H39 ♂️
Keyifli okumalar. 🍁
▪️
On bir gün.
Tam on bir gün geçmişti. Annemi görmeyeli, yanına uzanıp onunla uyumayalı tam on bir gün olmuştu. Ne kadar istesem de odasına giremedim. Elim kapının koluna defalarca gitti ama içeri girmeye cesaret edemedim. Eve geldiğimde yalnızca odama çekilip duş alıyordum. Vakit geçsin diye uyuyor, bazen de odama birinin girdiğini hissedince uyuma numarası yapıyordum.
Abim benimle birkaç kez konuşmaya çalışmıştı. Sakinliğinin nedenini anlıyordum. Aklında hala annem vardı. Abi kardeş gibi olmamızı sağlamaya çalışsa da bana söyledikleri hala aklımda olduğu için ona karşı bir adım atamıyordum. Üzgün müydüm? Evet, bu süreçte ona sarılıp ağlamak, onunla dertleşmek isterdim. Ama aramıza öyle bir duvar örmüştü ki ne yapsam yıkamıyordum.
Umut'u ise hemen hemen her gün görüyordum. Evinde neredeyse eksik eşyası kalmamıştı. Dün birlikte mutfak alışverişi bile yapmıştık. Yüzümü güldürmek için elinden geleni yapıyordu. Başarıyordu da. Yanında ilk günlerdeki gibi ruhsuz bir şekilde dolaşıyordum ve bu süreçte beni bir kere daha unutmuştu. Üzücü olsa da alışmak zorunda olduğum bir sürecin beni beklediğinin farkındaydım. Sabırlı olmalı ve anneme yaptığım ihmalsizliği ona yapmamalıydım.
"Günaydın!"
Kapının ardındaki uykulu gözlerinin görebilmesi için elimdeki poşeti kaldırdım.
"Günaydın çirkin." dedi ve içeri girmem için kenara çekildi.
"Çirkin senin için pastaneden poğaça ve kahvaltı için meyve suyu aldı." dedim ve kapıyı kapatıp ona döndüm. İki elini birden yanaklarıma uzattı ve soğuk yanaklarımı içtenlikle öptü.
"Benim çirkinim."
Kolumu beline sardım. Birlikte salona geçtiğimizde çoktan çayı demlediğini fark ettim. Elimdeki poşeti masaya sehpaya bırakırken iki çatal olduğu halde bir çay bardağı koyduğumu fark ettim. Bozuntuya vermeden gülümsedim.
"Çoktan hazırlamışsın. Elimi yıkayıp geliyorum."
Banyoda hızlı bir şekilde ellerimi yıkadım ve mutfağa yöneldim. Ancak mutfaktan çıkan bedenini görünce duraksadım. Elinde çay bardağı vardı. Göz göze geldiğimizde omzunu silkti.
"Unutmuşum."
"Öyle mi? Sorun değil, hadi yiyelim. Çok acıktım." dedim ve kolundan tutup salona sürükledim.
İki tane tabure çekip karşılıklı oturduk. Sehpa çok büyük olmadığı için aramızdaki mesafe fazla değildi.
"Hayırlı olsun, evin çok güzel oldu."
"Birlikte yaptık." dedi poğaçasına ısırırken.
"Artık kendi evin var." dediğimde gülümsedi.
"Burası yalnızca benim değil." Elini benimkinin üzerine koydu ve hafifçe sıktı. "İkimizin evi."
"Bu çok değerli Umut." Bakışlarındaki heyecan birden yok oldu. Gözlerini ellerimize çevirdi ve sanki avucuna ateş değmiş gibi kendine çekti elini. "Ne oldu?"
"Umut mu?" dedi mırıldanır gibi ve etrafına bakındı. Yüzüne ürkek bir ifade yerleşti. "Ec-Ecmel? O nerede?"
Şaşkınlıkla aralanan dudaklarım lal olup hareketsiz kaldı. İçimden dua etmeye başlamıştım bile. Onunla birlikte ayağa kalktım. Her şeye hazırlıklı olmalıydım. Tek yapmam gereken yanında olmaktı.
"Umut, iyi misin?"
"Ecmel nerede!" diye bağırdığında irkildim. Cevapsız kaldığımı görünce salondan çıktı ve hızla odasına koştu. Ürkek ama hızlı adımlarla arkasından gittim.
"Umut yapma lütfen."
"Ecmel!" Kapıyı ardına kadar açıp içeriyi kontrol etti. Her adımında arkasındaydım. Aniden bana döndüğünde çarpıştık. Konuşmama izin vermeden kolumu tuttu ve öfkeyle sıktı. İnlememek için kendimi zor tuttum. "Kardeşim nerede? Nereye sakladın?"
"Umut ben-"
"Bana Umut deme! Babam nerede? Nasıl senin evine getirir onu?" diye bağırdı suratıma. Gözlerimi kapatıp nefes almaya çalıştım ama izin vermedi. Kolumu daha fazla sıktı.
"Kendine gel!
"Çok git hayatımızdan! Anlamıyor musun, mahvettin hayatımızı!" Beni kim sanmıştı? Babasının metresi mi? Aniden beni çevirdi ve dış kapıya doğru itti. "Siktir git!"
Duvara tutunarak ayakta kaldım. Gözyaşlarım yanağıma doğru oluk oluk akmaya başladı. İçim kan ağlasa da cesaretimi toplayıp ona döndüm. Aynı öfkeli bakışlarla bana bakıyordu.
"Umut, benim Begüm." Ellerimi koluna uzattım, hızla geri çekildi. "Hatırla beni, hadi hatırla. Bizi hatırla."
