|Final²|

♪Janet Suhh-In Silence♪

Hana ve Hoseok'u son kez uğurlamak için herkes toplanmıştı. Arkadaşları; Namjoon, Jin, Yoongi, Seo Woo..ailesi, onları tanıyan, tanımayan hemşireler, doktorlar... Bizzat tanımasalar bile hastanede onların ismini duymayan azdı. Neşe yayan insanlar elbet bir gün tanınıyordu zaten.

Hana'nın küllerini, annesi gözyaşları içinde tutuyordu. Kızına sarılamıyordu, o yüzden küllerinin içinde olduğu bu kutuya sıkı sıkı sarılmıştı. Kızını son kez sarıp sarmalamak istercesine... Hoseok'un küllerini ise babası taşıyordu. Her ne kadar Yoongi istemeyip olay çıkarmış olsa da babasına verilmişti. Oğlunun elinden belki de çok tutamamıştı, bu yüzden de şimdi ona tutunmaya çalışıyordu.

Herkes Han Nehri'nin kenarında daire olmuş, ortalarına Hana ve Hoseok'un küllerini koymuşlardı. Seo Woo bir adım öne çıkarak sözlerini toparlamaya çalıştı ve ağlamaklı çıkan sesiyle konuştu. "Buraya geldik çünkü..Hana'nın son isteğini yerine getirmek istedik.." Hana'nın yazdıkları gözleri önüne gelip duraksamasına neden olurken gözlerini kapatıp kendine zaman tanıdı.

'Sizden bir isteğim var.. Küllerimizi Han Nehri'ne dökün. Hoseok'la nehrin kenarında yürüme fırsatımız olmadı..şimdi orda birlikte olabilelim.'

Bu sözler gözyaşlarının akmasına neden olurken daha fazla devam edememişti. Jin, onun yanına adımlayarak gözyaşlarına kıyamadığı sevgilisini omuzlarından tuttu ve kenara götürdü.

Namjoon bu sefer bir-iki adım öne çıkmıştı. Elindeki albümü titreyerek tutuyordu. Kapağını açarak herkesin görebileceği bir şekilde kaldırdı.

"Fotoğraflarda dikkatinizi çeken bir şey var mı?"

Bir süre kimseden ses çıkmadı, herkes birbirine bakıyordu. Namjoon da herkesin gözlerine tek tek bakıp devam etti.

"Bu iğrenç hastane önlüklerine rağmen mutluydular. Yüzlerindeki gülümseme..." Her bir fotoğraftaki o iki gencin gülen gözlerini işaret etti. "Hiçbir zaman eksilmedi. İşte onları farklı yapan buydu."

Namjoon kısa sürede gözyaşlarına boğulurken onu dinleyen herkes de sessizce gözyaşlarını akıtmaya başlamıştı. Hayatlarına kısa süreliğine de olsa girmiş olan bu iki genç, onarılamaz boşluklar bırakmışlardı kalplerinde. O anda herkes aynı şeyi diler olmuştu.

'Keşke onların gülen yüzlerini biraz daha görebilseydik...'

Bu sefer Yoongi geldi Namjoon'un yanına ve çok konuşmayan o çocuk, orda acı içinde içindekileri döktü.

"Hana'yı geç tanıdım ve bu kadar geç tanıştığım için kendime çok kızdım." Gözleri dolup görüş açısı bulanıklaşırken zorlukla da olsa devam etti. "Keşke onlarla daha fazla konuşabilseydim..ama buraya kadarmış. Bu hastanede mutluluklarına tanık oldum, üzüntülerine, umutlarına, hayal kırıklıklarına tanık o oldum. Bir şekilde onların yanında kalmaya çalıştım..umarım az da olsa desteğim dokunmuştur onlara."

Yoongi daha fazla devam edemezken oracıkta hıçkırıklara boğuldu. Ağlamasını her daim gizleyen o adam..kardeşi ve arkadaşı için gözyaşlarına engel olamamıştı daha fazla.

