H47 ♂️FİNAL♂️
Contra-Islak Kum 🎶
Geçen bölümde hızımı alamayıp 17.79 yazmışım. 😂 🙏🏻 Değiştirmeyeceğim ama anı kalsın. Hikaye düzenleme gibi bir huyum da yok bilen bilir. Şimdi hepimiz multideki balona biniyoruz. Bölüm sonunda görüşelim. 💃
Keyifli okumalar. 🍁
▪️
Seni çok özlüyorum Ecmel. (00.17)
Saat gecenin ikisiydi. Bu tweeti gördükten sonra Umut'u aramak istemiştim ama sanırım uyumuştu. Ona kıyamıyordum. Keşke bu kadar acı çekmeseydi. Keşke eline dokunduğumda tüm acılarını çekip alabilseydim.
Umut üç gündür annesiyle birlikteydi. Yalnızca eve geldiğimin ertesi günü ona gitmiştim. Annesinin evli olması onda nasıl bir etki bırakmıştı görmek istemiştim. Durgundu, bu ihtimali düşünmediği için şaşırmış olabileceğini düşündüm. Fakat ona sorduğumda bir kardeşi olmasından korktuğunu söyledi. Ecmel'in gidişini sindirememiş bir abiydi o. Onu çok iyi anlıyordum.
Annesi bugün geri dönecekti. Yolcu etmeye gelmemi istemedi. Nedenini sorgulamadım. Gelişi güzeldi ama gidişi buruktu. Bu yüzden olabileceğini düşündüm. Üzerine gitmedim. Annesi gittikten sonra biz de yola çıkacaktık. Dün akşam yaptığımız konuşmayı tekrar açıp okudum.
Umudum
Benimle balona biner misin?
Kırmızı bulabilir miyim bilmiyorum ama önemli olan seninle olmak.
Begüm
Bu soruya zaten evet demiştim.
Seninle her yere gelirim.
Umudum
Yarın Nevşehir'e gidelim mi?
Oradan Antalya'ya geçeriz.
Havada, karada, suda...
Her yerde izimiz olsun istiyorum.
Benimle olmayı seçen tek kadınla, seçtiğim tek kadınla birlikte olmak istiyorum.
Gülümsedim. Tabi ki kabul ettim. Küçük bir çanta hazırladım bile. Sabah abimin sevgilisiyle tanışıp kahvaltı edecektik. Sonra da Umut ile ne zaman döneceğimizi bilmediğim bir yolculuğa çıkacaktım. Bir an önce sabah olmasını dileyerek gözlerimi kapattım. Aklım hala Umut'taydı. Saate bakmasam bile en az yarım saat yatakta dönüp durduğuma emindim.
Neyse ki sabah oldu.
Saatin 10 olduğunu görünce elim hemen yastığımın altına koyduğum telefonuma gitti. Umut yarım saat önce yazmıştı.
Umudum
Günaydın gün ışığım.
Uyan da günüm aysın.
Bu cümleleri nereden öğreniyorum ben ya?
Neyse uyan işte.
Sırıtmaya başladım. Güne uzaktan da olsa onunla başlamak çok güzeldi.
Begüm
Günaydın canım.
Gittiniz mi otogara?
Telefonu bıraktım. Kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Yüzümü tuş alırken yıkamak daha mantıklı gelmişti. Kahvaltı için 11'i planlamıştık. Bu yüzden kısa sürede duştan çıktım. Abimin sevgilisinin fotoğrafını bile görmemiştim. Tamamen sürpriz olacaktı. Gerçi benim için önemli olan abimin mutluluğuydu.
Evde olduğum süre boyunca abim akşamları benimle film izlemiş, gündüz de derslerine gitmişti. Babamla bir araya geldiğim zamanlar azdı. Benimle kısa fakat samimi sohbetler etmişti. Annemden sonra eve nadiren uğrar olmuştu ve bunu sorhulayamıyordum. Ağabeyimle bu konu hakkında konuşmamıştık ama bu durum beni üzüyordu. Kabul, ben de eve pek uğramıyordum ancak geldiğimde annemin yatağını boş görmek içimi parçalıyordu.
"Begüm hazır mısın?"
Saçlarımı bol bir at kuyruğu yaptım. Abim ikinci kez sesleniyordu. Gözlerimi devirerek telefonumu kontrol ettim. Umut hala yazmamıştı. Arama isteğimi bastırıp telefonu çantama koydum. Bebe mavisi bol bir gömlek ve beyaz kotumu giymiştim. Umarım Yeter elbise giymezdi. Yalnızca tanışma amaçlı bir araya gelecektik o kadar. Buna güvenerek makyaj bile yapmamıştım.
