ıHOGWARTS EXPRESS

" Molly çabuk, uyan!"

Mrs Margaret cadı kızını dürtüyordu, Molly ise homurdanarak tepki veriyordu. " Kalkmak istemiyorum." Mrs Margaret kaşlarını havaya kaldırdı. " Ne yani, Hogwarts'a gitmek istemiyor musun? Tamam o zaman." dedi Mrs Margaret, yatapın ucuna oturarak. Molly'nin gözleri anında açıldı.

" 1 Eylül o kadar çabuk mu geldi?!" diye bağırdı tuvalete koşarken. Mrs Margaret, yavaşça ayağa kalktı, kızının giysilerini ve bavulunu kapının önüne koydu.

Molly kahvaltıya indiğinde Haley ile Daniel'ın çoktan hazır olduğunu gördü. Haley kumral-kızıl saçlarını at kuyruğu yapmıştı, ensesinin arkasından dalgalanıyordu. Daniel ise saçlarına hiç dokunmamıştı -her zamanki gibi-, üzerine mavi bir kazak ve açık renk bir kot pantolon geçirmişti. Asasıyla oynuyordu.

" Sakın sihir yapma, Dan! Sonra yolun Azkaban'a doğru uzanır!" dedi Haley kardeşinin elinden asasını kaparak. Daniel asasını geri aldı. " Sadece inceliyordum!" dedi çocuksu bir sesle.

" Danny, kızarmış ekmeğini ye." dedi Mrs Margaret elindeki ekmekleri reçele bulayarak. " Sonra aç kalacaksın."

Daniel asasını cebine sokup kızarmış ekmeğinden kocaman bir ısırık aldı. " Onno roçolo ozotsono"

***

" Molly baykuşunu aldın mı?"

Molly terleyen elini pelerinine siliyor, yüzünün kızarmasını engellemeye çalışıyordu.

" Aldım anne, herşeyim tamam." dedi Molly annesine belki de o gün bininci kez. Mrs Margaret bu sefer Daniel'a döndü. " Danny, se-" " Evet anne, hepsini aldım!" dedi Daniel. Mrs Margaret üç çocuğuna da sıkıca sarıldı.

" Sizleri çok seviyorum!" diye fısıldadı Mrs Margaret. Molly annesinin boynundan öptü. " Biz de seni, anne. Tren kalkmak üzere, gitmeliyiz." dedi.

Mrs Margaret en sonunda çocuklarını bıraktı, onların el sallaya sallaya duvarın içinden geçişini izlemekle yetindi.

Molly buhar tüten devasa trene bakakaldı bir süre. Kırmızı ve siyah renklerine boyanmıştı, önüne Hogwarts'ın arması işlenmişti.

Molly kardeşlerini takip ederek trene tırmandı, uygun bir kompartıman buldu kendine. İçeride sadece bir çocuk vardı.

" Gelebilir miyim?" diye sordu Molly çocuğa. Çocuk Molly'yi süzdü, sonra da kafasını evet manasında salladı. " Tabii." dedi.

Molly gri renkli baykuşunu koltuğun üstüne koydu, bavullarını da üstteki küçük bölmeye tıktı.

Çocuğun kahverengi saçlarının arkasında gizlenen yeşil gözleri, insanı adeta delip geçiyordu. 11-12 yaşlarında gibiydi, pek de heyecanlı gözükmüyordu.

" İlk senen mi?" diye sordu çocuk. Molly kafasını evet manasında salladı. " Sen?" Çocuk hafifçe gülümsedi. " İkinci senem. Bu okula bayılacaksın." dedi ve elini uzattı. " Albus Severus Potter." diyince, Molly birden far görmüş tavşan gibi oldu.

" Potter mı? Hani şu bildiğimiz Potter?" diye sordu şaşkınlığını gizleyemeden. Albus kafasını evet manasında salladı. " Babam Harry Potter." dedi ayaklarına bakarak.

Molly baykuşuna baktı. O da kafesin içinde sıkılmıştı belli ki, ayaklarını gagalıyordu.

Kompartımanın kapısı açıldı, karşılarında iki çocuk vardı. Biri kızdı, büyük olan ise oğlandı.

Erkek olanı sırıttı. " Kendine kız arkadaş mı buldun Al?" diye sordu muzipçe. Albus, sanki bunlardan çok sıkılmışçasına gözlerini devirdi. " Kapa çeneni." dedi.

Kız olan Molly'nin yanına oturdu ve elini uzattı. " Selam, ben Lily Luna Potter." dedi gülümseyerek. Molly onun elini sıktı. " Ben de Molly Margaret, Albus ile kardeş misiniz?" diye sordu. Kız gülümseyince gamzeleri orataya çıktı. " Ah, evet. James de öyle." dedi oğlana bakarak.