Artık kelimelerin nefesi yetmiyor, bu acı karşısında iki büklüm kalıyordu. Kelimelerin yerine, dökülen yaşlar anlatmaya çalışıyordu hisleri...

Ardından Jin gözyaşlarının ıslattığı yanaklarıyla bir süre herkese baktı ve usulca konuştu. "Hoseok'un bir hayali vardı. Üzerinde çalıştığı ve onun için büyük bir anlama gelen Blue Side şarkısını yayınlamak..." Gırtlağında acılı bir düğüm oluşmaya başlamıştı Jin'in ve bu his berbattı. "Biz de bu sabah bunu gerçekleştirdik. J-Hope takma ismiyle, bu parçayı onun anısına yayınladık." Gözyaşları artıp sesi boğuk çıksa da devam etmişti konuşmasına.

"Kapak resmi olarak da Hana'nın mutluluğum, olarak çizdiği resmi koyduk..Hoseok'un resmini..Dileğim.." Dudağını ısırıp gözyaşlarını kurularken burnunu çekti. "Dileğim, onları hayatımızın sonuna kadar yaşatmaya devam etmek."

Artık kelimeleri tükenip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlayınca Seo Woo yanına gidip kollarını sardı. Hana'nın ailesi..Hoseok'un babası..herkes gözyaşları içerisinde feryat ediyordu.

Hüzün, adeta iki beden büyük gelen bir mont misali herkesi içine almıştı. Hana ve Hoseok burda olsalardı onların ağlamaması için ellerinden geleni yapardı. Çünkü onlar aslında gitmekten çok da korkmuyorlardı. Gidince geride kalanlar için üzülüyor ve endişeleniyorlardı.

Artık külleri nehirle buluşturma zamanı gelmişti... Aileler, külleri ellerine aldıktan sonra yavaşça nehrin kıyısına ilerlediler ve kapakları açarak ruhlarının özgürlüğe kavuşmalarına izin verdiler. Yoongi kızaran ufka çevirdi bakışlarını. Jin'se gidişlerini görmemek için gözlerini sıkı sıkıya yummuştu. Namjoon da sessizliğe dalmış, düşüncelerinin arasında kaybolmuştu.

Ölmeden önce insanların ne yaşadığını kimse bilemezdi. 'Umarım mutlulardır..' diye geçirdi içinden Namjoon.

Herkes küllerinin ardından sessiz ve hüzün içine bakarken o anda herkesin aklına Hana'nın yazdığı o satırlar gelmişti ve kalplerinin titremesine neden olmuştu.

'Basit bir kelimenin aslında insanın içinde nelerin alıp götürebileceğini sonradan fark ettim. Bu kelime..keşke.

O zamanlarda farkında olamıyorduk bir şeyin ne kadar değerli olduğunu. Ancak zaman geçip fırsatımız kaçınca keşkeler dilimizden dökülüp acı içinde kıvrandırıyordu insanı. Neyse ki biri sayesinde benim keşkelerim düşündüğüm kadar artmadı. O olmasaydı halim ne olurdu şu anda bilmiyorum.

Fakat yine de insanın illaki keşkeleri oluyordu.

Eğer fırsatım olsaydı aileme her gün seni seviyorum derdim. Sevdiklerime, arkadaşlarıma..seni seviyorum kelimesini esirgemezdim onlardan.

Birilerinin kalbini kırmamaya çalışır, gerekirse özür dilerdim. Çünkü kalp kırıklığıyla ayrılmanın nasıl acı verdiğini sonradan anladım.

Arkadaşlarımla, ailemle daha çok vakit geçirirdim. Ertelemezdim, zaten yanımdalar diye ama öyle değildi... Bir insanın ne zaman gideceğini hiçbir zaman bilemeyiz.

Elimde olsaydı daha çok gülerdim. Sert olunca dikkate alınacağımı düşünmüştüm ama sadece kendi ruhuma zarar vermişim. Eğer yapabilseydim..her zaman içimden geldiği gibi davranırdım. Ağlamak istediğimde ağlar, gülmek istediğimde kahkahalarla gülerdim.