"Ben giderim o zaman." dedi ve yanımdan geçmeye yeltendi. Kollarımı ona sardım ve kapıya ulaşmasını engelledim. "Bırak!" Daha sıkı sarıldım, onu kaybetmeye niyetim yoktu. Pes etmeyecektim.
"Umut yapma, bak hatırlayacaksın şimdi. Yanlış bir şey yapma." Beline kenetli ellerimi çözmeye çalışsa da başarılı olamadı. Birden yere çöktüğünde onunla birlikte dizlerimin üstüne düştüm. Başı yavaşça omzuma düştü. "Umut?"
"Begüm." dedi fısıldayarak. "Lütfen git." Sessizce ağlarken ona sarılmaya devam ettim. Bunu yapmayacağımı biliyordu. "Git, yalvarırım git."
"Asla."
"Yoksa ben gideceğim."
"Bırakmayacağım seni. Bunu aklından çıkar."
Saçlarını okşadım. Yüzünü iyice boyun girintime soktu. Islak yanakları tenime değdi.
"Bunu kendine yapma." Sıcak nefesi boynumu gıdıkladı. Gözlerimi kapatıp onu hissettim. "Çok üzgünüm. Sana yaklaşmamak için elimden geleni yaptım. Çok bencilceydi bu... Seni sevmek çok bencilce."
"Değil, deme böyle ne olur."
"Benim burada ne işim var? Nasıl yok saydım hayatını?"
Başımı iki yana salladım. Hala ona sarılıyordum. "Sen hayatımı güzelleştirdin"
"Kandırma ikimizi de. Seni kendimden koruyamıyorum." Yavaşça geri çekildiğinde uzaklaşmaması için kollarımı çözmedim. Islak gözlerini benimkilere çevirdi. "Sana söz veriyorum, seni çok seveceğim."
"Ben de seni çok seveceğim."
Seviyorum da.
"Eğer sana zarar verirsem, kendimi asla affetmem." Avuçlarını yanaklarıma götürdü ve okşadı. "Beni çok güzel seviyorsun. Bunu hiç unutmayacağım. Kalbim hiç unutmayacak."
"Bunu sana hep hatırlatacağım." dedim ve ona sarıldım. Kolları beni sıkıca sardı.
"Eğer senden önce ölürsem..."
"Sus."
"Bununla başa çıkabileceğine eminim artık. Sen çok güçlüsün."
"Sus dedim. Beni asla yokluğuna alıştırma." Tişörtünü sıktım. Gözyaşlarım göğsünü ıslattı. Sessiz kaldı. Kafasında Mersin'e geri dönmek gibi bir plan olup olmadığını düşündüm. "Bu gece seninle kalmak istiyorum."
"Seve seve."
Benden uzaklaştı ve yanaklarımı öptükten sonra kalkmama yardım etti. Elimden tutarak yatak odasına girdi ve yatağın ucuna oturdu. Hemen yanına geçtim.
"Kötü şeyler düşünme Umut."
"Düşünsem bile sana söyleyecek değilim."
Derin bir nefes alarak elimi yüzüne götürdüm ve yüzünü kendime çevirip hiç beklemeden ıslak dudaklarımı onunkilere bastırdım. Birkaç saniye afallasa da bana karşılık verdi. O geri çekilene kadar öptüm onu. Amacımın ne olduğunu bilmeden tişörtünü kavradım ve dudaklarımızı ayırıp tişörtünü çıkardım. Şaşkın şaşkın bana bakarken takrar öpmek için ona yaklaştım ama parmağını dudağımın üzerine koyup beni durdurdu.
"Napıyosun Begüm?"
"İçimden geleni."
"Nereye kadar gideceksin?"
"İçimden nereye kadar gitmek geliyorsa oraya kadar." dedim ve omuzlarından itip yatağa uzamasını sağladım. Ellerimi çıplak göğsüne koyup üzerine çıktım.
"Ne demek oluyor bu?"
"Sence?" diye sorduğumda gözlerini kıstı.
"Begüm çıldırdın mı? Aklını bu kadar başından aldığımı bilmiyordum."
Sırıttım ve yüzümü ona yaklaştırdım. "Daha fazla çıldırmaya karar verdim. Evlenelim."
Çatılan kaşlarına şaşkın bakışları eşlik etti. Teklifim tamamen şu an düşündüğüm bir şey değildi. Ona ev bakmaya başladığımızdan beri aklımdaydı.
"Evlenelim mi?"
Üzerinden inmeden başımı göğsüne yasladım.
"Evlenelim. Yaşımız da geçiyor."
"Begüm yüzüme bakar mısın?" dediğinde omzumu silktim. "Böyle bir şeyi neden istiyorsun?"
"Çünkü seni seviyorum."
"Böyle bir haksızlığı sana asla yapmam."
"Haksızlık değil bu." diye mırıldandım. "Asıl sensiz olmak haksızlık olurdu. Beni sensiz bırakma."
"Canım bana bak."
"Canını seviyorsan, onunla evlen."
Hızlı bir şekilde atan kalbini dinlemek için gözlerimi kapadım ve uykuya dalmadan önce yumuşak sesini duydum.
"Canımdan çok seviyorum seni."
▪️
▪️Selamm 🖤
▪️ Sizlere Halaskar yakında final olacak desem, ne düşünürdünüz?
▪️ Umut, Begüm'ün teklifini kabul eder mi sizce?
▪️ Mutlu son mu klişe olur, mutsuz son mu?
Görüşmek üzere. ❤️
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top