James umursamaz bir tavırla tavanı izliyordu, gerçi orada sallanan bavullardan başka birşey yoktu.

" Aranızda ilk senesi olan tek ben miyim?" diye sordu Molly kaşlarını çatarak. Lily yine gülümsedi- her zamanki gibi -, " Benim de ilk senem. Hangi evi düşünüyorsun?" dedi. Molly ilk başta birşey söyleyemedi.

" Iı, şey... Hufflepuff ya da Gryffindor. Belki de Ravenclaw. Bilmem. Yeter ki Slytherin olmasın." diyebildi ancak. Lily kafasını onaylarcasına salladı. " Ben annem, babam, James, Albus ve dayılarım-bir de büyük annemle büyük babam gibi, Gryffindor." dedi. " Seçilmezsem ailem büyük bir hüsrana uğrar bence." dedi hafifçe somurtatak.

Albus elini kardeşinin omzuna koydu. " Babam da söylemişti Lily, ne olursa olsun, seni seviyorlar." dedi. James tek kaşını havaya kaldırdı. " Al, o sadece tuhaf pembe dizilerde çocuklarının üzülmemesi için söylenen bir laf." dedi. " Bence çok aldırma."

Albus kulaklarına kadar kızardı. " Babam benimle gerçek anlamda konuştu!" dedi. " O yüzden değil!" Fakat, James umursamadı bile.

" Fred geldi mi?" diye sordu Lily etrafa bakınırken. " Bizimle oturacağına söz vermemiş miydi?"

James bir bacağını koltuğa uzattı. " Çok sıkışırız. Weasley gelmesin." dedi. Molly homurdandı. " Bence asıl fazlalık sensin, ama..."

" Ben Fred'i aramaya gidiyorum." dedi Lily, ayağa kalkarak. Molly de iki erkek arasında yalnız kalmamak için onun peşinden gitti.

Henüz dört metre yürümüşlerdi ki, Lily durdu. " Bak, burada! " dedi sağlarındaki bir kompartımaanı işaret ederek. Sadece kızıl saçlı insanlar vardı, sadece...

Lily sürgülü kapıyı açtı, içeridekile gülümsedi. " Selam çocuklar." dedi. " Fred hani bizimle oturacaktın?" dedi ki, birisi Molly'yi arkasından sarstı.

Molly dehşet içinde hızlıca arkasını döndü. " Daniel, yapma şunu!" diye uyardı kardeşini. " Ödüm kopuyor!"

Daniel ela rengi gözlerini kıstı. " Her seferinde de korkmasan."

Lily ikisini birden süzdü. " İnanılmaz derecede benziyorsunuz, kardeş misiniz?" diye sordu. İkisi de aynı anda başlarını salladılar. " Malesef, ikiz." dedi Molly. Daniel onu dürttü. " Hey!"

Tam o sırada, arkalarında Haley belirdi. " Selam, küçük kardeşler." dedi ellerini ikisinin de omuzlarına koyarak. Sonra da Lily ve diğer kızıl saçlılara bakarak gülümsedi.

Uzun boylu, yine kızıl saçlı bir kız, kafasını cama dayadı. " Of, karnım çok aç." dedi. " Şu anda bir Hipogrif bile yiyebilirim."

Fred sesli bir biçimde hapşırdı. " Ay, pencereyi kapatalım." dedi ve ayağa kalkıp pencereyi kapattı. " Salgın var." dedi. On altı yaşlarındaydı, uzun boylu ve soluk tenliydi, uzun kızıl saçları ile çillerle kaplı suratı bütünleşmişlerdi adeta.

" Ah selam, ben Fred." dedi Fred elini üç Margaret kardeşlere uzatarak. Hepsi teker teker elini sıktı. " Benim dördüncü senem, sen de Haley Margaret olmalısın, iksir dersinden." dedi Haley'i göstererek.

Molly kaşlarını havaya kaldırdı. " Ne yani, on dört yaşında mısın?" diye sordu. " Ben seni on altı zannetmiştim!"

Fred hafifçe sırıttı. Adeta onlara tepeden bakıyordu. " Uzun boyumu babamdan ve amcamdan almışım." dedi. Sonra başını hafifçe yere eğdi. " Babam hiç amcamdan bahsetmiyor, o, savaşta ölmüş. Amcamla babam ikizlerdi." dedi.

İşte, o sırada, istemsiz olarak Daniel ve Molly bakıştılar. İkiz iç güdüleri.

Molly Daniel'a hep sinir olurdu, ancak onu çok severdi, kaybetme düşüncesi bile midesini bulandırıyordu.

Bir an için sessizlik oldu. Sessizliği ilk bozan Haley oldu.

" Eh, haydi formaları giyelim. "

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top