"Begüm hadi!"
"Geliyorum!" diye seslendim. Umarım kahvaltı bitene kadar Umut yazmış olurdu. Küçük el çantasını da arabaya koymak için yanıma aldım. Aşağı indiğimde abim yoktu. Arabada beklediğini tahmin ederek evden çıktım. Dün akşam ona ayrı arabalarla gitmemizi söylemiştim. Çünkü kahvaltıdan sonra eve geçmeden direk Umut'a gitmeyi planlamıştım. Nevşehir ve Antalya planından ağabeyimin haberi vardı. Bana güveniyor olması iyi hissettirse de abicilik oynamaya kalkıp gitmemi istemediğini söylediğinde aramızda ufak bir tartışma çıkmıştı.
Sonuç olarak Umut ile tatile gidecektim.
Abimin arkasından arabamı sürerken telefonuma mesaj geldi. "Sonunda." diyerek hızımı yavaşlattım ve mesajı okudum.
Umudum
Gitti. Eve geçiyorum.
Mesajı istemsizce onun ağzından okudum. Sesindeki hüzün kulaklarımda çınlıyordu. Abimin hızlandığını fark edince hızlıca cevap yazdım.
Begüm
Birkaç saat sonrayı düşün.
Nihayet kahvaltı yapacağımız kafeye geldiğimizde abim Yeter'in içerde beklediğini söyledi. Arkasından içeri girerken sırıtıyordum. Kız arkadaşını bekletmişti. Hem de daha benimle ilk tanışmasında yapmıştı bunu. Ama pek umurunda değil gibiydi. Kızın böyle şeyleri takmayacağını düşündüm.
Cam kenarında oturan bedene doğru yürüdük. Yaklaştıkça kızın yüzü şekilleniyordu. Sarı dalgalı saçları vardı ve muhtemelen doğaldı, tıpkı benimkiler gibi. Başını aniden kaldırınca göz göze geldik. Ela gözleri beni görünce ışıldadı. Çok güzel bir kızdı. Yıllardır evden dışarı çıkmayan abim sonunda onu kurtaracak prensesini bulmuştu.
"Kusura bakma, geciktik biraz." Abim bana yandan bir bakış atıp eğildi ve sevgilisinin yanağını öptü. Kabul, birkaç dakika hızım 30 olabilirdi ama belki de yeter fazla erken gelmişti. Bunu düşünür düşünmez karşımdaki duvar saatine baktım. 11'i çoktan geçmişti.
"Sorun değil canım." Yeter ayağa kalkarak karşıma geçti. Hala gülümsüyordu. "Merhaba Begüm." Bana uzattığı eline baktım. Oje sürmemişti. Aslında göz farı ve rımeli dışında makyaj yapmamıştı. Doğallığı karşısında hayran hayran bakabilirdim. Samimi bir şekilde gülümsedim ve elini sıktım.
"Merhaba Yeter."
Abimi canı ilan eden kızla tanışalım bakalım.
Tahminimden daha keyifli ve kendimi görümce gibi hissetmediğim bir tanışma kahvaltısı olmuştu. Yaklaşık bir buçuk saat kahvaltı yapmıştık. Aklım Umut'ta olsa da vaktin hızlı geçtiğini inkar edemezdim.
"İyi ki o gün ortak bir dersimiz vardı, değil mi?"
Gülümseyerek abime baktım. Annemden sonra onu böyle görmek benim için muhteşemdi. Her zaman gülmesini ve gözlerinin ışıl ışıl bakmasını diledim. Abim mutlu olmayı hak ediyordu.
Umut da öyle.
"Ne zaman döneceksin?" Cevabını bildiği halde onuncu kez aynı soruyu soruyordu. Yeter hemen kaldırımda abimi bekliyordu. Abim ise her an 'bir yere gidemezsin' diyecekmiş gibi kapımın dibinde dikiliyordu.
"Bilmiyorum abi." dedim. "Söz veriyorum. her aradığında ulaşacaksın bana."
"Hele bir ulaşamayayım." Ona son kez sırıtarak baktım ve "Görüşürüz abi." dedim. Umut hiçbir şey yazmamıştı. Onu deli gibi merak ediyordum. Ararsam açmaz veya yazarsam cevap vermez korkusuyla ona ulaşmak için hiçbir girişimde bulunmadım. Eve gitmeyi bekleyecektim.