Islanacağımı düşünmeden yağmurun altında daha çok gezerdim. Bronzlaşacağımı umursamadan güneşin tadını daha çok çıkarırdım. Rüzgarda saçlarım bozulmasın diye arabanın camını açmamazlık yapmazdım. Odaya kapanmak yerine daha çok dışarı çıkar, etrafı keşfederdim. Doğanın güzellikleri arasında kaybolurdum. Doğa bile başlı başına bir mutluluk ve enerji kaynağıydı. İyi bir gelecek için deli gibi çalışırken eğlenmeyi de ihmal etmezdim. Kilo alacağım korkusuyla sevdiğim yiyeceklerden uzaklaşmazdım. İnsanlar ne der, diye düşünmeyip istediğim hobileri yapardım. Umutsuzluğa düşsem bile devam etmekten vazgeçmezdim. Etrafımdakiler ne derse desin kendimden ümidi kesmeyip devam ederdim ve onlara gösterirdim.

Bunlardan daha da önemlisi..her anın kıymetini bilirdim. Üzüntüyle doldurmak yerine mutlulukla doldurmaya çalışırdım her vaktimi. Çünkü aslında hayatın ne kadar da kısa olduğunu fark ettim ve bir anda geçip gidiyordu. Üzüntüyle fazladan uğraşmak için zamanımız yoktu. Gücünüz ve fırsatınız varsa ayağa kalkın ve sevdiklerinizle eğlenin, sevdiğiniz şeyleri yapın, ertelemeyin. Zaten hastayım, zaten kaybettim diye erkenden pes etmeyin. Size bahşedilen her bir saniyenin değerini bilin ve dilediğinizce yaşayın.

Hâlâ vaktiniz varken gülümseyin ve adım atmaktan çekinmeyin. Ben onunla mutluyum..dileğim, sizin de bu hayatı olabildiğince az keşkelerle ve pişmanlıklarla doldurmanız. O yüzden kendiniz olmayı ve içinizden geldiği gibi davranmayı unutmayın..

-Hana'

Ve son..

Pek kötü son diyemeyiz aslında bu finale. Çünkü karakterler huzurlu ve mutluydu. Aslında bu kitapta onu anlatmak istedim. Kötü son gibi dursa da aslında bu onların güzel bir şekilde hayata veda edişiydi. Sonuçta eninde sonunda bu hayata veda edecektik.

Her şeyin bir sonu vardır, önemli olan o sonu da güzelleştirmek.

Umarım Hana ve Hosoek az da olsa hayatınıza bir şeyler katmıştır. Bu kitapta değinmek istediğim aslında birçok şey vardı ancak önceliğim son'un ne anlama geldiği... Ölüm her zaman mutsuz olarak anılmıştır fakat kimse özgürlüğün kapılarının açıldığı yol olarak düşünmez, düşünen azdır. Biz geride kalanlar için zordur elbet ama gidenler, kitapta da anlatmak istediğim gibi, az keşkelerle ve mutlulukla gidiyorsa..onlar için bu gidiş, mutsuz değildir.

Bu kitaba angst diyemiyorum bu yüzden..çünkü onlar mutsuz değildi.

Ah zaten hangi yazar ister ki karakterlerinin acı içinde kıvranmasını :') Siz istediğiniz ve gördüğünüz sürece her acının sonunda mutluluk, her umutsuzluğun içine aslında bir parça umut vardır. Bazen bazı şeylere farklı bir bakış açısıyla bakmak gerekir. Hayat kolay yaşanmaz evet ama hakkını vererek, inançla yaşarsanız bu hayat çekilmez de değildir.

Herkesin başa çıkabilme gücü vardır. Sadece bunun farkında olmak ve pes etmemek gerekir. Bunu da yeri gelince tek başımıza, yeri gelince sevdiklerimizle başarırız.

Bu kitabın size güç, umut ve mutluluk vermesi dileğiyle.. Umarım onların bu değerli hikayesini beğenmişsinizdir. Destekleriniz için teşekkür ediyorum. Her daim mavi ile kalın... 💙

Umut ve umudun çiçeği her zaman sizinle...

Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top