadan çıkarken.
Okulun keyfini çıkarmak? Sanki bu mümkünmüş gibi. "Kendine dikkat et anne, sonra görüşürüz." dedim kapıyı çarparak kapatırken. Okul merdivenlerinden yukarı çıktım.
Ah, sabahın 7'sinde olmayı en çok sevdiğim yer. Değil. Okuldan gerçekten nefret ediyorum. Sadece yılda iki kez 6 aylık tatillere ihtiyacım var, tek istediğim bu. Eh ve matematik adlı dersten de kurtulmaları gerekiyor çünkü kesinlikle berbat bir şey.
Okulun içine doğru yürüdüm ve Tyson'ı aradım. Neden mi? Çünkü o beni öpmüştü VE BEN DE ONA GÜNEŞİN DOĞMADIĞI YERDEN BİR TANE YAPIŞTIRMIŞTIM! Aman tanrım, ben ne yapmıştım? Neden bu kadar geri zekâlı olmak zorundaydım? Aptal. Aptal. Aptal.
Tyson'ı dolabına yaslı dururken buldum, elleri siyah kot pantolonunun cebinde, üzerindeki beyaz tişört vücudunu en doğru yerlerden sarmalıyordu. Onun bu kadar iyi görünüşlü olduğunu kabullenmek çok üzücüydü. Gözleri koridor boyu dolaşıp birisini arıyor gibi görünürken, en iyi arkadaşları Jackson ve Tyler iki yanında yürüyüp saçma bir şeye gülüyorlardı. Jackson'ın bir kolu okulumuzdaki kolay kızlardan biri olarak da bilinen Kyla'nın omzundaydı. Kyla Brittany'nin en iyi arkadaşıydı ve Brittany'nin kim olduğunu bile öğrenmek istemezdiniz, güvenin bana.
Tekrardan Tyson'a baktım ve gözlerinin üzerimde olduğunu fark ettim. Aman tanrım! Çabucak yüzümü uzun açık kahverengi saçlarımın arkasına sakladım ve Tyson'ın yanından dolabımı doğru ilerlemeye çalıştım. Tyson adımı birkaç kez seslendi ama cevap vermek yerine adımlarımı hızlandırdım.
Güçlü, kaslı kollar belime dolandı ve beni birinin göğsüne çekti. "Neden beni görmezden geliyorsun?" Tyson tüylerimi ürperterek fısıldadı. "Neden benimle konuşuyorsun?" diye sordum. "No lo se. (Bilmiyorum.)" dedi. "Benimle İspanyolca konuşma." diye emrettim. "¿Por qué? ¿Te molesta? (Neden? Seni rahatsız mı ediyor?)" diye sordu. Hayır, sadece seksi buluyorum. "Evet, me molesta. (Beni rahatsız ediyor.)" dedim dürüstçe.
"Bueno. (Güzel.)" Kulağıma fısıldadı. "¿Tu hablas español? (İspanyolca konuşabiliyor musun?)" diye sordu, şaşırmış görünerek. Göz devirdim, "Eğer İspanyolca konuştuğumu bilmiyorsan, neden benimle İspanyolca konuşuyorsun?" Omuz silkti. Aptal. "Seninle konuşmam gerekiyor, yalnız." dedi ve beni bileğimden tutarak malzeme odasına çekti. "Ne? Ama okulun başlamasına iki dakika var." diye yakındım.
Başka zaman olsa edebiyat dersini ekmekten oldukça mutlu olurdum ama karşımdaki Tyson olduğundan olabildiğince hızlı şekilde uzaklaşmak istiyordum.
Beni malzeme odasına çekip kapıyı kapattı. Duvara yaslanıp nefes verdim, "Ne istiyorsun?" diye sordum öfkeyle. Tyson bana doğru yürüdü ve elini çeneme koyup başımı yukarı kaldırarak yeşil gözlerine bakmamı sağladı. Oda loş olmasına rağmen yüzündeki sırıtışı görebiliyordum. "Seni." diye fısıldadı.
"N-ne?" diye kekeledim. Kendine gel! Bu Tyson McCannon! Kıkırdadı, "Sevimlisin, my cariño (sevgilim)."
Yüzünü benimkine doğru eğmesiyle nefesimi tuttum. Beni öpme. Lütfen, beni öpme. Zihnim yalvarıyordu. Yüzü durduğunda nefes verdim, dudakları benimkilerden bir santimetre uzaklıktaydı. Sıcak nefesi yüzüme üflüyordu. Çok güzel kokuyordu, tarçın gibi ya da ateşli bir şeyler. Enfesti.
Tyson dudaklarını biraz daha yaklaştırdı ve dudaklarımı ısırarak dudaklarımdan yumuşak bir inlemenin kaçmasına neden oldu. Hayır! Sersem dudaklar. Tepkime güldü, "Le di! (Tam isabet!)" Kahretsin, ısırıklar zayıf noktamdı. Tyson, bunu bilmesini isteyeceğim son kişiydi.
Tyson dudaklarını aşağıya, boynuma doğru indirdi ve tekrar ısırarak daha yüksek sesle inlememe sebep oldu. Tek elimi omzuna koydum çünkü dizlerimi titretiyordu, düşecek gibiydim. Tenimin üzerinden gülümsedi. Kahretsin. Öpücükleri yumuşakça boynumdan çeneme doğru çıkıp kulağımı hafifçe ısırarak çekti. Ağzımın kapalı durmayacağını bilerek dudağımı ısırdım. Ağır nefesler alıyordum, zayıflığımı biliyordu. Beni dizlerimin üzerine çöktürebilecek şeyi biliyordu.
Ve tabi ki de gerçek anlamda değil sizi küçük fesatlar!
Tyson bir kez daha dudaklarını benimkilerin önüne getirdi ve ben daha bir şey söyleyemeden dudaklarımızı sertçe buluşturdu. Hayır! Beni yeniden öpüyordu!
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top