H37 ♂️
Keyifli okumalar. 🍁
▪️
Eve nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. Arabanın kapısını ardına kadar açıp eve doğru koştum. Kapı yumruklarımla can bulurken Nergis Hanım kapıyı açtı. Gözlerinin kenarları ağlamaktan olsa gerek kızarıktı.
"Evdeler mi?"
Yolda abimi aramaya cesaret edemedim. Açmazdı da zaten.
"Begüm Hanım..." Burnunu çekip hıçkırdığında korkuyla koluna dokundum.
"Korkutma beni Nergis Hanım. Annem iyi mi?"
"Merdivenlerden düştü." Ellerini yüzüne örterek anlatmaya devam ederken içimi kaplayan korku tüm bedenime yayıldı. "Yetişemedim. Tutamadım onu."
"İyi mi?" diye fısıldadım.
"Bilmiyorum. Açmadılar telefonlarımızı. Ama Ahu Hanım şok geçiriyordu. Çok korkunçtu, çok."
Daha fazla dinlemedim. Koşarak arabama ulaştığımda telefonumun çaldığını duydum. Abim olmasını diledim ama arayan Umut'tu. Arabayı çalıştırıp çağrısını hoparlöre aldım.
"Hastaneye gidiyorum Umut."
Kalp atışlarım çok hızlı atıyordu. Sesini duyuyor gibiydim.
"Annen nasılmış?"
"Merdivenlerden düşmüş. Bakıcısı da bilmiyor bir şey."
"Abin aramadı mı?"
"Hayır. Çok kızgın bana."
"Kendini suçlu hissetme. Bilerek yapıyor belli ki, öyle saçma şey mi olur?"
Gözlerimi doldu. Annemi ne kadar sevdiğimi abim biliyor olmalıydı. Ona zarar gelsin ister miydim ben?
"Bilmiyorum Umut. Ona bir şey olursa..."
İkimiz de sessiz kaldık. Hastanenin önüne geldiğimde telefonu elime alıp aceleyle "Geldim ben, ararım seni." dedim ve kapattım. Koşarak hastaneye girdiğimde ilk işim acile gitmek olmuştu. Görünürde babam ve abim yoktu. Sekreterin yanına gittim.
"Merhaba. Ahu Dora'yı arıyorum. Kızıyım."
"Az önce röntgene alındı. Bir üst katta, solda."
Teşekkür bile edemeden üst kata koştum. Dediği gibi sola dönecekken çarptığım beden yüzünden neredeyse düşecekken biri beni kolumdan tuttu. Başımı kaldırıp önümdeki adama baktım. Mahcup bir şekilde bana bakıyordu.
"Kusura bakmayın. İyi misiniz?"
Cevap vermeden kolumu tutan kişiye döndüm. Abimdi. Benimle göz göze gelince kolumu bıraktı ve arkasına dönüp uzaklaşmaya başladı.
"İyiyim." dedim hala cevap bekleyen adama bakmadan ve abimin peşine düştüm. "Abi!" diye seslendim arkasından. Adamları durdu ama bana dönmedi. Vakit kaybetmeden yanına gittim. "Annem nasıl, nerede?"
"Merak mı ettin?" Söylediği cümleye sinirlendim. Bu bencilce konuşmaları çok üzüyordu beni ama görünen o ki farkında değildi. Farkında olsa bile söylemekten vazgeçer miydi bilemiyorum.
"O nasıl söz, tabii ki merak ettim."
"Neredeydin o zaman?"
"Sen neredeydin?" diye sordum sesimi yükselterek. "Bana söylüyorsun ama sen her zaman yanında mısın? Onun her zaman yanında olmamız zaten çok zor abi. İkimizin de hayatı var. Yanında bakıcısı olmasaydı zaten evden çıkamazdık biliyorsun."
"Konuyu çarpıtıyorsun. Dinlemek istemiyorum." Tam gidecekken kolundan tutup onu durdurdum. Her zaman konuşmaya çalışan oydu. Şimdi neden kaçıyordu?
"Ben seni dinledim. Bile isteye kalbimi kırışıklarına göz yumdum."
"Bunları konuşmanın yeri değil. Annem hala uyanmadı." Yüzüne baktım, korkutucu derecede ciddiydi.
"Neden? Kafasını mı çarpmış?" Başını salladı. Abimin kolunu kolunu serbest bırakırken arkamdaki sandalyeye oturdum. Başımda dikilme devam etti. "Ne olacak şimdi?"
"Bilmiyorum, iç kanaması yok dedi doktor." Başımı kaldırıp umutla yüzüne baktım.
"Tedbir için uyutuyorlar yani."
"Safa yatma Begüm. İç kanaması yok. Neden uyutsunlar? Aksine uyanmış olması gerekirdi."
"Ne olacak peki? Uyanmaza ne olacak?"