Yarım saat boyunca sabırla arabayı sürdüm. Dudaklarımın içini kemirmekten yola konsantre olamamıştım bile. Bu yüzden hata yapmaktan korktum ve normalde daha hızlı varacağım eve daha uzun sürede vardım. Eve çıkarken adının Beren olduğunu hatırladığım kızla karşılaştım ve benimle sohbet etmesine fırsat vermeden başımla selam verdim. Bir an önce Umut'u görmem lazımdı.
Kapıyı çalmadım. Kendi anahtarımla eve girmeyi planlıyordum. Umarım kapının arkasında anahtar yoktu. Neyse ki kapı açıldı. İçeri girdikten sonra kapıyı yavaşça kapattım.
"Umut, ben geldim!"
Cevap vermedi. Bence kanepenin üzerinde küçük bir çocuk gibi oturmuş sessizce bekliyordu. Birkaç adım atarak salonun kapısına geldim. Salon boştu. Arkama dönerek dar ve uzun koridordan ilerledim. Banyodan su sesi gelmiyordu. Bu yüzden hiç bakmadan yatak odasına ilerledim. İkinci bir ihtimal yatağa oturup duvarları izlemesiydi.
"Umut ben geldim!" diye seslendim tekrar. Elim kapının kolundaydı. İçimden dua etmeye başladım. "Allah'ım ne olur evde olsun." Kapı kilitli olmadığına göre evdeydi çünkü evden çıkmadan önce kapıyı mutlaka kilitlerdi. Tabii unutmadıysa. Derin bir nefes alarak kapıyı açtım. Umut sırtı bana dönük bir şekilde pencereden dışarıya bakıyor, yatakta oturuyordu.
"Umut." dedim tekrar. Sesim bu kez daha sakin, daha alçaktı. "Ben geldim."
"Hoş geldin." Sesini duymam için nefesimi tutmam gerekiyordu. Oldukça sessizdi. Annesinin gidişinin onu üzeceğini biliyordum. Bu yüzden hazırlıklıydım. Yapmam gereken tek şey yanında olmaktı, her zaman yaptığım gibi.
"Hazır mısın?" Bir yandan da etrafa bakındım. Çalışma masasının dibinde benimkine benzer spor bir çanta vardı. Demek çantasını çoktan hazırlamıştı. Bu beni mutlu etmişti.
"Hazırım." Yatağa doğru birkaç adım attım. Şimdi aramızda sadece yatak vardı. Uzansam ona dokunabilirdim ama yapmadım.
"Gitmeden önce yemek yemek ister misin? Yoksa yol üzerinde mi yiyelim?"
Kahvaltıyı yapalı bir saat bile olmamıştı. Gırtlağıma kadar toktum ama onun için yine yerdim.
"Canım bir şey yemek istemiyor." dedi. "Yol üzerinde yeriz."
"İlaçlarını aldın mı?"
Neden bu kadar mesafeli konuştuğumuzu bilmiyordum ama ona ayak uydurdum.
"Aldım sanırım." Ona güvenmek zorundaydım. Sırf sanırım dedi diye ona tekrar ilaç veremezdim. Umarım almıştı. Bunun için dua etmekten başka çarem yoktu.
"Gidelim mi o halde?" Başını hafifçe yana doğru çevirdi. Düzgün burnunu ve dudaklarının şeklini görebiliyordum.
"Gidelim."
On dakika içinde evin tüm perdelerini çekmiş ve kapıyı en az dört kere kilitlemiştik. İlaçlarından kıyafetlerine kadar her şeyi iyice kontrol etmiştim. Ona çocuk gibi davranmak değildi amacım. Ama o beni annesi gibi görebilirdi, sorun yoktu.
"Tahminen kaç saat sürer?"
Kaşlarımı kaldırarak ona yandan bir bakış attım. "Daha yarım saat bile olamadı. Çok çabuk sıkıldın bakıyorum da."
"Sıkılmadım. Biraz daha yavaş gidebilirsin hatta."
Ayaklarını ön cama uzatmış dışarıyı izliyordu. Ona annesiyle ilgili hiçbir şey sormadım.
"Hızımı yarıya indirirsem on iki saatte Nevşehir'e varmış oluruz."
"Bu ne demek oluyor?"
Sırıttım. "Hesapla." Yolu onun hesaplamasını istiyordum. Birlikte matematik problemi çözdüğümüz zamanları hatırladım. Bu beni daha çok güldürdü.
-Bir işçinin tek başına daha kısa sürede yaptığı işi neden üç çırak yalnız yapıyor?
-Bunu mu sorgulayacağız şimdi? Hadi tekrar okuyalım.
-Anca okuyoruz zaten. Senin de bir şey anladığın yok.