Sessiz kaldı. Çaprazımızdaki odadan çıkan doktor bize doğru gelince annemin doktoru olduğunu tahmin ederek ayaklandım. Benden önce abim aldı sözü.
"Annem nasıl?" Sürekli annem demesi canımı sıkıyordu. O benim de annemi. Ne olurdu anemiz dese?
"Anneniz az önce gözlerini açtı." dediğinde dünya benim oldu sanki. Hemen yanına gitmek için hareketlendim ama abim bileğimden tutup beni engelledi.
"Uyandı ancak sorularıma tepki vermedi."
"Çok yorgun olduğu için olabilir mi?"
Abim ve doktor konuşurken bakışlarım ikisi arasında gidip geldi.
"Sanmıyorum. Ben Ahu Hanım'ın doktoruyum. Be ilk defa görüyor olsa hak verebilirdim ama biz onunla çok iyi anlaşıyorduk, siz de biliyorsunuz."
Ellerimi iki yana açarak hafifçe kızgın bir ses tonu ile konuştum ama kızgınlığım doktora değildi, kendime idi. "Annem bizi bile unutuyor doktor." Aslında daha çok beni diye geçirdim içimden ve devam ettim. "Sizi neden hatırlasın?"
"Haklısınız ama anneniz daha çok şokta gibi."
"Anlamıyorum doktor daha açıklayıcı olur musunuz?" Abime hak verdiğimi belirten bir ses çıkardım. Doktor bu sefer daha ciddi ve açık bir şekilde konuştu.
"Hastaneye getirildiğinde bilinci kapalıydı. Evet şu an uyanık olması iyi bir haber ancak tansiyonu aniden yükseliyor ve bir saattir hala normale dönmedi. Beni korkutan da bu."
Ürperdim. İçime yayılan esinti bedenimi kapladı. Annem iyi değil miydi yani?
" Zamanla düzelir ama değil mi?"
"Öyle umuyoruz. Tekrar birkaç tahlil istedim."
"Doktor bey hasta şoka girdi!"
İçeriden seslenen hemşireyi duyunca korkum adımlarıma cesaret verdi ve doktorun peşinden gittim.
"Tansiyon 16'ya 10. Gözlerde kanlanma var hocam."
Abim tam annemin yüzünü görecekken kolumdan çekip uzaklaştırdı beni. Tepkisizce yüzüne baktım. Ellerini arkasındaki duvara koyup yere çöktü.
"Abi..." dedim fısıltıyla. "Ona bir şey olmasın."
Doktorun içeriden "Bir kere daha!" diye seslendiğini duydum.
"Kalbi durdu abi. Kalbi durdu." dedim ağlayarak. Yanına oturup omuzlarına dokundum. Sarsıldığında gözyaşları yanaklarına aktı. "Kalbi durdu." dedim tekrar.
"Sus." dedi sadece. Bir eliyle beni iterek ellerimden kurtuldu. Kalçamın üzerine düştüm. "Kalk." diye emir verdi. "Bir şey olmayacak, kalk." Kalkmayınca koltukaltlarımdan tuttu ve beni sıradan bir plastik mankenmişim gibi ayağa kaldırdı.
Doktorun sesini birkaç saniye hiç duymadım. Acaba rüya mı görüyordum? Neden herkes susmuştu? Sessizlikle boğuşurken abimi duydum.
" Allah'ım yardım et. "
Doktor odadan çıktığında 'ne oldu' diye sormadık. Onun konuşmasını bekliyorduk. Keşke konuşmasaydı. Kelimelerinin yüreğime hançer gibi saplanacağını bilseydim koşarak uzaklaşırdım buradan.
"Üzgünüm."
Üzgünüm.
Zaman durdu sanki. Neden üzgün olduğunu sormadım. Hayır, kimseye bir şey sormayacağım. Ellerimle kulaklarımı kapadım ve doktorla abimin arasından hızla geçip annemin kaldığı odaya doğru yürüdüm. Bir kol karnıma dolandığında hareketsiz kaldım.
"Bırak." dedim abime. "Bırak beni."
"Yapma Begüm. Dayanamam."
Gözyaşım yanağıma aktı. Bir eliyle nazikçe ellerimi kulaklarımdan ayırdı.
"Bırak!" diye bağırdım. Kollarından kurtulmak için debelendim ama faydasızdı.
"Yapma!"
"Bırak!"
Ağzımdan çıkan tek sözcük buydu. Bildiğim her şeyi unuttum sanki. Abime en yakın olduğum şu anın keyfi bile yoktu. Kollarına yığılmadan önce son kez boğazımı yırtarcasına bağırdım.
"Bırak!"