-Ben sayısaldım. Unuttun galiba.
-Salmasaydın.
-İğrençti.
-Bu sorular kadar iğrenç olamaz.
"Altı saat işte." dedi. Yüzünü bana çevirdiğini hissettim. "Doğru mu?"
"Tahminlerime göre öyle."
Elini yanağımda hissettim. İçten bir şekilde gülümsedim. Bedenini bana çevirdi ve yanağımı okşamaya devam etti. Ayaklarını indirdiğini gördüm.
"Dikkatin dağılıyor mu?"
"Hayır." dedim. "Aksine rahatlatıyor."
"Seninle bir balonun içinde evlenmek isterdim." dediğinde hızımı ister istemez düşürdüm. Yanağıma bakıyordu.
"Gerçekleşmesi zor değil." dedim mayışmış bir sesle.
"Zor değil."
▪️
"Çok yedim." Karnımı ovalarken Umut'a baktım. Elindeki su şişesini izliyordu. 1 saat kadar önce Ürgüp'e gelmiştik ve yol tahminimden uzun sürmüştü. Sabah ilk işimiz balona binmekti; sadece ikimiz ve bir de göreviyle birlikte. Ne zaman hallettiğini bilmiyordum ama kırmızı balonumuz ve oteldeki odamız hazırmış.
"Yorulmuşsundur. İstersen odaya çıkalım."
Yolun yarısında arabayı kendisi kullanmak istese de yorulmadığımı söyleyip reddetmiştim. Olası bir kriz ihtimaline karşı kendimce önlem almıştım.
"Olur çıkalım."
Saat henüz gece 11 olmuştu. Uyuyacağımızı düşünmüyordum ama kaç gündür onsuz olduğum için teklifi cazip gelmişti. Odaya girer girmez çantalarımızı yere bıraktı ve kendini yatağa attı.
"Arabayı ben kullandım ama sen yoruldun herhalde." dedim gülerek. Kapıyı kapatıp kilitledim.
"Gelsene."
Bunu bekliyordum işte. Ayakkabılarımı çıkararak ona doğru ilerledim. Gözleri kapalıydı. Bir dizimi yatağa bastırarak üzerine çıktım. Sırıttı.
"Gel dedin geldim." dedim ben de sırıtarak.
"Hep gel." Gözlerini açtı ve bakışmamıza izin vermeden dudaklarıma uzandı. Hiç beklemeden öpüşüne karşılık verdim. Ellerini bel boşluğuma indirdi. İki bacağımın arasında duran bedeni oldukça sakindi. Böyle bir atak beklemiyordum.
"Noldu?" diye sordum dudaklarımız ayrılınca. "Bebek mi yapacağız?"
"Çok edepsizsin Dora." dedi gözleri hala kapalıyken. Son kez alnımdan öptü ve beni diğer tarafa fırlattı. Gözlerimi devirdim.
"Gel derken iyiydi."
"Duş alacağım."
"Doş olocoğom." diyerek arkasından taklit ettim. O banyoya girdiğinde üzerimi değiştirdim ve onu beklemeden uykuya daldım.
Sabah yine ondan önce uyandım. Benden ne kadar sonra uyuduğunu bilmiyordum çünkü sabaha kadar deliksiz uyumuştum. 8 saat direksiyon sallamaktan olsa gerek epey bir yorulmuştum. Dün gece duş almadığım için hızlıca duşa girdim. Neden duş almam gerektiğini de bilmiyordum açıkçası. Sanırım Umut duş aldıkça benim de alasım geliyordu. Daha dün evden çıkmadan önce almıştım.
"Begüm balon saatine az kaldı. Kahvaltı yapamayacağız."
Hızlıca iç çamaşırlarımı giydim. Yanımda getirdiğim havluya sardığım yarı çıplak bedenimle odaya girdiğimde Umut kapının önünde beni bekliyordu. Bakışları ayaklarımdan başlayıp boydan boya beni incelerken onu omzundan hafifçe ittim.
"Hadi yüzünü yıka."
"Giyinmeden önce perdeleri çek istersen!" diye seslendi bana banyodan. Dediğini yapıp perdeleri çektim. Birkaç dakika sonra gökyüzünde olacaktık. Kırmızı balonumuzla birlikte mavilere süzülecektik. İkimiz de bol bir tişört giymiştik. Ben altıma neredeyse dizime kadar uzanan kapri tarzı bir şort giymiştim. Çünkü hava oldukça sıcaktı.
Balonların olduğu yere bir görevli sayesinde giderken etrafa hayranlıkla bakıyordum. Birkaç balon çoktan havalanmıştı bile. Gökyüzü rengarenkti.
"Hazırsanız buyurun."
Bir kovboy şapkası takan görevliyi başımızın sallayarak onayladık. Birkaç metre ilerimizde kırmızı bir balon bizi bekliyordu. Umut'un elini sıkıca tuttum. Birbirimize gülümsedik. Balonumuza bindiğimizde ellerimiz hala birbirine kenetliydi.
"Hayalindeki gibi olur umarım." dedi. Yanağımı öptü. Dudakları hep orada kalsın istedim.
"Seninle gökyüzüne çıkmak da varmış." dedim. Onunla birlikteyken hayallerimin gerçek olacağına emindim. En büyük hayalim onunla yaşlanmaktı. Bunun için önümüzde daha çok vakit vardı. Umarım ikimizin de bunu görmeye yetecek kadar vakti vardı.
Yavaşça gökyüzüne doğru yükseldik. Daha önce çok uçağa binmiştim ama bu çok farklı bir histi. Altımızda bıraktığımız insanlar yavaşça karıncaya dönüşüyordu. Başımı kaldırıp gökyüzüne baktım.
"Çok güzel."
"Sen daha güzelsin." dediğinde başımı ona çevirdim.
"Seni çok seviyorum Umut."
"Ben de seni çok seviyorum. Güzel Dora'm benim." Yanağımı omzuna yasladım ve birlikte gökyüzünün tadını çıkarttık.
"Antalya'ya bu akşam gitmesek olur mu?" diye sordum.
"Neden, çok mu sevdin burayı?"
"Evet." diye cevaplarım. Ses tonum bile bir cevap sayılabilirdi çünkü çok mutluydum. "Yarın sabah da binelim balona olur mu?"
"Olur tabii, nasıl istersen." Kolumu beline sardım. "Fark ettin mi bilmiyorum ama 2 kilo almışım."
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. Muzip bir ifade ile bana bakıyordu. "Çok sevindim. İştahın açıldı demek."
"Senin sayende kendime geldim." Dişlerini göstererek samimi bir şekilde gülümsedi. Ben de ona eşlik ettim. Bir elini yavaşça yanağıma doğru çıkardı. "Senin sayende," dedi tekrar. "Evimi buldum." Birkaç saniye daha böyle konuşacak olursa ağlamaya başlayacaktım. Söylediği her şeyi içime işliyor ve beni mutlu ediyordu.
"Daha önümüzde upuzun bir ömür var. Seninle Türkiye'nin her yerini gezeceğim."
"Gezeceğiz Begüm. Artık umudum var."
"Var di mi?" diye sordum heyecanla. Çünkü onun umudu benim de umudumdu.
"Var tabii. Sen olduğun sürece benim hep umudum olacak."
"İyi ki buldum seni." dediğimde eğilerek şakağımdan öptü. Gözlerimi kapattım.
"Bana yaptığın en güzel iyilik hangisiydi biliyor musun?" diye sorduğunda başımı yavaşça iki yana salladım. Aklıma iki şey geliyordu: evlilik teklifini kabul etmem ve onunla birlikte yaşamaya başlamam. Ama tabii her an beni şaşırtabilir, farklı bir şey söyleyebilirdi.
"Neymiş?"
"Yanımda nefes almayı seçmen... Bana yaptığın en güzel iyilik buydu."
Sana ikimiz adına söz veriyorum Umut Ecmel Atıfoğlu, senin daima umudun olacağım.
🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈🎈
Sizlere binlerce balon ve bolca öpücük gönderiyorum. Umarım bir gün umudunuzu yitirdiğinizi düşündüğünüz anda bir melodi, bir kitap, bir insan çıka gelir ve tekrar nefes almaya değer bir neden bulursunuz.
Başından beri aklımda balonun içinde bir son yazmak vardı. Birçok şeyi başından beri planlamıştım ve sizlere daha ilk başlamadan komedi tarzı olmadığını söylemiştim. Birçoğunuz finalde Umut'un öldüğünü ve Begüm'ün arkasından tarçınlı kek yiyerek ağladığını düşündü farkındayım. Ama zaten yeterince mutsuz sonlu hikaye okuduk öyle değil mi?
Biliyorum ki düzenli bölümler atsaydım şimdiye 1 milyon olmuştuk ama araya o kadar çok şey girdi ki, sizleri ihmal ettim. Bu yüzden hala sabırla beklemiş olan tarçınlı keklerime kocaman kalpler olsun. ❤️
Umudunuzu kaybetmeyin ❤️
Esmanur YİĞİT
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top