*
Elimin altındaki yumuşak yastığa sıkıca sarıldım. Burası çok rahattı. Eminim o da burada uyurken çok huzurlu hissediyordu. Sağ tarafındaki komodinin üstünde abimin ve benim fotoğraflarımız duruyordu. Sol taraftakinde ise babam ve annemin evlilik fotoğrafı vardı. Kim bilir sabah gözünü açtığında onlara bakıp neler hayal ediyordu. Hangi anılarımızı hatırlıyor, hangileri onu üzüyor, hangileri sevinçle gülümsetiyordu?
Burnumu çektim. Başım öyle ağrıyordu ki uyumaya kalksam en az 3 gün uyuyabilirdim. Kimse dokunmasa bana, kimse elini sürmese. Annemle beni yalnız bıraksalar. Buradaydı hala biliyorum. Kokusu hala burada çünkü. Başımın altındaki yastıkta, üzerine yattığım yatakta, kapısı açık dolaptan dışarıya süzülen her yerde kokusu vardı. Yüzümü bastırdığım yer tamamen ıslaktı. Elimde değildi. Gözyaşlarım benden bağımsız akıyordu. Nasıl akmasın ki? Eğer ağlamayı bırakırsam anneme ihanet edecekmişim gibi hissediyordum. Tekrar burnumu çektim.
Geceden beri tak tak tak sesleri geliyordu kulağıma. Ama ağlamaktan başka hiçbir şey yapmamıştım. Bu kez gürültülü bir ses geldi kulağıma. İrkilmedim ama. Bakışlarım komodinin üzerinde duran fotoğraftaydı; annem ve babam. Güçlükle gülümsedim. Oradaydı. Elimi uzatsam tutacak gibiydim.
"Begüm!"
Adım Begüm müydü?
"Begüm!"
Güçlü bir el omuzlarımdan tutup kendine çekti beni. Huysuz bir mırıltı dökültü dudaklarımdan. Tekrar ayrıldığım yastığa uzanmaya çalıştım.
"Begüm sen delirdin mi?"
Başımı çevirip beni tutan kişiye baktım. Abimdi. Dudaklarım titredi. Başımı yana eğerek elimle tereddüt ederek sağ yanağına dokundum. Gözlerini başka tarafa çevirdi, yanağı kasıldı.
"Abi..." dedim acı çeker gibi. Bakmadı bana. Elleri hala omuzlarımdaydı. "Neden sevmedin beni?"
Sorumla birlikte yüzü hızla bana döndü ama onunla göz göze gelmemek için ellerini sertçe itip yataktan çıktım. Az önce ona annem hastalığa yakalandığından beri ilk kez dokunmuştum. Avucum yanıyordu sanki.
"Begüm dur!" Arkamdan gelmesini umursamadım. Hızla merdivenlere gittiğimde ayaklarım çakılı kaldı olduğu yerde.
"Buradan mı düştü annem?" diye sordum boşluğa. Babam eve gelmemişti. Onun için endişelensem de aramaya gücüm yoktu.
"Yeter artık. İzin ver de acımızı yaşayalım." dediğinde arkama dönüp var gücümle ittim onu. Sırtı arkasındaki duvara çarptı.
"Bırak beni o zaman!" diye bağırdım. "İlgileniyormuş gibi yapma!" Koşarak indim merdivenleri ve telefonumu bile almadan evden çıktım. Neyse ki anahtarlarım arabanın üzerindeydi. Abim arkamdan gelmedi. Gelmesini istedim ama gelmedi.
Annemin ölmemiş olmasını diledim.
Tüm bunların bir kabus olmasını, birazdan Umut'un yanında uyanmayı ve birlikte aldığımız kanepede yan yana uzandığımızı diledim.
Ya da annemle birlikte bahçedeki güllerimizle ilgilenirken annemin dizlerinde uyuyakaldığımı ve bu kabusu o sırada görmüş olmayı istedim.
Ama olmadı. Her şey gerçekti.
Otele geldiğimde koşarak odasına çıktım. Gözyaşları içinde kapıyı çalarken ona sarılmak için can atıyordum.
"Umut!" dedim hıçkırıklarımın arasında. Son yumruğumdan sonra kapı açıldı. Şaşkın bakışlarla beni izlerken ona sarıldım. "Umut... Annem..." Cümlemi tamamlayamadan boynuna doladığım kollarımı çözdü ve pek de nazik olmayan bir şekilde itti. Konuştuğunda ise bugün başıma daha ne gelebilir ki sorusuna yanıt bulmuştu zihnim. Bir bıçak daha saplandı kalbime.
"Sen kimsin?"
▪️
▪️ Bittiii. Bölümü nasıl buldunuz?
▪️ Onur'a bir şey söylemek ister misiniz?
▪️ Ve son olarak Begüm'ün yerinde olsaydınız o sorudan sonra ne yapardınız?
Görüşmek üzere.
Bạn đang đọc truyện trên: AzTruyen.Top